Ortaçağ'da Balıkesir Tarihi

 BİZANS’IN SON YILLARINDA BALIKESİR YÖRESİ

Prof. Dr. Zeynep Mercangöz*

Batı Anadolu Beyliklerini konu alan bu sempozyumdaki bildirimizde Balıkesir ve çevresinin Anadolu’nun Türkleşmesinden önceki Bizans yaşantısıyla, başlıca kültür mirası örneklerinin tanıtılması amaçlanmıştır 1 ’ Ancak burada bölgenin Hristiyanlık tarihinin Batı Anadolu’nun ortaçağ tarihinin bir parçasıolduğunu hatırlatmalıyız
2. Ve bu bağlamda ilin Bizans çağındaki tarihsel coğrafyasına ilişkin bilgilerle 3  bu konudaki ve kültür tarihiyle ilgili yayınları daaşağıda nakletmekteyiz  4Balıkesir ve çevresinin Bizans dönemine geçmeden önce, kentin ismininüzerinde durmak isterim: Şihab-al Din ebul Abbas (1301-1349) ya da tarihçilerarasındaki yaygın adıyla Şehabeddin Umari veya Ömeri Mesalik-ül Ebsar’mda bu kentten “Karasioğlu Demirhan’m ili Mali Kısra  veya Akhara ” şeklinde bahseder * 4 5 .Akhara adının biraz ilerde tanıtacağımız Akhyraous’tan gelmiş olduğunudüşünebiliriz. Bu durumda Akhyraus’un, 1300’lerin başında Türklerin elinegeçmesinden kısa bir süre sonra, Mali Kısra gibi bir adla anılmasıdüşündürücüdür. Yaklaşık aynı yıllarda, ünlü Fas’lı Gezgin İbn-i Batuta’nm(1304-1369 ya da 1377) da burasını Bali-Kesri şeklinde andığını görmekteyiz 6 .Belki bu yazılışlardan yola çıkarak W. Ramsay Balıkesir adının eskiden
 Balık  Hisar  olabileceğini söylemektedir  7. Araştırmacılar buradan kentte var olan eski bir hisarı yani kaleyi kabullenir. Nitekim F.W. Hasluck erken haritalardaBalıkesir’in Palaeo-Castro olarak gösterilmesine karşın zamanla Baluk Hissar(yani balık kale) şeklinde geliştiğinden bahsederek, 1545 civarına tarihliGastaldi’nin haritasını kaynak verir. Biz de araştırdık ancak söz konusu haritadaPalaeo-Castro yerine Poli Castro yazıldığını gördük. Tarayabildiğimizkadarıylada bazı eski haritalarda Poli Castro’ya yer verilmişti8. Biraz daha geçdönemde, 1774 tarihli Giovanni Antonio’nun haritasında ise Kara Dağ’ın hemenyanında Balik Esri’yi görmekteyiz. Burada, F.W. Hasluck’un ifade ettiği gibikentin adının “balık kale” 9 anlamından kuşku duyduğumu belirtmek isterim ve balik  sözcüğünün eski Türklerde şehir anlamında kullanıldığını belirteli  10 .Dolaysıyla bu anlamdan bir kale (hisar) kenti anlamamız gerektiğinidüşünmekteyim. Ben haritalarda görülen poli sözcüğünün de Grekçe eskianlamındaki paleo yerine yanlışlıkla yazıldığını düşünmekteyim. Buradanözellikle Batıkların, Pars Tuğlacı’nınOsmanlı Şehirleri adlı kitabında da yerverdiği gibi, Balıkesir’i eskiden Paleo-Kastro olarak adlandırdıklarınısöyleyebiliriz 11 . Ne var ki bugün Balıkesir’de herhangi bir kalenin bulunmayışınedeniyle ve ilk kaynağımız Umari’ye dayanarak söz konusu bu kalenin, çok fazlauzakta olmayan Akhara yani Akhyraous kalesi olduğunu söylemek yanlışolmayacaktır. Bu durumda bugünkü Balıkesir’in Türklerin ellerine geçmesindensonra Akhyraous’un bir banliyösünde geliştiğini düşünebiliriz.  Gerçekten de Akhyraous Balıkesir ile özdeştirilen bir kenttir ve W.Ramsay’e göre ya Hadrianotherai’a Bizans’ın verdiği isim ya da ona komşu başka bir yerleşim idi12 . Günümüzde araştırmacılarca onun Mysia’da Makestos nehrine bakan bir konumda bulunduğu ve bugünkü Balıkesir’in yakınında olduğu kabuledilmektedir. Burası Bizans kaynaklarında ilk kez 812 yılında StudiosluTheodoros tarafından bir köy olarak anılır. Ancak 1139’da II. Ioannes Komnenostarafından, bölgenin ve yolların güvenliğini sağlamak üzere tahkim edilinceönemli bir hale gelmiş görünmektedir 13 . Tarihte aynı yıllarda ayrı bir sivil eyaletmerkezi olarak da belirir. Aslında AkhyraouS 1214 yılında Nymphaionantlaşmasıyla Latinlere bırakılmışsa da, Laskarislerin önemli bir kalesi idi  14  1282’de VIII. Mikhael Palaialogos tarafından güçlendirilmesi onun 1302’deTürklerin eline geçmesini engelleyememiştir. 1304’te Katalanlar Bizanslılar adına burasını almışlarsa da kısa bir süre sonra kent Karasilere geri dönmüştür 
15.F.W. Hasluck’m önermesinden sonra bugün pek çok araştırmacı, Pamukçuyakınındaki kale kalıntısının Akhyraous olduğu konusunda anlaşmışgörünmektedirler (Resim l)16. 1910’larda burası Hoca Kalesi olarak tanınıyorduve üzerinde bulunan tepeyi U şeklinde dolanan akarsuya da Hoca Deresidenilmekteydi. Bugün Koca Dere veya Kille çayı olarak bilinen bu nehir, geneldeSimav çayı denen eski Makestos nehrinin bir koludur.Kale, Balıkesir’in 13 km. güneyindeki eski Eftele (L. Robert’e görePteleia) köyü, bugünkü Pamukçu bucağının yaklaşık 5 km. güneydoğusunda,İkizcetepeler olarak bilinen bir tepenin üzerinde yer almaktadır. Koca Dereeskiden tepenin etrafını dolanarak akmakta iken, 1980’lerde kalenin hemeneteklerine konumlandırılan bir baraj inşaatıyla, bu derenin yatağı değiştirilmiştir(Resim 2). Bugün artık kaleyi dolanmaz Makestos, adeta by-pass yaparakönündeki ortaçağ yolunu izler. Bu arada güneybatı köşesi ile kalenin çokyakınındaki Selimiye köyü barajın suları altında kalmıştır. Köy daha güneye,nehrin yamacının üst kısımlarına taşınmıştır. Ne yazık ki 19. yüzyıldan beriyabancıların yaptığı araştırmalardan habersiz olarak, kalenin varlığı barajçalışmalarının başlamasından sonra anlaşılmış görünmektedir. Zira kalenin tescili1993’de yapılmış ve 1994’te barajın vaziyet planı Koruma kurulunaonaylatılmıştır. Bu son düzenlemelerle ve özellikle İzmir yolunun şimdikigüzergahı nedeniyle Pamukçu bucağının kale ile olan bağlantısı kesilmiştir.’Bulunduğu tepenin şekline göre, kuzeyden güneye genişleyerek uzanankale, kuzeydoğu yönünden nehrin koruması altında olduğundan bu kesimde kaledaha az burçla tahkim edilmiş görünmektedir 
17. Aslında bu kesimde duvarlaroldukça kötü durumdadır; adeta iç ve dış kabuklarından soyularak iç dolgusu doğanın tahribatına bırakılmıştır. Buna karşılık kısmen iyi korunmuş olankuzeybatı yüzünde asıl güçlü ve devasa yuvarlak burçları görmekteyiz (Resim 3).Çünkü bu kesimde kalenin ortaçağdaki yola bakan duvarları ve kalenin girişi bulunuyordu. Bu yönde ikisi oldukça iyi durumda yaklaşık beş yuvarlak burçmevcuttur. Kalenin uzaktan bir görüntüsünde de dikkati çeken bu yuvarlakkuleler, geçmişte Akhyraous’un stratejik konumunu da belgeler niteliktedir 
18
.Kesme taşlar kaba yonu olanlarla düzgün sıralar halinde örülüp aralarına yatayveya dikey tuğlalar yerleştirilmiştir. Özellikle girişi tahkim eden ve günümüzdediğerlerine göre oldukça iyi korunmuş iki yuvarlak burçta, çoğunlukla dikkullanılmış düzgün kesme taşlar, yer yer enine ve boyuna tuğlalarlaçerçevelenmiş ve bazı boşluklarda tuğlalarla yatay veya dikey zikzaklar şeklindesüslemelere de yer verilmiştir (Resim 4). C. Foss’un ayrıntıyla üzerinde durduğu bu motifler ve duvarlardaki inşaat tarzı, Akhyraous kalesi ile birlikte bölgedeki pek çok kale için ayırt edici üslupsal özellik oluşturmaktadır 
19
. Duvarlardakikesme taşlar olasılıkla devşirme yani önceki yapılardan toplanıp kullanılmışmermer v.b. bloklardır.Balıkesir’den yaklaşık 37 km. uzaklıktaki Bigadiç’in de hemen arkasındagörkemli bir kale vardır. Îstanbul-İzmir arasındaki ana yol üzerinde yer almasınadayanılarak, geçmişte kuzeyden gelip Kaikos (Bakırçay) vadisine inen ana yolun buradan geçtiği varsayılmıştı. Bu nedenle bir ara bu kalenin Akhyraous kalesiolduğu görüşü benimsenmişti. Bugün onun Akhyraous olmadığını biliyoruz. C.Foss’a göre Komnenoslar zamanında en az onun kadar stratejik önemi olan başka bir güzergahı denetleyen bir noktadaki başka bir kaledir . Çünkü buradan Synaos(Simav) ve yukarı Frigya’dan Makestos ovası ve nehrine geçilip, oradan daMysia düzlüklerine ulaşılmaktaydı. Bu güzergah, özellikle 1112’de gerçekleşen bir akında görüldüğü üzere, Türk atakları için oldukça elverişliydi. Bu nedenle deönemle tahkim edilmiştir. Araştırmacı kentin ortaçağdaki adının, şimdikiBigadiç’in türediği   Pegadia  olduğunu belirterek, 9. yüzyıldaki bir metinde adınıngeçmesinin dışında Pegadia’nm tarihine ilişkin hiçbir bilgi bulunmadığını söyler. Kasabanın, doğuda yaslandığı tepenin üzerinde yer alan Bigadiç kalesioldukça kötü durumdadır (Resim 5, 6). Yine de dokuz burcun görülebildiğikalenin duvarları ve burçlar, yöredeki tüm diğer kaleler gibi iç ve dış yüzlerenispeten büyük taşlar konulup, içi kireç harçla karıştırılmış molozla doldurularakörülmüştür. Özellikle korunabilmiş burçların cephesinde, muhtemelen eskiyapılardan devşirilmiş düzgün kesme taş blokları, nispeten düzgün sıralar halinde ve yer yer tuğlalarla çerçevelenerek kullanılmıştır (Resim 7). Taşların geneldeyatay ve dikey tuğla dizileri ile çevrelenmesi Bizans mimarisinde çok görülür veyabancıların   cloisonne  dedikleri bu inşa tarzına “çerçeveli teknik”demekteyim(Resim 8). C.Foss böylesi duvarların Komnenos dönemine ait surlarınayırt edici bir özelliği olduğunu belirtmektedir. Ona göre bu kale Akhyraous ileözdeştirilen İkizcetepeler’deki kaleden biraz daha küçüktür. Pegadia kalesiAkhyraous ile birlikte, Batı Anadolu’nun barış içinde olduğu bir zamanda, bölgedeki Bizans idaresinin yaşatılması, kırsallarla yolların korunması amacıylaII. Ioannes Komnenos (1118-1143) zamanında yapılmıştır' .Balıkesir’in ortaçağ geçmişinde en çok yanıt aranan konu, tarihinden çokkuruluş efsanesiyle günümüze değin ününü korumuş bir eski yerleşim olan
Hadrianotherai  ile ilişkisidir 1 . L. Robert onun şimdiki stadyumun bulunduğuyerde aranması gerektiğini söylemiştir. Efsaneye göre, imparator Hadrianos başarılı bir av partisinin arkasından bu kenti kurar. İmparatorun sikkelerinin bazısının üzerinde görülen ayı başının da bu avın anısını taşıdığı söylenir. W.Ramsay, Bizans belgelerinde Hadrianotherai’ın Kyzikos’a bağlı bir piskoposlukolarak varlığına işaret eder. Ancak ona göre bu kent daha sonraları yeriniAkhyraous’a bırakmış görünmektedir.Kuruluş efsanesi ve erken tarihli kilise kayıtlarında yer alması nedeniyle,Hadrianotherai’m bir Geç Roma/Erken Hristiyan kenti olarak anıtsal mimarikalıntılara sahip olması gerektiğini düşünmekteyim. Balıkesir Kuvayi MilliyeMüzesi Müdürü Neriman Özaydm’m verdiği bilgilere göre, bugün il merkezineyakın üç yerdeki kimi kalıntılar bu kente ilişkin veri sunabilir. Bunlardan birisi,çimento fabrikası yakınındaki Akçaköy (eski Kesirven); burada bazı sütun parçaları, sırlı Bizans seramiği ve baskılı tuğlalar görülmüş. Diğer bir yerleşim de 6 Üçpmar köyü ki köyde bazı evlerin bahçesinde bloklar bulunmuş. Üçüncü bir yerise Balıkesir’in Bahçelievler semtinde yeni yapılmış siteler arasındakiKaratepe’dir. Buradan da bir Bizans sikkesiyle bazı seramik parçalan gelmiş.Doğrusu tüm bu yerlerde ayrıntılı yüzey araştırmalarının yapılması ve buluntuların yeniden incelenmesi gerekmektedir.Bugün ilin merkez ilçesinin bir köyü olan ve ilden pek uzak olmayan  Ova bayındır  köyündeki bir kale tarafımdan  Hadrianotherai  olarak  20 21  önerilmektedir (Resim 9). İlkçağın zengin kültür varlıklarını barındıran görkemli bir höyük üzerinde yer alan bu kaleden günümüze yalnız ikisi daha iyice üç burçkalmıştır (Resim 11). Duvar tekniğine göre Komnenosların diğer yapılarından biraz daha erken gibi görünen kale, yine Makestos nehrine hakim bir noktada bulunmaktadır. Bir zamanlar F.W. Hasluck’ın höyükten bulduğunu ifade ettiği bronz Asklepios heykelciğini de burasının öneminin altını çizmek için anmakisterim.Diğer yandan Edremit’e 18. km. uzaklıktaki Ovacık köyü de içerdiğiBizans kalesiyle ve buradan ele geçmiş kimi küçük buluntularla dikkat çekicidirve bu bağlamda araştırılması gerekmektedir. Kuva-yi Milliye Müzesi müdürü Neriman Özaydm bugün müze deposunda bulunan bazı küçük buluntuların buradan geldiğini bildirdi ki bunların arasında bronz bir Bizans kandili, tıbbialetler ve belki Roma dönemine ait olabilecek bir küçük heykelcik de vardır““

.13. yüzyılda Batı Anadolu haritası, tarihsel açıdan bugün kavranılması zor bir tablo sergiler. Bu karmaşık haritada Balıkesir ve çevresinin her zaman önemli bir rolü olmuştur. M. Angold’a göre, Laskarisler olarak tanıdığımız, Nikaia(İznik) imparatorluğunun toprakları kuzeyde Nikaia, Proussa (Bursa), Nikomedia(İzmit) ve Pontus Elerakleası (Karadeniz Ereğlisi) gibi tahkimatlı kentlerle,yönetsel merkezi Nymphaion’un yakınındaki güneydeki kentler olmak üzerenerdeyse iki yarıdan oluşmaktaydı. Bu iki yarı Akhyraous yoluyla birbiriyle bağlantılıydı. Ancak bu kent 1214’deki Nymphaion antlaşmasıyla, aralarındaAttramyttion’un da (Burhaniye) bulunduğu kuzeybatıdaki diğer yerleşimlerle birlikte Latinlerin elinde kalınca, Laskaris devleti 'iki eşit parçaya bölünmüş olduve bu iki yarı arasındaki iletişim, ya Olympos (Üludağ) üzerinden doğrudan veyamuhtemelen Latin egemenliğindeki topraklar üzerinden sağlandı .Dolaysıyla Batı Anadolu’daki ulaşım sistemi, ne kuzeybatı Anadolu’nunne de Bizans başkenti Konstantinopolis’in Latinlerin eline geçmesinden fazlaetkilenmiş görünmüyordu. Ama Anadolu’nun büyük bir kısmı Selçuklulardakalınca, Konstantinopolis ile Anadolu arasındaki ana ulaşım tehlikeye düştü.Menderes vadisiyle ve Ephesos ile bağlantılı olan, Selçuklu sınırındaki Sardes,Philadelphia ve Tripolis kentleri arasında uzanan bir ana yol vardı ki bu yolSmyrna ve Magnesia yolları ile bağlantılıydı. Nymphaion, Ioannes Vatatzes veTheodoros Laskaris’in Avrupa seferleri için çok iyi konumdaydı. Lampsakos ve  22 23   Hellospontos’a Pergamon (Bergama) ve Attramyttion üzerinden kıyıdan veyaKavallares denilen bir kale ile korunan Kalamos yolundan ulaşılmaktaydı. BuLaskarisler zamanında önemli bir güzergah haline geldi. Kalamos, o günkü ulaşımkoşullarıyla, ^ Nymphaion, Sardes ve Akhyraous’tan bir günlük uzaklıkta bulunuyordu  24  . Araştırmacılar Kalamos’un Soma ve Kırkağaç’ın hemenkuzeydoğusundaki Gelembe olduğunu kabul ederler.Yukarıdaki tarihsel olaylar Balıkesir ilinin ortaçağda kuzey-güney vedoğu-batı yönlerde uzanan pek çok yol güzergahına sahip olduğunu göstermeleriaçısından önemlidir. Bölgede kimi zaman bu eski ulaşım ağının miraslarıolabilecek yollara ilişkin izler görülmektedir. Nitekim Z. Özdemir Pamukçu ileilgili yayınında, muhtemelen ortaçağa ait olabilecek iki yoldan bahisle,Akyraous’un konumlandırıldığı kalenin yakınındaki, halk arasında namrık yoluolarak da adlandırılan eski kervan yollarına işaret etmektedir 
25 . Yollardan ilkiPamukçu’nun batısında bulunan Bandırma yönünden başlayarak Balıkesir,Kesirven, Pamukçu ovası, Koşuyolu, Körkuyu, Leblebci Taşı, Gaşamak veTürkali köyünden geçerek Bergama’ya uzanır. Diğeri ise aynı istikametteGavurçah, Değirmen (Makine), Ağa Kırı, Ayvaz ve Buzağılı Çeşmesi hattınıizleyerek kasabanın doğusunda ilerleyen yoldur. Araştırmacı 10 metrelik yolunüzerinin “namrık döşeme” denilen büyük taşlarla kaplı olduğunu belirtir.  26  Balıkesir’in kuzeybatısında, yukarıdakiler ile çağdaş bir başka kale,Susurluk’a yaklaşık 5 km. uzaklıkta bulunan  Sultan Çayırı  denilen yerdedir. C.Foss’un makalesinde tanıtılan bu küçük kale de benzer şekilde Komnenoslardöneminde Türk akınlarına ilişkin önemli konumda inşa edilmişti. Eski adısaptanamamış bu savunma yapısı, Propontis’ten Kaikos ve Hermos vadilerineinen ana yol güzergahında; Makestos nehrinin geçit verdiği bir noktasınıkorumaktaydı. Burada bir Roma köprüsünün kimi kalıntıları da bulunmaktadır.

* * * *
eden haritalarda burasının adı Balat'ivc ki bu adın Blaudos’dan geldiğine ilişkin bir de işaret vardır. Blaudos adına kilise kayıtlarında rastlayamadık ama, 4.-15.yüzyıllarda Bizans Çağı kilise organizasyonunu gösteren haritada (TAVO) burada bir piskoposluk merkezi olan
Adrianeia
yer alır 
31
. W. Ramsay bu adın Hadrianotherai ile benzerliği ile aynı anda ve onunla birlikte Hellespontos eyaletilistelerinde yer alması üzerinde uzun uzun durur, Bithynia listelerinde geçenAndrianoi (Orhaneli) ile karışıp karışmadığı konusunu tartışır 
32
. Muhtemelen bu tereddüt, Hellespontos’daki Adrianeia’ın şimdi olduğu gibi Bithynia sınırınayakınlığından kaynaklanmaktadır. Kanımızca, listelerde kilise meclisine herikisinden de katılan din adamlarının farklı statüde farklı kişiler olmalarının dagösterdiği gibi, bunlar ayrı piskoposluklardı.Burada
Hellespontos  eyaletinden de bahsetmek yerinde olacaktır: Başlangıçta Geç Roma’nm Asia eyaletinin bir parçası olan, yeni bir eyaleti idi.Propontis’in (Marmara Denizinin) hemen altındaki kuzeybatı Anadolutopraklarını kapsayan bu eyalet, Doğuda Bithynia, güneyde Asia, Lydia vePhyrigia eyaletleri ile komşuydu. 535’den önce Bizans imparatorluğunundoğusundaki şehirlerin coğrafi kayıtlarını yapan Hierokles’in listelerinde, başkentiKyzikos olan Hellespontos eyaletine de yer verilmişti ve burada 30 şehir bulunuyordu. 1204’te Venedikliler bu eyaletin topraklarım kontrolleri altınaalmışlarsa da 1235’te III. Ioannes Vatatzes bölgeyi geri alır. Buraları 14. yüzyıldaTürklerin eline geçer. Ancak gerçekte söz konusu bu sivil eyalet 7. yüzyıldakaybolmuştur ve Hellespontos adı kilise organizasyonu kapsamında bir piskoposluk bölgesi olarak tüm Bizans çağında yaşamaya devam etmiştir.Kyzikos ise bu kilise teşkilatı içinde, diğer bütün piskoposlukların bağlı olduğu bir başpiskoposluk olmuştur.
Kyzikos kentinin kalıntıları bugün Balıkesir’inErdek ilçesinin Belkıs köyündedir. Diokletianus (284-305) 4. yüzyılda Kyzikos’uHellespontos eyaletinin başkenti yaptıktan sonra Roma ordusunun karargahı veimparatorluk darphanesi burada konjumlanmıştı. 671-678 yıllarında Araplarınkenti işgal etmelerinin ardından II. Iustinianos (685-695) kenti onarttıktan sonra688’te Kıbrıslıları buraya yerleştirmiştir. Bu nedenle burası bir ara NeaIoustinianoupolis adını almış. 1090’da ve 1113’te kısa aralıklarla Türklerin elinegeçmişse de 1206’da kenti alan Latinler yeniden imar etmişler ama 1225 yılındaLaskarisler kenti almışlardır. 1303-1304’de Katalanların Bizanslılar için yaptıklarıseferlerde karargahı olmuş. Ancak 1333’te Orhan Gazi tarafından alınmıştır.Kyzikos, kaynakların sayısız manastırının olduğunu söylediği Hellespontoseyaletinin başpiskoposluğu olmasına rağmen, antik kentte gerçekleşen arkeolojikkazılar Bizans dönemine ilişkin sınırlı veri sunmuştur. Bunlardan kentin surlarınaait görünen kimi burçların dışında Bizans nekropolü kısmen kazılmıştır  33 . Bunedenledir ki bu kentin ortaçağı yeterince araştırılmamıştır Balıkesir’de araştırmalar yaparken, Kuva-yi Milliye Müzesi müdürü Neriman Ozaydın, ilin kültür tarihinin kanıtları olacak bazı eserleri göstermeknezaketinde bulunmuşlardı. Bir kısım Bizans sikkesi, posta mühürü, kandil v.b.küçük eserlerle kimi taş eserler üzerindeki hızlı gözlemlerimiz, müzede ciddi veayrıntılı bilimsel araştırmaların yapılması gerektiğini ortaya koymuştur. Bunlarınarasında bir bronz kandil (Resim 11) ile kemer tokası (Resim 12,13) ve üzerinde bir aziz tasvirinin yer aldığı tören haçına ilişkin parçaya burada yer veriyoruz(Resim 14,15). Gördüklerimiz arasında ağırlıklı olan çok çeşitli Bizans paralarınınhemen hepsi  follis  denilen bakır sikkelerden oluşmaktaydı (Resim 16). Bunlarınarasında yalnız bir tanesi, belki Anastasius (491-518) zamanına ait olabilecek onnomi, oldukça erken idi. Pek çoğu anonim olan bakır sikkeler tarihselsıralamayla, II. Iustin (565-578), Phokas (602-610), VI. Leon (886-912), I.Romanos Lekapenos (920-949), I. Ioannes Çimizkes (969-976), IV. Mikhail(1034-1041), IV. Romanos Diogenos (1068-1071), VII. Mikhail Doukas (1071-1078) zamanlarına ve Komnenoslar dönemine tarihlenebildiler. Phokas zamanınaait sikke Nikomedia darplıdır. Olasılıkla IV. Mikhail’e tarihlenen üç sikke ile VII.Mikhail Doukas’a ait iki sikkenin dışında çoğunluğu oluşturan ve pek iyikoşullarda olmayan dokuz Komnenos parasından I. Manuel Komnenos (1143-1180) zamanına ait yalnız biri okunabilmiştir. Burada kısa bir incelememiziaktardığımız bu buluntular üzerinde sağlıklı bir nümizmatik inceleme zorunludur.Ama yine de bu küçük çalışma ile Balıkesir ilinin Bizans tarihindeki kesintisiziskanı görülebilmiş; muhtemelen Komnenos döneminde bölgedeki savunmaağının bir sonucu olan, güvenli kentsel ve kırsal yaşamın varlığı anlaşılmıştır.Diğer yandan tarihsel kaynakların bildirdiği Laskarisler zamanının bölgeistikrarına ilişkin nümizmatik kanıtlar da olasılıkla, müzede ve ilde yapılacakayrıntılı çalışmalarla sağlanacaktır.Müzedeki dikkat çekici küçük eserler arasında Bizans dönemine ait kurşunmühürler de vardı. Pek çoğu mühürledikleri belge veya paketlerin kordon ya datelleri nedeniyle ikiye bölünmüş, genelde ancak temizlendikten sonra ne olduklarıanlaşılacak olan kurşun mühürler arasında monoğramlılar, yazıtlılar (Resim 17) veaz sayıda figürlü örnekler bulunmaktaydı. Genelde kurşun mühürler, bağlama işi bittikten sonra iki ucu bir araya getirilip düğümlenmiş ve sonradan bir kurşun parçası içinden geçirilip tekrar düğümlenmiş kordonların ucunda bulunurlar ve buişlem bittikten sonra kurşun üzerine ilgili kişiyi tanımlayan yazıt, figür gibiayrıntıların darp edilmesiyle elde edilirler 4. Balıkesir’deki Kuva-i Milliye Müzesideposundaki posta mühürlerinden biri yarım olmasına karşın, ön ve arkayüzündeki figürler nedeniyle dikkatimizi çekti (Resiml8). Bu yarım mührün biryüzünde İsa lir benzeri arkalığı olan bir tahtta oturmaktaydı. Diğer yüzde ise,ayakta gösterilmiş sol elinde bir globus (küre) tutan ve lorosu (imparatorlukatkısı) sol kolundan sarkmış olarak, bir imparator tasvir edilmişti. Kırık olantarafta göremediğimiz, muhtemelen ayaktaki bir başka figür imparatorun basmadoğru elini uzatmıştı
35. Nitekim sikkeler ve mühürler üzerinde İsa’nın veyaMeryem’in imparatorları taçlandırmaları görülen bir özelliktir. Bu kurşun mühürüzerindeki tasvirler paralarla karşılaştırıldığında, X. Konstantinos Doukas (1059-1067)’ın sikkeleriyle tıpa tıp aynı olduğu görülmüştür 36 37. Dolaysıyla bu yarımmührün bir imparatora ait olması onu hayli önemli kılar.Diğer yandan yine aynı müzede, depodaki bazı Bizans taş eserinden erkendöneme ait örnekler içerisinde bitkisel bezemeli sütun başlığı (Resim 19) ile kuşlu paye başlığının (Resim 20) fotoğraflarına da, bölgenin Bizans tarihinin bir diğer belgeleri olarak yer vermek istedik.Günümüzde tüm Türkiye’de olduğu gibi Balıkesir ve çevresinde de sık sıkdeğişen yer adları, kentlerin, köylerin, ovaların, dağların v.s. geçmişle ilgili bağlarını koparmaktadır. Kim bilir belki de, burada nice köklü isimin yanı sıra pek çok Türkmen gelenekli veya Oğuzlardan gelen adlandırmalar da yitipgitmiştir. Böyle bir isim değişimini Balıkesir’in güneyindeki Savaştepe’de degörüyoruz. Bazı eski haritalarda da geçtiği üzere bir zamanlar Giresun  olaraktanınan bu yer, aslında tüm Bizans çağında piskoposluk olarak var olmuş Kerassai kentidir. Zamanla bu isim Giresun’a dönüşmüş olmalıdır. Şimdikiyerleşime yaklaşık 5 km. uzaklıktaki Akpmar köyünde bulunan kale kalıntısıyla,çevredeki kilise kalıntıları ve özellikle Belediye parkının duvarında görülenBizans dönemine ait iki taş eser burasının tarihsel geçmişinin sessiz tanıklarıdır.Taşlardan yarısı kırık olan birisinde, bir tavus kuşu görülmektedir. Bizanssanatında yaygın olarak kullanılan ve sembolik anlatımları olan böylesisahnelerde tavuslar genelde bir vazo ya da bir kaba göre karşılıklı simetrikyerleştirilir. Çoğu kez bu orta motif bir haçtır. Burada ortadaki motif ve diğertavus kuşu mevcut değildir. Ancak izlerden ortada bir vazodan çok, belki Hz..  Isa’yı sembolize eden bir haçın bulunduğu anlaşılmaktadır . Balıkesir’de Kuva-iMilliye Müzesi bahçesindeki benzer sahneli kırık bir levha Savaştepe’deki örneğiakla getirmektedir. Bu levhada da, ortada bulunan monogram (yani kısaltılmış birad) içeren bir madalyona göre simetrik tavus kuşları bulunuyordu (Resim 21).Bugün sağdaki tavus kuşunun ancak yere uzanmış başını görebilmekteyiz 34 Savaştepe Belediye parkındaki diğer levha üzerinde ise, ortadaki düğüm motifiyleikiye bölünmüş düzlemlerde yine Bizans sanatında çok görülen soyut vegeometrik kabartmalar dikkati çeker. Bu taşlar Bizans mimarisinde iki mekanı birbirlerinden ayıran korkuluk levhalarıdır. Diğer yandan Savaştepe’nin Bizanstarihi ile ilgili tartışmaların ve ilçe ile çevresinde yüzey araştırmalarınınsürdürülmesi gerektiğini belirtmek isteriz. Burada bir diğer tartışmaya açmakistediğimiz konu ise, Savaştepe’nin eski adı ve Bizans çağının önemli biryerleşimi olan Kerassai’in Karasi sözcüğüne yakınlığı nedeniyle, bu adın Bizanskaynaklı olabileceğine ilişkin kuşkumuzdur. Doğrusu Karasi veya Kara İsaBey’den geldiği varsayılan Karasi Beyliği ile ilgili yayınlarda da bu adın kökenihakkında aydınlatıcı bilgiye ulaşamadık  38. Bu bağlamda önerimiz, özellikle TürkTarihi araştırmacılarının katılacağı tartışmalar ve ayrıntılı çalışmaların gerektiğinidüşünmekteyiz. 38  Karasi Beyliği hakkında ayrıntılı ve son bir yayında krşl. Z. Günal-Öden, Karasi Beyliği,  Ankara 1999. 61 18-20-2004  BATI ANADOLU BEYLİKLERİ SEMPOZYUMU 

 

MAKALE DİP NOTLARI : Prof.Dr. Zeynep MERCANGÖZ

Batı Anadolu’da Geç Dönem Bizans   Mimarisi: Laskarisler Dönemi Mimarisi, yayınlanmamış doktora tezi, İzmir 1985; Z: Mercangöz,“ Bizans Çağında Balıkesir”, Bitek Kent Balıkesir, 2

 Batı Anadolu’nun Ortaçağ Tarihinde

GEÇ DÖNEM BALIKESİR TARİHİ

 Batı Anadolu’nun Ortaçağ tarihini, uzun bir metin olmakla birlikte dipnotta yer vermeyi uygun bulduk :

325 yılında Nikaia’da (İznik’te) toplanan birinci ökümenik konsil, I. Konstantinos (324-337)zamanında, Roma imparatorluğunun Hristiyanlaştığmm bir kanıtı olması açısından önemlidir. Butarihten I. Iustinianus (527-565) döneminin sonlarına kadar Batı Anadolu bölgesi tümüyle Bizansidaresinde ve barış içindedir. Bu yüzyıllarda Miletus (Palatia/Balat), Ephesus(Altolougo/Ayasuluk/Selçuk), Pergamon (Bergama) gibi yerleşimler önem kazanmıştır. 7. yüzyılın başlarında 602’de başlayan ve 628’de Heraklios’un (610-641) zaferiyle son bulan Sasani saldırıları sonucu Anadolu’da Bizans otoritesinin sarsıldığı görülür. Gerçekte İran’la olan savaşlar Azerbaycan ve Iraktan İstanbul’a kadar tüm Anadolu’nun yanı sıra, Kafkasya'da ve hattaHabeşistan’da da tüm hızıyla sürmüştür.Herakleos Hanedanı (608-711) döneminden başlayarak Araplar, Bizans’ın elinde bulunan Suriye,Filistin ve Mısır’ı ele geçirdikten sonra, Anadolu’da yaklaşık iki yüzyıl boyunca devam edecek birsorun oluşturan saldırılara başlarlar. Arap orduları 674-678 ve 716 da iki kez Konstantinopolis(İstanbul) önlerine gelirler ve şehri kuşatırlar

656 da Halife Osman’ın (644-656) öldürülmesiyle ortaya çıkan Arap iç savaşı sonucu akınlar kısa bir süre kesilir. Bu arada Bizans devleti çok tahrip olan eyaletlerini yeniden kurmak için fırsat‘bulur. İç savaştan sonra kısa sürede kendini toplayanAraplar 672’de hilafet donanmasının bir filosuyla Smyrne’yi (İzmir’i) alarak yeniden atanlara başlarlar.Yaklaşık 8.-9. yüzyıllar boyunca devam eden Arap atanları, Bizans imparatorluğunda topografik,demografik ve ekonomik açıdan birçok değişikliğe neden olmuştur. Nüfus çok iyi tahkim edilmişkentlerde ve kalelerin yakınındaki kırsal kesimde yoğunlaşır. Geç Antik dönemde Konstantinopolis’ten doğuya giden ticaret yolu üzerindeki merkezler askeri yollar üzerine kayar.Bunun yanı sıra Arap işgalleri Anadolu’daki idari bölünme üzerinde de etkisini gösterir. Herakleosdöneminde Anadolu, otoritenin generallerle (strategoslarla) sağlandığı thema  adı verilen askeri eyaletlere bölünmüştü. Bugünkü Balıkesir ili, o günlerde çoğunlukla Opsikion ve kısmen Thrakesion theması içinde yer almaktaydı. Aynı yüzyıllarda, Bizans tarihinde bir bunalım devri olarak nitelendirilen İkonaklasmus (ikona ya da tasvir kırıcılığı) dönemi (717-843) Bizans idaresinde artan kargaşa ile Arap atanlarına adeta yardım etmiştir.Makedonya sülalesi (867-1056) döneminde Arap atanları özellikle 9. yüzyılda kısmen devametmişse de genelde bu dönem büyük kentlerdeki tahriplerin onanldığı, barış ve birliğin sağlandığı bir dönemdir. Tarihçiler Makedonya Hanedanını, Iustinianos zamanından sonra ilk kez, Bizansğdcnnnn dorağa nYaşVgt sem derece paflaYYnî donem odaTaYYaYu) ederler.11. yüzyılın ortalarında Bizans imparatorluğunda yeniden iç çekişmelerin baş gösterdiği günlerdeTürkler de doğuda ciddi bir sorun olmaya başlamışlardır. 1071 yılında Romanos Diogenos’in(1068-1071) Manzikert’teki (Malazgirt’teki) ağır yenilgisinin ardından Anadolu hızlı bir Selçuklu 46 istilasına sahne olur. I. Aleksios Komnenos’un (1081-1118) tahta geçişiyle bir yandan devletinotoritesi yeniden kurulmaya çalışılmış; diğer yandan da Bizans’la Selçuklular arasında biryakınlaşma sağlanmıştır. Ama yine de 1080 yılında, başkent Konstantinopolis’ten pek uzakolmayan Nikaia (İznik) Selçuklular tarafından alınır ve Bizans’ın tüm gayretlerine rağmen BatıAnadolu’da bağımsız Türkmen beylikleri kurulur. Bunların en önemlisi, bir donanma ile kısasürede tüm Ege denizine hakim olan ve İzmir’i başkent yapan, Batıkların korsan olaraknitelendirdikleri Emir Çaka’nın Beyliğidir. Ancak bu beyliğin ömrü pek uzun sürmez; ÇakaBey’in 1092’de, hem de kendi damadı olan, İznik Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan tarafındandramatik bir şekilde Abydos’da öldürülmesi, Bizans devletine rahat nefes aldırmıştır. Bununla birlikte Batı Anadolu’daki Türk gücünün önü 1096’daki I. Haçlı seferiyle kesilmiş; 1. Aleksios’ungenerali Doukas Türklerin elindeki İzmir, Ayasuluk, Şart (Sardes) ve Alaşehir’i (Philadelphia’yı)geri almıştır bile. Ne var ki kısa bir süre önce Latinlerin İznik’i işgal etmeleri ve 1176 yılında I.Manuel Komnenos’un (1143-1180) Myriokephalon’da Türklere yenilmesi, Batı Anadolu’da bağımsız Türkmen Beyliklerinin ikinci kez kurulmalarına ve gelişmelerine neden oldu.1204 yılında, kendini savunamayacak kadar zayıf düşen Bizans imparatorluğunun durumu fırsat bilinerek, IV. Haçlı seferi sırasında Latinler Konstantinopolis’i işgal eder. Bu sırada tahta bulunan111. Aleksios Komnenos (1195-1204) bir grup aristokrat ile Anadolu’ya kaçar. III. Aleksios’unordusunda kumandan iken kızı Arma Angelina ile evlenerek despotes  ünvanım almış olanTheodoros Laskaris (1204-1222) sonraki olayları akıllıca değerlendirerek, Anadolu Bizanstarihinde kendi adıyla anılacak olan ve Büyük Bizans imparatorluğunun ardılı bir devlet kurar.Laskarisler kuruluşlarından itibaren gerek varlıklarını kabul ettirmek gerekse topraklannı genişletmek için sık sık Latinlerle savaşmak zorunda kalmışlardır. İlk büyük çarpışma 15 Ekim121 l’de Marmara bölgesindeki Ryndakos nehri (Orhaneli Çayı) kıyısında olur ve Latin imparatoruFlanderli Heinrich galip gelerek Pergamon ve Nymphaion’a (Kemalpaşa’ya) kadar iner. Savaşıkaybetmelerine rağmen, yaklaşık dokuz ay sonra 13 Haziran 1212’de Nymphaion’da yapılanantlaşmada Laskarislerin kayıplan çok büyük değildir; aksine sınırlarının kesin olarak belirlenmesionların lehine olmuştur. Buna göre Attramytion’a kadar olan Kuzeybatı Anadolu topraklanLatinlere; Batı Anadoluda Milas ve Denizli’nin kuzeyini içine alan topraklar Laskarisler’e bırakılmıştır.Theodoros Laskaris’ten sonra tahta geçen damadı IH. Ioannes Vatatzes ilk zaferini 1225 yılındaPoimanenon’da (Manyas yakını) Latinlere karşı kazanmıştır. Tarihçiler, Vatatzes’in,kayınpederinin 1211 yılındaki yenilgisinin öcünü aldığım belirtirler. Savaştan sonra Latinimparatoru Robert de Courtenay (1221-1228) ile yapılan antlaşmada, bu kez Latinlere yalnızİstanbul’un karşısındaki Anadolu kıyıları ile Nikomedia (İzmit) bırakılmıştır.Selçuklu Sultanı 1. Alaeddin Keykubad’ın 1237 yılında ölmesi ve 1240 yılındaki Baba İshakayaklanması Selçuklulann otoritesini sarsar. Bu durumdan yararlanan Moğollar (İlhanlIlar) 1242yılında Erzurum’u ele geçirip 1243 Kösedağ savaşında Selçukluları yenilgiye uğratıp hızlaAnadolu’yu işgal etmeye başlarlar. Bu olaylar yaşanırken, İznik Bizans Devletinin başındaki III.Vatatzes’in, Moğolların önünden kaçan Kumanlan Trakya, Makedonya ve Büyük Menderes boylanndaki sınırlara yerleştirmesi, onun imparatorluğu sırasında sürdürdüğü akılcı siyasetinin birgöstergesidir. Çünkü böylelikle Bizans sınırlan kendiliğinden güvence altına alınmış olacakü.Bizans tarihinde imparatorluğun gerçek bir mirasçısı gibi düşünülen İznik Bizans Devleti’nin,kendine özgü başka bir siyaseti daha vardı: İlk kez 7. yüzyılda Herakleos döneminde uygulananthema sisteminin 11. yüzyıla kadar yavaş yavaş çözülüp, 12. yüzyıldaki kimi yeni düzenlemelere   rağmen tamamen çöküşünün ardından, Laskarislerin hiçbir zaman themalarla idare sisteminikullanmamaları önemlidir. Onlardan sonra da bu terim imparatorluğun sonuna dek yalnız yönetselhazine birimlerini ifade eden bir sözcük olarak yaşamıştır.
3
 Balıkesir ili, ilk çağda kuzeybatı Anadoluda yer alan Mysia coğrafi bölgesi ile hemen hemen aymtopraklan paylaşmaktaydı. Kapıdağ yarımadası ve önündeki adalarla Propontis’ten (Marmaradenizinden) Kaikos (Bakırcay) vadisinin kuzeyine, batıda Aisepos (Gönen çayı) ve Adremyttenos Kolpos’tan (Edremit körfezinden) Makestos’u (Simav çayını) içine alarak neredeyse Rhyndakos’a (Orhaneli Çayına) kadar uzanan bu topraklar, Bizans tarihsel topografyasında Hellespontos eyaletinin doğusunu oluşturuyordu. Bizans İmparatorluğunun 7. yüzyılda thema denilen askeri eyaletlerin kurulduğu ilk yıllarda, topraklanın çoğu Opsikion themasmda, küçük bir kısmı daThrakesion theması sınırları içinde kaldı. 12. yüzyılda I. Manuel Komnenos’un yenidendüzenlediği ve başkenti Attramyttion olan Neokastron themasma dahil oldu.
4
Anadolu’nun doğrudan Bizans tarihsel coğrafyasını konu alan ilk yayın W. Ramsay’e aittir vearaştırmacının kaynaklar yardımıyla eski kalıntıları çağdaş coğrafyalarına oturtmaya çalışması, bu bağlamdaki ilk hareket gibi görünmektedir. Sikkeler, 530’larda kaleme alınmış Hierokles listelerive kilise meclisi kayıtları ile pek çok eski kaynak ve yayın ünlü arkeologun dayanaklarıdır. Onun1890’da yayınladığı
 Küçük Asyanın Tarihsel Coğrafyası (The Historical Geography of Asia Minor) adlı kitabım, 1891’de Alman meslektaşı W. Tomoschek’in aynı bağlamdaki Küçük  Asya ’nın Ortaçağ Tarihi (Zur Historischen von Kleinasien)  kitabı izler. Aynı yıllarda H. Kiepert, bu kez haritalarda-öncelikle Batı Anadolu için-eski yerleşimlere, kale, manastır v.b. anıtsalkalıntılara işaret ederek bu işi yapar. A. Philippson 1910-13’de Batı Anadolu ile ilgili paftalarıcoğrafya bilgileri açısından zenginleştirip yayınlamıştır. Tüm bu çalışmalarda Balıkesir veçevresine ilişkin tarihsel ve topografik pek çok bilgiye ulaşmaktayız. Ama özellikle F.W.Hasluck’m, 1910’larda yayınlanan Cyzicus adlı kitabı, önceki araştırmalar ışığında ve hatta zamanzaman onları eleştirerek tartışmalı bir şekilde, bugünkü Balıkesir il sınırları içinde kalan pek çokeski yerleşim ve kalıntıyı gün ışığına çıkarmıştır. Yazar eserinde gerçekleştirdiği yüzeyaraştırmalarını yine kaynak verileriyle aktarmaktadır. Burada anılması gereken son bir yayın ise,C. Foss’un Anadolu’nun Türkleşmesinin arifesinde Bizans’ın kurmaya çalıştığı savunma ağınıanlatan makalesidir. İlk bakışta Anadolu ortaçağ tarihine önyargılı yaklaştığı izlenimi uyandıranaraştırmacının bu çalışması, içindeki tarih bilgilerinin yanında kalelerin tasvirleri nedeniyle sanattarihi açısından önemlidir. C. Foss bir tür Komnenos dönemi kalelerinin üslupsaldeğerlendirmesini yaptığı bu makalesinde, Balıkesir ilindeki iki kaleye de ayrıntıyla yer verir.Burada anılan ve ayrıca bölge ile ilgili başlıca birkaç yayın için bkz. F. W. Hasluck,
Cyzicus, Cambridge 1910; L. Robert,Villes d’Asie Mineure, Paris 1962; M. Angold,  A Byzantine
 Government in Exile: Government and Society Under the Lascarids of Niceae (1204-1261),
 Oxford 1975; G, Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, çev. F. Işıltan, Ankara 1981; C, Foss, “TheDefenses of Asia Minor against the Turks”The Greek Orthodox Theological Review 27 (1982),145-205, öz. 161-166; B. Umar,

 Mysia, Istanbul 1984; The Oxford Dictionary of Byzantium, I-IIIvo 1.,Washington 1991; B. Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, Istanbul 1993;24. Kazı SonuçlarıToplantısı, 2 cilt, 27-31 Mayıs 2002 Ankara;5
 Şihab-al Din’in Mesalikü-1 Ebsar’ımn Anadolu Beylikleri ile ilgili “Rum Diyarındaki Türklerin Ellerinde Bulundurdukları Ülkeler” başlığı ile çevirisi için bkz. Y. Yücel,
 XI1I-XV. Yüzyılar  Kuzeybatı Anadolu Tarihi, s. 181-201.6 İbn-i Batuta ile ilgili bir aktarma için bkz. İsmail Hakkı (Uzunçarşılı), Karasi Vilayeti Tarihçesi, İstanbul 1925, s. 87.7 W. M. Ramsay, Anadolu’nunTarihi Coğrafyası, çev. M. Pektaş, İstanbul 1960, s. 168.48Bunlardan birisi de 1659 tarihli Cluvar Philip’in haritasıydı. Olasılıkla poli sözcüğü Yunancaeski demek olan palaeo veya palaioyerine yanlışlıkla yazılmıştı. Yine olasılıkla bu yanlışlık birharitadan diğerine taşındı. Bunun yanında pek çok haritada-1697 tarihli Allard Corel’in, 1698tarihli Giacomo nun haritalarında olduğu gibi-eski kent anlamındaki Palaiapolis görülmektedir. Fish-Castle” için bkz. F. W. Hasluck,a.g.e. s. 90.Bu konudaki bilgileri ve İbn-i Batuta ve Şihab-al Din veya Şehabeddin Umari’ye ulaşmamızdayardımları olan tarihçiAydoğanDemir’e teşekkür ederim.P. Tuğlacı,Osmanlı Şehirleri, İstanbul 1985, s. 43.12
 ’
7
 " W. M. Ramsay,a.g.e.,s. 168.YAeYViTı\W VariYüı Ynzams Y>e\ge\efmde geçen  ProVıncıa Acheraıı ya âa ProVıncıa Acherari isimlerinden de anlaşılacağı üzere, bir ara bulunduğu eyalete adını verecek kadar yıldızı parlamıştır. Bu nedenle olsa gerek, önceleri Kyzikos metropolitliği altında bir piskoposluk iken,12. yüzyıl sonlarında başpiskoposluk olmuştur.1204-1220 yıllarında bir süre Latin egemenliğinde kalmış olan Akhyraous Batılılarca Esseronveya Sykheron olarak adlandırılmıştı ve kıyısında bulunduğu vadiye de BatılılarVali is Ascratana demişlerdi. Akhyraous için pek çok yayının yanı sıra bkz. W. M. Ramsay, Anadolu’nun TarihiCoğrafyası, çev. M. Pektaş, İstanbul 1960, 82, 139, 168-169, 174, 181; S. Vryonis,The Declineof Medieval Hellenism, London 1971, s. 131,217; M. Angold, A Byzantine Government in Exil Government and Society Under the Lascarids of Niceae (1204-1261), Oxford 1975, s. 111- 112; ;C, Foss, “The Defenses of Asia Minor against the Turks”The Greek Orthodox Theological Review 27 (1982), 145-205, öz. 161-166.Katalanlann Batı Anadolu’daki hareketlerine ilişkin son ve ayrıntılı bir makale bu yayında yeralmaktadır. Bkz. Doç. Dr. M. Ersan, “Katalanlann Anadolu’daki Faaliyetleri: 1304”16 F. W. Hasluck,Cyzicus,Cambridge 1910, s. 90; L. Robert,Villes d’Asie Mineure,Paris 1962 s.385; B. Umar,Mysia,İstanbul 1984, s.40. Diğer yandan İslam Ansiklopedisi,
 14. cilt (İstanbul1961), s. 278’da “ Balıkesir civannda ilk defa adı geçen belde Achirous olup, şimdiki şehirden 25km. kadar şarkta bulunan Kepsut’un yerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu mevkii sonradanHadrianutherai (Hadrianus’un müstahkem beldesi) kuruldu ki, Kepsut’un 5 km. şarkındakiBeyköy’ünde bulunan harabelelin buna ait olduğu zannedilmektedir.” şeklindeki.bilgi 1895’deki bir yayma dayanmaktadır ancak bu önerme F. W. Hasluck (a.g.e., s. 91) tarafından 1910’lardaeleştirilmişti.
17
 C. Foss kaynaklara dayanarak Akhyraous kalesinin, bugün Bursa il sınırları içindeki Lopadion(Ulubat) kalesiyle birlikte, II. Ioannes Komnenos (118-1143) zamanında inşa edildiğini belirtir.Araştırmacıya göre kalenin Makestos nehriyle, Propontis’ten Mysia ovasını geçerek Lydia veİoania’ya ulaşan yol güzergahına hakimiyeti, geçmişte onu oldukça önemli stratejik konumayerleştirmişti

18
Kaynaklar Akhyraous ün yakın çevresinde Kiminas adında bir dağdan da söz ederler. Bu dağınüzerinde 9.-10. yüzyıllarda önemli bir manastır yerleşimi bulunmaktadır. F.W. Hasluck’mOlymposla (bugünkü Uludağ) birlikte keşişlerin bannağı olarak zikrettiği bu dağın HocaKalesi’nden görülebilen,Sivri Tepe olabileceğini belirtir. H. Kiepert’in haritalarında daişaretlenmiş olan bu tepede ne kendisinin ne de bir başkasının yüzey araştırması mevcuttur. Diğeryandan ilk kez tarihçi Georgios Akropolites’te geçen ve W. Ramsay’a göre Balıkesir’in yanı başında olarak belirtilen Kiminas dağını, B. Umar’ın naklettiği üzere, Bürchner (RE Kiminasmaddesi), Uzunca Yayla’nm bulunduğu dağa yerleştirir. Bu yayla H. Kiepert’in haritalarında dagörülmektedir.

19- C. Foss, a.g.e., s. 164-165

20
 C. Foss,a.g.e., s. 189-191.
21
 Araştırmacılarca genelde Balıkesir’in bulunduğu yerde konumlandırılmış olan bu kent F.W.Hasluck’a göre. Balıkesir’in tıpkı Bandırma ve Bursa’dan Soma’ya giden yolun ortasında olmasıgibi, Kyzikus ve Miletopolis’ten Pergamon’a giden yolun ortasında idi. Krşl. F.W. Hasluck,a.g.e., s. 90
22
 Burada sayın Neriman Özaydın’a, 2002 yılındaki çalışmalarımız sırasındaki yardımlan veMüzedeki incelemelerimiz için verdikleri izin nedeniyle çok teşekkür ederiz.
23
 M. Angold, a.g.e., s. 111-112
24
 M. Angold, a.g.e., s. 112.Z. Özdemir, Bengi ve Kaplıca Diyarı Pamukçu, Ankara 1997; Z. Özdemir- A. Aru, Bigadiç veÇevresinde Bulunan Tarihi Eserler, Ankara 2000.
26
 ..
Edinilen bilgilere göre sayın Özdemir, söz konusu yolların tescilini önermiş, bu bağlamda kültürel mirasın korunması yolunda da oldukça önemli bir girişimde bulunmuştur. Kendisine buradan teşekkür etmek isteriz.Burada sunum sırasında değinemediğimiz eski yerleşimlerle kimi arkeolojik çalışmalara, bölgeninBizans kültür varlıklarına işaret etmesi açısından yer vermek istedik: Bigadiç’in çevresi de hem ilkçağdan hem de ortaçağdan pek çok eser barındırmaktadır. Araştırmacı Munro’nun Persi yakınındakayaya oyulmuş münzevi keşiş hücreleri gördüğünden bahisle, bir rahibi II. Nikaia (İznik)konsülünde bulunmuş olanton Lakkon isimli bir manastırdan söz eden F.W. Hasluck, PersiAkhyraous ve dolaysıyla Balıkesir yakınlarında bulunuyormuş gibi bu bilgileri nakletmektedir.Oysa Z. Özdemir-A. Aru'nun “Bigadiç ve Çevresinde Bulunan Tarihi Eserler” adlı yayınlarında dagösterildiği üzere, Persi (Değirmenli) Bigadiç’in kuzeyindedir ve onunla birlikte Kadıköy veBeğendikler köylerinde de kayaya oyulmuş mekanlar bulunur. Halk dilinde kesekayası denilen, bazıları kaya mezarları kimisi şapel olarak tanımlanmış olan mekanlar, bu çevrede yaygın kayamanastırlarının izleri gibi görünmektedir. Söz konusu yayında Bigadiç ve çevresinde Prof. Dr.Tomris Bakır’m gerçekleştirdiği yüzey araştırmalarına ilişkin bir rapora dayanılarak, bu kayakuruluşları 11. yüzyıla atfedilmektedir. Tüm bu çevrede ve özellikle bu kaya manastırları içinkapsamlı ortaçağ araştırmalarının da gerektiğini düşünmekteyiz. Diğer yandan Bigadiç’inHisarköy ilçesi de ilk ve ortaçağlar için çok zengin veri sunarlar. 16. yüzyıl Osmanlı kayıtlarında
Yorma olarak adlandırıldığı bildirilen Hisarköy’de, Roma dönemine ait tiyatro, nekropol v.b  kalıntıların yanında özellikle kale kalıntıları ve zengin taş eserler vardır. Bu zengin kültürvarlıkları geçmişte Munro’nun Hadrianotherai ve Akhyraus’u Bigadiç ve çevresinde aramasınıhaklı çıkarır niteliktedir. Burada bir kez daha Hadrianotherai’m bir Geç Roma/Erken Hristiyankenti olarak anıtsal mimari kalıntılara sahip olduğunu düşündüğümüzü hatırlatarak, daha niceayrıntılı bilimsel araştırmaların yapılmasını diliyoruz. Diğer yandan bugün Bigadiç’te yenioluşturulan bir müzede çeşitli küçük eserlerin yanında Bizans döneminden bir haç kolye ucuyla birtütsü kabı da ayin eşyaları olarak dikkatimizi çekti.Bizans çağma ait arkeolojik veriler, kuşkusuz Balıkesir ve çevresinin Ortaçağ tarihine ilişkin bilgilerimizi zenginleştirecektir. Diğer yandan yörede yürütülmekte olan kazı ve araştırmaların,Bizans çağı kültürel mirasının belgelenmesi açısından da önemli olduğunu düşünmekteyiz.Bunlardan Prof. Dr. Tomris Bakır’ın, Daskyleion’da yaklaşık 15 yıl önce başlattığı kazı, çeşitlikültürel bulgularının yanında Bizans çağında önemli bir piskoposluk olan kent için veri olabilecekmalzeme sunmaktadır. Bunlardan özellikle seramikler kentin Bizans tarihi için umut vaatetmektedir. Balıkesir Kuva-yi Milliye Müzesi’nin Dr. Gürcan Polat’ın bilimsel başkanlığında,Edremit Körfezi’nin kuzeyindeki Altınoluk beldesinde bulunan Antandros kentinde başlattığıkazılar ise, ikinci yılında olmasına karşın son derece zengin bir kazı olarak, Geç Roma/ErkenHristiyan çağ buluntularına da adaydır. Diğer yandan Doç. Dr. Engin Beksaç başkanlığındaki ekip2001 sezonunda, Burhaniye ilçesinin Ören mahallesinde bulunan Adramytteion(Atramyttion) antikkentine ait kalıntılarda bir Erken Ortaçağ dini yapısında çalışmışlardır. Prokonnesos (Marmara)adasında, 1970’lerde başlayan nekropol kazısının ardından arkeolog Nuşin Asgari’nin yıllardırsürdürdüğü yüzey araştırmaları, buradaki antik taş ocaklarımn güncel belgeselleri olmuştur, ilkçağda ve Ortaçağın başlarında kullanılmış bu ocaklardan, ünlü Prokonnesos mermerleri işli veyayarı işli olarak antik dünyanın pek çok ünlü merkezine taşınmıştı. Bizans çağında özellikle 5.-6.yüzyıllarda kullanılan kimi ocaklar, muhtemelen 7. yüzyılda terk edildiler. Günümüzde işlevinisürdüren ocaklardaki antik atıkların, sayın N. Asgari’nin çabalan ve köylülerle ocak sahipleriningayretleri sonucunda birer açık hava müzesi görünümünde sergilenmeleri taktire değerdir. Diğeryandan yine Marmara adasında, Çınarlı köyü sahilindeki Çamaltı Burnu I batığında, Doç. Dr. Nergis Günsenin’in gerçekleştirmekte olduğu su altı arkeolojik kazılan önemlidir ki kazılarda 13.yüzyıla ait önemli bulgulara ulaşılmıştır. Bu eski yerleşimlerden Prokonnessos, Hellespontoseyaletinde Kyzikos paşpiskoposluğuna; Antandros ve Attramyttion Asia vilayetindeki Ephesos başpiskoposluğuna bağlı birer piskoposluk merkezleridir. Aynca Antandros ve Daskyleion’unsırtlarındaki Bizans kaleleri, bölgenin yukarıda ayrıntıyla durduğumuz 11.-13. yüzyıl savunmazincirine ilişkin birer halka olarak araştınlmayı beklemektedirler

34
 
“Bizans Kurşun Mühürleri/Byzantine Lead   Seals” adlı kitabında N. Oikonomides, bumühürlerin, 4. yüzyılda aynı anda her iki yüzü darp eden ve
boulloterion denilen-görünürdeçekişle kerpeten kanşımı-bir aletin kullanılmasından sonra, 5.- 6. yüzyıllarda popülerlikkazandığım ve 7. yüzyıldan sonra da tüm Bizans’ta yaygın olarak kullanıldığım belirtir. Bugündünyada pek çok müzede ve özel koleksiyonda, binlerce Bizans kurşun mühür bulunmaktadır. Bukonuda, yukarıda andığımız N. Oikonomides’in kitabıyla birlikte, kimi ciddi yayın ve araştırmalar bu eserlerin belki de küçük bir grubunu belgeler 35 Bu sahne genelde İsa’nın taçlandırdığı imparatorları akla getirir. Ne var ki burada taçlandıranfigürün görünen halesi sade olduğundan onun İsa olması mümkün değildir. Bu nedenle onuMeryem olarak nitelendirdik.
36
 Krşl. P. Grierson, Byzantine Coins, Part 2 Washington 1993, PI. LXIV, 2, 4.
37
 Savaştepe Belediye Parkı duvarlanndaki mermer levhaların bir çizimi için bkz. S. Kılıç, “BaşkaBir Giresun”
 Kıyı Kültürü ve Sanat Dergisi
 154 (Ocak 1999), s. 28-29. Ancak bu yayında Bizanseseri olan söz konusu levhaların Karasi Beyliği Dönemi (?)ne ait olduğunun belirtilmesi büyük birhatadır. Bu yazıda Türk Ansiklopedisi kaynak gösterilerek 1934’de resmi olarak Giresun’unSavaştepe adım aldığı, ancak Nutuk’taki 187 sayılı belge ile 30 Kasım 1919 tarihli telgrafta buadın geçtiği belirtilmiştir. Bu bağlamda yani ilçenin Giresun olan adının Atatürk’ün teklifiyle10.19.1934 tarihinde TBMM tarafından Savaştepe’ye dönüştürülmesi konusunda ayrıca TürkiyeCumhuriyeti’in 75. Yılında Balıkesir, Balıkesir Valilliği 1999, s. 302 de bakılabilinir

35

 Bu sahne genelde İsa’nın taçlandırdığı imparatorları akla getirir. Ne var ki burada taçlandıranfigürün görünen halesi sade olduğundan onun İsa olması mümkün değildir. Bu nedenle onuMeryem olarak nitelendirdik.

36

 Krşl. P. Grierson,Byzantine Coins, Part 2 Washington 1993, PI. LXIV, 2, 4.

37

 Savaştepe Belediye Parkı duvarlanndaki mermer levhaların bir çizimi için bkz. S. Kılıç, “BaşkaBir Giresun”

 Kıyı Kültürü ve Sanat Dergisi

 154 (Ocak 1999), s. 28-29. Ancak bu yayında Bizanseseri olan söz konusu levhaların Karasi Beyliği Dönemi (?)ne ait olduğunun belirtilmesi büyük birhatadır. Bu yazıda Türk Ansiklopedisi kaynak gösterilerek 1934’de resmi olarak Giresun’unSavaştepe adım aldığı, ancak Nutuk’taki 187 sayılı belge ile 30 Kasım 1919 tarihli telgrafta buadın geçtiği belirtilmiştir. Bu bağlamda yani ilçenin Giresun olan adının Atatürk’ün teklifiyle10.19.1934 tarihinde TBMM tarafından Savaştepe’ye dönüştürülmesi konusunda ayrıca TürkiyeCumhuriyeti’in 75. Yılında Balıkesir, Balıkesir Valilliği 1999, s. 302 de bakılabilinir

15-03-2021/ MAKALE : Prof.Dr. Zeynep MERCANGÖZ