Dünya bir yangın yeri. İstisnasız bütün parçalarında.Kapitalizm her şeyi kökünden söküp küresel boyuta taşıdı.Bütün dünyayı şimdiye kadar olmadığı kadar yakınlaştırdı ve yabancılaştırdı. Mega organizma dünyanın bir bölümündeki sıkıntı,hastalık tüm parçalarına sirayet ediyor.Kapitalizm kanserli hücrelerini bu dev organizmada durmadan üretiyor,bütün uzuvlara yerleştiriyor.Öyle anlaşılıyor ki, işlevsiz görülen parçaların kesilip atılması da çözüm olmayacak.Bu çürüme devam ederse insan siber bir varlığa dönüşecek,ortada bildiğimiz anlamda insan kalmayacak.
Oysa şimdiye kadar varoluş tarzımız sosyal bir bağlam içinde mümkün oldu; onca savaşlara,kırımlara rağmen, tuhaf sosyal varlıklarız.Hayatta kalmamız böyle mümkün oldu.Şimdilik başka bir dünyada yaşama imkanımız olmadığına göre sosyal ağ içinde daha fazla bağ kurmak zorunda olacağımız bir geleceğe doğru sürükleniyoruz. Bu yangın yerinde ‘yeryüzünün lanetlilerinin’,’kaybedenlerin’ birbirine kenetlenmekten başka çaresi yok gibi.
İnsan evrimleşme tarihinde birlik oluşturmaya yönelik doğal bir eğilim içinde oldu. Asıl güdümüz hayatta kalmaktı.Yaşam koşullarına tehdit oluşturacak tehlikenin ortadan kaldırılması için yan yana durmak,bağlantılanmak,örgütlenmek temel ihtiyaç oldu.Bu, insanda doğuştan gelen bir eğilim.Bağlantıda olmak temel bir ihtiyaç ancak bunun niteliği konusunda insan seçici olamıyor.İçine doğduğu çevre,kültür sağlıksız bir bağlanmayı da önüne getirebiliyor.Bunu sağlıklı bir ilişkiye dönüştürmek oldukça zorlu bir uğraşı gerektiriyor.Kendini ve ötekini bilmek bu sürecin bilişsel yanı.
Öte yandan bir tür olarak evrimleşme sürecinde duygular belirleyici oldu. Şevkat ve merhamet, temel duygularımızla iç içe, kendiliğinden ortaya çıkan öncü duygularımızdır. Adalet duygusunun altında bu duygular yatar. Adil bir dünya,erdemli bir yaşam pratiği için ötekileştirdiğimiz topraklara,kimliklere şevkat ve merhamet duymak kendimize,gerçekliğimize yaklaşabilmemizin ön koşuludur.
Topyekün çözümler,zorlama biraradalıklar,feri sönmüş varoluşlar,bir türlü doymak bilmeyen ele geçirme ve biriktirme arzusu bütün doğal ve insancıl kaynakları tüketiyor.Bütün bu katran yoğunluğundaki uğursuz birikim karanlıktan çıkış için önkoşul olan inisiyatiflere ayak bağı oluyor.Yerel olan,yakın olan,topluluk halinde olan kıymetli ve bu zemin insanı tam ve anlamlı hissettiriyor.Yakın olmaya ihtiyaç var. Hoş sohbetlere,paylaşımlara,dostluklara,sevmeye,sevişmeye.
Daha fazla,daha yoğun,daha sıcak, daha derinden…
AYGÜN ÖZER – BANDIRMA 24-08-2019