Yine İmparator Louis Bonaparterecep’in gündem mühendislerinin algı operasyonu sonuç olarak hanelerine artı puan aldı; din kutsandı; “demokratik” protestonun ve tüm muhalefetin acizliği kanıtlandı. Karşı-devrimciler duruma hâkim olurken, kitap okumayı sevmeyen solcu ve devrimci geçinenlerin ne kadar “çakma” oldukları bir kere daha ortaya çıktı. Sosyolojik sonuç olarak Marx’ın Fransa’da, Engels’in Almanya’da sosyalist devrimciler için 150-175 yıl önce yapmış oldukları tahlillerin güncelliğini koruduğu utanç verici bir biçimde bir kere daha kanıtlandı. —İlkin “ulus-devlet” ezberlerinden kurtulamamış; bunun için dünya ilerici ve devrimci literatürünü takip etmediklerinden; özellikle kendilerine sosyalist veya komünist dedikleri halde hala Marx-Engels külliyatının varolan tercümelerinin büyük çoğunluğunu (Türkçede 45 kitap) okumamış olup, “milliyetçilik” gericiliğini “yurtseverlik-ulusalcılık” soyutlaması sosu ile kapamaya çalışanlar; geçen günkü İstiklal (Bağımsızlık) Caddesindeki Sorosyan soslu liberal feminist gösteride yaşanan algı operasyonun provokasyonunda tekrar tuzağa düştüler. “Müesses Nizamın Bekası” yani “kurulu düzenin kalıcılığı” sadece TC için değil, bütün sınıflı toplumların sınıflar mücadelesi nesnel gerçekliğinden zuhur etmiş ve tarihte zorun rolüne tekabül eden bir varoluş biçimidir. Eğer bunu değiştirecek bir düşünceniz-kadrolarınız, programınız ve bunu hayata geçirecek örgütünüz yok ise sizin yaptığınız devrimcilik değil, “müesses nizamın bekası” için size verilmiş olan role uygun gönüllü piyonluğu üstlenmektir. Buna modern siyasi hiciv “çakma” diyor. Bir “ideolojik AFYON olarak DİN”; dediklerinizin konusunda ne kadar ciddi olduğunuz klavye palavralarında değil, sokakta belli oluyor! Evet, şimdi Anadolu’ya yabancı bir egemenlik ideolojisi olarak İslamiyet’in ritüellerine gelelim. Evet, “ezan”, bir çağrı olarak beş vakit okunur. Ayrıca ille de minareden değil, sadece caminin içinde de okunabilir. Örneğin Diyanet, Şii mezhebi olan Caferilerin dışarıdan ezan okumasını yasaklamıştır. Ayrıca “ölüm” ve “savaş” durumlarında “sela” verilir ki bu da “ezan” gibi yayımlanır. “Ölüm” selası gündüz verilir. Ama “savaş” durumunda geceleyin belli aralıklarda okunduğunu “15 Temmuz” traji-komik parodisi sırasında öğrenmiştik. Ama çakma solcu ve devrimcilerimiz bellek sorunlusu ve genel kültür özürlüsü olduğu için “15 Temmuz”u unuttular bile. Ayrıca RTE-AKP-MİT faşist rejiminin yükselişe geçtiği daha FETÖşün “deşifre” operasyonunun başlamadığı dönemde Sunni-Hanefi makamlarında okunan ezan; Saudi petro-dolarlarının yüzü suyu hürmetine; Vahhabi makamda okunmaya başlanmıştır. Bunlar aslında tabandan gelen şeriatçı arzuların yaşama geçirilmesinin adımlarıydı. Ama başını Chatham House askeri İngiliz Kemal’in çektiği muhalefet, iktidarın “sol” koltuk değneğini oynadığı için bunlar fazla kurcalanmadı. Ayrıca sosyal olayları bastırmak “müesses nizamın bekası” için devlet terörünü uygulayan polis gücü olarak Çevik Kuvvet mensuplarının %90’ının köylü kökenli gençler olduğu ve bunların kuran kursu ve İmam Hatip Okulları eğitimli oldukları alan sosyolojisi ile uğraşan meslektaşlarımız tarafından yazılıp çizilmişti. Yani Yatsı ezanı 20:00’de, gösteri 21:00’de, olay 22:00’de olunca verilen “ezan” değil, “sela” oluyor! Peki, neyin “sela”sı’ Savaşın! Ayaklanmayı bastırmanın! Burada tezgâh başka! Ama bu tezgâhın devrimci bir kalkışmaya yol açabileceğinin bilincinde olan burjuvazinin entelektüel kesimi derhal geri adım atarak ortalığı yumuşatmaya çalıştı. Bu koroya bütün “müesses nizam bekası” için çırpınanlar hep birlikte katıldılar; AMİN! Sonuç; “Islık”ın devrimci bir niteliği vardır. Çakma İmparator bunu akıllıca kullanmaya kalktı, bilinçli yandaşları “”aman ha” dedi; çakma muhalefet “amin” dedi! Son olay aslında daha önce sahnelenen traji-komik perdelerden sadece biri. Türkiye emekçi ve işçi sınıfı bütün bu “müesses nizam bekası”çılarından kurtulamadığı müddetçe asla devrimci bir kalkışma ve kesintisiz sosyalist bir süreç mümkün değildir. İktisadi, siyasi, toplumsal, tarihsel olarak DİN/İslamiyet başta olmak üzere bütün egemen sınıf ideolojilerine ISLIK çalacak ve korkmadan morarmış değil KIZIL BAYRAK açarak SAVAŞACAK öncülerin varlığının bilincinde, bir proleter devrimci bilimsel komünist olarak; bütün “çakma” solcuları (Kemalistleri) ve devrimcileri/komünistleri sayfamı ve baş kurucularından olduğum “Devrimci Dinamik” grubunu terk etmeye çağırıyorum. Çünkü ölene kadar A’dan Z’ye bütün “müesses nizam bekası” unsurlarına karşı ISLIK çalmaya kıvırtmadan devam edeceğim… nokta…
12.Mart.2019. (Halid Özkul)
Silah taşımak ve yasak yayın bulundurmaktan dolayı 12 Mart 1971 tarihinde tutuklanarak Sağmacılar Cezaevine gönderildim –Hürriyet’te manşete çıkmıştım- . Asla pişman olmadım. 52 yıldır, 12 tane devrimci istihbarat konusunda kitap ürettim; 13.sü kızakta, diğerleri omurgada. Bu daha başlangıç savaşmaya devam…
HALİD ÖZKUL -12-03-2019