2009- 2015 yılları arasında: “Çok iyi şeyler olacak!” dendi. Kuzey Irak “Kürdistan” olarak tanımlandı, Güroymak, ‘Norşin’ oldu.
Anadolu’nun güneyinde özerk bir bölge oluşturmak isteyenlerle Oslo’da görüşüldü, Habur sınır kapısından Türkiye’ye giren 34 PKK militanı çadır mahkemesinde yargılandı!
Öcalan’ın mektubu, Türkiye düşmanı Şivan Perver’in de katıldığı etkinlikte Diyarbakır meydanında okundu. Hükümet, “PYD’yi tehdit olarak görüyoruz,” diyordu ama Peşmerge, Türk topraklarından Kobani’ye geçerek PYD’ye yardıma gitti.
Süleyman Şah türbesi PYD’nin kontrolünde Eşme köyüne taşındı. Dolmabahçe’de mutabakata varıldı. Lice’deki kışlaya duvardan atlayıp giren “bir gösterici” gönderdeki Türk bayrağını indirdi.
Sokaklarda hendekler kazıldı. “Analar ağlamasın!” deniyordu; Nusaybin, Sur, Cizre, Dargeçit ve Lice’de 249 asker, polis ve korucu öldü; 465 asker, polis ve korucu yaralandı.
*
Geçtiğimiz aylarda “Barış ve kardeşlik” söylemleriyle İmralı Adasına gidilip gelinmeye başlandı.25 Şubat 2025’te kendi el yazıyla kaleme aldığı mektup okundu, Abdullah Öcalan:“Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşmek için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir,” dedi.
Kongre toplandı, “… örgütü feshetme, silahlı mücadeleyi sonlandırılma faaliyetlerini yönetmek ve yürütmek üzere Abdullah Öcalan’ı görevlendirmiş ve PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırmıştır,” kararı aldı.
Asla “Terörsüz Türkiye” kavramına karşı çıkmıyoruz! Ama PKK’nın 1993’ten günümüze defalarca silah bırakma, Türkiye dışına çıkma, faaliyetlerini sonlandırma ve fesih kararı aldığını, ancak uygulamadığını biliyoruz.
**
Bir masalla devam edelim: Oduncunun biri ormanda kesecek kuru ağaç ararken çalıların arasında bir yılana rastlamış. Korkmuş… Baltasını yılanın başına vurmak üzereyken acıyıp vaz geçmiş. Göz göze geldiklerinde yılan,“Ey insanoğlu, bana kıyamadın… ben de sana iyilik edeceğim,” dedikten sonra yakındaki bir kuyuya dalmış ve ağzında bir sarı lira ile geri gelmiş. Sarı lirayı oduncunun ayaklarının dibine bırakıp “Bundan böyle ömür boyu sana her gün bir altın lira vereceğim,” demiş. Oduncu, altını bozdurulmuş ve borçlarının bir kısmından kurtulmuş. Paranın nereden geldiğini soran olmayınca o da başından geçenleri kimseye anlatmamış. Her gün, kuyunun başına gitmiş, yılanla buluşmuş, altını almış. Ta ki, hasta olup kuyunun başına gidemeyene kadar…Yılanla buluşma günü geldiğinde, oğlunu yanına çağırıp zenginleşme sırrını anlatmış.“Kuyunun başına git! Oğlum olduğunu söyle, sana bir altın lira verecek!” demiş. Oğul inanmamış ama gitmiş. Yılan, gelenin oduncunun oğlu olduğuna kanaat getirince kuyuya inip bir sarı lira getirmiş. Şaşkın oğlan, ”Kuyunun içinde, kim bilir daha ne kadar altın vardır,” diye düşünmüş. Tek tek almaktansa hepsine birden, bir seferde sahip olmak istemiş. Baltasını savurmuş, yılanın kafasını sıyıran balta kuyruğu gövdeden ayırmış. Canı yanan hayvan, kendine kastedenin üzerine atlayıp sokmuş ve genç adam oracıkta ölmüş. Akşam olup oğlu gelmeyince oduncu, hasta yatağından kalkmış, kuyunun başına gitmiş. Bakmış ki oğlu cansız yatıyor. Nafile yere ağlamış, sızlamış… Kuyruksuz yılanı gördüğünde durumu anlamış, “Hatalı olan oğlum olmalı, tekrar dost olalım,” demiş. Yılan, acı içinde gülümsemiş, “Çok isterdim ama sende evlat acısı, bende kuyruk acısı varken biz dost olamayız.”O an, gökten üç elma düşmüş; biri bizlerin, biri ağzında “barış” olan siyasetçilerin, biri terör örgütünün başına çarpmış.
*Kıssadan hisse: Terör örgütü, üst perdeden atıp tutarak kendini bu topraklarda yaşayan Kürtlerin temsilcisi gibi göstermek istemekte; adalet, iş ve aş için koşuşturan hepimizi kandırmaya çalışmaktadır! Devlet, Lozan’da elde ettiğimiz tapu senedini delmek arzusuyla hedefe koyan, Türkiye Cumhuriyeti’ni soykırımcı göstermeye çalışan teröristlere gereken cevabı vermelidir! Tek gerçek: Terör örgütünün, terör örgütü olduğudur! Kanla, haraçla, uyuşturucu ticareti ile beslenir, Sevr’i hayal edenlerin maşasıdır!
15/05/2025