Zaman; var olan her şeyi değiştirerek üzerimizden akıp gidiyor. Özümüz aynı olsa da; biz artık dünkü biz değiliz . Dünya; coğrafyası, iklimi, yapısı, karakteri, özü, üzerinde yaşayan canlı cansız tüm varlıklarıyla sürekli değişim içinde. Madenler tükeniyor, doğa kirleniyor, birçok canlı türü yok olup gidiyor. Yaşam savaşına kendimizi öyle bir kaptırmışız ki; şöyle durup bir soluklanacak, çevreya gören gözlerle bakacak neyken ne olduğumuzu görecek, ne olacağımızı düşünecek halimiz yok. Bu konu üzerinde toplantılar yapılıyor, bilim adamları çalışıyor, yazılmış kalın kalın kitaplar var, filmler çevriliyor …Hepsini görsek, okusak bilsek de; ne dün ne olduğumuz ne yarın ne olacağımız umrumuzda. Şu an, biz bu dünya yaşamının neresindeyiz. İçinde bulunduğumuz şartlara ; ne kadar uyduk, kendimizi ne kadar güncelleyebildik? İşin garibi değişim kuralları, dünyanın her yerinde farklı işliyor. Her varlığın, her toplumun değişim hızı farklı. Baktığımız aynalar her gün bir başka yüzü gösteriyor. Zaman durmuyor durdurulamıyor. Zamana göre güncellenemeyenlerin yaşam kalitesi dikey inişte. Teknoloji bizi şekillendiriyor, işaret ve dumanla başlayan iletişim bugün ışın ve enerji dalgalarıyla gerçekleşiyor. Yediğimiz, içtiğimiz, kullandığımız herşey kimyamızı değiştiriyor. Genetik kodlarımız üzerine oynanıyor. Biz yediğimiz salatalığın, domatesin, biberin kokusunu unuttuk. Yeni badana yapılmış evlerin, kurumuş toprakların, yağmur sonrası toprağın kokusunu unuttuk. Turşular değişti, yoğurt değişti, kurutulmuş sebzelerin yerini fabrika yapımı konserveler aldı. Bir tavuk piştiğinde mahalleyi saran koku uçtu gitti.
Değişen sadece bunlar değil, komşuluklar değişti, bebekler dünyaya farklı yöntemlerle geliyor. İnsanlar yaşlanıp huzur içinde yataklarında veya savaş meydanlarında gurur içinde ölmüyor. Geçim derdine diri diri gömülüyor toprağa. Yüzlerce insan trafik canavarının kurbanı oluyor. Sulara, havaya, gıdalara karışan kimyasallarla günden güne zehirleniyoruz.
BIRAKALIM DÜNYANIN GENEL HALİNİ , KENDİMİZE YAKINDAN BAKALIM.
Değerlerimiz değişti. Dini bayramlar amacından şaştı, resmi bayramlarımız küçüldü, coşkusunu kaybetti. Yeni kuşaklar, eski kuşakların neyi nasıl yaşadığını bilmiyor. Sanal dünyanın esir aldığı insanlık, güncellene güncellene özünden uzaklaştı. Bugün de; bugünün şartlarına uyumlanacağız. Yakında güncellenmiş bir 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlanacak. Geçmiş yıllardaki kutlamaları anımsayanların gözleri yaşaracak. Yeni kuşak, bu bayram, hep böyle kutlanıyordu sanacak…
28-10-202/ ULVİYE KARA AKCOŞ