İki Şehrin Hikayesi

İKİ ŞEHRİN HİKÂYESİ-

CHARLES DİCKENS*1

İngiliz edebiyatının, Victoria dönemindeki en ünlü yazarlarından olan Dickens (1812-1870 ), İki Şehrin Hikâyesi romanında 1775- 1793 yılları arasında geçen kurgusal bir aşk öyküsünü, Fransız Devrimi (1789) ile bağdaşık fonda aktarmaktadır. Roman, 1859 yılında kitaplaştırılmadan önce, Dickens’in çalışmış olduğu gazetede tefrika halinde yayınlanmıştır.

“Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca Cennete gidecektik ya da tam aksi istikamete…

İngiltere’de tahtta koca çeneli bir kralla çirkin yüzlü bir kraliçe (İngiltere Kralı III. George ile Kraliçe Charlotte Sophia ); Fransa’daysa yine koca çeneli bir kralla güzel yüzlü bir kraliçe vardı. (Fransa Kralı XVI. Louis ile Kraliçe Marie Antoinette; hani şu sözüyle tarihe geçen! Kraliçe.- Fransız halkı açlıktan kırılırken: “Yiyecek ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” diyen kraliçe- Ve giyotinde başı kesilen kraliçe; giyotinde başı kesilen Kral XVI. Louis)*2

Roman, yukardaki diyalektik mantığa içkin- hem o, hem de bu; hem Aydınlık hem Karanlık gibi- tanımlamalar yüklü satırlarla; her iki ülkenin kral ve kraliçelerini okuyucuya hatırlatan bu gerçek karakterler ile başlamaktadır. Ve kurgusal karakterlerin içinde yaşadığı tarihsel olaylar ile devam etmektedir.

500 sayfada aktarılan aristokrat kesim ile yoksul kesimin yaşantılarını, devrime giden yolun nasıl bir hınç, öfke birikimi ile döşendiğini, iyilik ile intikam duygu mücadelesinin nihayetinde biri İngiliz, diğeri Fransız olan iki kurgusal kadın karakterin birbirleriyle öldüresiye, saç saça baş başa dövüşme sahnesini aktarmaktadır.

Nihayetinde iyilik kazanmakta, intikam duygusuyla yanıp tutuşan kadın karakter; Defarge, taşıdığı hırs ve kötülükler içinde son nefesini vermekte, kan kusan öfkesi içinde boğulmaktadır. Öte taraftan, romanı sürükleyici kılan, romana duygusallık katan bir diğer olgu vardır ki, sevdiği ve platonik aşkla bağlandığı kadının kocasını ölümden kurtarmak için iyilikten başka bir şey düşünmeyen, bu uğurda kendisi ölüme giden Avukat Sydney Carton, tertemiz aşkı uğruna kendisini giyotine teslim etmekte; iyilik dolu bir aslan yürek, kendisi gibi yüzlerce, binlerce insan gibi giyotine kafasını teslim edip, aşkı uğruna ölmeyi kabullenmektedir.

Öncelikle, iki ayrı ulusa mensup kadın karakterin ölümle dansını aktarmamız gerekir. Biri Fransız (Madam Defarge; intikam yemini etmiş, hınç dolu, aristokratların kökünü kazımaya ant içmiş) olan meyhaneci kadın ile hiçbir suçu bulunmayan Darnay ve ailesinin kaçışını düşünmekte olan İngiliz bakıcı kadın Miss Pross ’un ölümle sonuçlanan kavgasını Dickens’in kaleminden okuyalım ki konu biraz daha anlaşılır kılınsın.

İki ayrı ulustan, iki ayrı şehirden, ama ikisi de alt tabaka mensubu, iki ayrı kadın çarpışmaktadır; “Madam Defarge kapıya doğru bir hamle yapmaya yeltendi. Miss Pross içgüdüsel bir hareketle, iki koluyla kadının belini sımsıkı kavrayıverdi. Madam Defarge nafile çırpınıp ona vurmaya çalışıyordu; Miss Pross, her daim nefrete baskın gelen sevginin muazzam gücüyle onu sımsıkı sarmalayıp etkisiz hale getirmekle kalmamış, boğuşma esnasında kadını bir ara tuttuğu gibi kaldırmıştı. Madam Defarge iki eliyle Miss Pross ‘un yüzüne tokatlar atıp tırmalıyordu; Miss Pross ise başını öne eğmiş, sanki boğulmak üzereymiş gibi can havliyle kadının beline sımsıkı tutunmuştu. Çok geçmeden Madam Defarge tokatlar savurmayı bırakıp Miss Pross ‘un sımsıkı kavradığı beline davrandı… “İkimizden biri ölünceye kadar seni bırakmayacağım” dedi Miss Pross, boğulur gibi bir sesle. Madam Defarge bu kez elleriyle koynundan tabancasını çıkardı. Miss Pross eliyle silahın yönünü değiştirdi; ani bir şimşek çaktı ve bir patlama sesi duyuldu; Miss Pross dumandan hiçbir şey göremez halde öylece kalakaldı. Her şey bir saniyede olup bitmişti. Duman dağılınca, etraf sağır eden bir sessizliğe büründü; yerde cansız yatan öfkeli kadının ruhu gibi sessizdi her yer.”*3

Madam Defarge, o eve gelirken nefret ettiği Evrémonde ailesinin tümünü giyotine göndermek amaçlı planlar yapmaktaydı. Birkaç saat içinde giyotinle başı kesilecek olan suçsuz Charles Darnay’ ın ardından karısı Lucie ve küçük, sevimli kızını, hatta 18 yıl Bastille hapishanesinde suçsuz yere tutulmuş olan Lucie’ nin babası Doktor Manette’i de giyotine göndermek istiyordu. Öylesine öfke doluydu ki asillere karşı, özellikle Marki soyundan gelen Charles Darnay’a karşı, sıklıkla kökünü kazıyacağını söylüyor ve “Rüzgâra ve ateşe nerede duracağını söyleyin, ama bana söylemeyin!” diyordu. Elbette bu öfke sebepsiz değildi; daha çocuk yaşındayken babasının, ablasının ve abisinin ölümlerine Marki kardeşler sebep olmuştu. Bu olay yaşandığında Charles henüz bebekti, ama ikiz olan Marki kardeşlerin birisi babası, diğeri amcasıydı. Baba Marki daha önce ölmüş ve Charles, miras kalan tüm mal varlığını köylülere dağıtmış, hatta amcasının kötülükler sultanı oluşundan rahatsızlık duyarak aile adını da değiştirip Londra’ya taşınmıştı. Orada Fransız dili ve edebiyatı dersleri vererek geçimini sağlamaktaydı ki, Doktor Manette’in güzel kızı Lucie ile tanışıp evlenmişti. Bir süre sonra kötü kalpli amcası da uykusunda bıçaklanarak öldürülmüş ve Fransız ihtilalini görememişti. Yoksa giyotine ilk gidenlerden birisi de amcası Monsenyör Marki hazretleri olacaktı hiç kuşkusuz.Fransız ihtilalinde ayaklar baş, başlar ayak topu gibi giyotine bitişik çuvallara dolduruluyordu. Her gün için kadını, erkeği her yaştan yüzlerce, suçlu, suçsuz insanlar katledilmekteydi. Yıllarca soyluların Fransız köylüsüne yaptıkları zalimliklerin intikamı alınıyordu, hem de vahşet boyutunda. Fransız ihtilaline kadar aristokratlardan zulüm görenler, şimdi onlara misliyle zulmediyorlardı. Sürünenler, süründürenleri süründürüyordu. Gözünü kırpmaksızın adam öldürenler öldürülüyorlardı ama bir farkla; öldürülenlerin içinde hiç suçu olmayanların sayısı da hiç azımsanmayacak kadar çoktu.*1

İki Şehrin Hikâyesi, Charles Dickens, Çev. Didar Zeynep Batumlu, T.İş Ban. Yay. lV. Bas.*2- a.g.e. say. 3*3- a.g.e. say. 483

Sedat PAMUK, 01.02.2025, Ankara

154
A+
A-
REKLAM ALANI