Çerkez Ethem , Yeşil Ordu, Mustafa Suphi Üçgeni

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ RUS-TÜRK İLİŞKİLERİNDE YEŞİL ORDU – ÇERKEZ ETHEM - MUSTAFA SUPHİ VE ARKADAŞLARI ÜÇGENİ

İmren Arbaç  -Yeditepe Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu İstanbul

Yeşil Ordu Cemiyeti, Milli Mücadele döneminde bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından yakın
arkadaşlarının katılımıyla kurulmuştur. Milli Mücadele’nin başarısı, o dönemde Sovyet
Rusya’dan gelecek yardımlara bağlıdır. Sovyet Rusya’nın desteğini almak amacıyla, Mustafa
Kemal Paşa’nın onayıyla kurulan bu Cemiyet, daha sonra İttihatçılar aracılığıyla Çerkez
Ethem’in silahlı bir güç olarak cemiyete katılmasının sağlanmasıyla ciddi bir tehlike olarak
görülmüştür. Rusya’da kurulan Türkiye Komünist Teşkilatı’nın başkanı olan Mustafa Suphi
ve arkadaşlarının Türkiye’de Bolşevizm faaliyetlerini sürdürmek istemesi, Ankara
Hükümeti’nin sol ideolojiyi kontrol altında tutma yönünde bir politika izlemesine neden olur.
Mustafa Kemal’in onayıyla kurulan Yeşil Ordu Cemiyeti, Çerkez Ethem’in de bu Cemiyet’e
katılmasıyla Bolşevizm faaliyetlerinde bulunması, üstelik bir de Bolşevik Taburu oluşturması
ülke için çok büyük bir tehdit unsuru olarak görüldüğü için Mustafa Kemal’in onayıyla
kapatılır. 
Mondros Mütarekesi sonrası İtilaf Devletlerinin Osmanlı topraklarını mütareke koşullarına
aykırı davranarak işgal etmeye başlaması, bir kısım aydını, Batı emperyalizmine karşı savaş
açtığını belirten sosyalist düşünceye doğru yöneltir. Anadolu ulusalcıları, bir taraftan
Anadolu’da halkı örgütlemeye çalışırken diğer taraftan da Sovyet Rusya hükümetiyle gayri
resmi ilişkiler kurmaya özen göstermişlerdir.2
Anadolu’da yapılacak bir devrimin Rusya’nın yardımını sağlayacağı ve Anadolu’da Batı
emperyalizmine karşı büyük bir direnç oluşturacağı yönünde düşünceler ön planda yer
almaktaydı.
17 Ekim Rus Bolşevik Devrimi’nin o yıllardaki itici gücüyle İttihatçı kadrolar, sol hareketlere
ilgi duymaya başlamışlardır. Aynı dönemde (1920 yılında) Mustafa Suphi ve arkadaşları da
Rusya da, Türkiye Komünist Fırkası’nı kurarak Anadolu’da Sovyet Rusya modeli bir yönetim
için çalışmalara başlamıştır. Milli Mücadele döneminde kurulan Yeşil Ordu Cemiyeti söz
konusu solcu faaliyetlerin bir kısmını oluşturur. Türkiye Komünist Teşkilatı’nın gelişimi,
parti haline dönüşümü ve Türkiye’ye yönelik faaliyetlerinin tamamı Mustafa Suphi etrafında
oluşturulur. Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Türkiye’de Bolşevizm faaliyetleri, Ankara
Hükümeti’nin sol fikirleri kontrol altında tutma yönünde bir politika izlemeye yönlendirir.
Mustafa Kemal’in onayıyla kurulan Yeşil Ordu Cemiyeti, Çerkez Ethem’in de bu cemiyete
katılmasıyla Milli Mücadele için ciddi bir tehdit unsuru oluşturması nedeniyle, söz konusu
Cemiyet yine Mustafa Kemal’in onayıyla kapatılır.
Mustafa Kemal Paşa bağımsızlık savaşında Sovyet Rusya’ya karşı izlediği politikada tavrını
siyasal ilişkilere “evet”, Bolşevizme “hayır” temeli üzerine oturtmuştu. Anadolu’da Bolşevik
bir devrim yapılması özleminde olan kişilerin TBMM Hükümeti’ne karşı olduklarını bilen
Mustafa Kemal, ülkenin içinde bulunduğu koşulları göz önünde bulundurarak açıktan açığa
“komünizm ve Bolşevizme” tavır almanın uygun olmadığını düşünmüştür. Ne olduğu
bilinmeyen bu akıma karşı uygun önlem alınmadığı takdirde ise, ulusal bütünlüğün
parçalanmasından endişe duyduğu için bu gidişatı önleyebilmek ve ayrıca sağlanmış olan
ulusal bütünlüğü sürdürebilmek için sosyalist hareketleri denetim altına almaya karar verir
ve Türkiye Komünist Fırkası adı altında bir partinin kurulmasına izin verir. Batı Cephesi
Komutanı Ali Fuat Paşa’ya verdiği gizli emirde, gizli komünist örgütlenmelerinin
durdurulması için gerekli çalışmaların yapılmasını ister.3
Bu makalede; Yeşil Ordu Cemiyeti’nin kuruluşu ve sonrasında Yeşil Ordu Cemiyeti’nin
kapatılarak Türkiye Komünist Fırkası’nın kurulması, Mustafa Kemal Paşa ve o günkü
Hükümet çevreleri, Çerkez Ethem, İttihatçılar ve Sovyet Rusya’nın Anadolu’ya gönderdiği
kişilerle olan ilişkileri ve Sovyet Rusya heyetiyle Anadolu’ya gelen Mustafa Suphi ve
arkadaşlarının Trabzon’da öldürülmeleriyle ilgili iddialar üzerine çalışılmıştır. Tüm bunların
aydınlatılarak doğru algılanmasının, öncelikle Milli Mücadele tarihimiz açısından öneminin
yanısıra, o dönemdeki Türk- Rus ilişkilerinin anlaşılması açısından da önemi büyüktür. 
1.YEŞİL ORDU CEMİYETİ
1.1. Yeşil Ordu Cemiyeti’nin Kuruluşu
Milli Mücadele yıllarında içinde bulunulan dönem içinde ortaya çıkan siyasi ortam, bazı
oluşumları da beraberinde getirmiştir. Bunlar içinde vatanın kurtuluşuyla ilgili kafa yoran
farklı görüşlere sahip bir takım siyasi gruplar da bu ortamda fikirlerini açıklama imkanı
bulmuşlardır.
Milli Mücadelenin siyasi ortamında “Yeşil Ordu Cemiyeti” nin kuruluşu, amaçları, ilkeleri ve
çalışmalarıyla faaliyette bulunduğu dönem içinde önemli bir yere sahip olmuştur.
Yeşil Ordu’nun Ankara’da düzenli ordu birliklerine geçilmediği dönemde 1920 yılı içinde
kurulduğu bilinmektedir. Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle
kurulan bir cemiyet olarak kendini göstermiştir.
Milli Mücadelenin en buhranlı günlerinde sözü çok edilen Yeşil Ordu adı, Ankara’da henüz
düzenli ordu kurulmadan önce (1920 ilkbaharında) oluşturulan bir teşkilat olmakla birlikte
özellikle İttihatçı çevrelerce bir propaganda aracı olarak kullanılmaktaydı. İttihatçılar bu
cemiyetin Mustafa Kemal’in onayıyla kurulduğunu kullanarak faaliyetlerini her gittikleri
yerde Mustafa Kemal’in adını kullanarak genişletmişlerdir.
Bu cemiyeti ele almadan önce “Yeşil Ordu” adı ve çıkış noktası ile ilgili olarak genel bir
açıklama yapmak gerekirse: Yunan asıllı Türk ve Fransız tarihçi Stefanos Yerasimos’a göre,
Yeşil Ordu hareketi, Rusya’dan kaynaklanmaktadır. Bu hareket aslında Karadeniz kıyılarında
Soçi ve Suhum yörelerinde baş gösteren Hıristiyan Rus köylü akımıdır.4
 1919 baharında Denikin’in5
 kuvvetlerine karşı başlayan ama rahatlarını kaçıran her şeye
karşı olduğu gibi, Bolşeviklere karşı da gelişen bu akım sonradan yön değiştirmiştir. 1920 yılı
başlarında sol kampa yaklaşmış ve Kuzeyden inen Kızıl Ordu ile birleşmiştir. Sancağı kırmızı
zemin üzerinde yeşil haç olan bu akımın ne İslamlıkla ne de Kafkas ya da Anadolu
Türkçülüğüyle bir ilişkisi vardır.6

4 Suhum, Abhazya Cumhuriyeti'nde Karadeniz kıyısında bulunan şehir. Abhazya Cumhuriyeti'nin başkentidir.
Osmanlı dönemindeki adı Sohumkale'ydi. Sohum, liman ve tatil kenti olarak bilinir. Rusya 26 Ağustos 2008
yılında Güney Osetya ve Abhazya Cumhuriyetini tanıdıklarını ilan etmiştir.
https://www.google.com.tr/search?q=soçi+abhazya+harita&lr=lang_tr&rlz=1C1LOQA_enTR713TR714&espv=
2&biw=1056&bih=598&tbs=lr:lang(16.11.2016)
5 Anton İvanoviç Denikin Polonya asıllı Rusya İmparatorluğunda General ve Rus İç Savaşı sırasında öne çıkan
Beyaz Ordu komutanlarından. 1918-1922 yılları arasında gerçekleşen Beyaz Terör'ün en önemli
komutanlarından biridir.
6 Doğu Ergil, Milli Mücadelenin Sosyal Tarihi, Turhan Kitabevi,Ankara,1981, s.359. 
(1872-1947) Güney Rusya’daki Beyaz Terör’ün önderi
Beyaz terör, 1917-1922 Rus iç savaşında Çarlık yanlısı Beyaz orduların, Kızıllara ve kendine
destek vermeyen sivil halka yönelik şiddetin adıdır.
Bu adın Türkleri ilgilendiren kısmı 1917 Rus Devrimi olunca durumdan yararlanan Nuri Paşa
komutasındaki iki Kafkas fırkası (6 bin mevcutlu) ve 10 bini aşkın Azeri gönüllüsünden
oluşan Müslüman birliklerdir.11 Geri çekilen Rus ordusunun arkasından Turan’ı ele geçirmek
için bir süre Kafkaslarda savaşan ve sonra dağılan bu Müslüman kuvvetlerin kalıntılarına ya
da canlı tutulan hayaline verilen ad Yeşil Ordu’dur. Bu hayali kuvvet, daha Enver Paşa
Kafkasya’ya gelmeden önce, onun komutası altında Anadolu’ya yürüyeceği propagandası ile
1919 yılının çaresiz günlerinde halka güç kaynağı oluyordu. Yeşil Ordu’nun Kafkaslardan
Turan ülkesinden Anadolu’ya yardıma geleceği söylentisi ona, dışarıdan gelecek yardımcı bir
kuvvet olarak bakmayı gerektirirken meseleye dini faktörlerin de tesiriyle efsanevi bir yön de
katılmış oluyordu. Bu propagandanın böyle bir planı gerçekten uygulamak isteyen
İttihatçılarca yapıldığı iddia edilmiştir.12
1917 Rus Devrimi sonrası Kafkaslarda girişilen ileri harekat sırasında Azeri gönüllülerinden
oluşturulan Yeşil Bayraklı İslam Orduları’nın başarıları üzerine, 13 İttihatçıların Turancı
düşünceleri yeniden kendini göstermeye başlar. Ne var ki Kafkaslarda bulunan bu birlikler
Suriye cephesinin düşmesiyle Batum üzerinden geri çekilmişlerdir. Bütün bunlardan habersiz
olan Anadolu’da ise bu durum halka aksettirilmemiştir. Oradaki halk İttihatçıların etkisiyle
Enver Paşa’nın başında bulunduğu kuvvetlerin guya Arpaçay’a kadar geldiği yolundaki
söylentilerin etkisi altındaydılar.14

Bunda Enver Paşa’ya bağlı İttihatçı çevrelerin Yeşil Ordu hareketi ve efsanesinin içinde gizli
olarak Mustafa Kemal Paşa’ya karşı yürüttükleri bir muhalefetin yatması ihtimali vardı.15
Cemiyetin efsanevi yönünün oluşmasında etkili olan diğer bir neden de Yeşil rengin halk
inancında kutsal bir renk olması İslamiyeti temsil etmesiydi. Bu inanç doğrultusunda
efsaneleşen Yeşil Ordu’nun bayrağının rengi İslam inanışları gereği Yeşil Bayrak’tı.
Yeşil Ordu efsanesini farklı bir biçimde canlı tutanlardan biri de Kazım Karabekir’dir. Doğu
Cephesi’ni güçsüzleştirmemek için isyanları bastırmakta kullanılacak askeri birlikleri vermek
yerine komutası altındaki yörelerden topladığı küçük milis birliklerini donatıp Batıya
gönderirken onlara yeşil bayrak verir ve onlara“Yeşil Ordu” adını verir.16

Anadolu, en umutsuz günlerde Yeşil Ordu’yu bir kurtarıcı gibi beklemiştir. Enver Paşa’nın
Yeşil Ordu’nun başında Anadolu’ya gelmesini düşleyenler az değildir. Kazım Karabekir
bundan yararlanarak Yeşil Ordu’nun öncüsü diye ufacık bir müfrezeyi büyücek bir yeşil
bayrakla Ankara’ya yollar. Erzurumlu dadaşlardan kurulu müfreze, “Yeşil İslam Ordusu
geliyor” diye yollarda propaganda yapar.17
Hakimiyet-i Milliye gazetesi, 40 kişilik öncü müfrezenin Ankara caddelerinde yeşil bayrağı
ile vatansever duyguları yeniden dalgalandırdığını yazar.18

Şu ana kadar anlatılanlardan görüldüğü gibi Yeşil Ordu, kurtuluşa giden yolda düzenli bir
ordusu bile olmayan bir ulusun umudu olmuş ve bu umut sürekli canlı tutulmaya çalışılmış ve
bir kurtuluş simgesi olarak kendini göstermiştir.
Asıl inceleme konumuz ise Yeşil Ordu Cemiyeti’nin kurulmasıdır. Yeşil Ordu Cemiyeti
Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasının ardından 1920 Mayısında kurulmuş
bir dernektir. Bu cemiyetin veya derneğin Büyük Millet Meclisi hükümetinin yardımına
geleceği sanılan Müslüman birlikleriyle yani işin efsanevi yönüyle hiçbir ilgisi yoktur.
1.2. YEŞİL ORDU CEMİYETİNİN KURULUŞ NEDENLERİ
Yeşil Ordu Cemiyeti’nin kurulmasını hazırlayan etken, Milli Mücadele sırasında Mustafa
Kemal’in Vladimir İlyiç Lenin’e yazdığı mektupla Rus hükümetinden askeri teçhizat ve
maddi yardım talebi ile görüşmelerin başlatılmasıdır. Türk Hükümetinin Rusya ile
yakınlaşmasını istemeyen İstanbul’un tutucu basınının, özellikle de saltanata bağlı din
adamlarının, ulusçu akımı, Bolşeviklikle suçlamalarına ve ulusçuları birer kafir olarak
değerlendirmelerine karşı koymak amacıyla Yeşil Ordu Cemiyeti’nin kurulması
kararlaştırılmıştır. Bu cemiyete özellikle Yeşil Ordu adının verilmesi de tesadüfi değildir. Bu
cemiyete Yeşil Ordu adının seçilmesinde halkın ulusal davaya kazandırılmasının
hedeflenmesinin yanı sıra, askerden firarın önlenmesi amacıyla tutucu çevrelerin kullandığı
din silahından yararlanılmak istenmesi ana etken olmuştur. İşte bütün bunlar Milli Mücadele
şuurunu benimsemiş yeni birliklere duyulan ihtiyacı artırmış, bunun sonucunda Mustafa
Kemal’in yakın arkadaşları ona yardımcı olmak için böyle bir işe girişmişlerdi.19
Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları’nda cemiyetin kuruluş nedenine ilişkin olarak
şöyle demektedir: 
“Müessisler, birbirini takip eden, kanlı ve tehlikeli vaгiyetlere sebep olan dahili ihtilaflar
karşısında yeni гihniyete göre yetiştirilmemiş bir ordu ile iş görülemeyeceğini düşünmüşler,
inkilap maksadını daha kolaylıkla anlayabilecek bir teşkilat kurmağı kararlaştırmışlardı.
Yapılacak bu teşkilatla isyanlar bastırılacaktı.”20
Yeşil Ordu Cemiyeti gizli olarak kurulmasına rağmen cemiyetin kuruluşu Mustafa Kemal
Paşa’nın bilgisi dışında değildir. Yeşil Ordu ile ilgili en doğru bilgiyi Atatürk Nutuk’ta şöyle
vermektedir:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin kuruluşundan sonra Ankara’da “Yeşil Ordu”
adı altında bir cemiyet teşkil etti. Bu Cemiyetin ilk kurucuları pek yakın ve bilinen
arkadaşlardı. Kuruluş maksadını iгah için iç isyanları ve bu isyanlara karşı gönderilen ordu
kuvvetlerinin ve milli müfreгelerin gösterdikleri baгı durum ve manгaraları hatırlamak icab
eder (…) Yeşil Ordu teşkilatının ilk kurucuları arasında bulunan yakın arkadaşlar sırf bana
yardım maksadıyla ve beni ayrıca yormamak fikriyle kendileri ön ayak olarak faaliyette
bulunmayı uygun görmüşler. Bana, yalnıг faydalı bir iş yaptıklarını söyleyerek basit bir
tarzda bu teşebbüslerinden bahsetmişlerdi. Ben cidden çok meşgul olduğum için arkadaşların
bu teşebbüsleri ile uгunca bir гaman ilgilenemedim. Yeşil Ordu teşkilatı bir bakıma giгli bir
teşkilat mahiyetinde kurulmuş ve oldukça genişlemiş. (…) Faaliyete geçmiş olan bu teşkilat,
sadece milli müfreгeler meydana getirmek gibi sınırlı bir sahadan çıkmış çok umumi bir
gayeye yönelmiş” ti.21

Görüldüğü gibi Yeşil Ordu Cemiyeti o günün şartlarında ortaya çıkmış, yasal olmayan bir
yapıda olmamakla birlikte Mustafa Kemal Paşa’nın bilgisi dahilinde ve ona yakın kişiler
tarafından kurulmuş bir oluşumdur.
Yeşil Ordu Cemiyeti yasal olmasını sağlayacak kuruluş beyannamesini hükümete vermediği
için nizamnamesinde de belirtildiği gibi gizli bir kuruluştu. Zaten cemiyetin kurucuları
Mustafa Kemal’in yakın çevresindeki kişilerdi. Ankara’da ulusçu aydınlar tarafından kurulan
derneğin üyeleri arasında dönemin iki bakanı Sıhhiye Vekili Dr. Adnan Adıvar ve Maliye
Vekili Hakkı Behiç Bayiç, Yunus Nadi, Çerkes Ethem’in ağabeyi Çerkes Reşit Beyler
yanında bir dizi İttihatçı milletvekili vardır.22
Cemiyetin Katib-i Umumiliği görevini ise Hakkı Behiç değil, eskiden Harput valisi olan o
sıradaki Tokat Mebusu Nazım Bey üstlenmiştir.23
Yeşil Ordu Cemiyeti’nin ikisi vekil Büyük Millet Meclis üyesi on dört mebus vardı.
Cemiyetin genel merkez üyeleri şu isimlerden oluşuyordu:24
 Tokat Mebusu Nazım (Öztelli- Resmor, Eski Vali,1867 Erzurum-1935)
 İzmir Mebusu Yunus Nadi (Abalıoğlu 1879-1945) 
Dr. Adnan (Adıvar, Sıhhıye ve sonra Dahiliye Vekili ve
Meclis Reisvekili,1882-1955)
 Hakkı Behiç (Bayiç, Dahiliye ve Maliye Vekili 1886-1943)
 Saruhan Mebusu Reşit (Çerkes Ethem’in ağabeyi) 1877-1919
 Saruhan Mebusu İbrahim Süreyya (Yiğit, 1880-1952)
 Eskişehir Mebusu Eyüp Sabri (Akgöl, 1876-1950)
 İzmit Mebusu Sırrı (Bellioğlu,1876-1958)
 İzmit Mebusu Hamdi Namık (Gör, 1881-1919)
 Bursa Mebusu Şeyh Servet (Akdağ, 1880-1962)
 Bursa Mebusu Muhittin Baha (Pars, 1885-1954)
 Eskişehir Mebusu Hüsrev Sami (Kızıldoğan,1884-1942)
 Kozan Mebusu Mustafa Cantekin (1878-1955)

Üyelerden on dördüncü kişinin Afyon Mebusu Şükrü Bey veya Saruhan Mebusu M. Celal
Bey olduğu sanılıyor.25
Yeşil Ordu Cemiyeti içerisinde yer alan üyelerin büyük bir bölümünün İttihatçı oluşu
cemiyetin belli amaçlar etrafında ortak hareket etmesini engellemiştir. Bu nedenle, cemiyet
içinde yer alan bu kişilerden bazıları Mustafa Kemal’e yakınlıklarıyla bilinirken bazıları ise,
İttihatçılara yakın olmuşlar ve Mustafa Kemal’e karşı oluşturulan muhalefet içerisinde yer
almışlardır. Bunun yanı sıra üyelerin bazıları da samimi olarak solculuğa ve bu ideolojiye
bağlanmışlardır.
Cemiyet üyeleri, kurulduğu andan başlayarak Ankara’daki resmi Sovyet temsilcisi Şerif
Manatov ile ilişki kurmuş ve sosyalizm üzerine açık konferanslar vermişlerdir.
1920 Haziran’ında hazırlanan dernek Nizamnamesi, İslam ile komünizmin ilkelerini
bağdaştırmak istemiştir. Bu belgeye göre Yeşil Ordu, anti- kapitalist, anti- emperyalist ve
anti- militaristtir. Türk aile yaşamına saygılıdır. Devletin ekonomik ve toplumsal alanlarda
etkinliğinden ve müdaheleciğinden yanadır. İslamiyetin inançlarına saygılıdır. Batıdan gelen
kendini beğenmiş ihtirasları Asya’dan atmağa çalışmakla yolunu hak yolu Allah yolu bilir.
Cemiyet bir gizli örgüt olarak ve Rus sosyalistlerinin yöntemlerine uygun olarak çalışır. Türk
Yeşil Ordusu, başka memleketlerin Yeşil ve Kızıl Ordularıyla kardeştir. Moskova ile ilişki
esas alınmıştır. Ancak Komintern’e26 başvurmasına karşın örgüt yönetimi yanıt alamamıştır.27
Cemiyetin, Komintern’e bağlı bir “sol” örgüt olması istenmesine karşın, gerek
NİZAMNAMESİ’ nde gerekse bey, paşa ve ağalara karşı örgütün tavrını dile getiren
BEYANNAMESİ’ nde ve örgütsel eylemlerini yönlendiren TALİMATNAME’ sinde öne
sürülen sol önerilerin sadece büyük ölçüde ulusçu olmadığı göze çarpmakla birlikte , bir
çoğunun oldukça tutucu özelliğe sahip olduğu görülür. Bu belgelerde başlıca vurgulanan
konunun Avrupa’nın yoz kültürel değerlerinin saf ve güzel ulusal ve İslami değerleri nasıl 
bozduğu ve bu sürecin temelindeki kapitalizm ve emperyalizmle mücadele edilmesi gereği
olduğu dikkat çeker.
28

“ Emperyalist, kapitalist namları altındaki medeni гorbalık ve yağmacılık ve Avrupai fesat ve
israflarla Asya'nın saf ve neгih ahlak ve maişetini boгmak için her гamankinden çok Şark'a
saldıran ve barış yoluyla de sıгarak bu fesatçılık ve гorbalığı гavallı Asya halkına
uygulamaya çalışan bugünkü asker ve tüccar politikacı Avrupa'nın bugünkü çabalarına karşı
durarak Asya'da ahlak!, insani bir geçim ve Şark'ta Şark'ın kendisine mahsus bir neгahet ve
ahlak temiгliğini koruyacak olan bir birlik vücude getirmek amaciyle çalışan fikir sahiplerinin
meydana getirecekleri aralıksıг çalışma ve düşünce tarгına «Yeşil Ordu)) adı verilmiştir.
Bu belgenin aslına uygunluğu Büyük Millet
Meclisi'nce resmi mühür ve Hayati imzasiyle
26.1.1921 gününde onanmıştır”.
29
Ali Fuat Cebesoy, Yeşil Ordu’nun iç isyanlara karşı bir teşkilat olarak oluşturulduğu ancak bu
amacının dışına çıktığını görerek bu konuda Mustafa Kemal’i uyarır. Yine Cebesoy’a göre
Yeşil Ordu’nun gizli siyasetini izleyenler, bir yandan Türkiye’nin tüm İslam alemleriyle ortak
hareket ettiklerini göstermek amacıyla dışarıya karşı kuvvetli bir görünüm sergilemeyi
düşünmüşlerdir.
Yeşil Ordu Cemiyeti matbu nizamnamelerini ve görevli memurlarını her tarafa göndermişler
ve tüm bunların Mustafa Kemal’in bilgisi dahilinde olduğunu söyleyerek hızla taraftar
sayılarını artırmışlardır.
Ankara’nın denetimi altında bulunan Yeşil Ordu’nun güvenilirliği, Çerkez Ethem’in Yozgat
ayaklanmasını bastırmak için Ankara’da bulunduğu sırada cemiyete üye olmasıyla değişir.
İç isyanları bastırmakla milli mücadeleye birçok hizmeti olan Çerkez Ethem ve
müfrezelerinin teşkilata dahil olmasıyla cemiyetle Ankara Hükümeti’nin ilişkileri
bozulmuştur. Daha Adapazarı isyanlarının bastırıldığının ertesi günü Çerkez Ethem’i
yakından takip eden politikacılar, onu kandırarak Padişah’a, Damat Ferit’e ve İngiliz
kumandanlığına mektuplar yazdırmışlardır. Sonraları Ethem, bu teşkilatın bir aleti durumuna
düşer. Ülkesini terk ederek Yunanistan’a geçer.
O dönemin en gözde kişilerinden olan en güçlü silahlı birliklerinden birine sahip olan Çerkez
Ethem’e siyaset yolunu açan bu üyelik, Mustafa Kemal tarafından hiç hoş karşılanmamıştır.
Mustafa Kemal öncelikle Yeşil Ordu idarecileriyle konuşarak durumun tehlikeli boyutlarını
anlatmış ve gizli cemiyetin kendisini feshetmesi gerektiği konusunda şöyle söylemiştir:
“Arkadaşlardan baгıları sözümü dinlediler ise de diğerleri fesih isteğini kabul etmediler.
Cemiyetin genel sekreteri ve İçişleri bakanı Hakkı Behiç, Yeşil Ordu’nun tahmin edilenden
daha geniş ve güçlü bir noktaya geldiğini ileri sürerek evvela feshin mümkün olmadığını
ifade etti. Ancak bir müddet sonra ikna olarak, feshin lüгumunu kabul etmiştir. Aralarında
3000 gönüllü Kuvay-ı Seyyare birliğinin başında olan ÇerkeZ Ethem, onun ağabeyi Saruhan Mebusu Reşit Bey, Bursa Mebusu Şeyh Servet ve Tokat Mebusu Naгmi’nin bulunduğu diğer
idareciler beni dinlemediler.”30
Çerkez Ethem’in bu cemiyete üyeliğinin vatana getireceği büyük tehlikelerin bilincinde olan
Mustafa Kemal, bu şartlar altında en doğru çözümün Yeşil Ordu Cemiyetinin hükümetçe
kapatılması olduğuna karar verir ve bunun üzerine cemiyet kapatılarak 1920 yazında
cemiyetin çalışmaları hükümetçe durdurulur.
Bunun ardından Rusya’dan gelecek yardımı tehlikeye düşürmemek amacına ters düşmemek
için Meclis’te resmi bir Türk Komünist Fırkası kurar. Bununla birlikte ülkedeki diğer
komünist örgütlerin faaliyetine, İçişleri Bakanlığı genelgesiyle son verir. 18 Ekim 1920
tarihinde kurulan bu fırkanın Türkiye’de komünizmin tek temsilcisi olarak Moskova’da
3.Enternasyonal’e üyelik için başvurur. Bu arada kurulan yeni fırkaya en güvendiği
arkadaşlarını koyar. Bunlar arasında Fevzi paşa, Ali Fuat paşa, Kazım paşa, Refet ve İsmet
beyler yer alır. 31 Ekim 1920 de Garp Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa’ya çektiği telgrafla
Mustafa Kemal vatansever ve milli amacın kahramanı olan arkadaşlarının resmi komünist
teşkilatının içinde yer almalarını istediği böylece komünist faaliyetleri kontrol edeceğini
bildirir.
Mustafa Kemal’in Yeşil Ordu’yu feshetme isteğini reddeden mebuslar 7 Aralık 1920 de
Millet Meclisi’ne başvurarak Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası’nı kurarlar. Ankaralı üyelerin
bir bölümü hükümet baskısından sonra, tümüyle sol örgütlerden bağlarını koparırlar. Hakkı
Behiç ve arkadaşları o sırada Mustafa Kemal’in kurdurduğu resmi Türkiye Komünist
Fırkası’na, Tokat milletvekili Nazım Bey ve arkadaşları da Halk İştirakiyyun Fırkası’na
katılmışlardır.31
Yeşil Ordu’nun kuruluş ve kapatılması baştan sona incelendiğinde Yeşil Ordu’nun ne işçi
hareketi, ne köylü hareketi, ne de geniş halk kitlelerine hitap eden bir oluşum olamadığı
görülür. O dönemin şartları gereği doğmuş ve İslamiyet ile sosyalizmi bağdaştırmaya yönelik
çabalarda bulunmuştur. Mustafa Kemal’in onayıyla kurulmuş, yine onun kararıyla
kapatılmıştır. 1920 Mayısında açılmış ve yine 1920 Ağustosunda kapatılmıştır. Yeşil
Orducular içinde yer alanların ideolojik olarak solculukla pek ilgileri yoktur. Ama cemiyet
içinden daha sonra sol hareketlere yönelimler olmuştur.
2. ÇERKEZ ETHEM VE YEŞİL ORDU
Yeşil Ordu Cemiyeti, hedeflerini gerçekleştirmeğe uğraşırken birtakım siyasi faaliyetlerde
bulunmuşlar bunları yaparken Çerkez Ethem ile ilişkiye girmişler, aynı zamanda Meclis’teki
milletvekillerinden bir grup oluşturmaya çalışmışlar, böylece Meclis içinde farklı bir ideolojik
muhalefet grubu oluşturmuşlardır.

30 Osman Okyar,Milli Mücadele Dönemi Türk-Sovyet İlişkilerinde Mustafa Kemal(1920-1921), Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları,Ankara,1998,s.74. (Bu bilgide Atatürk yanlış hatırlıyor. H. Behiç Maliye bakanı ve
aynı zamanda da genel sekreter Nazım Bey’dir).Cemiyet resmen kapatılmış olmasına rağmen faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu durum cemiyetin
kapatılmasında bütünüyle başarılı olunamadığını göstermiştir. Cemiyetin eylem alanı,
Ankara’dan Ethem’in egemenliğindeki Eskişehir bölgesine kaymıştır. Ethem cemiyetin
kapatıldığı çağrısına uymayarak 1920 yazı sonlarında Eskişehir’de Seyyare-i Yeni Dünya adlı
günlük bir gazete yayımlatmıştır. Seyyare-i Yeni Dünya’da yayımlanan yazıların, makalelerin
komünizmde İslama ilişkin özellikler, erdemler gören bir yaklaşımla kaleme alındığı görülür.
Bu yazılar incelendiğinde, bu yazılardaki bilgi düzeyinin düşük, fakat genel çerçevelerin
doğru olduğu belirtilir.33

1848 yılında yayımlanan Karl Max ve Friedrich Engels’in Komünist Manifestosu’nda yazılı
olan şu ifade: “Proleterlerin гincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yoktur. Oysa
kaгanacakları bir dünya var. Bütün оlkelerin Proleterleri Birleşin!” 34 ifadesi Bolşevik
Çerkez Ethem’de farklı bir yansıma bulacaktır. Şöyle ki: “Dünyanın Fukara-ı Kasibesi
Birleşiniг”.
Büyük Millet Meclisi’ne karşı Çerkez Ethem’in liderliğini ve Bolşevikliğini savunan “İslam
Bolşevik Gazetesi” olarak yayınını sürdüren gazetenin alt başlığı dünya fakirlerine şöyle
sesleniyor: “Dünyanın Fukara-ı Kasibesi Birleşiniг”. Söz konusu gazetenin sahibi Arif Oruç’
tur.35
Hükümetin baskı uygulamaya başladığı andan itibaren Mustafa Kemal’in yakın arkadaşları
Yeşil Ordu’dan ayrılmışlar ve bundan sonra örgütün çalışmalarının, tümüyle Eskişehir’de
yoğunlaştığı görülür.
Çerkez Ethem’in kişiliğinin ve elinde bulunan 3000 kişilik kıtanın yanı sıra gazetede
yayımlanan yazılarında düzenli ordu çağının bittiği ve artık milis örgütlerin çağının başladığı
türündeki yazıları dikkat çekerken, Ethem’e göre komünizmin halk ordusu biçiminde
örgütleniş isteğini vurguluyordu. O sırada Ankara’nın elinde doğru dürüst düzenli bir ordunun
olmaması ve o dönem için güçlü bir milis ordusu bulunan Ethem’i daha korkutucu yapıyordu.
Bütün bunların farkında olan Mustafa Kemal’in tavsiyelerini dinlemeyip Yeşil Ordu’nun
feshine karşı çıkan 3000 kişilik bir askeri kıtanın başında bulunan Çerkez Ethem ve
kardeşleri, düzenli orduya katılma kararına uzun süre karşı çıktılar. 1921 Ocak ayında
kendilerine karşı harekata geçen düzenli ordu kıtalarının taarruzu sonucunda tüm gönüllü
askerler esir düşer. Ethem, Reşit ve Tevfik kardeşler de Yunan ordusuna kaçabilmişlerdir.36
Anadolu’nun içinde bulunduğu kargaşa ortamından yararlanarak ortaya çıkan Yeşil Ordu,
Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası, Gizli Komünist Partisi ve Resmi Komünist Partisi
birbirlerinden kesin biçimde ayrılmış kuruluşlar olmadığının farkına varmıştı Mustafa Kemal.
Bu durumun farkına varan Mustafa Kemal’in, bizzat isteği doğrultusunda Ankara’da Resmi
Komünist Partisi kurulmuş; buna katılmayı reddeden Yeşil Ordu Cemiyeti’nin bazı üyeleri ise
Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası’nda yer almışlardır. Mustafa Kemal komünist partisi çatısı
altında bu kişileri kendi kontrolü altında tutmaya çalışmış ve dağınık biçimde ülke içinde
kontrolsüz çalışmalarına izin vermemiştir.
Diğer bir olay da, bu oluşumlar içine katılan Çerkez Ethem’in düzenli ordu kurma isteğine
karşı gelerek milis kuvvetleri toplayarak sorun oluşturmasıydı. Yeşil Ordu Cemiyeti’ne
katılarak Bolşevik Taburu’nu oluşturan Çerkez Ethem, bu yönüyle çok büyük bir tehdit olarak
görülmüştür. Sürekli Bolşevik söylemlerle milis kuvvetler toplayan Çerkez Ethem’in
kendilerine katılımını sağlayan ittihatçılar, Çerkez Ethem’i ve Bolşevizmi kullanarak
kontrolsüz bir güç gibi ülkede faaliyetlerini artırmaktaydılar. Bütün bu olaylar üzerine
Ankara Hükümeti’nin solu bastırma kararı aldığı ve Çerkez Ethem üzerine askeri birlikler
gönderdiği bir sırada Türkiye’ye 19 kişiyle giren Mustafa Suphi, eşi ve arkadaşlarının sonunu
getiren olay, Ankara'nın 1921 yılının ilk aylarında uygulamaya koyduğu solu bastırma
politikasının bir uzantısı olarak kendini gösterir. Bu dönemde Mustafa Suphi ve
arkadaşlarının Türkiye için neden bir tehdit olarak algılandığı konusu, aşağıda ayrıntılarıyla
açıklanmıştır.

3.MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE MUSTAFA SUPHİ VE ARKADAŞLARI
Mustafa Suphi 1883 yılında Giresun’da doğmuştur. Babası Osmanlı Devleti’nin yüksek
memuru olan Ali Rıza Bey’di. Annesi ise Samsun Belediye Reisi Halil Hilmi Bey’in kızı
Memnune Hanım’dı. Babasının çeşitli illerde valilik yapması Mustafa Suphi’nin ilk
öğrenimini Kudüs ve Şam’da idadi öğrenimini ise Erzurum’da yapmasına neden olur. Daha
sonra İstanbul Hukuk Mektebine kaydolan Suphi, Paris’te Siyasal Bilgiler Mektebinde okur.
Bu dönemde onun, İttihatçılara yakın olduğu ve hükümetin gazetesi olan Tanin’in
muhabirliğini yaptığı bilinmektedir.
Paris’ten İstanbul’a dönüşü 1908 yılına, İkinci Meşrutiyet’in ilan edildiği günlere
rastlar. Tanin, Servet-i Fünun ve Hak gazetelerine yazılar yazar; Ticaret Mekteb-i Alisi'nde,
Darülmuallimin-i Aliye ve Mekteb-i Sultani'de hukuk ve iktisat dersleri verir. Mustafa
Suphi’nin bu dönemde çıkan yazılarında sosyalizmin izine rastlanmaz. Bu dönemde Suphi,
İttihat ve Terakki’ye karşı olan muhalefet içinde yer alır. Öyle ki İttihat Terakki’ye muhalif
“Hürriyet ve İtilaf”çılar arasında yer alır. Ferit Tek ve Yusuf Akçura’nın kurduğu “Milli
Meşrutiyet Fırkası’na katılır. 38 1913 Haziran ayında Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’nın
öldürülmesi üzerine diğer muhalifler ile birlikte tutuklanarak Sinop’a sürülür.39
Sinop’tan sürgünde bulunduğu yıllarda Mustafa Suphi’nin İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin
Beynelmilel Farmasonluğuna karşı Milli bir Farmasonluk kurmayı tasarladığını ve birlikte
Sinop’tan kaçışlarını A. Bedevi Kuran eserinde açıklamaktadır.40
Sinop’tan kaçanların batıya ve Mısır’a gitmelerine karşın 1914 yılının başlarında Mustafa
Suphi, Rusya’ya kaçar. Önce siyasi mülteci olan Mustafa Suphi, Birinci Dünya Savaşı'nın
başlaması ile birlikte Osmanlı tebaasından olduğu için sürgüne gönderilir. Önce Kaluga’ya
daha sonra da Uralsk şehrine sürülür.
Sürgün yıllarında Türk kökenli çeşitli devrimcilerle ve Bolşevikler’le tanışır. Doğu
cephesinde esir düşerek Rusya içlerine sürgüne gönderilen Anadolulu askerler arasında
çalışma yürütür. Suphi'nin Bolşevik düşüncelerle tanışıp devrimci bir çalışma yürütmeye
başlaması 1914-15 yıllarına denk düşer.41

Bazı araştırmacılar, burada Kazan Türkleriyle de tanışmasının, onun Bolşevikleşmesinde
etkili olduğu düşüncesindedirler.
1917 Ekim Devrimi'nden sonra Moskova'ya gider. Halk Komiseri Josef Stalin ile görüşür.
Stalin tarafından kurulan “Müslüman Komiserliği”ne bağlı olarak kurulan “Türk Şubesi”nin
oluşturulmasını sağlar. Bu dönemde Rusya’da yaşayan Türkler ve Osmanlı savaş esirlerinin
Rusya iç savaşında Kızıl Ordu saflarında savaşmalarını sağlar.42

Bundan sonra Yeni Dünya gazetesi masrafları Sovyet Rusya hükümetince karşılanılarak
çıkarılır. Bu gazete vasıtasıyla, Bolşevik propagandanın yanı sıra İttihat ve Terakki’yi
suçlayan yazılar yayımlanır. Odesa ve Kırım’da çalışmalarını yürütür.
Gerçek anlamda Anadolu’ya yönelik çalışmaya başlaması Mayıs 1920’de Bakü’ye gelmesi ile
olmuştur. Bu dönemin zirvesi 10 Eylül 1920’de 15 bölgeden gelen 75 delege ile Türkiye
Komünist Partisi'nin kurulmasıdır. Burada kendisinden evvel Anadolu’dan gelen İttihatçılar
tarafından kurulmuş Türk Komünist Fırkası’nı düzenleyerek Anadolu’daki hareketleri
yönlendirmeğe çalışır.
Mustafa Suphi doğrudan Türkiye’ye yönelik faaliyetleri doğrultusunda, Ankara Hükümeti ile
ilişki kurmak amacındadır. Bu nedenle Bakü teşkilatı merkez heyeti üyelerinden Süleyman
Sami, Mustafa Suphi ve azadan Mehmet Emin’in imzalarını taşıyan 15 Haziran 1920 tarihli
dilekçeyi Mustafa Kemal’e getirir. 43 Mektupta Anadolu’da Bolşeviklerin serbestçe
çalışmalarına izin verilip verilmeyeceği, Bolşevikliğin Anadolu’da uygulamaya konulabilmesi
için şimdilik Bolşevik programında ne gibi değişiklikler düşünüldüğünü ve programın tatbiki
konusunda TBMM’nin görüşleri sorularak bundan sonra yürütülecek işlerde Sovyet
Hükümeti’nin bu komiteyi yetkili kıldığı ve Sovyet yardımlarının da Bakü teşkilatı
aracılığıyla yapılacağı bildirilir.
Bu teşebbüs sonrası Süleyman Sami’ye izin verilmiş; o da önce Eskişehir’e ve sonra
Ankara’ya gitmiş; bu arada, Gizli Türkiye Komünist Partililer, Yeşil Orducular ve resmi
çevrelerle İlişki kurmuştur.44
Bundan sonra Mustafa Suphi 17 temmuzda Bakü’den Talipzade Yusuf Ziya Bey ile Kazım
Karabekir’e bir mektup gönderir. 45 Salih Zeki’yi Erzurum’a göndererek Ankara ile ilişki
kurmanın yollarını genişletmeye çalışır. 2 Ağustosta Kazım Karabekir ile görüşen Salih Zeki
Büyük Millet Meclisi Reisliğine, Türkiye Komünist teşkilatının maksadını açıklayan bir
mektup göndererek Azerbaycan’a döner.46
Mustafa Kemal Paşa, “Bakü’de Türkiye İştirakiyyun Komitesi Heyet’i Merkeziye Reisi
Mustafa Suphi Bey ve Azadan Mehmed Emin Yoldaşlara” başlığını taşıyan 13.09.1330(1920)
tarihli ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal imzasıyla bir mektup gönderir.
Mektupta Mustafa Kemal, Komünist Fırkası’yla aynı gaye için çalışmakta olduklarından
duyduğu memnuniyeti belirtmiş, Ankara’daki yönetimin Sovyet idaresine benzediğini, içtimai
inkilabın da halktan doğmuş olan Büyük Millet Meclisince idare edildiğini, bunun dışında
girişilecek başka bir hareket ve teşkilatlanmaların milletin birliğini ve direnişini kıracağını
belirterek aynı gaye uğruna çalışan Bakü’deki teşkilatın Büyük millet Meclisi ile ilişki
kurması gerektiğini bildirmiş ve mektubuna Türkiye Komünist Partisiyle sıkı ilişkilere
girmek için Büyük Millet Meclisi nezdinde tam yetkiye sahip bir temsilci göndermelerini
ayrıca Ankara tarafından Bakü’ye gönderilen Memduh Şevket Bey ile temas kurmalarını
isteyerek son verir.47
Bundan sonra Mustafa Suphi 1920 yılı Kasım ayında Mustafa Kemal’e son bir mektup daha
gönderir. Mustafa Suphi’nin Ankara’ya gelmesine Millet Meclisi’nin rızası olduğunu
yazmaktadır.48 Bundan sonra Türkiye’de oluşmakta olan komünist hareketin başına geçmek
için Mustafa Suphi ve arkadaşları bu tarihlerde Ankara’ya gelmek üzere Sovyet Büyükelçi
Budiy Midivaniy’in heyetine dahil olarak yola çıkarlar ve 28 Aralık 1920 ‘de Kars’a gelirler. 
Buradan Sovyet heyetinden ayırılıp Ankara’ya gönderilmelerine izin verilmez. Durumu fark
eden Suphi, arkadaşlarının Erzurum üzerinden kendilerinin de Tiflis yoluyla bundan sonraki
seyahatlarını deniz yoluyla tamamlamak istediklerini Karabekir’e iletir. Karabekir ise buna
karşı çıkar ve hepsinin Erzurum üzerinden giderek halkın hissiyatını görmelerini ister aksi
halde Bakü’ye dönmek zorunda kalacaklarını söyler.49
Bunun üzerine Kazım Karabekir, Erzurum Valisi Hamit Bey ile arasında haberleşmeden
sonra heyete karşı nasıl davranılacağı kararlaştırılır. Erzurum Valisi Hamit Bey eski
ittihatçılardan olup “Deli” diye tanınmaktadır.
50 Heyetin Erzurum’a gelişi bu plan
doğrultusunda hazırlanan şiddetli gösterilere sebep olur.
Mustafa Suphi ve arkadaşlarına gösterilen olumsuz tezahürat sonucu heyet Trabzon’a hareket
eder. Trabzon’da da aynı türden davranışlarla karşılaşan heyet, Bakü’ye dönmek üzere
Batum’ a gönderilmek için Yahya Kahya’nın adamları tarafından bir motora bindirilmişse de
daha sonra bunlar, kahyanın emriyle 28 ocak 1921 yılında denizde boğdurularak
öldürülmüşlerdir.51
Atatürk olayı izler ve örneğin 25 Ocak tarihli telgrafla Vali Hamit’ten kurulun kaç kişiden
oluştuğunu onların da Erzurum’dan yola çıkarılıp çıkarılmadığını sorar. Konuyu tanıklara
dayanarak aydınlatmayı deneyen Mahmut Goloğlu’na göre, Mustafa Suphi’nin karısıyla
birlikte 19 kişi eden kurulunun iki üyesi olan Süleyman Sami ve Mehmet Emin milliyetçi
kişiler diye korunur ve Erzurum’da kafileden ayrılır. Yüzbaşı Nedim Agah ile Yüzbaşı Yakup
hasta diye bıraktırılır. Trabzon’da da Veteriner Yüzbaşı Abdülkadir, dava vekili Mehmet
Efendi’nin kardeşi olduğundan bir rastlantı sonucu Mustafa Suphi’nin akıbetinden kurtulur.
Mehmet Efendi, Kayıkçılar Kahyası Yahya’nın genel vekilidir ve Veteriner Yüzbaşı
Abdülkadir’in yeğeni eski Trabzon ve Yalova Noteri Salih Çağatay’a göre, Yahya Kahya,
kardeşini kurtarmak isteğiyle genel vekiline şöyle bir iddiada bulunmuştur: “Mustafa Suphi ve
arkadaşlarını ortadan kaldırmak için Ankara’dan mektup aldım.”52

Mustafa Suphi için 28 Ocak’ta Trabzon’da resmi tören düzenlenir. O sıralarda lise öğrencisi
olan Prof. Dr. Tahsin Bekir Balta’ya göre, lise öğrencileri tabur halinde Mustafa Suphi’yi
karşılamaya çıkarılır. Fakat Yahya Kaptan tertibiyle, Mustafa Suphi ve arkadaşları şehre
sokulmadan bir motorla Karadeniz’e açılmaya zorlanır ve orada öldürülür.
Mustafa Suphi ve arkadaşlarının ölümüyle ilgili olarak. Prof. Dr. Niyazi Berkes’e göre olay,
bütünüyle İttihatçıların bir tertibidir. Prof. Dr. Hikmet Bayur’a göre ise, Mustafa Suphi’nin
Enveristlerle düşmanlığı dolayısıyla bu iş İttihatçıların işidir.
SONUÇ
Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal Paşa’nın isteği doğrultusunda kurulan ve daha
sonra kapatılan Yeşil Ordu Cemiyeti yerine kurulan Resmi Türkiye Komünist Partisi’ne
katılmayı kabul etmeyen Yeşil Ordu Cemiyeti’nin bazı üyeleri ise Türkiye Halk İştirakiyyun
Fırkası’nda yer almışlardır. Diğer taraftan bu cemiyete katılan Çerkez Ethem’ in düzenli ordu
kurulması kararına karşı çıkarak cemiyetin silahlı gücünü oluşturması ve bolşeviklik 
doğrultusundaki tutumu çok ciddi bir sorun olarak görülmüştür. Bu olayların devamında
Ankara Hükümeti, Çerkez Ethem üzerine askeri birlikler yollamıştır. Tam da bu sırada
Türkiye’ye Sovyet heyetiyle giren Mustafa Suphi ve arkadaşlarının sonunu getiren olay,
aslında Ankara Hükümeti nin 1921 yılının ilk aylarda Bolşevikliği bir tehlike olarak görmesi
sonucu uygulaya koyduğu, solu bastırma politikasının bir devamı olarak kendini gösterir.
Ankara Hükümeti’nin bu yönde bir politika izlemesinde Mustafa Suphi ve arkadaşlarının
ihtilal yapmak ve ülkede Bolşevizmi kurmak düşüncesiyle ülke içindeki tutumlarının da payı
olduğu düşünülebilir.
Mustafa Kemal Paşa ilk başlarda TBMM ile temaslar kurulması için girişimlerde bulunulduğu
zamanlarda Mustafa Suphi başkanlığındaki Türkiye Komünist Teşkilatı’na karşı ılımlı tavır
aldığı görülüyor. Mustafa Kemal Paşa, Mustafa Suphi’den ulusal çıkarlar doğrultusunda
İttihatçılar, Ermeniler ve Sovyet Rusya ile ilişkiler kurulup geliştirilmesi konularında
yararlanılabileceğini düşünmüş olabilir. Ancak Mustafa Suphi’nin Türkiye’de gizli
faaliyetlerde bulunarak Azerbaycan’da Türk harp esirleri arasında seferberlik ilan ettirerek
ordu oluşturmaya çalışması Ankara’da hükümetin isteği dışında gelişen komünist faaliyetleri
ve Çerkez Ethem isyanı gibi olaylar Mustafa Kemal’in Mustafa Suphi ve teşkilatına karşı
tavrını değiştirmesine neden olmuştur.
Ülke içinde yapılan propagandalar sebebiyle, Sovyet Rusya benzeri bir rejimin kurulması
yönünde yapılan faaliyetlerin önü kesilmiş, içte ve dışta gelişme gösteren komünist
faaliyetlere karşı tedbir alınmıştır. Sovyet Rusya ile ilişkilerin artırılmasına çalışıldığı bir
dönemde komünist propaganda ve faaliyetlerin önüne geçebilmek için 1921 yılında sert
önlemlere başvurulmuş içteki komünist teşkilatlanma ortadan kaldırılırken dışardan gelen bu
tür faaliyetlerin ülkeye sokulmamasına çalışılmıştır.
Yeşil Ordu, Milli Mücadele döneminde Sovyet Rusya’dan gelecek yardımları tehlikeye
sokmamak için Sovyet Rusya’nın desteğini kazanmak amacıyla bizzat Mustafa Kemal
Paşa’nın onayıyla kurulmuş ve daha sonra bu Cemiyet’in faaliyetleri ülke çıkarları açısından
sakıncalı bulunarak kapatılmıştır. Cemiyetin kapatıldıktan sonra, yerine Resmi Türkiye
Komünist Fırkası kurulmuştur. Ancak Yeşil Ordu’nun bazı üyeleri bu karara uymayarak
Gizli Komünist Partisi ile ilişkilerini sürdürmüşlerdir. Mustafa Kemal, Anadolu’daki
hareketin batı dünyası tarafından Bolşevik hareket olarak görülmesi endişesini ortadan
kaldırmak amacıyla bu tür hareketleri bastırma yönünde hareket etmiştir.
KAYNAKLAR
Aslan,Yavuz, Türkiye Komünist Fırkası’nın Kuruluşu ve Mustafa Suphi, Türk Tarih Kurumu,
Ankara,1997.
Atatürk, Nutuk, Cilt II, s.41-43.
Avcıoğlu, Doğan ;Milli Kurtuluş Tarihi,İstanbul matbaası,,İstanbul,1974,s.434.
Berkes, Niyazi; Türkiye’de кağdaşlaşma,Yapı Kredi Yayınları, İstanbul,2016.
Borak, Sadi ;Yeşil Ordu ve кerkeг Ethem Olayı, Kırmızı Beyaz Yayınları,İstanbul,2004.
Cebesoy, Ali Fuat; Milli Mücadele Hatıraları, Temel Yayınları,İstanbul,2000, s.494.
Ergil, Doğu ; Milli Mücadelenin Sosyal Tarihi,Turhan Kitabevi,Ankara,1981.
Güneş, İhsan, Birinci TBMM’nin Düşünce Yapısı (1920-1923), Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları,İstanbul, 2008.
İleri, Rasih Nuri; Atatürk ve Komüniгm, Scala Yayıncılık, İstanbul , 2013.
Kandemir, Feridun; Atatürkün Kurduğu Türkiye Komünist Partisi ve Sonrası ,Sinan
Matbaası,İstanbu,1966.
Karabekir, Kazım ; İstiklal Harbimiгde Enver Paşa ve İttihat Terakki Erkanı, İstanbul,1967.
Kuran, Ahmet Bedevi; -Osmanlı İmparatorluğunda İnkilap Hareketleri, ve Milli
Mücadele,İstanbul,1959,s.622.
Marks, Karl, Engels, Friedrich; Manifesto, Çev: Tektaş Ağaoğlu, Öncü
Kitapevi,İstanbul,1970,s.87.
Mukaddes Arslan, “Yakın Dönem Tarihimiгde Yeşil Ordu Cemiyetine Toplu Bir Bakış”,
s.905-906.
Okyar, Osman ; Milli Mücadele Dönemi Türk-Sovyet İlişkilerinde Mustafa Kemal(1920-
1921), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara,1998.
Tunçay, Mete ; Türkiye de Sol Akımlar,1908-1925, Ankara,3. Baskı, 1978.
Tunçay, Mete ; Paul Dumont'un Yaгısı Dolayısıyla Mustafa Suphi оstüne Notlar, Birikim
Dergisi, s.50-60.
Yılmaz, Mustafa ; Milli Mücadelede Yeşil Ordu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,
Ankara,1987.
Yüceer, Saime; Milli Mücadele Yıllarında Ankara-Moskova İlişkileri, Sentez
Yayınları,2.baskı, İstanbul,2016.
Ekim Devrimi Sonrası Türkiye Tarihi, SSCB Bilimler Akademisi, Çev: A.
Hasanoğlu,İstanbul,1979.
http://baltvilks.livejournal.com/173999.html,(16.11.2016).
https://www.google.com.tr/imgres?imgurl=https://upload.wikimedia.org/wik...
9/9b/Mustafa_Suphi(29.03.2017).
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87erkez_Ethem(29.03.2017).
https://www.google.com.tr/search?q=abhazya+harita&rlz=1T4NDKB_enTR587TR6...
=isch&tbo=u&source=univ&sa=X&ved=0ahUKEwjbzYrTpvzSAhWEQpoKHXTDAuIQsA
QIKA&biw=1199&bih=474#imgrc=QZXakuh5f8N0M:&spf=129.03.2017).
https://www.google.com.tr/search?q=Anton+%C4%B0vanovi%C3%A7+Denikin&rlz=...
DKB_enTR587TR670 (29.03.2017). 

İmren Arbaç / 22-09-2022