“Kürtçe özel okul” diyenler 68 kuşağının bu mücadelesini biliyor mu?
Türkiye tarihine baktığımızda Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde 19. Yüzyıldan itibaren vakıf, özel kurumlar ve şahsi girişim statüsünde özel okullar (İlkokul, ortaokul, lise) vardı.
Özel okullar hakkında genel içerikte düzenleme, ilk olarak 1869 tarihli “Maarif-i Umumiye Nizamnamesi”, ikincisi: 30 Temmuz 1338 (1920) tarihli “Mekatib-i Hususiye Talimnamesi” ile yapılmıştı.
Dr. Uygur Kocabaşoğlu, “Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika/19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan Misyoner Okulları” adlı kitabında şunları belirtiyor:
“XIX. Yüzyılın sonuna gelindiğinde Osmanlı İmparatorluğu’nda, ilkokuldan yüksekokula oldukça gelişkin bir Amerikan misyoner eğitim sistemi oluşmuştu. 1900 yılında, yalnızca Anadolu’da (İstanbul dahil) 400’ü aşkın okulda, 17.500 dolaylarında öğrencinin eğitim görüyor olması azımsanacak bir olay değildir.”
Dr. Kocabaşoğlu’nun bahsettiği sadece Amerikan misyoner okullarıdır. Buna, İngiliz, İtalyan, Fransız, Alman, Ermeni, Rum vd. okulları dahil değildir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk Amerikan misyoner okulu 1824 yılında Beyrut’ta açıldı. 1831 yılında başta İstanbul, İzmir, Bursa ve Trabzon’da misyoner okulları açıldı. 1860’lı yıllarda Diyarbakır, Mersin, Merzifon, Harput, Antep, Antakya, Bitlis, Sivas, Erzincan, Erzurum, Mardin, Maraş, Van, Urfa, Siverek, Adıyaman ve diğer illerde de okullar açıldı, tüm Anadolu’da yaygınlaştı. 1870 yılında tüm Anadolu’da (İstanbul dahil) 233 okul vardı. Bu okullarda öğrencilerden ücret alınmakta, isteyen yatılı da okumaktaydı.
Misyoner Amerikan yüksek okullar (College) ‘da kurulmuştu. Bunlardan 1863’de ilk kurulan, şimdiki adıyla Boğaziçi Üniversitesi olan Robert College idi. Antep’te 1876’da kurulan Central Turkey College (Merkezi Türkiye Koleji) Anadolu’da kurulan ikinci yüksek okuldu.
Bu okulların büyük çoğunluğu Kurtuluş Savaşı döneminde emperyalist işgalcilerin birer merkezi olmuşlardı. 28 Mart 1921 tarihli “Anadolu’da Yenigün” adlı gazete, bu misyoner özel okullarından, “fesat ocağı” olarak bahsetmektedir.
1922’den 1962’ye kadar geçen 40 yıllık dönemde, özel bir yüksek okul kurulmadı. 1962’de ilk özel yüksek okul kurulmuş, bu özel yüksek okulların sayısı 18 mühendislik ve mimarlık, 13 eczacılık ve diş hekimliği, 11 ticaret ve gazetecilik ve 2’de güzel sanatlar yüksek okulu olmak üzere 1969’da 44’e çıkmıştı. 1970/1971 öğretim döneminde özel yüksek okullarda okuyan öğrenci sayısı 70.000 civarındaydı.
Türkiye’de her kademede ve seviyede 1969-1970 ders yılında 800’den fazla özel okul vardı.
1960’lı yıllarda özel yüksek okullara ilk tepkiler kurulmasından itibaren başladı. Öğrenci örgütleri tarafından ilk ciddi ve kitlesel tepki 1967 yılında oldu.
ÖĞRENCİLER BİR YURDA EL KOYDU!
Yurtlara kabul edilecek öğrencileri, “Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü” tatil aylarında saptayarak, her yurda bir liste ile bildirmekteydi. 1967 yılında da Genel müdürlük, Haziran ayında İTÜ Gümüşsuyu Yurduna böyle bir liste göndermiş, alınacak öğrencilerden 14 tanesinin özel yüksek okul öğrencisi olduğu böylece anlaşılmıştı.
Buna engel olmak için karar alan İstanbul Teknik Üniversitesi Talebe Birliği, bir bildiri yayınladı. Bunu Kredi ve Yurtlar Kurumu Başkanlığına, Cumhurbaşkanına, Başbakana, Milli Eğitim Bakanı’na gönderdi.
Bildiride, yurtlara yalnız Devlet Üniversitelerinde okuyanların alınması, özel okul öğrencilerinin kabul edilmemesi istenmişti. Fakat, Kurumdan gönderilen yanıtta, bunun imkansızlığına işaret edilmiş, yurtlara yüksek tahsil öğrencisi vasfını taşıyan her gencin alınacağı bildirilmişti.
Kurumun kararında ısrarını gören öğrenciler de, sonuçta 3 Kasım 1967 Perşembe akşamı aldıkları yeni bir kararla yurt yönetimine fiilen el koydu.
Yurt Müdür Kamil Temiz, olayı Genel Müdürlüğe bildirdi, yerini öğrencilere terk etti.
Gümüşsuyu Yurdunda kalan İTÜ’lü öğrenciler, bazı özel okul öğrencilerinin yurda kabul edilmelerini önlemek için kayıtları denetim altına almayı kararlaştırmışlardı. Kredi ve Yurtlar Kurumunca yayınlanan 275 kişilik son aday listesinde özel okullarda okuyan 14 öğrencinin de adı bulunmaktaydı. Bunların yurda alınmamasını isteyen İTÜ öğrencileri, “Bu yurt yalnız bizim öğrencilerimize mahsustur. Dışarıdan hele özel okullardan hiç kimse alınamaz. Bunun için kayıtlara el koyduk. Özel okulların kabul edilmeyeceğine dair kesin güvence verilinceye kadar buradan ayrılmayacağız” dedi.
Eylem hakkında İTÜ yurt müdürü Kamil Temiz ise şunları söyledi:
“Son listedekiler şu anda yurda girebilecek durumda değillerdir. Bundan önce 138 kişilik bir liste vardır ki bu listede bulunanların hepsi Teknik Üniversite öğrencileridir. Üniversiteden mezun olanlar kesin olarak anlaşıldıktan sonra bunların yerine ilk listedeki öğrenciler sıra ile alınacaktır.”
Sekizer kişilik ekipler halinde yurdun üç yönetim odasında nöbet tutan gençler, burada yapılan bütün çalışmaları denetledi ve yurda özel yüksek okuldan öğrenci alınmasına izin vermedi. Gençler, özel yüksek okullardan öğrenci alındığı müddetçe yurt taksitlerini de ödemeyeceklerini belirtti.
Yurt yönetime el koyan öğrenciler, bu amaçlarını şöyle açıkladı:
“Biz burada canımızı dişimize takıp okumak, öğrenmek için gayret sarf ediyoruz. Beri yanda özel okula senede 6 bin lira taksit veren zengin çocukları uydurma dilekçelerle yurda başvurup, ayda 40 lira ödeyerek burada kalma hakkını kazanıyor, böylelikle de gerçek ihtiyaç sahibi öğrenci dışarda kalıyor, yatacak yer bulamıyor. Madem bir genç yılda 6 bin lira verip özel okula girebilecek durumdadır, o halde kendi ikamet olanaklarını kendisi temin etmeli, fakir ve olanaksız öğrencilerin haklarına el uzatmamalıdır.”
İTÜTB Başkanı Hasan Yalçın da, şu açıklamayı yaptı:
“Bu, Birliğimizin aldığı bir karar değildir. Bunu doğrudan doğruya yurtta kalan öğrenciler kararlaştırmışlardır. Ben de yurtta kaldığım için onların fikirlerine iştirak ediyor ve bu boykotu destekliyorum. Biz, Birlik olarak, arkadaşlarımızın arzusunu ilgililere yansıtmakla mükellefiz, bunu yapmaktayız. Bu boykot daha genişleyecektir. Önümüzdeki hafta bizimle beraber Teknik Okul Talebe Birliği, İstanbul Yüksek Teknik Okul Talebe Birliği de özel okul öğrencilerinin yurtlara alınmamaları için dersleri boykot edeceklerdir. Bu boykotu gruplar halinde Anadolu’nun bütün illerine de aksettireceğiz.”
Gümüşsuyu yurdunun girişi ve koridorları, boykotu belirten dövizle doldurulmuştu. Bunlardan ikisinde şunlar yazılıydı:
“Bu yıl ilk hedefimiz, Bozuk düzenin en fazla sarkan yanı özel okullar olacaktır”, “Özel okullar bir gün devletleştirilecektir.”
Ayrıca, yurdun dışarıdaki duvarına da kireçle, “Yurtlar devletleştirilmelidir” yazısı yazılmıştı.
Özel okullar sorunuyla ilgili 4 Kasım 1967 Cumartesi günü, bir basın toplantısı yapan İTÜTB Başkanı Hasan Yalçın, İYTOTB Başkanı Sait Bülbül ve İTÜTOTB Başkanı Taner Çakıroğlu ile ODTÜ Öğrenci Birliği Başkanı Cengiz Haksever: “Anayasaya aykırı kanunlarla kurulan özel yüksek okulların Türkiye’nin bilimsel geleceği için ciddi bir tehlike olduğunu” söyledi.
İTÜTB Başkanı Hasan Yalçın: “Özel okullarla ilgili kanun tasarısının komisyondaki çalışmaları sırasında CHP’den başka hiç bir partinin olumlu çaba göstermediğini” belirtti ve “Anayasanın 12. 21. 50 ve 120. maddelerine aykırı olan bu kanunla Türk halk eğitimine darbe indirildiğini” açıkladı.
“Apartman katlarında eğitim ticareti yapan özel yüksek okulların kapatılarak öğrencilerinin imtihanla resmi okullara alınmasını ve bu tehlikeli gidişin durdurulmasını isteyen” gençler, resmi okulda bir öğrencinin yatırım masrafı hariç yılda 12 bin 436 liraya mal olmasına karşılık özel okulda bu masrafın 2-3 bin liraya düştüğünü örnekleriyle anlattı.
Özel okullara giderek bilimsel çalışma olanağını kaybeden resmi görevli öğretim üyelerinin yeteri kadar kazanca sahip olmadıkları için bu yolu seçtiklerine değinen birlik başkanları, “Teknik ilerlemenin mümkün olabilmesi için özel okul sorununun kesinlikle çözümlenmesi gerekir” dedi.
Yüksek öğrenim gençliğinin içinde bulunduğu huzursuzluk had safhayı bulmuş, boykot ve yürüyüş hareketleri birbirini takip etmeye başlamıştı.
YILDIZ TEKNİK OKULU AKŞAM KISMINDA YÜZ ÖĞRENCİNİN EYLEMİ
Yıldız Teknik Okulu Akşam kısmına devam eden 100 öğrenci, 6 Kasım 1967 Pazartesi gecesi derslere girmedi. Öğrenciler okula geldikten sonra, konferans salonunda toplandı, burada boykot kararı aldıktan sonra, bahçeye geçti çadır kurup meşaleler yakarak sabahladı. Öğrenciler, üzerlerine, “Özel okullar devletleştirilmelidir” yazılı gömlekler giymişlerdi.
ÖZEL YÜKSEK OKUL ÖĞRENCİLERİ TARTIŞMA İSTİYOR!
Özel okulların devletleştirilmesini isteyen gençlerin karşısında özel yüksek okulda okuyan bazı öğrenciler ve özel okul sahipleri ile yöneticileri de tepkilerini dile getirmeye başladılar doğal olarak.
Şişli Özel İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulu, 6 Kasım 1967 Pazartesi günü, törenle 6. öğretim yılına başladı. Okul Müdürü Prof. Gıyasettin Akdeniz’in açış konuşmasından sonra söz alan Talebe Cemiyeti Başkanı Gürkan Gündeşoğlu, “Ne büyük bir tesadüftür ki, özel yüksek okullara karşı başlatılan şiddet politikası ile bugün 5. kuruluş yılımızı idrak ediyoruz. Bizlerce malum bazı kişilerin yürüttükleri bu kampanya ve gösteriler, Türk eğitim problemine ne getirecektir? Bu kadar lise mezununu devlet üniversiteleri okutabilecek midir? Bu yetersizlikler karşısında cevap elbette hayır olacaktır.. Türk eğitimini bazı tertipçilerin süfli gösterilerinin kurtaramayacağını” söyledi. Başkan Gündeşoğlu, protestoya giden öğrencilerle her türlü tartışmaya girmeye hazır olduklarını da açıkladı.
ÖZEL OKUL TEMSİLCİLERİ, ÖZEL OKULLARIN DEVLETLEŞTİRLEMEYECEĞİNİ SÖYLEDİ
İzmir’deki özel okullar temsilcileri de, 6 Kasım 1967 Pazartesi günü, bir basın toplantısı düzenleyerek, özel okulların devletleştirilemeyeceğini öne sürdü ve Türk Milli Eğitim politikasını, suçladı. Özel okul temsilcileri, devletleştirme konusunu ortaya atanların samimiyetsiz olduklarını iddia etti.
ÖZEL YÜKSEK OKULLARIN DEVLETLEŞTİRİLMESİNİ İSTEYEN ÜNİVERSİTELİLER DERSLERİ BOYKOT EDİP ANKARA’YA KADAR YÜRÜMEK İÇİN YOLA ÇIKTILAR!
Özel yüksek okulların devletleştirilmesini isteyen öğrenciler, derslere girmedi, 7 Kasım 1967 Salı sabahı saat 09.00’da İTÜ’de buluştu ve toplu halde Taksim’e çıkarak Atatürk anıtına çelenk koydu.
Taksim’de, “Özel okullar devletleştirilmedikçe derslere girmeyeceklerini” söyledikten sonra, öğrenciler topluca ve ellerindeki pankartlarla yürüyüşe geçerek Dolmabahçe’ye, oradan Kabataş’a gitti. Kızlı- erkekli öğrenciler, iki araba vapuru ile Üsküdar’a geçti. Üzerlerinde “Özel Okullar Devletleştirilmelidir” cümlesi bulunan beyaz gömlekler giyinmiş olan 150 öğrenci, kendilerini uğurlamaya gelen on bine yakın öğrenci arkadaşlarıyla birlikte İstiklal Marşını söyledikten sonra ellerine Türk bayrağı ile Ankara asfaltında yürüyüşe başladı. Üniversiteliler, Ankara’ya yürüyerek gidecek arkadaşlarını, yolun ikinci kilometresi sonundaki köprüye kadar eşlik etti.
Öğrencilere hitaben, İTÜ, Yıldız Yüksek Teknik Okulu, Yıldız Yüksek Teknik Gece Okulu, Maçka Yüksek Teknik Okulu, Eczacılık Fakültesi ve İktisat Fakültesi Talebe Cemiyetlerinin başkanları, birer konuşma yaptı. Eczacılık ve İktisat Fakültesi Talebe Cemiyeti başkanları, davalarının aynı olduğunu, sonuna kadar bu direnişi maddi ve manevi yönden destekleyeceklerini söyledi, Ankara’ya gideceklere başarılar diledi.
Bu arada, bir kamyondaki lastik ayakkabılar Ankara’ya gideceklere dağıtıldı, sonra kafile, ikişer-üçer saflar halinde hareket etti.
Cemiyet başkanları, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’nin en büyük öğrenci direnişi dedikleri bu yürüyüşün Ankara’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile Eczacılık ve Dişçilik Fakültelerinin, İzmir’de de Yüksek Mühendis ve Mimarlık Okulunun desteklediklerini, İzmir’lilerin yürüyüşe katılacaklarını, Ankara’lıların da kendilerini Kızılcahamam’da karşılayacaklarını ve istedikleri kabul edilinceye kadar derslere girmeyeceklerini söyledi.
Ankara’ya yürüyüşe geçen 150 kişilik kafileyi, ikmal grupları takip etmekteydi. Öğrenciler otellerde yatmamaya ve kimseden yiyecek bir şey kabul etmemeye, hastalanırlarsa hastahaneye yatmamaya karar almışlardı. Eczacılık Fakültesi, yola çıkanlara bol miktarda ilaç ve vitamin hapları vermişti. Öğrenci Cemiyetleri Başkanları da yürüyüş boyunca gerekli her şeyin hazır olduğunu, hiç bir şeyin sıkıntısı çekilmeyeceğini söylemişlerdi.
DEVLETLEŞTİRİLMESİ İSTENEN ÖZEL YÜKSEK OKULLARIN ÖĞRENCİLERİ KENDİLERİNİ SAVUNUYOR!
Türkiye Özel Yüksek Okullar Talebe Federasyonu Genel Başkanı Fevzi Giritçi imzası ile 7 Kasım 1967 Salı günü yayınlanan bildiride, sabah Ankara’ya yaya yürüyüşe başlayan ve Özel Yüksek Okulların devletleştirilmesini isteyen Üniversite öğrencilerinin hareketinin maksatlı olduğunu belirtti, cehaletle nitelendirdi. Bildiride özetle şunlar açıklanmaktaydı, “Yüksek öğrenimi bir rejim meselesi haline getirmeye çalışan kendi görüş ve düşüncelerine aykırı olan bazı öğrenci kuruluşları özel yüksek okulları kapatmak veya devletleştirme teşebbüsüne itmek cehaletini gösterdiklerini hayret ve üzüntü ile görmekteyiz.. Oysa her geçen gün daha büyük kalkınma içinde memleketimizin bütçesinde yüksek öğrenim masrafları her yıl mühim bir yekün tutmakta, buna mukabil yüksek öğrenim yapmak isteyen binlerce hatta onbinlerce lise mezunu arkadaşımız üniversite kapılarından içeri girememektedir.. Beşinci öğretim yılını muvaffakiyetle tamamlayan Altıncı öğretim yılına giren özel yüksek okullarda bugüne kadar ne gibi bir yolsuzluk olmuştur?…Artık bu memlekette yalan ve iftiraya son verilmelidir. Bu teşekküllerin sayın Başkanlarını fikir mücadelesine davet ediyoruz.”
Şişli’deki Özel İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulu’nun Talebe cemiyeti başkanı, yaptığı konuşmada ise şunları söyledi:
“Özel okulların diploma ticareti yapan müesseseler olduğunu ve buradan mezun olanların kifayetsiz bulunduğunu ileri sürenler acz içindedirler. Bugünden itibaren başlatılan (Özel okulların devletleştirilmesi) kampanyası ile protesto gösterileri Türk eğitim problemine ne getirecek, ne sağlayacaktır?. Bu kadar lise mezununu devlet üniversiteleri okutabilecek mi? bu yetersizlik karşısında, cevap elbet de (Hayır) olacaktır.”
KINAMA YÜRÜYÜŞÜ YAPAN GENÇLER, GÖSTERİ DE YAPTILAR
Özel Yüksek Okulların devletleştirilmesini sağlamak amacıyla İstanbul’dan Ankara’ya kadar yürüyecek olan üniversite öğrencileri, 9 Kasım 1967 Perşembe günü öğleden sonra İzmit’e vardı ve lise alanında bir açık hava gösterisi düzenledi. İstanbul ve İzmit arasındaki 95 kilometrelik mesafeyi 26 saatte kateden öğrencilerin ayakları su toplamış ve tabanları şişmişti. Ayakları şişen bazı öğrenciler, yalınayak yürümeyi tercih etmişti.
Gösteride öğrenci temsilcileri birer konuşma yaptı ve özel okulların tutumunu İzmit’lilere anlattı. Gösteri, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi doçentlerinden İdris Küçükömer konuşmaya başlayıncaya kadar olaysız geçti. Doçent Küçükömer’in konuşmasına hükümet komiseri sık sık müdahale etmiş ve bazı sözlerini kesmek istemişti. Komiserin müdahalesine sinirlenen dinleyiciler, “Konuş hocam sen onlara aldırma” diyerek tezahüratta bulunmuş ve hükümet komiserinin sık sık müdahale etmekten vazgeçmesini, ortada bir suç varsa zabıt tutmasını kendisinden istemişlerdi.
Küçükömer konuşmasına: “Montaj sanayiinin olduğu memlekette böyle montaj eğitim olur” diyerek başladı ve “Gerçek halk iktidarı memlekette kurulduğu zaman eğitim sorunu çözülmüş olacaktır” dedi.
İzmit’te düzenlenen gösteride konuşan İTÜ öğrencisi Harun Karadeniz ise özetle şu konuşmayı yaptı:
“On bin Üniversiteli derslere girmiyor, Neden? Yüz ellisi yollara düşmüş, neden? Köylü çocuğunun okuduğu Köy Enstitülerini kapadılar, neden? Dar gelirlilerin okuduğu askeri ortaokul, liseleri kapatıyorlar, neden? Tekniker okullarını kapadılar, neden? Parasız yatılı öğrenci sayısını azalttılar, neden? Şimdi de parası olanlar için özel okullar açıyorlar, neden? Oysa her şeyi yaratan, buğdayı biçen, fabrikayı, binayı, köprüyü yapan sen. Okuyamayan yine sen!. Sen niye okuyamadın düşün. Senin çocuğun da bu gidişle okuyamayacak. Bu işi düzeltebilecek bir tek kuvvet vardır, o da sizlersiniz. Yani halktır. Anayasa Md. 12: Herkes dil, ırk, düşünce, felsefi inan, din ve mezhep ayrılığı gözetilmeksizin kanunlar önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz der. Şimdi AP, açık anlam karşısında 1965 Haziranında kanunlaşan özel okullar kanun tasarısını liseyi bitiren öğrenciler arasında imtiyazlı bir zümre yaratmak durumundadır. Şöyle ki: Ortalama ulusal gelirin kişi başına 2.200 TL.sı olduğu ülkemizde bir yıllık öğretim için 2.500 – 6.000 TL. ayırabilen kişiler ancak varlıklı bir zümreden gelebilirler. Örneğin bu yıl 50 bine yaklaşan lise öğrenimini tamamlayan öğrenciden ancak 15 binini devlet üniversite ve yüksek okulları alabildi. Geri kalan üçte iki oranındaki öğrenciye devlet paran varsa git oku, yoksa köyüne, kentine dön demektir. İşte bu düzen, değişmesi gerekli düzendir. Milli Eğitim Bakanı böyle yürüyüşlerle hiçbir şey değişmez, demiş. Değişir. Sizler isterseniz yani halk isterse, doğruları öğrenirse, yani anayasa raftan köye inerse, biz köyde kentte bu işi anlatırsak yalnız bakan değil iktidar bile değişir.”
Taner Çakıroğlu, yaptığı konuşmada, “Bir patron 2 milyonluk teminat mektubunu Bakanlığa verdiğinde özel yüksek okul açma hakkına sahip olmaktadır ve isterse bin öğrenci kaydedip 5 bin liradan daha ilk yıl 5 milyon lira sağlar” dedikten sonra, her geçen yıl karın arttığına dair şu örnekleri verdi:
“Teknik Üniversitede okuyan öğrencinin yılda devlete 13 bin liraya mal olduğunu, oysa patronlar, öğrenciden 6 bin lira almaktadır. İşte bu düzen parayla diploma verilen soygun düzenidir. Halka karşı olan, onu okutmayan varlıklıların aldatmacasının eğitimdeki görüntüsüdür.”
Gösteride konuşma yapan diğer kişiler şunlardı: Türk Mimarlar Odaları Genel Sekreteri Demirtaş Ceyhun, TMTF İkinci Başkanı Faruk Yalnız, İTÜ Talebe Birliği Başkanı Hasan Yalçın.
“BU DÜZEN DEĞİŞENE DEK ÖĞRENCİLER YÜRÜYECEK”
Özel Okulların devletleştirilmesi amacı ile İstanbul’dan Ankara’ya kadar yürüyüş düzenleyen öğrenciler, 11 Kasım 1967 Cumartesi günü, Adapazarı’nda bir gösteri düzenledi. Gösteride, Adapazarı’ndaki çeşitli kuruluşlar ve dernekler de katılmışlardı. Öğrenciler, Adapazarı’na 9 kilometre kala, göz yaşları arasında karşılanmışlardı. CHP Adapazarı Kadınlar Kolu, öğrencilere kumanya vermişti. Yürüyüş boyunca gençler, Aşık İhsani’nin bir şiirini değiştirerek söylemişlerdi. Şiirin bir bölümü şöyleydi:
“Sorumluyum ben çağımdan, düz ovamdan, dik dik doğrudan..
Bu düzen değişene dek, yürüyeceğiz hey…
Bu can tende durana dek yürüyeceğiz hey…”
DİŞ HEKİMLİĞİ ÖĞRENCİLERİNİN YAYINLADIĞI BİLDİRİ.
İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanı Ömer Koçak, 12 Kasım 1967 Pazar günü, bir basın toplantısı yaptı, “Diş Hekimliğini tekrar kerpetenli ellere bırakmak istemiyoruz” dedi. Özel yüksek okulları şiddetle suçlayan Başkan, bunların derhal devletleştirilmesi gerektiğini ileri sürerek özetle şunları söyledi:
“Çağdaş bilim ve eğitim esaslarına aykırı eğitim ve öğretim yapılamaz. İstanbul Üniversitesine bağlı Diş Hekimliği Fakültemiz 1966 yılında beş yıla çıkarılmıştır. İki yıldır Fakültemize giren öğrenciler en iyi şartlarla beş yıl sonra Fakültemizi bitirebileceklerdir. Halbuki, daha önceki yıllarda ve 1967-1968 ders döneminde Özel Diş Hekimliği Yüksek Okuluna giren öğrenciler dört yılda mezun olma hakkına sahiptirler. Bu bir yıllık fark döneminde de dört yıl ödedikleri 20 bin lirayı kazanıverirler. Bu da yukarda yer alan Anayasa maddesine karşı diş hekimliği diplomasının satın alınmasıdır. Bunun yanı sıra, yeni yönetmelik gereği Fakültemizde okutulan derslerden 13 tanesi özel diş hekimliği fakültesinde okutulmamaktadır. Bu da yine aynı maddenin “Özel okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okullarıyla erişilmek istenilen seviyeye uygundur” bölümüne aykırı düşer. 30 yıla yakın bir süredir öğrenimde bulunan fakültelerimiz yılda ancak 66 öğrenci alırken iki yıl önce kurulan özel okula geçen yıl 490 öğrenci alınmıştır. Bu, ticaretin dışında hiçbir düşünceyle bağdaştırılamaz. Buradaki ticari zihniyetse Anayasamızın 12. maddesindeki eşitlik prensibine aykırıdır. Bu gerçekleri kamuoyuna daha iyi aktarabilmek için fakültemiz öğrencileri 13 Kasım 1967 gününden başlayan bir haftalık bir boykota gireceklerdir. Boykot sırasında özel okulların devletleştirilmesi için Ankara’ya yürüyen öğrencilerle birlikte yürünecektir.”
(1964 yılında yayınlanan bir özel yüksek okul ilanı)
ÖĞRENCİLER, SİS ve YAĞMUR ALTINDA YÜRÜDÜ!
En önde yürüyen gencin elinde Türk bayrağı, ve söyledikleri:
“Ankara’nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Uyan, uyan Gazi Kemal
Patronların işine bak”, marşıyla Bolu’ya giren öğrenciler, 14 Kasım 1967 Salı günü, saat 12.30’da Bolu Belediye Alanında, “Eğitimde Eşitlik mitingi” yaptı. Konuşmacılar, özel okullarda fakir halk çocuklarının okumasının imkansızlığını Bolululara anlattı ve halkın kendilerine katılmalarını istedi.
Ancak bu yolla bir çözüm yolu bulunabileceğini belirten Yıldız Teknik Okulu Talebe Cemiyeti Başkanı Sait Bülbül, şunları söyledi:
“Profesörlerimiz devlete ortalama 1 milyon liraya mal oluyor. Yani vatandaşlar, sizin sigaradan, gazdan, şekerden, yani kısacası devlete ödediğiniz vergi ile devlet okullarında yetişen profesörlerimize, doçentlerimize özel okul patronları bir kaç bin lira ile ortak oluyorlar. İşte bu, en azından sizin devlete ödediğiniz vergilerin ve eğitimdeki haklarınızın sömürülmesidir. Çünkü, öğretim üyelerinin görevi, halkın çocuklarını karşılıksız devlet okullarında okutmaktır. Şimdi size İstanbul’da bir okul adresi vereceğim. Bu okul, Beyoğlu İstiklal Caddesinde 311 Numaralı Mısır Handadır. Bu binanın zemin katında bir diskotek, yanında da yeni açılmış bir gece kulübü vardır. Bu binanın ikinci katında AP Beyoğlu Teşkilatı, bir katında banka, bir kısım dairelerinde meşhur terziler vardır. Bunlardan birisi bir butiktir. Ayrıca, bu binada 40’a yakın aile oturur. Binanın bir tek asansörü vardır ve 8 ve 9. katlarında bir özel okul, öğrencilerine öğretim yaptırır. Ve bu binanın sahibi Yassıada’da mahkum olmuş olan Ali İpar’dır. Bu özel okulun ortaklarından birisi ve aynı zamanda öğretim üyesi Soyadı Feyzioğlu olan bir profesördür.”
ÖZEL OKULLARIN DEVLETLEŞTİRİLMESİ İÇİN YAPILAN BOYKOT GENİŞLİYOR!
Özel Yüksek Okulların devletleştirilmesi için İTÜ ve Teknik Okullarda başlayan boykota, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi ve Gazetecilik Enstitüsü, Eczacılık Fakültesi, Güzel Sanatlar Akademisi, İktisadi Ticari İlimler Akademisi de katılmıştı.
İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanı Azmi Kerman, 15 Kasım 1967 Çarşamba günü, yayınladığı bildiride, “Özel okullardaki tüccar zihniyet öğrenciye girişte diploma ve askerlik tecili bile sormamaktadır” dedi.
Türkiye Özel Yüksek Okullar Talebe Federasyonu yöneticileri de, 15 Kasım 1967 Çarşamba günü, yaptıkları basın toplantısında suçlamalara yanıt verdi ve “Başarı oranının yüzde 90 gösterilmesi gerçeğe aykırıdır. Bu oran yüzde 30’dur. Ortalama sınıf geçme oranı da yüzde 27’dir” dedi. Yöneticiler, “Kendilerinin de okullarında kuvvetli bir devlet denetimine taraftar olduklarını” ileri sürdü.
ÖZEL OKULLARIN NEDEN DEVLETLEŞTİRİLMESİ GEREKTİĞİ İŞÇİYE, KÖYLÜYE ANLATILIYOR!
Ankara’ya yürüyen öğrenciler, 14 Kasım 1967 Salı gecesini saat 23.00’de Ankara’ya 160 kilometre uzaklıktaki Köroğlu adıyla anılan Karayolları şantiyesi yanında geçirdi. Gece konak yerine gelen işçi ve teknisyenlerle, eğitimde eşitlik açık oturumu yaptılar ve özel okulların devletleştirilmesi tezini açıkladılar.
15 Kasım 1967 Çarşamba sabahı, saat 08.00’de sisle başlayan yürüyüş, düzen içinde devam etti. Saat 11.00’de Yeniçağ bucağına varıldı. Burada bir kahvehanede halka eğitim konusunda yapılan yolsuzlukları ve bu düzen böyle devam ettiği sürece, dar gelirli ailelerin ve fakir çocuklarının okumasının gitgide imkansız olacağını ve özel yüksek okulların soygununu açıkladılar. Halkın kendilerini desteklemesini istedi. Etrafta toplanan yüzlerce köylü buna söz verdi. Saat 14.30’da Gerede’ye varan öğrenciler, “Eğitimde eşitlik” mitingi yaptı. Burada konuşan İTÜ Talebe Birliği Başkanı Hasan Yalçın, akşam radyoda Devlet Bakanı Seyfi Öztürk’ün yaptığı konuşmayı eleştirdi ve bu konuşmaya yanıt vererek, “Anayasayı, özellikle 21. maddeyi Anayasanın başlangıcı ile birlikte okuması” dileğinde bulundu ve “Eğer Bakan Anayasa bilgisine ve savunduğu özel yüksek okul konusuna güveniyorsa, Anayasa Mahkemesi yolunun açık olduğunu, bu konuda geçmişteki deneyimlerden yararlanabileceklerini” belirtti. Hasan Yalçın, gösteriden sonra Devlet Bakanına, Gerede Postahanesi’nden bir Anayasa kitabı gönderdi.
(1962’de yayımlanan ilandan bazı özel okullar listesi)
DESTEK YÜRÜYÜŞÜNE İZİN VERİLMİYOR!
İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi öğrencileri, Özel Yüksek Okulların devletleştirilmesi için, 16 Kasım 1967 Perşembe günü, yürüyüş yapmak istedi.
Sultanahmet’teki okulun önünden, Ayasofya’ya kadar ellerinde pankartlarla yürüyen gençler, Valilik’ten gelen bir emirle durduruldu, Sultanahmet’e çok sayıda polis gönderildi. Gençler, Taksim’e yapılacak yürüyüşü, olaylar durulana kadar erteleyeceklerini bildirdi.
İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Öğrenci Derneği Başkanı Yusuf Şişman, boykot ve yürüyüş ile ilgili olarak şöyle konuştu:
“Biz, özel yüksek okulların kapatılmasını değil, devletleştirilmesini istiyoruz. Bilgileri eksik olan öğrencilere diploma verilmesi ilmin satılması oluyor. Bu, ülkemiz için büyük bir kayıptır.”
Kimya Yüksek Okulu Talebe Birliği de, aynı konu ile ilgili olarak okulda boykota başladı. Cemiyet başkanı Yaşar İnan, şöyle dedi: “Öğrenciler boykotu tam bir anlayış içinde devam ettirmektedirler.”
Özel Yüksek Okulları kınamak amacı ile İstanbul’dan Ankara’ya yürüyen gençlerin başkente yaklaşması üzerine, Ankara’daki bazı üniversite ve fakülte öğrencileri de, yürüyüş yapanlara sempatilerini belirtmek ve davalarını desteklemek amacı ile 17 Kasım 1967 Cuma günü derslere girmeme kararı aldı.
SBFBYYO ve ODTÜ öğrencileri, Pazartesi de dahil derslere girmemeyi kararlaştırdı.
ODTÜ Öğrenci Birliği ve Birliğe bağlı 8 dernek, boykotun üniversite Rektörlüğüne karşı olmadığını, özel okulları protesto etmek gayesini güttüğünü belirtti, ve boykotun Cumartesi sabahından Pazartesi akşamına kadar süreceğini, bu süre içinde hiç bir öğrencinin derslere ve sınavlara girmeyeceğini ifade etti.
İTÜ ÖĞRENCİ BİRLİĞİ BAŞKANI CEZALANDIRILIYOR!
Yürüyüşü düzenleyenlerden İTÜ Öğrenci Birliği Başkanı Hasan Yalçın, İTÜ Rektörlüğü tarafından: Üniversitenin çalışmalarına ara verdirmek, öğrencileri boykota teşvik için sözle ve yazı ile çaba harcamak ve Öğrenci Birliğini politikaya alet etmek suçlamaları ile Ceza Kuruluna çağrıldı. Hasan Yalçın’a Disiplin Kurulu tarafından verilebilecek cezalar şunlardı: “Tenbih, bir hafta okuldan uzaklaştırma, bir ya da iki sömestr uzaklaştırma ve kaydını silme”.
YÜRÜYÜŞE BİR DE SİVİL POLİS KATILMIŞTI.
19 Kasım 1967 Pazar gecesini Kızılcahamam’daki otellerde geçiren öğrenciler, polislerin otel otel dolaşıp öğrencilerin adlarını öğrenmeğe çalışmalarına tanık olmuşlardı. Bu olayı kendilerine eğlence konusu yapan gençler, polislerin çabalarının Ankara’da oynanması muhtemel Türk Gençliği – Ankara Emniyet maçının takım kadrolarını tesbit amacını güttüğünü söylemişlerdi.
Yürüyüşü başından beri filme alan Sine-İş Sendikası, Düzce’de 34 HU 235 plakalı minibüsün şoförü Musa Boş ile anlaşmış ve oradan beri yürüyüşü bu araçla izlemişti. Kızılcahamam’da şoför Musa, gençlerle birlikte karakola girdiğinde, oradaki görevliler tarafından sıcak bir ilgi karşılanmış ve Musa’yı tanıyan Emniyet görevlileri, “Vay kardeşim, nasılsın, sen falanca yerde filan komiserin emrinde değil miydin?” diye boynuna sarılmışlardı. Asıl kimliği ortaya çıkan “zehir hafiye” olaydan sonra ortadan kaybolmuştu.
ÖZEL YÜKSEK OKULLAR İÇİN YÜRÜYENLER ANKARA’DA
Özel okullara karşı olan ve devletleştirilmesini isteyen öğrenciler, 20 Kasım 1967 Pazartesi günü, Ankara’ya vardı, Bahçelievler kavşağında Ankaralı Yüksek Öğrenci Birlikleri tarafından davul zurna ile karşılandı. Karşılama töreninde milli oyunlar oynandı. 150 öğrenciyi Ankaralı öğrenciler ve halk büyük bir kalabalıkla karşıladı. Grevci öğrencileri Ankara’da DİSK yöneticileri, Fen Fakültesi Fikir Kulübü, DTCF Fikir Kulübü, Ankara Üniversitesi Fikir Kulübü, Ziraat Fakültesi Fikir Kulübü, Fikir Kulüpleri Federasyonu, Hukuk Fakültesi Fikir Kulübü, Siyasal Bilgiler Fakültesi Fikir Kulübü ve diğer öğrenci kuruluşları karşılamışlardı.
Gençler, toplu halde Anıt Kabri ziyaret ederek saygı duruşunda bulundu.
İstanbul’dan çıktıktan 14 gün sonra Ankara’ya giren öğrencilerin ve karşılayıcıların taşıdıkları pankartların bazıları şunlardı:
“Anayasa dışına düşmüş, eğitim düzeni için direniyoruz”, “1 diploma 20 bin lira”.
Özel Yüksek Okulların devletleştirilmesi amacıyla Ankara’ya kadar yürüyen gençlerden bazıları otobüs, bazıları trenle İstanbul’a döndü.
Ankara’ya kadar yürüyen gençler adına İstanbul teknik Üniversitesi Talebe Birliği Başkanı Hasan Yalçın, 21 Kasım 1967 Salı günü basın toplantısı yaptı, özel okullar konusundaki görüşlerini açıklayarak şunları söyledi:
“Özel Okullar konusunda demokratik bir direniş gösteren Birliklerimiz bundan sonra da bu konudaki çalışmalarını sürdürecek ve gerekli eylemleri gösterecektir.”
TİP, bu yürüyüşten sonra TBMM’ye bir öneri verdi, özel okulların devletleştirilmesini istedi.
Haziran 1968’de bütün üniversitelerde “Eğitime Devrim” yapılması amacıyla yaklaşık bir ay süren işgal ve boykot hareketleri yapıldı. Sorunlar ve çözüm önerileri hazırlanan kitapçıkla TBMM başta olmak üzere bütün kurumlara sunuldu.
TÖS, öğrenci örgüleri, sendikaların katıldığı, “Devrimci Eğitim Şurası” 4-8 Eylül 1968 tarihlerinde Ankara’da yapıldı. Eğitimdeki sorunlar ve çözümler dile getirildi. Tüm Türkiye’den öğretmen ve öğrencileri katıldığı “Büyük Eğitim Yürüyüşü”, 15 Şubat 1969’da Ankara’da yapıldı.
ÜLKÜ OCAKLARI BİRLİĞİ: “ÖZEL OKULLAR DEVLETLEŞTİRİLSİN HAFTASI” DÜZENLİYOR!
Eğitimdeki ve özel okullardaki sorunlar konusunda 1967-1971 döneminde çok eylem ve toplantı düzenlendi.
Dev-Genç ve Türkiye Özel Okullar Federasyonu, 16 Nisan 1971’de düzenledikleri ortak basın toplantısında, “Sadece özel yüksek okul binalarının değil, eğitimin devletleştirilmesini”, istedi.
Özel okulların devletleştirilmesi için eylem yapan sadece devrimci örgütler değildi. Ülkü Ocakları ve MHP Gençlik Kolları da bu konuda eylem-toplantı yapmıştı.
12 Nisan 1971 Pazartesi günü yayımladığı bildiride, “Özel Okullar Devletleştirilsin Haftası” düzenlediğini açıklayan İstanbul Ülkü Ocakları Birliği, 24 Nisan 1971 Cumartesi günü, “Özel Okullar Devletleştirilsin” yürüyüşü düzenledi. Yürüyüşe Nişantaşı Eczacılık ve Dişçilik, Galatasaray Kimya, İnşaat, Eczacılık, Makine, Vatan Mühendislik, Işık Mühendislik, Şişli İktisat, Ayazağa Kimya, Kadıköy Mühendislik, İstanbul İktisat gibi özel yüksek okullarında okuyan çok sayda öğrenci de katılmıştı.
ÖZEL OKULLARLA İLGİLİ YASANIN BAZI MADDELERİ İPTAL EDİLİYOR!
5 Eylül 1968 Perşembe günü, “Devrimci Eğitim Şurası”nda yaptığı konuşmada
Doç. Çetin Özek, özetle şunları belirtmişti: “Bu okullar emperyalizmin kültür temsilcisi olarak bulunmaktadır. Özel okullar tamamen ticari, sınıfsal bir niteliği, geniş bir çıkar piyasası vardır. Piyasa kanunlarına göre işlemektedir bu düzen. Eğitim sistemi siyasi düzenin bir parçasıdır. Özel teşebbüsü baş tacı edenlerin, özel okulları devletleştirmeyeceği kanısındayım.” Öyle de oldu.
Özel okulların Anayasaya aykırı olduğunu öne sürerek İstanbul Mimarlar Odası Başkanı Demirtaş Ceyhun, Anayasa Mahkemesi’ne dava açmıştı. Anayasa Mahkemesi, bu davayı görüşerek 625 sayılı yasanın bazı maddelerini 1971 Ocak ayında iptal etti. Bazı özel okullar kapatıldı, bazı özel okullar değişik adlarla birleştirildi. Bir devletleştirilme ya da tamamen kapatılma olmadı.
Özel Yüksek okullarla ilgili 1971 döneminde alınacak ücret 14 Eylül 1971’de açıklandığına göre şöyleydi: En düşük yıllık ücret 2880, en yüksek: 4950 TL. idi.
Üniversite Reform Tasarısı TBMM’de görüşüldü, Milli Eğitim Komisyonunda 16 Aralık 1972’de kabul edildi. Kabul edilen kanun tasarısına göre: Üniversiteler paralı olacak, üniversiteler arası düzeni sağlayacak “Yüksek Öğrenim Kurumu-YÖK” kurulacaktı. Bu kanun tasarısı Haziran 1973’de TBMM’de yasalaştı.
Eğitimdeki sorunlar çözümleneceğine giderek arttı. 1980’den sonra özel dershaneler çoğaltıldı “zorunlu” hale getirildi. Özel üniversiteler dahil özel okullar ana okullarına kadar yaygınlaştırıldı. Parasız okumak, eğitim-öğretim görmek olanaksız oldu. 2013 yılında eğitim düzeni tamamen bitirilmiş, “kanser” haline gelmiştir.
Sonuç olarak 1968’de öğrencilerin dediği gibi sadece “Eğitimde devrim” değil toplumsal yaşamın her alanında “Devrim” zorunludur.
Turhan Feyizoğlu – İstanbul -Beylikdüzü 01-04-2019