Doğum Tarihi : 28 03 1941
Ölüm Tarihi : 20 11 1994
Leyla plak /Kitap
Bir zamanlar ( 68 Kuşağı ) Türkiye’de gençlik ve siyasi hareketinde önemli yere sahipti.
Nur içinde uyusun
4 Aralık 1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde Onat Kutlar’ın “UMBOR ÖLDÜ” yazısını buluyorum.
Umbor Memed Lakaplı Mehmet Dinçel 70’li 80’li yılları yaşayan Bandırmalıların yakından tanıdığı bir kimlik. Bir döneme damgasını vurmuş Leyla Plak Kitabevini ablası ile birlikte işletiyor. Bizim de sevdiğimiz bir abimiz. Geçmişi ile çok da bilgi sahibi değiliz aslında. Akşamları Bazen Doğan Altun ile bir mabed gibi olan; kitaplar dergiler ve plaklarla kaplı evini ziyaret ediyoruz koltuğumuzun altında bir şişe “Güzel Marmara” şarabıyla. Eski Türkiye İşçi Partili ve tiyatrocu kimliğini biliyoruz. Ölünce ailesi ve dostları Cumhuriyet Gazetesinde bir ölüm ilanı veriyor. Onat Kutlar bu ilandan öğreniyor Umbor’un ölümünü. Ve yazıyı kaleme alıyor.
Yazıdan; Onat Kutlar’ın Karacabey’in Bandırma yakınlarındaki Dağkadı Köyünde yedek subay öğretmenlik yaptığını öğreniyorum. Köye yerleşmesinin ardından Umbor’un köye gelişini şöyle
Anlatıyor;
” Birden Umbor belirdi. Çok şaşırdım. Ama o hiç şaşkın görünmüyordu. iri yan gövdesi, sırtındaki parka ile daha da heybetliydi. Ürkütücü görüntüsü yüzündeki ezik gülümseme ile yumuşuyordu. Yanıma geldi. Sarılıp öpüştük. “Hoşgeldin!”dedi. “Sen de hoşgeldin!” diye yanıtladım. Bir kahkaha attı. “Ben buralıyım yahu!” Yıllardır tanıdığım Umbor’un Bandırmalı olduğunu bilmiyordum. Benim köye geleceğimi duymuş, hemen ziyarete karar vermişti. Parkasının cebinden Aşık İhsani’nin 45 devirlik bir plağını çıkardı. Kahveci Mustafa’ya verdi. “Bunu dinleyin!” dedi”
Daha sonra “ iki yıl süreyle, Umbor ve Bandırmalı öbür TlP’lilerin yardımıyla Dağkadı köyünün sola açık köylülerini örgütledik” diyordu. Umbor Mehmet’in TİP mitinglerinde devasa cüssesiyle nasıl en ön saflarda yer aldığını Sermet Çağan Tiyatrosunda çalıştığı yılları anlatıyordu yazısında. Ama belki de bu yazıyı da ilgilendiren en önemli vurucu bölüm şurasıydı :
Bir gün şöyle demiştı Nızam’a(Nizam Üstündağ) : “Tek giderim Cumhuriyet gazetesi, bir de akşamları bir kaşık çorba. İdare ediyorum… Onu yılda iki kez İstanbul’ da görüyorduk. TÜYAP Kitap Fuarı’nda ve İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde. Parası olmadığı için festival günlerinde gelip beni buluyordu. Ben de ona nasıl bedava giriş sağlayacağım diye formüller arıyordum. Son kitap fuarından sonra Dr. Üstün Korugan durumunu iyi görmedi. Arkadaşlar onu taksiyle yolladılar Bandırma’ya. Ve geçenlerde Cumhuriyet’te bir ilan gördüm: Mehmet Dinçel’i (Umbor) kaybettik. Önce Ülkü Tamer’in çevirdiği o unutulmaz dizeyi hatırladım: “Püidar öldü ve kimse farkında değül!” Kız kardeşleri de öyle düşünmüşler. Oysa perşembe akşamı (dün) tüm dostları, Yedikule Safa Meyhanesi’nde bıraraya geldik. Duyan gelmişti. Demir Özlü’den Bozkurt Nuhoğlu’na, Toktamış Ateş’ten Ali Özgentürk ve Üstün Korugan’a. Nizam Üstündağ’dan Münir Göker’e ve hepsini sayamadığım öbür can dostlara. Kadehlerimizi Umbor için kaldırdık ve bazı anıları yeniden yaşadık.
Mehmet Abi ölünce Ailesi ile bir araya geldik. Arşivi eski dostu Müjdat Gezen’in okuluna emanet edildi. Geçenlerde değerli Ağabeyim Türk Sinemasının efsanelerinden Arif Keskiner’e, “Abi Umbor’u tanırmıydın diye sordum..”Türkiye İşçi Partisinde yaşadıklarımızı anlatsam sabaha kadar sürer” dedi.
Onat Kutlar’ın 11 ocak 1995 günü ölüm haberi ulaştığında, daktilomun başına oturup Biraz Umbor Memed’in anısına düşen sorumluluğum gereği birazda Koca bir Ustayı yitirmenin acısıyla, 12.Ocak 1995 tarihinde İlk haber gazetesinde yayınlanan yazımı yazdım .
” ONAT KUTLAR ÖLDÜ ”
Nazım Hikmetin bütün eserlerini Türkiye’de ve dünyada yayınlama hakkı yalnızca ona aitti.
Düşünsenize ne kadar büyük bir servetin sahibi.
Tek imza ile hakkını hiçbir karşılık almadan
Nazım Hikmet vakfına bağışladı.
.12 Eylül Sıkıyönetim döneminde 4 arkadaşla birlikte 10 günlük gözaltına alınmamızı hiç unutamam.
Sebebi de Humbor Memed’in dükkanında yapılan aramada ele geçirilen isim listesinde adımın olması.
Aslında liste Yürüyüş dergisine aylık üye olanlar listesiydi.
Mehmet yanında bizi de götürmüştü Balıkesir Sıkıyönetime.
Sonunda mahkemede aklandık ama zor günlerdi.
12 Eylül karanlığını bir daha yaşamayalım
17-11-2023/Sebahattin Pravadılı