MÜVEKKİLİN TAKMA KOLU

Referandum oylaması devam ederken aldığı kararlar ile YSK çok eleştirildi.

Eleştiriler halen devam ediyor, etmelidir de…

YSK, bu eleştirileri yapanları haksız bulmuş olmalı ki,

kararların gerekçelerini detaylı bir şekilde izah ettiklerini belirtip,

-Başkan ve üyelerini hedef gösteren,

-İçeriği itibariyle suç oluşturan açıklamaları

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına bildirme kararı aldıklarını açıkladı.

*

Tercihlerin sayılmaya başladığı bir saatte, münferit bazı sandıklar için

“Sandık kurulu mührü olmayan oyların geçerli olması” kararı verilmiştir.

Münferit olaylar için alınan bu kararın:

-Kaç ilçede,

-Kaç sandıkta,

-Kaç oy için alındığı açıklanmadığı sürece vicdanlar susmaz.

EVET, Anayasa ve Türkiye’nin rejimi-yönetim biçimi değişti demek yanlıştır, Anayasanın

değişmesi yönünde oy kullanan pek çok kişi de sonuçtan rahatsız olmuştur.

‘HAYIR’ tercihi yapmış seçmen, ‘atı alan Üsküdar’ı geçti durumunu kabullenemiyor;

sonuçlar şaibeli, kanuna ve Anayasaya aykırıdır diyor.

Empati yapınız, sonuç:

Aynı biçimde ‘EVET’ diyenler aleyhine çıkmış – çıkarılmış olsa idi,

Anayasanın değişmesini isteyen “o” seçmenler, referandum sonuçlarında 298 sayılı Seçim

Kanunu çiğnenmiştir; Anayasa’ya aykırılık vardır demez miydi?

*

Anayasanın değişmemesi için tercihte bulunmuş, parlamenter sistemden yana seçmenin

demokratik protesto hakkını kullanmasından belki de rahatsız olan, referandum

sonuçlarının kabullenilmesini isteyen siyaset “üstadı” Deniz Baykal 2019 yılı için ‘Partili

Cumhurbaşkanı’ adayı arayışına girdi.

Abdullah Gül’ün ‘hayırcı’ seçmenin adayı olabilir önerisine “Değerlendirilmeli” diyebildi.

‘Ben, başkan adayı olmak istiyorum’ diyecek ama erken buluyor olmalı.

Sayın Baykal’ın görevi, “yeni bir durum var” söylemi ile referandum sonuçlarını topluma

hazmettirme olmamalıdır.

Pek çok kişi, 2002’de ‘Demokrasinin gereğini yapıyoruz’ dediğinizi, “Erdoğan’ı başbakan

yapıyor diyorlar. Evet yapıyorum. Var mı itirazı olan!” meydan okumanızı unutmadı…

Ayrıca:

Sayın Baykal, hepimizden daha iyi bilir ki, yasal yollar bitmeden sonuç kesinleşmez.

*

Toplumun en az yarısı olan seçmen verdiği oyun peşinde.

Gerçeklerin ortaya çıkması için mücadele eden toplum önderleri gerekli girişimlerde

bulunacaklardır ama kurumsal girişimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’ne çok önemli

görevler düşüyor.

*

Kurnazlıkla, cingözlükle, yasaların açık kalmış kapılarından geçmekle ADALET tesis

edilemez.

*

Bir fıkra ile devam edelim.

Avukat hırsızlıkla suçlanan Müvekkilini yaratıcı bir savunma ile hapisten kurtarmak

istemektedir.

Yargıca hitaben:

“Müvekkilim, arabanın camından içeri sadece kolunu sokup çantayı almıştır. Müvekkilimin

kolu, müvekkilimin bizzat kendisi değildir. Sadece bir kol tarafından işlenen bir suç için

niye bütün bir kişiyi cezalandırıyorsunuz?” Yargıç, düşünür ve gülümseyerek: “Peki o zaman aynı mantıkla gideceğim. Müvekkilinizin kolunu 1 yıl hapse mahkum

ediyorum. Müvekkiliniz isterse ona eşlik edebilir.” sözleri ile kararını açıklar…

Karardan memnun olan Avukat ve Müvekkil sevinmişlerdir.

Müvekkilin takma kolu, uyanık Avukat’ın yardımı ile çıkarılıp Yargıç’ın kürsüsüne konur.

Suçlu kol cezasını çekmeye hazır olarak kürsünün üzerinde durmaktadır.

Duruşmayı izleyenler şaşırmıştır, avukat ve müvekkilin mahkeme salonundan çıkmasını

hayretle izlerler…

Bir de sorumuz olsun:

Fıkradaki dava o salonda değişmez olarak bitmiş olabilir mi?

10
A+
A-
REKLAM ALANI