Aynanın parlak yüzü, gördüğünü yansıtır.
Biz de hep bu yüze bakarız.
**
Birine ayna tutmak gerektiğinde parlak yüzü gösteririz. Çünkü diğer yüz karanlıktır, sır kaplıdır, baksak da bir şey görünmez. Dedim ya, sır kaplıdır arka yüz. Aynada anladık da; geçmişimizin de parlak yanlarını görüp gösteririz. Sır kaplı, karanlık yüz görünmez, gösterilmez.Yargısız infazlar, kesilen başlar, kollar, zindanlarda çürüyen masum insanlar, katledilen kardeşler, evlatlar, sadrazamlar…. Sürgünler, sıkılan boğazlar sade bizde değil bütün devletlerde zamanında yaşanmış. Başarılı başarısız yüzlerce lider gelmiş geçmiş. Gelişmiş ülkeler; başarılarla gurur duyarken, başarısızlıkların üstünü örtmeyip, bilhassa gençliğe anlatmışlar ki hatalar takrarlanmasın. Artık yasalarını ve yaşamlarını ehlileştirme yoluna girmişler. Giyotinler, işkence aletleri müzelere kaldırılmış. Hitler’in insanları yaktığı fırınlar artık geçmişin utancından ders alınsın diye sergileniyor. Biz kılıçları kınından çıkartmaya özendirilen bir gençlik yetiştiriyoruz. İyisiyle kötüsüyle gerçekleri anlatmak gerekir. Anlatmalıdır ki yeni nesillerler iyi olanı yaşatsın, yanlışlardan ders alsın.
Kendimizi hep başarılı, hep adil, hep sütten çıkma ak kaşık görmeyelim. Bizim geçmişimiz dünyaya örnek olan başarılarla doludur. Bunu kimse inkar edemez. Elbette gurur duyarız. Ama;yenilgiler, başarısızlıklar, cinayetler, yanlış kararlar, çöküşler, yıkılışlar hep karanlıkta kalıp, sır olmasın. Eksik ve hataları ayrıntıya girmeden geçiştirmek yerine nedenlerini anlayalım, bilelim. Kendimize bile itiraf edemezsek, sonunda;megaloman, ecdadını değil eleştirmek, doğruyu söyleyeni vatan haini ilan eden bir jenerasyon yetişir. Biz partimize de böyle bakarız, ailemize de, kendimize de…Gerçekleri görsek, görüp dile getirebilsek, vicdanımızda değerlendirsek, kısacası özeleştiri yapabilsek daha iyi olma şansını yakalarız. Belki hataları görür, geçmişi diriltirken günahları hortlatmayız. Biri çıkıp, gördüğümüz bildiğimiz gün gibi aşikar bir konuda gerçekleri söylüyor; onlarca kişi göz göre göre o konuyu kapatmanın, ört bas etmenin peşine düşüyor. Diyor ki; bak kardeşim işte durum ortada, sağdan, soldan, tepeden, nereden bakarsan bak gerçek bu. Saldırganlaşıyor, inkar ediyoruz; çünkü aynanın parlak yüzüne bakmak egomuzu besliyor, çünkü kendimizi , geçmişimizi hatasız görünce gerçekten hatasız olduğumuzu sanıyor mutlu oluyoruz. Aynada gördüklerini blok olarak ezberlemiş, benimsemiş böyle eğitilmişiz. Beynimizde gerçeklere ve olasılıklara yer yok. Bazı Avrupa ülkeleri kendi ülkelerinde doğan her çocuk için büyük maddi destek veriyor, bize de nüfus planlaması yapmamız için para veriyor. Yani çifte standart uyguluyarak ahlak dışı davranıyormuş. İyi de; AVRUPA’ da yıllık nüfus artışı % 4. Bu aynanın ön yüzü. Bizde % 13, Bu da aynanın diğer yüzü. Bir tarihi yapımız çökmekde olan devletin son amme hizmeti imiş . Depo, sebze hali gibi binaların sanatsal değere sahip olması gerekmediği halde hapisanenin bile sanat eseri olmasıyla öğünen kardeşim. Çökmekte olan bir imparatorluğun maddi sıkıntılar içinde kıvranırken hapisaneyi bir mimari eser niteliğinde yaptırması sana çok mu akıllıca geliyor.? Gerçeği görüp son gücünü devletini ayakta tutmak için kullansaydı kötü mü olurdu? Bir de bu açıdan bakalım.
Zaten bizi perişan eden bu gösteriş merakı değil mi?
Elimizde beş bin liralık telefon, on bin liralık kradi kart borcuyla dolaşmak nedir yaa?
Krizden yokluktan, pahallıktan yakınıyoruz. Maşallah caddelerde özel otolardan geçilmiyor. Tüplü, renksiz televizyonları attık, renkli plazmalara atladık. Yetmedi ekranları büyüttük, ses düzenleri sinema sistemleri ekledik. İyi güzel de; bu değirmenin suyu nerden geliyor. Devlet sana ve heveslerine para yetiştirmek, yanı sıra da kendini sağlama almak için kamu mallarını, kurulumları satıyor. Satıyor da nereye kadar? Dilenen adamın bile ceketinde, çorabında yama yok. Ha gerçekten ihtiyaç sahipleri yok mu? Elbette var. Şunu iyi bilelim .Onlar ülkedeki kıtlıktan değil, aç gözlüler yüzünden aç ve açıktalar. Aynı devletin içinde biri zar zor geçinirken diğerinin geliri onun beş yüz katıysa, gelir dağılımı bu kadar dengesizse; fakir fakirleşmeye zengin zenginleşmeye devam eder gider. Bugün o bina otel olarak değerlendiriliyorsa bunda ne kötülük var bir düşünelim. Üstelik dünyada hapisaneden otele çevirilmiş tek mekan olarak isim yapmış. Keşke hapisaneler hiç olmasa! Daha doğrusu hapisanelere gerek olmasa.
Kimseyi koruma kardeşim! Hataları ört bas etme! Kim ne yapmışsa bilsin bu millet. Niçin yapmış, hangi şartlarda yapmış? Doğruya doğru, yanlışa yanlış ! İlahi anlamlar yükleye yükleye sıradan insanları peygamber gibi göstermeye hevesli zihniyete hizmet etme. Ha! Sadece özlük haklarına dokunma ! Yediği içtiğiyle değil, O’nu da diğer bütün devlet adamlarını da yaptığı savaşlar, çıkardığı yasalar, topluma verdiği hizmetler ya da varsa verdiği zararlarla değerlendir. Gökten zembil ile inen bir lider yoktur. Hepsi bizim gibi etten, kemiktendir. Onlarında noksanları, yanlışları olabilir. Aramızdaki fark onların davranışları geniş kitleleri ilgilendirir. Bu nedenle daha dikkatli ve sorumluluk sahibi olmalarını gerektirir. Dün, bugün ve yarın bir bütündür. Yarınlar nasıl bizim geleceğimiz ise, geçmiş de bizim geçmişimizdir.
Görelim, bilelim; (Neden bu hale düştük?) demeyelim.
ULVİYE KARA AKCOŞ -Bandırma 07-12-2018