Korona insanlığa baş belası kesildikten bu yana üç milyonu aşkın kişiyi aramızdan çekip aldı. Cinsiyet, milliyet, yaş, baş, dil, din, ırk, sınıf, varsıllık, yoksulluk, okumuşluk, cehalet… gibi hiç bir ayrım yapmadan önüne çıkanın ciğerine yapıştı. Yer yüzündeki bütün dillerde dualar ederek, milyarlarca mü’minin yakarışlarına prim vermeden, kara tırpanını savura savura dolaşıp duruyor dünyayı. Öyle görünüyor ki belirsiz bir süre daha da dolaşıp duracak. MESAFE, MASKE, TEMİZLİK kurallarını önemsemeyen pek çok kişiyi daha toplayıp götürecek ötelere.
Dünyanın tüm ülkelerindeki yöneticileri, yurtaşlarını pandemiden korumak için türlü önlemleri gözden geçirip uygulamaya koydularsa da sonunda bilim kurullarının önerdiği savunma yöntemlerini uygulamak zorunda kaldılar. Bunlardan en etkili olanlarından biri, insanları sosyal ilişkilerden uzak tutmak oldu. Ne idi sosyal ilişkiler? Komşuluk, akrabalık, arkadaşlık, toplu ibadet, toplu seyahat, cenaze, düğün, asker uğurlama, alış veriş, eğitim… gibi, kalabalıkların oluşmasına meydan verecek nedenleri yasaklamak.
İnsanlar gördüklerini, işittiklerini, düşündüklerini başkalarına söylemek, yapıp ettiklerini başkalarıyla konuşarak, göstererek anlatmak; başkalarının yapıp ettiklerini, paylaştıkları hakkındaki değerleri eleştirmek gibi zorunlulukları dile getirmek isterler. Bu isteklerini ancak günlük sosyal ilişkilerle, yüz yüze konuşarak gerçekleştirebilirler. Bu yüz yüze konuşmalar, insanların kendilerini anlatmak ve karşılarındakini anlamak gibi psikolojik gereksinmelerini de karşılamak gibi insani gereksinmelerini giderirler. Jimnastik gibi, çeşitli sporlar gibi, yürüyüşler gibi etkinlikler de insanların hem bedensel gereksinmelerini, hem özgüvenlerini geliştirmek gibi psikolojik gereksinmelerini karşılarlar.
Koronavirüs bulaşımından korunma amaçlı kapanmalar kuşku yok yüz yüze iletişimlerin getireceği bulaşıları engeller ki bu tartışmasız bir kazanımdır. ancak bu kazanım ister istemez konuşma yeteneğimizi geriletir. Ben bunu kişisel deneyimlerimden öğrenmiş bulunuyorum. Nasıl mı?
İşte şöyle: Aile bireylerimiz arasındaki konuşmalar ister istemez aile yaşamımızla ilgili ve sınırlıdır. Konular ve cümleler dostlar arasındaki söyleşiler ve tartışmalar gibi genişlemeye elverişli değildir. Bu durum konuşma yeteneğimi düpedüz geriletiyor.
Az görülen arkadaşların adlarını unutmak ayrı bir dert. Arkadaşlarımın adlarını unutmam asla onlara karşı beslediğim sevgi ve saygımın azalmasından değildir. Daha sıkça görüşebilsek belleğim beni bu kadar üzmeyecek sanıyorum. Yaşım gereği günlük yürüyüşlerim hayli zamandır haftada bir saate düştü. Sonuç ne mi? Bu yürüyüş her hafta biraz daha zorlaşıyor. Sevgili eşimin ısrarları olmasa bu haftalık yürüyüş de programdan çekip gidecek. Hele ki bol bol kitap okuma alışkanlığım var
Gözü çıkası pandemi, sen olmasan benim yaşam düzenim böyle mi bozulacaktı? Günlük yürüyüşlerim haftada bir saate mi düşecekti? Dur sen hele, şu ev hapsi cezaları bir bitsin; yürüyüşlerimi haftada birden her gün bir saate çıkarayım, bakalım kim tutar beni… Fırsat buldukça yürüyüşler yapmayı ve çok çok okumayı herkese öneririm.
14-05-2021/REMZİ KISA – GÖNEN KOCAPINAR