Kriton

KRITON Platon’un, Sokrates’in Savunması’nın devamı niteliğindeki Kriton diyalogu, hocasının haksız yere mahkûm edilmesi üzerine kaçma teklifini reddetme nedenlerini ve bu kararın ardındaki felsefi temeli derinlemesine inceler. Bu diyalog, tarihi bir olayın gerçekliği konusunda kesin bir yargıya varmak yerine, Sokrates’in yasalara, kent devletine (polis) ve kişisel ahlaka olan bağlılığını, Kriton’un temsil ettiği aristokrat kesimin ise daha çok bireysel çıkarlara odaklanan tutumunu kıyaslayarak evrensel geçerliliği olan felsefi soruları gündeme getirir. Platon, bu eserinde, adalet, özgürlük, bireyin kent devleti karşısındaki sorumlulukları gibi temel kavramları Sokrates ve Kriton karakterleri üzerinden derinlemesine tartışır.

Kriton`un Tutumu Üzerine

Platon, diyaloğun başından itibaren Kriton karakterini, Sokrates’i kurtarmaya çalışan ancak bu çabasında belirsiz bir tutum sergileyen, toplumun gözündeki itibarını koruma kaygısı taşıyan tipik bir aristokrat olarak resmeder. Kriton, ilk konuşmasında sahip olduğu maddi ve siyasi gücü kullanarak Sokrates’i hapisten kurtarma amacında olduğunu açıkça ifade eder. Bu çabasının altında yatan temel motivasyon ise toplum tarafından eleştirilmekten kaçınma isteği ve arkadaşlık bağlarıdır. Ancak, Kriton’un bu kurtarma girişimi, Sokrates’in idam kararına karşı herhangi bir somut eylemde bulunmaması veya böyle bir eylemde bulunmuş olsa da başarısız olan aristokratları temsil eder. Bu durum, Kriton karakterinin kararlılığından ziyade kararsız ve çelişkili bir yapıda olduğunu ortaya koyar. Bu durum belki de Sokrates`i destekleyen bazı aristokratlar için de geçerlidir. “Bu yüzden senin ve biz dostlarının adına utanç duyuyorum: başına gelen her şeyi, davanın kaçınılabileceği halde mahkemeye götürülmesini, yürütülüş biçimini ve seni biraz destekleseydik mümkün olacağı halde seni kurtarmadığımız, kendi kendini kurtarmadığın için, gevşeklik ve korkaklık yüzünden davanla ilgilenmediğimiz sanısını yaratan bu acı sonucu korkaklığımıza vermelerinden korkuyorum. Bunda, seni bekleyen felaketten başka, hem senin hem bizim için utanılacak bir şey olup olmadığını bir düşün bakalım Sokrates. Hadi düşün, daha doğrusu düşünme zamanı geçti, önceden düşünmüşsündür ve seçecek bir tek şıkkın var; çünkü yarın gece cezanın yerine getirilmesi gerek. Biraz daha beklersek, hiçbir şey yapmak mümkün olmayacak. Mutlak yapmalısın bunu Sokrates; dinle beni ve dediğimi yap.”.1 1Platon, “Diyaloglar”, s. 284

Bu bağlamda Sokrates, Kriton’un yaşadığı kaygıların giderilmesi ve çoğunluğun görüşlerine göre hareket etmemesi gerektiği yönündeki düşüncesini şu sözlerle ifade eder: “….Öyleyse sevgili Kriton, çoğunluk bizim için ne düşünecek diye kendimizi bu kadar sıkıntıya sokmamak; doğru ve yanlış üstüne usta olan adamın, tek yargıcının diyeceğini önemsemek gerekir. Bu yüzden sen söze girerken çoğunluğun doğru, iyi, güzel ve bunların karşıtları üstüne fikrini önemsememiz gerektiğini söylemekle, yanlış başladın tartışmaya. Bize çoğunluğun bizi öldürteceğini de söyleyebilirler doğrusu.”.2 Kriton, çoğunluğun Sokrates’i idama mahkûm ettiğini hatırlatmasına rağmen, Sokrates yasalara duyduğu saygıyı vurgular. Kendi ifadesiyle, hayatını bu yasalara uygun bir şekilde sürdürmek zorunda olduğunu belirterek, kötülüğe kötülükle karşılık vermenin ahlaki açıdan doğru olmadığına dair öğütlerde bulunur. Bu tutumu, Sokrates’in adalete ve hukukun üstünlüğüne olan inancının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. “Demek eğriliğe eğriyle cevap vermemek ve bize ne yapmış olursa olsun hiçbir insana kötülük etmemek gerek. Bunu kabul ederken dikkatli ol da, düşüncene karşı d kabul etmiş olma, Kriton; çünkü ben bunu her zaman için ancak pek az insanın kabul edeceğini biliyorum. Oysa bu düşüncede olanlarla olmayanların anlaşmaları imkânsızdır ve ters yollara saptıklarını görünce birbirini küçümsemekten başka şey gelmez ellerinden. Sen de benimle anlaşıp anlaşmadığını, ayni düşüncede olup olmadığını ve eğrilik yapmanın da, eğriliğe eğriyle karşılık vermenin de, bize kötülük yapılınca kötülükle karşılık vererek öç almanın da hiçbir zaman iyi olmadığını ileri süren bu ilkeden hareket ederek tartışıp tartışamayacağımızı iyice düşün. Yoksa benden ayrılıp bu ilkeyi ret mi ediyorsun? Ben uzun süredir inanmışımdır doğruluğuna, bugün de inanıyorum.”.3 Platon’un, Kriton diyaloğunda, Sokrates’in idamına engel olamayan veya bu konuda aktif bir rol üstlenmemiş olan aristokratların daha sonra duydukları pişmanlığı yansıtmaya çalıştığı iddia edilebilir. Özellikle Kriton gibi yakın bir dostunun, her türlü riski göze alarak Sokrates’i kurtarmak istemesi, filozofun toplumdaki saygınlığı ve etkisi hakkında önemli bir gösterge olarak değerlendirilebilir. Sokrates’in ölümünün ardından aristokratların yaşadığı pişmanlık, filozofun ahlaki duruşunun ve düşüncelerinin toplum üzerindeki derin izlerini vurgulamaktadır. 2 Platon, “Diyaloglar”, s. 286 3 Platon, “Diyaloglar”, s. 288

Sokrates`in Tutumu Üzerine

Platon, diyalog boyunca Sokrates’in idam mahkumiyetine rağmen dinginliğini ve ilkelerine bağlılığını sürdürdüğünü vurgular. Sokrates, Kriton’un kaçış teklifini değerlendirirken içsel bir monoloğa dalar ve bu değerlendirmenin merkezine kent devleti (polis) kavramını yerleştirir. Sokrates, kent devletinin kendisine ve ailesine bugüne kadar sağladığı hizmetleri hatırlayarak, bu teklifin erdemlilik açısından incelenmesi gerektiğini böyle belirtir: “Bize bugün tasarladığın gibi davranmak istemekle haksızlık ettiğini söylerken gerçeği söyleyip söylemediğimizi bir düşün bakalım. Biz dünyaya getirdik seni, besledik, eğittik: Öbür vatandaşlara d olduğu gibi seni de elimizdeki bütün olanaklardan yararlandırdık; yararlanmak isteyen bütün Atmalılara, vatandaşlarımız arasına katılıp siyasi geleneklerimizi ve biz, yasaları öğrendikten sonra, hoşuna gitmezse canının istediği yere mallarım da beraber götürerek gitmek hakkım, özgürlüğünü tanıdığımızı ilan ettik. İçinizden biri bizle ve devletle geçinemeyip bir koloniye ya da yabancı bir şehre gidip yerleşmek isterse, dilediği yere mallarını da birlikte götürerek gitmesine engel olmuyor, yasaklamıyoruz….”.4

“Sokrates, kendi çıkarlarına hizmet ettiği durumlarda ‘iyi’ olarak nitelendirdiği yasaların, kendisine karşı kullanıldığında bile ‘kötü’ olamayacağını böyle savunur: “…. diyebilirler: «Bizden ve devletten hoşlandığını gösteren sağlam delillerimiz var, Sokrates. Gerçekten, bu şehirden bütün öbür şehirlerden daha çok hoşlanmasaydın, herhangi bir Atinalıdan çok daha sık ayrılırdın buradan; oysa öyle hoşlanıyorsun ki, savaşa gitmek hariç bir tek defa bile bir şenliğe gitmek için —kıstağa gittiğin bir tek defa dışında— ayrılmadın şehrimizden: öbür Atmalılar gibi hiçbir yolculuğa çıkmadın; bir başka şehir görmek, başka yasaları tanımak merakını hiç duymadın ve bizi öbürlerine öyle tercih ettin, özdeyişlerimize uyarak yaşamaya öyle kararlıydın ki, biz ve sitemiz hep yettik sana. Bu şehirde çocukların bile oldu, ondan hoşlandığını bu da ortaya koyar. Dahası var, davan sırasında bile, isteseydin sürgün cezasına çarptırabilirdin kendini ve bugün şehrin isteğine karşı olarak tasarladığın şeyi onun onayıyla yapabilirdin. Ama o zaman, ölümün karşısında kayıtsız kalacağını söyleyerek övünüyor, ölümü sürgüne tercih ettiğini söylüyordun; bugünse o güzel sözleri hatırlayıp yüzün kızarmadan, biz yasalara aldırış etmeden, bizi yok etmeye kalkışıyorsun; bizimle vatandaş olarak davranacağın üstüne yaptığın sözleşmeye aldırış etmeden kaçmaya kalkışarak, en aşağılık kölenin yapacağını yapmış olacaksın.”.5 4 Platon, “Diyaloglar”, s. 290-291 5 Platon, “Diyaloglar”, s. 291

Ayrıca Sokrates, diğer kentlere gitmesinin de yasa bozucu izlenimi vereceği için hiç erdemli olmayacağını böyle söyler: “Sen ise, en yakın şehirlerden birine, her ikisinin de çok iyi yasaları olduğu için Thebai ya da Megara’ ya çekilirsen; oraya, onların yasalarının da düşmanı olarak varacaksın. Şehirlerinin iyiliğini düşünen herkes sana bir yasa bozucu gibi kötü gözle bakacak ve yargıçlarının lehine, davanı iyi yargılamış oldukları düşüncesini doğrulayacaksın; çünkü her yasa bozucuya haklı olarak gençleri ve kıt zekâlıları yoldan çıkaracak biri gözüyle bakılır. Peki öyleyse, iyi yasaları olan en uygar insanların yaşadığı şehirlere gitmeyecek misin? Ama öyle yaparsan yaşamaya değer mi? Yoksa iyi yasalı şehirlere yaklaşacak, onlara bir şeyler söylemek cesaretini bulacak mısın? Ama hangi sözleri, Sokrates? Buradayken söylediğin, insanlar için erdemden, adaletten, meşruluktan ve yasalardan daha değerli şeyler olmadığını bildiren sözleri mi? Peki, Sokrates’in davranışının sözlerine uymadığı halkın gözünden kaçacak mı sanıyorsun? Sanamazsm bunu.”.6

Sokrates, ölüm sonrasında Hades’te de eylemlerinin yargılanacağı ve bu nedenle kendi davranışının orada da olumsuz sonuçlar doğuracağı kanaatini şöyle paylaşır: “Hadi Sokrates, seni beslemiş olan bizi dinleyip çocuklarını da, yaşamını da, başka herhangi bir şeyi de adaletten üstün tutma ki; Hades ülkesine varınca, orayı yönetenlere karşı kendini savunabilmek için bunları söyleyebil. Çünkü sana teklif edilen işi yaparsan, bu dünyadaki tutumunun senin için de, ailen ve dostların için de daha iyi, daha haklı, daha sağlıklı olmayacağı, oraya varınca da daha iyisiyle karşılaşmayacağın açıkça ortada. Bugün öbür dünyaya yola çıkarsan, biz yasa- c lar tarafından değil, fakat insanlar tarafından haksız olarak mahkûm edilmiş gideceksin. Oysa tersine, seni bize bağlayan antlaşma ve sözleşmeleri bozduktan, en az haksızlık yapman gereken kimselere: kendine, dostlarına, vatanına ve bize kötülük yaptıktan sonra; haksızlığa böyle çirkin bir şekilde haksızlıkla, kötülüğe kötülükle karşılık vererek kaçarsan, yaşamın boyunca dargın kalırız seninle ve orada kardeşlerimiz olan Hades yasaları, seçme hakkı elinde olduğu halde bizi yok etmeye çalıştığını bildiklerinden, iyi karşılamazlar seni. Hadi, Kriton’un tekliflerini kabul etme de bizi dinle.”.7

Platon, hocası Sokrates’in idam cezasına giderken bile Atina’ya ve yasalarına duyduğu bağlılığı vurgulayarak, filozofun kendi öğretilerine sadık kaldığını göstermek amacındadır. Sokrates’in, kendi aleyhine sonuçlar doğuracak olsa bile, yasaları çiğnememesi, onun tutarlılığının bir kanıtı 6 Platon, “Diyaloglar”, s. 292 7 Platon, “Diyaloglar”, s. 293 olarak sunulur.

Platon, Sokrates’in bu korkusunu sadece dünyevi bir kaygı olarak değil, aynı zamanda öbür dünya inancıyla da ilişkilendirir. Bu yaklaşım, Sokrates’in metafizik düşüncelerinin ve ölüm sonrası yaşam hakkındaki görüşlerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olur.

17-10-2024/ YADİGAR NAGİYEV -BANDIRMA

31
A+
A-
REKLAM ALANI