Teori ,Pratik, Praxis

TEORİ en önemlisi. yani Devrim Programı. Buna dayanan PRATİK başarılı olur. Devrimci Savaşım- sembolik adı ile “Devrimci Anti-Faşist Hükumet” (Öz Yönetimin nasıl olacağı yarın değil HEMEN ŞİMDİ!) ardından devrimci bilinçli eylem-uygulama- olarak PRAXİS. Merkeze bağlı öz-savunma olarak devrimci şiddet. Devrimci Şiddet doğal hukuk uygulaması olarak işçi ve emekçi sınıfların (“halk”) ADALET bekleyişinin somut yaşama geçirilmesidir.

Nasıl?

Yazılmaz sadece demokratik merkeziyetçi devrimci iradenin profesyonel temsilcileri tarafından tartışılır-karar alınır- UYGULANIR………………….. (’78 lerin en büyük hastalığı ne yapıldığı, yapılacağı yazılıp çizilmişti. Uygulayanlar katledildi. Kararı alıp-yaptıranların büyük çoğunluğu ajan-provokatör çıktı. Aynı tuzağa tekrar düşmeyeceğiz…)

Teori, tez-anti-tez tartışmasıdır, pratik ise sentezdir, uygulama olan praxis aşmaktır.

Devrimci olan aşmadır. (İktisadi krizler siyasi aşmayı tarihsel olarak zorunlu kıldığında, burjuva diktatörlüğünü alaşağı edecek güç yoksa, burjuvazi despotizm/faşizm ile pratik-sentezine ulaşır.

Tek alternatif ise emek gücü ve sermaye uzlaşmaz çelişkisinden-antagonizmadan kaynaklanan devrimci iradenin şiddet uygulaması olarak aşmayı uygulayan praxistir…

ek not:

ARKADAŞLARIN DİKKATİNE:

Yurtdışında direniş kendini avutmadır. İlticacı yaşamı pasivizeye açıktır. Kimse kendini aldatmasın. Biz bu yaşamı 1971-74 arası yaşadık. onun için 1980 sonrası tutuklanmayı göze alıp mücadeleye-savaşmaya ülke şartları içinde yürütmeye karar verdik. Yurtdışında mücadele-savaşım nasıl olur bu Marx-Engels-Lenin ve diğer I.Enternasyonal devrimcilerinin yaşam örneklerinde mevcuttur. Çünkü yurtdışında da emperyalist ülke istihbaratının denetimi altındasınızdır. Direne direne erinir, savaşa savaşa kazanılır. Ustaların mücadele biçimini örnek alalım. MİT’in fitin yurtdışında da devrimci örgütleri denetlemesine, pasivize etmesine son verelim. Önce Kimin gerçekten kim olduğunu bilmek lazım, etnik, dinsel, ataerkil kimlikleri aşmak lazım. Zaten azalmış kadroları “açlık grevleri”nde telef etmemek lazım. Bilimsel Komünist proleter devrimci “intihar” etmez, kendini yok etmez ancak düşmanlarını yok eder… “Feda” kafası dinsel-mistizm kafasıdır. Bizim bakış açımız değildir. BİZLER İDEALİST DEĞİL TARİHSEL MATERYALİST BİLİNÇ SAHİBİ İNSANLAR OLMAK ZORUNDAYIZ….

ek not 2-

Onca atıp-tutan örgüt var ama ne biraraya gelebiliyorlar. Ne bir en basit anlamı ile “devrimci anti-faşist hükümet” girişimleri var. Faşistlerle mücadele palavra ile olmaz. Bunların gerçek adımlarla yürüyecek kadroları yok çünkü. Teori olarak 1970’lerde kalmışlar. Neyle nasıl sıcak savaş yapılır bilmiyorlar. Zaten buna niyetleri de yok çünkü komuta kiminlerin elinde belli değil. Fransa’da Almanya’da bir masa koyup emperyalist ülkenin mülteci neması ile çok uzaklardan atıp tutmak çok kolay…. Buna da “direniş” deyip savaşımı negatife indirgemek işçi sınıfı tavrı değildir…. Çünkü faşist rejimin istediği de bu, mümkün olduğu kadar sıcak alternatiflerden kitle belleğini uzaklaştırmak… Sokaklar Türkiye’nin metropol kentlerinde Paris, Berlin falan değil…. Somut adımların, sloganların, eylemlerin yeri burası… Onun için burada örgütlü mücadele verenlere hazır “opon” (anti-gribal) gibi oportünist, revizyonist gibi beylik laf atmalardan uzun yıllardır uzak duruyorum. Ama bu ideolojik mücadeleye kapalıyız demek değildir. Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi tarihteki örneği açık ve seçiktir… Marx-Engels-Lenin vbgb.ler olmak zorunda

(Halid Özkul. 28.12.2019)-Burhaniye

13
A+
A-
REKLAM ALANI