POMAK HIYARI

Hüseyin abinin oğlu Nihat gemilerde çalışıyor, ve dönem dönem çıktığı seferlerde iyi para getiriyor, babasına veriyor, kenarda kalanlardan bir iki akşamlık yapıyor ayakbastı rüşvet hakkımızı alıyoruz..

Geçen sefere çıkmadan oturduğumuzda ” Bana mont getir ” dedim, dışardan gelenler iyidir diye.. eski alışkanlık..

Yüzüme aşağılayarak baktı.

  • Pomak hıyarı mı istiyorsun! dedi.
  • Pomak hıyarı ne demek ?

Anlattı.

Pomağın birisi mahallenin manavından salatalık alırmış, yaşlı manav da iyi niyetinden olacak hep küçük tatlı sulu ve diri olanları seçer kıyak yaparmış anlayacağınız.. ama gelgelim bizim pomağın gözü sürekli köşede asılı duran iri tatsız, tuzsuz, içi geçmiş artık tohuma vurmuş sarı hıyarlardaymış, çünkü ona göre en iri olan büyük olan iyisidir.

Takmış kafaya, her gün, her gün ve artık bir gün canına tak etmiş, eliyle iri hıyarları gösterip manava çıkışmış : ” Abe komşu sende yeter artık hep güccüklerini doldurursun, birazda oradakilerden ver be..” ve artık o salatalıkların adı Pomak Hıyarıdır.. Burada en iyisini yaparken ÇİN malı mont sipariş edilir mi ?


Derken Pomakları dinledim biraz. Memleketim coğrafyasında yaşayan onlarca farklı gruptan bir küçük gruptur Pomak’lar.

Yıllar önce balkanların farklı yerlerinden koparak gelmek zorunda kalan muhteşem yurdum insanlarından bir küçük mozaik gruptur Pomak’lar.

O inanılmaz yenilgi eve geri çekiliş sonrası, talihsiz 1878 yani 93 savaşının önüne katıp getirdiği soydaşlarımızdır. Kimileri de kurtuluş savaşından sonra mübadeleyle gelmişler, buradan gönderilenlerin yerlerine yerleştirilmişlerdir… Ama elbette rüşveti vermesini bilenler en iyi yeri kapmış, çoğu kurnaz yerli eşraf tarafından dolandırılmış, mağdur olmuştur bitmez tükenmez acılarla dolu bir geçmiş yüz yılın hesabını şimdi kim soracak ki.

Şimdi örneğin KİZİKOS’un üzerinde konuşlanmış evlerine bir çivi çakamaz, bir kazma bile vuramazlar, istersen çak on yıldan başlayan cezalar varmış, zaten çoğuda mahkemelik öyle gidiyor..

Kapıdağı köylerinde altmışlı yetmişli yıllara kadar pomakça konuşulurmuş, özellikle yeni cumhuriyetimizin nedense kuş uçmaz kervan geçmez doğudağlarına yaptıkları yollar, yatırımları,teşvikleri Kapıdağından esirgemişlerdir onlarda sessiz sedasız kendilerince bir dünya kurmuşlardır.

Bir dönem eski iskeleden kalkan Karşıyaka Tatlısu seferleri yapan balıkçı tekneleriyle geldikleri Bandırma’ya yöresel kıyafetleriyle renk katarlardı ama şimdilerde bu seferlerde kalktığı için göremezsiniz..

Balkanlar feth edilirken gidenlerin vede binyüzlü yıllar civarında kuzeyden göçerek aşağı gelen KIPÇAKlarla PEÇENEKlerin, yerel halka çoğunluk Bulgarlarla kaynaşmasından oluşmuş Trakya menşeli bir grupturlar ve slav etkileşimli bir lisanla konuşurlar, islamiyeti seçmişlerdir. Bir sentez kültürü bu. Dünya senteze gidiyor zaten.

Nihat’ın babası Hüseyin Efendi de, Özal döneminde Bulgar şovenizmi baskısından kaçarak gelmiş. Bu bilgeleri ondan öğrendim, orada Mühendismiş burada bizim apartmanda Kapıcılık yaptı. Yıllarca kimlik alamadı süründü desem yeridir ama gençliğinde aldığı sosyalist çalışma kültürü ve hümanist dünya görüşünden hiç ödün vermeden emekli olmayı başardı.

Kapıcılık gibi burnundan kıl aldırmaz ev sahiplerine ve sonradan görme kültürüyle ters orantılı kaprisli eşlerine yıllarca katlanmaktan hayata da küsmedi ama, emekli olduğu gün işi bıraktı.

Bir POMAK olan Hüseyin Efendiden öğrendiğim kısıtlı bilgiler bunlar. ” Nede olsa ATATÜRK’ÜN hemşerisiyiz ” diye övünür aynı zamanda. AB’ye girsek bizde olacağız belki.

Doğrusunu Ali Hoca daha iyi bilir. Mozaik mozaik diyoruz ya fena mı ve artı gerçekten çok mükemmel bir şans hepimiz için.


İşte şimdi mozaik AB’ye girme sancılarındayız. AB’ye girmenin ne demek olduğunu çok yazdık anlattık mutlak girmeliyiz diye çünkü biz güçlüyüz.. gireriz, girmeyiz, hepsini geçin sadece yönetimlerde şeffaf olmayı öğrenir ve yaşam biçimi yapabilirsek TÜRKİYE COĞRAFYASI ve bu toprakların ev sahibi TÜRK insanı gerçekten çağ atlayacak refah içinde yaşayacaktır gerisini boş verin, ama lütfen oradaki yaşamları kıskanmayın çünkü burada iflah olmaz oligarşi yüzünden insanımızdan gizlenen zenginliğimiz dururken oralardaki yaşamlar olsa olsa ancak POMAK HIYARI muhabbeti our.

Sadece insanımızın önünü kesmesinler. Pek çok örnek ortada bakın Rakı da tekel kalktı çeşit çeşit dünya kalitesinde ürünler raflarda yerini aldı eğer bu kırk yıl önce kaba devletçi ekonomik yapı ortadan kaldırılıp girişimciliğe yol verilseydi sadece bunun gibi basit ürünler dahi bizim üç kuruş döviz için IMF’ye gidip işçilere ödenecek paralar için borç alan değil Japonya ve Kore gibi borç veren ülke olurduk. Yeterki Türk insanının önünü kesmesinler.

Kesmein, kestirmeyin, milleti sömüren asalaklara değil üretenlere yol verin.

Kimse tutamaz bizi.

MEHMET LEVENTOĞLU

( Bu yazı 2005 yılında Bandırma İlkhaber Gazetesinde yayınlanmıştır.)

Mehmet Leventoğlu 01/17/2017 – 13:27

3
A+
A-
REKLAM ALANI