Gözlerime Bak!

Gözlerime Bak!

Gözlerime Bak!
"Dilimin tutulduğu, bütün sözcüklerin aciz kaldığı bir anda sözlerim ile tamamlayamadığım düşlerimin cümlesini gözlerim ile tamamlamak istiyorum. Gözlerime bak!" diye yazmıştım sana sevgili/hayat.

Kardelen çiçeğini bilir misin?  Hangi koşullarda, ne zaman, nasıl boyverir?  Neden güneşe hasrettir ve aynı zamanda uğruna boyverdiği güneşi görme özlemi gerçekleştiği zaman ölümünün de gerçeğe dönüşeceğini bilerek.

Anlatacağım; Devrimciler tıpkı kardelen gibidirler. Nasıl ki, 12Mart, 12 Eylül karanlıklarını yırtarak, umutları, güneşi görme düşlerimizi bugüne taşıdılarsa, bugün de Haziran Türkiye'sini kurma inat ve iradesini yarınlara taşıyacaklardır. Gün görmez karanlık hücrelerden, tabutluklardan, açlık grevlerinden, çıplak hayatlardan, sevgi/sevgili özlemiyle, insana/doğaya olan aşkla bugünlere taşıdığımız ve hep geleceğin yakında gelecek olduğuna inandığımız bir dünya özlemini, kadelen gibi inatla, yıldız çiçeği gibi kıpkızıl dünyayı kuracağız.

Kardelen çiçeği sevdadır, cesarettir, saflıktır, temiz duygulardır ve bu yüzden beyazdır. Menekşeye olan aşkına karşılık bulamasa da, tıpkı Afrikalı kölelerin tarlalarda çalışırken mırıldanarak söylediği "blues" şarkılarını söylemekten asla vazgeçmezler. Cesarettir, güneşi gördüğünde öleceğini bilir ama güneşi görme aşkına boy atmaya devam eder. En zor koşullarda, kış aylarında çiçek açmayı başaran kardelen özeldir. Evet en zor koşullardan bugüne umudu taşıyan devrimciler gibi özeldir.  Hiç bir şahsi çıkar gözetmeden, darağaçlarından meydan okuyan devrimciler gibi.

Kardelen çiçeğini, ömrümde iki kere güneşe tutkunluğumu hissettiklerime verdim. "Sen özelsin" demenin yoluydu. Karanlığa karşı başımız her daim dik olmasına karşın, sana sevgili boynum büküktü. Bunu da anlatmak istemiştım. Mutluluğun baharıni da getirmiştim sana aynı zamanda.

Sevdamız uğruna, hercai menekşenin ihanetine uğramış olsak da, yolumuzdan dönmedik.

Güneşi gördüğümde herkes öldüğümü zanneder. Umut, sevda, özlem, tutku, hiç ölür mü?  Baharı müjdelemiştim ama ihanete dayanamadım, boynum büküklüğünün bir nedeni de bu. Güneşi gördüğümde bütün benliğimle toprağa düşerken, gökyüzüne, güneşe, yıldızlara bakıyordum. Yıldızları da ilk defa orda işte gökyüzünde gecenin ölüm döşeğinde gördüm.

Ben baharı müjdelemiştim sizlere. Yıldız çiçeği ile yaz gelsin, bütün dünya kızıla bezensin diye öldüm. Meksikalardan büyütüp bütün dünyaya yaydığım yıldız çiçeği, karanlıktan çıkışın, sevdanin/aşkın  yeni bir ifadesi, dayanışmanın, çeşitliliğin ta kendisiydi. Yıldız çiçeği, hiç bir çiçekte olmayan çeşitliliği ile bütün dünyayı donatmalı, kızıla boyamalıydı. Toplumlar ve insanlar gibi farklı tür ve çeşitleriyle yeni bir hayat boyversin, yıldız çiçeği büyüsün diye, ölümü seçmiştim.

Hercai menekşenin ihanetine uğramış kardelen gibi, umut ol, sevda ol, inatçı ve cesur ol, güneşe olan aşkını unutma!
Yıldız çiçeği gibi, çeşitliliği sev, farklılıkların guzelliklerini tanı/büyüt, kızıl ol ve bütün renkleri bağrında topla.

Düşenleri hatırle bir de dövüşenler kalır yarına!

Bütün yollar, ne kadar uzun, meşakatlı, yorucu, engebeli olurlarsa olsunlar, mutlaka varacaktır insanlık Haziran'a.

Devrimciler, kardelen gibisaf, temiz, inatçı ve cesurdurlar. Yıldız çiçeği gibi farklı, çeşitli ve kıpkızıldırlar.

Unutmadan söyleyeyim; fesleğen gibi de naziktirler. Okşarsan koklarsın.

Daha ne diyeyim!
Gerisi, "gözlerime bak" ağlarsın.