Sormaya korkuyorum. Çünkü; sormak suç mu değil mi onu tam olarak bilmiyorum. Aslında merak ettiğim de yok. Daha doğrusu yoktu. Bir de baktım ki; verilen cevabın içinde gariban bir vatandaş olarak ben de varım. Korkunun ecele faydası yok tabii! Sorsam mı sormasam mı diye kendime sormaya başladım. İç sesime kulak verdim. İç sesim içime kaçmış sanki; dinliyorum , dinliyorum ( TIK!) yok. Hayatımız boyunca ne çok soru geçer aklımızdan. Kimi unutulur, kimi geçiştirilir, kimi aklın bir köşesinde pusuya yatar, kimine kel alaka cevap gelir, tatmin olmayız. Kimi de tam karşılığıdır sorumuzun. ( Hah işte budur! ) der keseriz sesimizi. Günlerdir bir soru dolaşıyor ortalıkta. Biri soruyor, diğeri konuyu başka tarafa çekiyor. Birileri koca koca pankartlara yazıyor soruyu, asıyor duvarlara. Birileri de gelip gece yarısı söküp alıyor pankartları. Haber programlarında cevabı alınamayan aynı soru. Biz de böyle şaşkın şaşkın izliyoruz.( Aman neyse ne, beni ilgilendirmez! ) diyemiyoruz . Daha doğrusu diyenler vardı. Bir de baktık ki bu sorunun cevabı bizim cüzdanlarımızda, yastıklarımızın altındaymış meğer. Kadınların kulaklarında sallanan, kollarında şıngırdayan, gerdanlarını süsleyen koskoca cevabı kimse görmüyormuş. Meblağ ne kadar büyük olursa olsun böyle topluma yayılınca dikkat çekmiyor demek ki! 128 milyon dolar ülke nüfusuna bölünse hepimize ne düşer kabaca hesaplamaya çalıştım. Kişi başına düşen parayı ailedeki birey sayısı ile çarptım. Koluma, boynuma, kulaklarıma baktım. Cas cavlak! Cüzdanıma , yastığımın altına baktım, bomboş! Böyle düşünürken, burnuma kablo yanığı gibi kokular gelmeye başladı. Beynim yanıyor galiba diye, hemen hesabı kapattım.
Yani; şu mübarek günlerde al aptestini , kıl namazını , tut orucunu be kadın, deyip açtım dini bilgiler içeren bir sayfayı; hoca efendi taharetlenirken dikkat edilmesi gereken konuları ince ince anlatıyor. Ne çok bilmediğimiz konu varmış meğer! Barsaklar boşalırken anüs genişliyor. Temizlik amacıyla bir avuç dolusu suyu(Şap!) diye popona çarparsan o su içine kaçıp taa midene ulaşabiliryormuş. Dolayısı ile de oruç bozulurmuş. Vallahi , billahi bunu söyleyen sarıklı , cübbeli bir hoca. İster inan, ister inanma! Taharet musluğundan tazzikle püsküren su, ilgili noktaya bir denk gelirse; mazallah ağzımızdan çıkacak demek ki!
İçime bu konuda da öyle bir korku düştü ki; sormayın.
Ben artık ailemden edindiğim bilgilerle yetinmeye karar verdim. Eskiden ne biliyor, ne yapıyorsam o!( Huzur başını kuma gömmekte var.) demeye dilim varmıyor. Biz deve kuşu değiliz. Beyin çalıştığı sürece; soracak , sorgulayacak. Ne kadar sessiz ve tepkisiz kalmaya çalışırsak çalışalım; birilerinin, kenarından bile geçmediğimiz sorumlulukları bize paylaştırmasını kabul edemeyiz. Fırsatçı yobazların Kutsal Ramazan ayını fırsat bilip bizim inancımızla alay etmesine göz yumamayız. Birlik ve beraberliğin ağdalaştığı şu kutsal dönemde; doğrulardan yana olmak, yapacağımız hayırların doğru adreslere ulaşıp ulaşmadığını takip etmek ibadetimizin bir parçası olmalı. Sağlık kuruluşlarından gelen imdat çağrılarını duyalım, hastalığın yayılmaması için bize düşen görevleri kendimiz ve sevdiklerimiz için yapalım. Kimsenin, suçuna, günahına, vebaline ve sorumluluğuna ortak olmadığımızı söylemekten çekinmeyelim.
ULVİYE KARA AKCOŞ-15-04-2021-BANDIRMA