Bilgelik Arayışının Başlangıcı
Bir gün Sokrates’in dostu Khairephon, Delfi kahinine giderek, “Sokrates’ten daha bilgili birisi var mı?” sorusunu yöneltir. Kahin, “Yaşayanlar arasında Sokrates’ten daha bilge olan kimse yoktur” cevabını verir. Khairephon, duyduklarını Sokrates’e aktarır. Bu iddia üzerine Sokrates, kendini bilge olarak kabul eden farklı alanlardaki insanlarla görüşmeler yaparak onların bilge olup olmadığını test etmeye başlar. Asıl amacı, Delfi kahinine “İşte bu adam benden daha bilgedir” diyerek kahinin iddiasını çürütmektir. Siyasetçiler, ozanlar, yazarlar ve el işçileriyle yaptığı görüşmeler sonucunda Sokrates, bu insanların sadece kendilerini bilge sandıklarını, gerçekte ise sezgileriyle hareket ederek başarılı olduklarını fark eder. Böylelikle, kişilerin bilge olup olmadığını anlamak için kullandığı çürütme/doğurtma (maieutik) yöntemiyle Sokrates, kendisine karşı büyük bir düşmanlık kazanır. Görüşmelerin sonunda Sokrates, istemese de kahinin haklı olduğunu kabul etmek zorunda kalır ve “Öyle sanıyorum ki, ben ondan biraz daha bilgeyim, çünkü bilmediğim bir şeyi biliyor diye geçinmiyorum.” der. Sokrates’in en önemli bulgusu ise, kendini bilge sananların aksine kendini bilenlerin daha anlayışlı ve kendiyle barışık olduğudur.1
SOKRATES`İ YARGIYA GÖTÜREN NEDENLER
Platon, kapsamlı bir şekilde Sokrates hakkında bilgi verdikten sonra, filozofu idama götüren nedenleri açıklamaya başlar. Sokrates’in etrafında toplanan ve onun öğretilerini dinleyen gençler, hocalarının yöntemini kullanarak kendilerini bilge sanan kişilerle görüşmeler yapar ve bu kişilerin aslında bilge olmadığını kanıtlamaya çalışırlar. Gençlerin, çeşitli elit kesimi eleştirmesi ve mevcut düzeni sorgulaması, Sokrates’in suçlu bulunmasına neden olur. “Gökyüzünde ve yerin altında olup bitenleri araştırmak”, “tanrılara inanmamak” ve “doğruyu eğri göstermek” gibi suçlamalarla Sokrates hakkında dava açılır. Davacılar, Meletos, Anytos ve Lykon’dur. Meletos, ozanların; Anytos, el işçilerinin; Lykon ise söylevcilerin şikayetleri üzerine suç duyurusunda bulunur.2
DURUŞMADA SOKRATES`E YÖNELİK SUÇLAMALAR
Meletosun Sokrates
in Gençleri Yoldan Çıkarmasına İlişkin Suçlaması:
Platon, Sokrates’in Halk Meclisi’nde yargılandığı duruşmada, Meletos’un yönelttiği suçlamaları ve Sokrates’in bu suçlamalara verdiği cevapları detaylı bir şekilde aktarır. Meletos, Sokrates’i gençleri kötü yola sürmekle ve devletin tanrılarını tanımayarak yeni tanrılar icat etmekle suçlar. Sokrates ise bu iddialara karşı, Meletos’a “Peki, bu gençleri iyi yapan nedir?” diye sorarak tartışmaya başlar. Meletos’un verdiği “yasalar, yargıçlar, senatörler ve Atina halkı” gibi genelleyici cevaplar üzerine Platon, Meletos’un kendi içinde çeliştiğini gösterir. Sokrates de, herkesin gençleri aynı şekilde etkileyemeyeceği, yani bazı insanların olumlu, bazılarının ise olumsuz etki yaratabileceği fikrini savunarak Meletos’un iddiasını çürütmeye çalışır.3
Sokrates, “Gençleri baştan çıkarıyor, kötülüğe sürüklüyor diye suçluyorsun beni; sence ben bu suçu bilerek mi, bilmeyerek mi işliyorum?” sorusu yöneltildiğinde, Meletos’un “Bilerek” yanıtı üzerine Sokrates şu cevabı verir: “Öyleyse, ya ben hiç kimseyi baştan çıkarmıyor, doğru yoldan ayırmıyorum, ya da baştan çıkarıyor, doğru yoldan ayırıyorsam, bunu bilmeden yapıyorum.” Bu yanıtıyla Sokrates, eğer bilmeden bir kötülük işlemişse, Meletos’un öncelikle onu uyarması gerektiğini vurgulayarak, böylece Meletos’un erdemli bir kişi olmadığı izlenimini verir.4
Meletosun Sokrates
in Tanrılara İnanmaması Üzerine Suçlaması
Platon, Meletos’un Sokrates’i hiçbir tanrıya inanmamakla suçlamasına devam eder. Bu suçlama karşısında Sokrates yine iddiaları çürütmeye çalışır. Savunmasına Meletos’a sorduğu, “Sen beni devletin tanrılarına boş verip, başka tanrılara inanmakla mı suçluyorsun? Yoksa tanrılara büsbütün inanmayıp, bunu başkalarına da aşılamakla mı?” sorusu ile başlar. Bunun üzerine Meletos, “Evet, ben senin hiçbir tanrıya inanmadığını ileri sürüyorum” diye cevap verir. Bunun üzerine Sokrates, Meletos’tan suçlamasını daha da detaylandırmasını ister. Meletos: “Yargıçlar; çünkü güneşin taştan, ayın da topraktan olduğunu ileri sürüyor.” diye iddiasını detaylandırır. Sokrates ise kıvrak zekası ile bu iddianın kendisine ait olmadığını, kendisinden önce yaşayan ve ölüme mahkûm edilen Anaksagoras’a ait olduğunu ve bunun herkes tarafından bilindiğini söyler. Platon, bu anlamda, Anaksagoras’ın başına gelenlerle hocası Sokrates’in başına gelenleri eşitler. Sokrates, Meletos’un bu suçlamasını, Daimon’lara inandığı için Tanrılara da inandığı gerekçesiyle çürütür.5
Platon, bu sahnenin ardından Sokrates’in monoloğuna geçer. Sokrates, monoloğunda kanunların önemini vurgulayarak, Atina kentine ait olduğu için öleceğini bilmesine rağmen mahkemeden kaçmadığını yargıçlara söyler. Aksi takdirde kendisine yöneltilen suçlamaların haklı görüleceğini belirtir. Bu noktada Sokrates, ölümden korkmanın bilgisizlikten kaynaklandığını ifade eder. Sokrates: “Ama tanrı olsun, insan olsun kendimden daha iyi birine kötülük yapmanın, boyun eğmemenin kötü ve utanılası olduğunu biliyorum. Kötülük olduğunu iyice bildiğim şeylerden korkarım; ama iyi olmadığını kestiremediğim şeylerden ne korkar, ne de çekinirim.” sözleriyle yanlış anlaşılabileceğini belirttiği gibi, kendisinin tanrılara ve kurallara inandığını, adeta biat ettiğini göstermeye çalışmaktadır. Ayrıca Sokrates, kendisinin affedilmesi halinde bile tanrının buyruğundan ve benimsediği metottan vazgeçmeyeceğini, bilge olduğunu sananlarla uğraşmaktan geri durmayacağını söyler. Sokrates, kendi amacını ise kişilerle görüşerek, onların yetkinliğe önem vermelerini ve her türlü zenginliğin paradan değil erdemden kaynaklandığını hatırlatarak tavsiyede bulunmak olarak belirtir.
Sokrates`in Siyasi Yaşama İlişkin Anlatısı
Platon, hikayenin devamında Sokrates’in siyasi hayatından ve onun siyasete ilişkin tutumundan bahseder. Sokrates, monoloğunda kendisini tanrının emrini yerine getiren ve insanlara bulaşarak onlara sorular sorup, çürütmeye çalışan bir at sineği olarak betimler. Kendi ölümünün Atina için bir kayıp olacağını söylerken, yaşamının ise en azından uyuyanları uyandırmaya yardımcı olacağını belirtir. Ayrıca Sokrates, çocukluğundan beri duyduğu iç sesinin (daimon) yönlendirmesi sayesinde siyasete girmediğini ve bunun hem kendisi hem de Atinalılar için bir şans olduğunu ifade eder. Ona göre eğer siyasete atılmış olsaydı, çok daha genç yaşta ölmüş olacaktı.
Sokrates, savunmasında siyasi arenada aktif bir rol oynamadığını, kendi siyasi hayatından verdiği örneklerle açıklar. Bir deniz savaşından sonra, askerlerin cesetlerini toplamamış on komutanın yargılandığı bir durumda, ait olduğu Anitokhis oymağının bir üyesi olarak, tüm eleştirilere rağmen bu komutanların yargılanmasına onay vermeyen tek kişi olduğunu söyler. Bu tavrıyla ölüm ve sürgün tehditleriyle karşılaşmasına rağmen, erdemli bir davranış sergilediğini yargıçlara hatırlatır. Daha sonra, Atina’da demokrasinin yerini otuz tiranın yönetimine bırakmasıyla yaşanan olaydan bahseder. Otuz tiranlar, Sokrates’ten Salaminli Leon’u idam etmesi için talepte bulunduğunda, bu teklifi canı pahasına reddettiğini söyler. Sokrates, siyasi hayatından verdiği bu iki örnek ile her zaman iç sesini dinleyerek erdemli eylemlerde bulunduğunu göstermeye çalışır. Ardından, herkesle sohbet ettiğini, yaş, cinsiyet ya da sosyal statü gözetmeksizin insanlarla konuştuğunu vurgular. Vaazlarından olumsuz etkilenen gençler varsa, onların veya ailelerinin mahkemede kendisini suçlayacaklarını belirtir, böylece vaazlarını dinleyenlerden kötü insanların çıkmasının kendisiyle bir ilgisi olmadığını ifade eder.6
II BÖLÜM
Platon, eserin ikinci bölümüne, Halk Meclisi üyelerinin oy verme sahnesiyle başlar. Meclis üyeleri, 30 oy farkıyla Sokrates aleyhine karar verir. Sokrates bu farkı önemseyerek, “Beni daha çok şaşırtan, oyların birbirine böylesine denk, denecek kadar yakın olmasıdır. Daha büyük bir çoğunlukla cezalandırılacağımı sanıyordum. Öyle ya, otuz oy daha benden yana çıksaydı, özgürlüğe kavuşmama yeterdi…” der. Bunun ardından Sokrates, kendisine karşı üyelerin tavırlarını haksızlık olarak değerlendirerek, kendisi gibi insanları uyandırmaya çalışan birinin mükafatlandırılması gerekirken böyle muameleye maruz kalmasının kabul edilemez olduğunu belirtir. Bunun üzerine Meletos’un Sokrates’in idam edilmesi gerektiği tavsiyesi üzerine Sokrates konuşmasını sürdürür. Sokrates’e göre ölüm dışındaki diğer cezalar: sürgün, hapis ve para cezası, doğası itibarıyla kötüdür. Nitekim, para cezasını ödeyeceği kadar parası olmadığını söyler. (Kriton, Kritobulos, Apollodoros 30 mina teklifini ise belirtir.) Sürgün edilmesini ise kendi yurdundan uzaklaşacağı için kabul etmemektedir. Sokrates bu monoloğuyla kendisine yöneltilen bu cezaları Tanrı buyruğuna zıt olduğu gerekçesiyle reddetmektedir. Platon bu sahne ve monologla, bu kadar olanaklara rağmen, hocası Sokrates’i sözünden dönmez ve erdemli biri olarak gösterir.7
III BÖLÜM
Platon, eserin üçüncü bölümünde Sokrates’i idama götüren süreci detaylı bir şekilde anlatır. Sokrates, bu kararı adaletli bulmasa da, kanuna karşı gelmeyi tercih etmez. Konuşmasında, tarih boyunca kendisi hakkında haksız hüküm verenlerin unutulmayacağını belirtir. “Güç olan, ölümden kaçınmak değil Atinalılar, kötülükten kaçınmaktır. Çünkü kötülük, ölümden daha hızlı koşar. Bu durum da, ben yaşlı ve yavaş olduğum için ikisinden daha yavaş olanı yetişir bana; oysa beni suçlayanlar güçlü ve tez canlı olduklarından, çabuk koşan kötülük yetişmiştir onlara.”.8
Bu aşamada Sokrates, kendi iç sesini vurgulayarak, kendi eyleminin haklı olduğu için her zaman onu uyaran iç sesin, suskun kaldığını belirtir.
“Bütün yaşamım boyunca, en önemsiz işlerde bile bir kötülük yapacak olsam, içimdeki tanrıl, kutsal ses beni bundan alıkoymak için sesini duyurmaktan geri durmamıştır. Oysa bugün sizin
de gördüğünüz gibi, kötülüklerin en kötüsü sayılabilecek bir şey geldi başıma. Ne bu sabah evden çıkarken, ne yargı-yerinde, ne de sizlere söylemek istediğim sözleri derken alıkoydu beni tanrının belirtisi kutsal ses. Oysa birçok başka durumlarda konuşmamın tam ortasında durdurmuştur beni bu ses. Bugün, tersine, savunma sırasında davranımların, sözlerimin arasına girmedi hiç.”. 9
Sokrates ölüm ile alakalı şöyle bir tespitte bulunur.
“Ya ölen kimse hiçliğe, yokluğa eriyor, hiçbir şey bilmez oluyor, ya da denildiği gibi, ölüm bir değişmedir, bulunduğumuz yerden canın, tinin bir başka yere göçmesidir. Ölüm her duygunun kısılması, sönmesiyse, deliksiz ve düşsüz bir uykuya benzer bir uyku ise, ne eşsiz bir kazançtır ölmek! Bir insanın deliksiz ve düşsüz bir uyku çektiği gecelerden birini, yaşamının öbür geceleri ve gündüzleriyle karşılaştırmak için seçmek gerekseydi, bu geceden daha güzel, daha iyi kaç gece geçirdiğini düşünüp taşındıktan sonra söylemek gerekseydi, herhangi bir yurttaşın değil, koca kralın bile böyle geceleri, geçirdiği öbür gecelere ve gündüzlere bakarak parmakla sayılabilecek kadar azdır, sanırım. Ölüm bu türlü deliksiz ve düşsüz bir uykuya benzer bir şeyse, bence büyük bir kazançtır; öyle ya, geri kalan bütün zaman tek bir geceymiş gibi gelecek.”.10
“Öte yandan, ölüm bizi buradan başka bir yere götürecek sanki bir geçitse, denildiği gibi, orda bütün insanlar bir arada toplanıyorlarsa, bundan daha büyük bir iyilik olur mu yargıçlar? Çünkü, sonunda, öteki dünyada, bu sözde yargıçlardan kurtulup doğruluğu sağlayan gerçek yargıçları, Minos’u, Rhadamanthes’i, Aeakos’u, Triptolemos’u, yaşamları süresince doğru davranmış olan bütün öteki yarı-tanrıları bulacaksak katlanmaya değmez mi bu yolculuk? Üstelik de insan orada, Orpheus’la, Musatos’la, Hesiodos’la, Homeros’la buluşursa parayla elde edilebilecek bir mutluluk mudur bu? Bütün bunlar doğruysa, bir değil, birkaç kez ölmeye razıyım. Hele Palamedos ile, Telmon’un oğlu Aias ile, bütün o eski zamanların haksız bir yargı yüzünden ölen kahramanları ile orda görüşmek, konuşmak benim için ne güzel, ne eşsiz vakit geçirmektir! Öyle sanıyorum ki, kendi sonumu onların sonu ile karşılaştırmak da büyük bir tat olacak benim için. Ama en güzeli, buarda yaptığım gibi orda da, bilge değillerken, kendilerini bilge sananları, onların aralarındaki gerçek bilgeleri sorguya çekerek, sınavdan geçirecek günler yaşamaktan bambaşka bir tat alacağım. Büyük Troia seferinin önderi Odyscseus’u ya da Sisyphos’u, kadınlı erkekli daha birçoklarını sınamak için insana neler neler vermez, yargıçlar? Onlarla konuşmak, görüşmek, onlarla bir arada yaşamak, onları sınamak sözle anlatılmaz bir tattır. Hem sonra, öteki dünyada bütün bunlardan dolayı ölüme çarpılmak diye
bir şeyin olmadığı da su götürmez; buradakinden her bakımdan daha mutlu olmakla kalmayıp, denilen doğruysa insan orda ölmezliğe de kavuşuyor.”11
Sokrates, konuşmasının sonunda kendi üç oğlunu Atinalıların denetimine emanet ederek şöyle der:
“Sîzlerden dileyeceğim bir şey daha kaldı. Oğullarım büyüyünce Atinalılar, zenginliğin ya da erdemden önce başka bir şeylerin ardına düştüklerini görürseniz, ben sizlerle nasıl uğraşmışsam, sizler de onlarla öyle uğraşınız, cezalandırınız onları. Hiçbir şey değillerken, kendilerini bir şey sanırlarsa, ödevlerine boş verip, değerleri yokken kendilerinin bir şey olduklarını sanırlarsa, ben sizleri nasıl azarlayıp utandırmışsam, sizler de onları öyle azarlayıp utandırınız. Bunu yaparsanız, bana ve oğullarıma karşı doğru davranmış olursunuz”.12
Platon’un “Sokrates’in Savunması” adlı diyaloğu, Sokrates’in hayatı, düşünceleri ve felsefesi hakkında derinlemesine bir anlayış sunar. Bu metin, felsefeye ilgi duyan herkes için önemli bir başvuru kaynağıdır. Sokrates’in hayatı ve felsefesi, insanın doğası, bilgi, erdem ve adalet gibi temel sorulara cevap aramaya devam edenler için ilham verici bir kaynak olmaya devam edecektir.
1 Platon, “Diyaloglar”, ss. 12-16
2 Platon, “Diyaloglar”, ss. 17-18
3 Platon, “Diyaloglar”, ss. 20-22
4 Platon, “Diyaloglar”, ss. 20-22
5 Platon, “Diyaloglar”, ss. 20-24
6 Platon, “Diyaloglar”, ss. 27-30
7 Platon, “Diyaloglar”, ss. 34-35
8 Platon, “Diyaloglar”, ss. 38-39
9 Platon, “Diyaloglar” s. 37
10 Platon, “Diyaloglar” s. 37
11 Platon, “Diyaloglar” ss. 37-38
12 Platon, “Diyaloglar” ss. 38-39
YADİGAR NAGİYEV /BANDIRMA /01-01-2025