Bu ülkede mülakata girmesi gereken ilk insan mevcut Milli Eğitim Bakanı’dır.
Muhtemelen mülakat sonucunda değil bakan ilk okul öğretmeni olacak formasyona sahip olmadığı ortaya çıkacaktır.
Aynı şekilde milletvekillerini ( istisnalar hariç ) mülakata soktuğunuz da en basit anlamda siyasal bilgiler ile sınırlanmış sorulara cevap dahi veremeyecekleri aşikardır.
**
1800 yılların sonunda Fransız yüzbaşı Dreyfus Fransız hükümeti tarafından casusluk ve devamında vatan hainliği ile suçlanıp rütbeleri söküldükten sonra hüküm giyer. Dreyfus’ u suçlayan komitenin elinde hiç bir delil olmadığı gibi sahte belgelerle suçu kanıtlanmaya çalışılır ( günümüzdeki fetö taktiği ) ve şu anda aklıma gelmeyen Fransa’nın ücra bir sürgün adasına yollanır. Bunun üzerine bu büyük sahtekarlığı ve hukuk rezaletini fransızların büyük yazarı EMİLE ZOLA, “İTHAM EDİYORUM” başlıklı yazısında Dreyfus’ un hiç bir suçu olmadan, yargılanıp hüküm giydiğini Fransız halkına anlatır. Ardından Zola’da bu yazısı yüzünden hüküm giyer ve İngiltere’ye kaçmak zorunda kalır. Yıllar sonra bu pis oyun ve Dreyfus ‘un suçsuzluğu ortaya çıkınca yeniden memleketine döner.
En azından bize şunu gösterir ki; bir yazan, bir edebiyatçı sadece roman yada şiir yazmaz. Aynı zamanda hayatın her alanına müdahil olması gerekir. Konunun detaylarına girmiyorum . Bu yazdıklarım 40 yıl önce okuduklarımdan aklımda kalanlar. Merak edenler oyun makinesi olarak kullandıkları cep telefonlarından girip konuyu daha geniş bir çerçevede inceleyebilir.
Bu dava hukuk tarihinin en büyük skandallarından biri olarak tarihe geçmiştir..
Türkiye de kaç hakim, savcı, avukat sayısı hakkında bilgim yok. Sanırım bu sayı binlerle on binlerle telaffuz edilebilir.
Sorum şu bu ülkede adaleti sağlayan insanların kaçının acaba “Dreyfus” davasından haberi var?
Cumhuriyet’ten beri tarih kitaplarında ŞEYH BEDRETTİN ismini hiç duymamışsınızdır. Ülkenin önde gelen popüler tarihçileri de kendisinden bahsetmez , pek sevmezler. Simavna Kadısı oğlu ŞEYH BEDRETTİN yaşadığı döneminde Osmanlının tasavvuf ve en büyük düşünürüdür ( Yarin dudağından gayri her şey ortak ) diyen bu insanı ( evreni tanrı yarattıysa her yer herkesindir. Ay ve güneş herkesin ışığıdır hava herkesin havasıdır , su herkesin suyudur peki ekmek neden herkesin ekmeği değildir gibi..) bu bilgeyi dünya tarihçileri ilk ütopik sosyalistler arasında yer verir. Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa ile sosyalist başkaldırıya katılır ve Padişah Çelebi Mehmet güçlerine yenilirler . Yakalanan herkes işkencelerle öldürülür. Zamanının Şeyhülislamınca verilen Canı helal kanı haram diye ölüm fermanı verdiklerinde Bedrettin idama giderken
**
Bu ülkede yıllar önce Pulitzer’in ” Felsefelerinin Temel İlkeleri “ders kitabı olarak okutuluyordu. Bugün her şey gibi oda yasak. Adalet sistemi dip yapmış, JACK LONDON’ un DEMİR ÖKÇE’de siyasi literatüre soktuğu “plütokrasi” yani azınlığın çoğunluğu ezerek tahakküm ettiği azgın bir dönemden geçiyoruz.
Uzun yıllar önce Bandırmaspor Bolu’da kampta. Başkan Mehmet Kılkışlı rica etti ve üç beş gün Bolu’da takımın başında olmamı istedi. O aralar bende sürekli gözaltına alınıyorum. Kılkışlı’ya Emniyete gidip hakkımda arama olup olmadığını öğrenmesini istedim. Gitti geldi ve hiç bir sıkıntı olmadığını söyledi. Bende Bolu’ya hareket ettim. Gelin görün ki o yıllarda anında emniyetten savcıya evrak haber geçilip hakkımda arama çıkartılmış. Bolu’ya vardığımda otele nüfus kağıdımı verdikten sonra sabah altı sularında yine gözaltına alındım. Fetö muhbirlerinin hızını ve etkisini düşünebiliyormusunuz? Ve Bolu’nun en ücra köşesinde ki bir nezarete atıldım. Mesaiye az bir süre kala polisler beni her zaman olduğu gibi hakim karşısına çıkardı ve hakim de serbest bırakmak zorunda kaldı. Her gözaltına alındığımda
dilimin ucuna hakime söylemek, istediğim şu soru cümle geliyordu.
Adalet mi mülkün temelidir yoksa mülk’mü adaletin temelidir.
Korkunç bir yalan..Hatta halüzinasyon içindeyiz.
Liberalizm denilen kan ve göz yaşı ile beslenen bu pislik rejimin temel şiarı ancak böyle güzel anlatılabilir.
Adalet mülkün temeliymiş. Öyleyse dünyanın büyük saygı duyduğu büyük BEDRETTİN ‘ in söylediklerini nereye koyacağız. Mülkiyetin olduğu yerde adaletin asla olamayacağını ,mülk ihtirasıyla beslenen bu sistemin kanla beslenen vampirleri bilmiyorlar mı?. Çok çok iyi biliyorlar.
Bir gün gelecek bu vampirlerde mülkiyet denilen hırsızlıkta, yer yüzünden silinecek.
Bizler, çocuklarımız, torunlarımız görse de görmese de…..
25-05-2024/ SÜLEYMAN TAKUNYACIOĞLU / ERDEK
Süleyman Takunyacıoğlu