Sulak Alanlar en büyük doğal zenginliklerimiz bizim.Son yıllarda en çok konuşulan bölge Güney Marmara. .Zira İstanbul-İzmit sanayi hattından sonra ,Güney Marmara’da Bandırma- Biga hattında da hızlı bir sanayi planlaması yapıldığını biliyoruz
Halen Bandırma’da Bezirci, Şirinçavuş, Misakça hattına doğru devam eden bir organize sanayi inşaatları ve altyapı çalışmaları devam ediyor. Bu organize sanayi alanı ilk planlanırken biz TBMM’den Balıkesir milletvekilleri öncülüğünde Bursa, Çanakkale Milletvekillerinin de katılımı ile bölgeye inceleme yapmak üzere gelmiştik.
Bandırma ve Erdek belediyelerinde de toplantılar yaptık. Planlanan organize sanayinin Çevresel ve Ekosistem üzerinde etkisini inceleme ve araştırma çalışmasıydı. Benim için en önemli boyutu da doğup büyüdüğüm Misakça Köyümün, Bandırmamızın, doğal çevrenin ve en azami şekilde korunması için neler yapılabileceğini tespit etmek, Ankara’da yetkili mercilere ve TBMM’de durumu açıklamak idi kuşkusuz.
Bu süreç devam ederken de Erdek körfezi, Manyas Kuşcenneti, Gönen Çayı, Misakça deltası temiz su kaynaklarının ve çevrenin kirlenmesi tehditlerine karşı onlarca kez TBMM’de konuyu dile getiriyordum. Şimdi de halen bölgenin bütün siyasi çevreleri, akademik ve sivil toplum örgütlerince aynı hassasiyet ile konunun takip edilmesi gerçekten çok önemli.
Edremit Kaz Dağlarından doğup 134 km mesafeyi katedip Erdek Körfezinde Bandırma Misakça‘da denizle buluşan tek akarsuyumuz Gönen Çayı. Yapılan 1/100 binlik planlamalar ile bölge nüfusunun Manyas, Gönen, Erdek, Bandırma olarak bakıldığında 2040 yılında yaklaşık 400-500 bin olacağı tahmin edilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü, 2025 yılına kadar dünya nüfusunun yarısının su sıkıntısı çeken bölgelerde yaşayabileceğini belirtiyor. Bu korkunç senaryonun yaşanmasını engellemek için yapmamız gereken en önemli şey, şimdiden önlemlerimizi almak ve su kaynaklarını korumak olduğu açıktır.
Yaşanan pandemi döneminde uzun bir süre sonra ilk kez bir yaz ve kış mevsimini Gönen çayının denize döküldüğü yerde, doğduğum büyüdüğüm topraklarda köyüm Misakça’da geçirdim. Çocukken yüzerken suyunu içtiğimiz, balıkların akvaryum gibi pırıl pırıl akan çayda sürü halinde gezdiği, farklı kuş çeşitlerinin armonik orkestrasını dinlediğimiz söğüt dallarındaki kuş yuvalarından, envai çeşit söğüt türlerinin bulunduğu Gönen Çayı’ndan artık eser yoktu.
Bölgeye hayat veren Gönen Çayı’nın kirliliğinin yarattığı çevresel ve ekolojik tahribatı daha da yakından gözleme yaşama imkanı buldum. Sık sık bölgeden gerek sosyal medya hesaplarımdan ve gerekse basın ve yayın organlarına televizyonlara gözlemlerimi aktardım.
Köylülerimizin bilinçli yerel tedbirleri ile çeltik arazilerinden akan ve geniş sazlık alanların doğal arıtması ile temizlenen suların beslediği sulak alanda beslenme imkanı bulan flamingolar ve diğer su kuşlarının her şeye rağmen geleceğe ilişkin umutlarımızı yeşertti.
Demek ki temiz su olunca ekolojik yaşam kendini tamir edip yenileyebiliyordu.Gelin Misakçada flamingoların ,ördeklerin ,kuşların yarattığı cenneti birlikte izleyelim.
Onların sunduğu filarmoniyi senfoniye birlikte dönüştürelim.
Hani diyor ya Cahit Sıtkı:
“Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerinin diyarı olsun…
Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu topraklarda yaşayan milyonların yararına olsun.
Yaz dostum öksüz görsen sar kanadın kolunu
Yaz dostum kimse göçmez bu dünyadan mal ile.