Danıştay’ın verdiği Andımız kararı hakkında her kesimden tepkiler gelmeye başladı
Başta dinci-faşistler, sendikalar, gazeteler, stk. vs. tepkileri anlayabiliriz de, kendilerini solcu,sosyalist tanımlayanların neymiş efendim,andımız “ırkçı bir söylemmiş”, “21.yy.da değeri yokmuş” önemlisi “insan” olmakmış…
Pardon arkadaşım, andın seslenmek istediği insanlar zaten,
Irkçılığın tanımını bir daha oku yada çoklu etnik kimliğin yaşadığı topraklarda üst kimlik nasıl oluşturulur bi zahmet anlat…
Yada okumalısın
1.) Bugün yaşadığımız dönem olağan bir dönem olmadığı gibi Reşit Galip’in yazdığı andımız olarak okunmaya başladığı 1933 yılı da normal değildi,
Birinci Dünya savaşı sonrası sınırlar belirlenmiş ve devletler kurulmuş
vatandaşlık kavramının oluşturulduğu bir dönem olup, ayrıca faşizmin ayak seslerinin duyulduğu Hitler gibi ırkçı faşist birinin 1933’te Almanya’da kurulan yeni koalisyon hükûmetinin başkanlığına getirildiği dönemdir..
( Dünyaca ünlü bilim adamı A. Einstein, Hitler baskısından bunalan Yahudi kökenli Alman bilim insanlarının sözcüsü ve OSE Dünya Birliği’nin şeref başkanı sıfatıyla 17 Eylül 1933’te Atatürk’e yazdığı ve “Ben sadık hizmetkarınız Prof. Albert Einstein!” diye biten mektubunda, “Almanya’dan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarını Türkiye’de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum…” diyerek, Yahudi kökenli Alman bilim insanları adına Atatürk’ten iş ricasında bulunmuştu…)
2.) 1923 Cumhuriyetin ilanından 10 yıl (1933) gibi kısa bir zamanda dünyada ırkçılığın yükseldiği bir dönemde 36-38 etnik kimlik, dinsel anlamda onlarca cemaat…eğitimsiz bir toplum için okullar, okullarda eğitim vermek için öğretmenin yetiştirilmesi ,çağdaşlaşma adına kısa zamanda yapılması gereken reformlar,
istihdamın yaratılması için üretim, üretim için fabrikalar yapılması gerekiyor…
Yukarıda yazdıklarım yapılması gerekenlerin bir kısmı, kıyafet, harf devrimi, imarlaşma,Osmanlı borçlarının ödenmesi vs.
YENİ BİR DEVLET KURULUYOR ANLA..
Bu devletin kurulması, toprak bütünlüğü ve vatan sayılması bir tanım gerekiyordu o tanımda TÜRK tanımı olup bu topraklarda yaşayan farklı 36-38 etnik kimliğin, onlarca cemaatin üst kimliğidir..
Yani Türk tanımlaması Vatan, vatandaşlık kavramıyla eştir…
Ve vatandaşlık bağının güçlenmesi için 1933 yılında Andımızın okunması kabul edilmiştir.
O nedenle, 1924 Anayasası, 88’inci maddesinde,
“Türkiye ahalisine, din ve ırk farkı olmaksızın, vatandaşlık itibariyle, Türk denir”. görüşü en açık şekilde ifade etmiştir:
Bu esas 1961 ve 1982 Anayasaları tarafından da teyit edilmişti.
Ayrıca, Atatürk “Ne mutlu Türk olana” değil,
“Ne mutlu Türküm diyene” söylemiyle üst kimliğini tanımlamaktadır.
Ne diyor,
Türküm, doğruyum, çalışkanım (Vatanın, hem dürüst, hem çalışkan olmalısın), küçüklerini koru, büyüklerini
say, yurdunu vatanını sev ve Atatürk devrimlerine sahip çık.Varlığım vatanıma armağan olsun….
Sizler ırkçılığı ya bilmiyor yada kavramada problemler yaşıyorsunuz…YENİ BİR DEVLET KURULUYOR ANLA..
Ve o devlet hala genç bir cumhuriyet ki hala sancıları bitmedi, dini yasaklasaydı ibadet özgürlüğünü yasakladı diye faşist sayacaksın, ne yapsın o koşullarda her birinizi (atalarınızı) memnun etmek için tek kişilik devletler mi yaratmalıydı?..
Son söz
Andımız olsa ne olmasa ne olur..
Benim anlatmak istediğim ise;
2018 yılından 1933 yılı sorgulanamayacağı gibi İçinde bulunduğumuz dönem için mücadele edilmelidir..
ANDIMIZ YERİNE GETİRİLEN YENİ ANDLARINI İZLEYİN…
“Sahip olmadıkları bir şeyi onlardan almak mümkün değildir. Proletarya öncelikle siyasal egemenliği ele geçirmek,
kendisini ulusal sınıf konumuna yükseltmek, bizzat kendisini ulus olarak kurmak zorunda olduğu sürece,
hiçbir şekilde burjuva anlamıyla olmamakla birlikte, henüz kendisi de ulusaldır.”
[1]-[1] Karl Marx – Friedrich Engels, Komünist Parti Manifestosu, çev: Erkin Özalp, Yazılama Yayınevi,