Değerli okurlar, zaman zaman bu köşeden dünyamızın oluşumunu tamamlayan 7 unsurdan, 7 ilahi harikadan, Hava’dan, Su’dan, İnsan’dan, toprak’tan, güneş’ten Bitki ve hayvan’lardan söz etmeye çalıştım. Amacım ülke ve ilçe yöneticilerimizin ve halkımızın dikkatlerini çevreye, çevre korumacılığının öncelikli olarak ele alınması gerektiğine işaret etmekti. İçinde bulunduğumuz çağda 21.yüzyılda ve teknolojinin geldiği bu noktada artık çevreyi koruma hizmeti vermek hem devletin, hem de millet olarak bizlerin anayasal görevimiz olduğu gibi, göz ardı edemeyeceğimiz, boş verip umursamazlık içinde olamayacağımız, önde gelen bir insanlık görevimizdir diye düşünüyorum.
Kopenhag kriterlerinin yani (A B) Avrupa birliğinin baskısıyla değil, ülkemize ve insanımıza gerekli olduğu için bu hizmet vermeli ve gereken önlemler alınmalıdır. Sizin her gün yemek yapmak için tencerenize doğradığınız soğanı, yediğiniz meyveyi, sebzeyi, Teneffüs ettiğiniz havanızı zehirlemeye kimsenin hakkı yoktur.
Ama “kalkınıyoruz, üretiyoruz, kazanıyoruz” derken kaybettiklerimiz görmezden gelinmemeli.
Çevreyi koruma önlemsiz uygulamalarla havamız, toprağımız, sularımız kirlendi, zehirlendi. Bu kirlenmelerden kendimizi koruma şansımız da yok. Çünkü bu zehirler, su ve topraktan tarımsal ve hayvansal ürünlerle besin yoluyla her gün soframıza ulaşmaktadır. Bu da toprağı suyu, bitkiyi, havayı gerektiği gibi değil, hiç koruyamadığımızı gösteriyor.
Kentimizde, ya da yolunuzun düştüğü herhangi bir kentte sağlık kurumlarını hastaneleri biraz dolaşıp gözlemleyiniz. Hayrete düşecek ve bu kentte sağlam insan kalmamış zannedeceksiniz. Sanırım, siyasilerce “göz önünde olmayan alt yapının oy getirisi olmaz, ya da bizden sonrası kıyamet” mantığı ile güdülen politikalar, çevre korumaya vaktinde yapılmayan yatırımların ya da yatırımsızlığın bir sonucu olarak günümüzde ülke insanımızın çok büyük bir bölümü çok ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşarak yaşamaya çalışmaktadır.
Çevre korumaya para ayıramayan devletimiz ise bugün vaktinde çevreye harcanması gereken paranın onlarca kat fazlasını sağlık sorunlarına harcamaya çalışmakta fakat giderleri karşılamakta zorluk çekmektedir.
Örneğin( başta Antibiyotikler olmak üzere birtakım ilaçların gereksiz yere yazılmaması gibi İLAÇ İSRAFI’nı önlemeye yönelik az da olsa bir kısım tedbirleri alma zorunluluğu doğmuştur).
Çevreyi korumaya ve Çevre bilincine yeterince önem verilmeyen ülkemizde “genç bir nüfusa sahibiz” diyerek övünülmesi sağlıksız bir gençlikle alay ediliyor gibi algılanmaktadır. SAĞLIK, çevreyi korumakla elde edilir. Çevre önlemlerini almayan ÇELEBİ LİMANININ çeşitli kimyasal tozlarını yutmakla değil.
Paşabayır, Paşakonak ve Paşakent mahallelerinde yaşayan binlerce İnsanda bu tozlar yüzünden Solunum yolları ve KANSER gibi çeşitli hastalıklar rekor düzeyde.
Sorumsuz sorumlular bu durumu görmez, bilmezler mi? İnsan hayatı bu kadar mı ucuz? Çok yazık.
Sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşamak Anayasal hakkı olan tüm İnsanlara korunan bir çevrede yaşamaları dileklerimle, Hoşça kalınız…
Fikret ÇAĞIN.
14.10.2019