Bugünlerin moda sorusu:
Darbe olur mu?
*
Bu soruya:
Olur, diyenler;
olmaz, diyenler;
bir de:
Çok çektik, en azından yirmi yıl gerileriz söylemi ile cevap verenler olacaktır.
*
Olmaz diyenler,
Türk Silahlı Kuvvetleri İç hizmet Kanununun değiştirilmiş 35. Maddesinde,
TSK’nin görevinin:
“Yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak,”
olduğunu söyleyeceklerdir.
Ayrıca, TSK’nin:
Demokrasiye bağlılığını hatırlatıp, darbe döneminin kapandığını anlatacaklardır.
Ekleyerek, zaten:
Dış bağlantısız ve
Ekonomik döngünün gerçekleşme garantisini görmeden yapılamaz diyeceklerdir.
*
Olur diyenlerden,
aynı kanunun yemin metnindeki:
“…milletime ve cumhuriyetime
doğruluk ve muhabbetle, hizmet
ve kanunlara
ve nizamlara
ve amirlerime itaat edeceğime…
…icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda
seve seve hayatımı feda eyliyeceğime namusum üzerine andiçerim.”
sözlerinin ne anlama geldiğini;
Hele ki, Milli Güvenlik Kurulunda:
Devletin varlığı ve bağımsızlığı,
ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği,
toplumun huzur ve güvenliğinin korunması hususlarında konuşmuşlarsa…
Hele ki;
Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinin değiştirilmek istenmesi,
‘Demokratik rejimin’ bekleme odasına alınması,
‘Başkanlık’ sistemine geçişle kuvvetler ayrılığının ortan kalkması,
‘Demokratik hakların’ kullanılmasındaki sorunlar,
‘Güvenlik’ birimlerinden açılım için göz yumulması istekleri,
‘Özyönetim’ ilanları alt alta sıralanırsa:
Sabah kalktığınızda ‘kahramanlık türküleri’ ile kahvaltı edeceğinizi hissedebilirsiniz.
**
Neticede darbe olur mu, olmaz mı tartışılıyor ama bu soru AKP’ye:
Kısa vadede kesinlikle mağduriyet kazandırır.
Mağduriyet de, ilk seçimde oya dönüşür.
*
Bir fıkra bitirelim mi?
İstanbul’da devir, boğazın kayıkla geçildiği zamanlarmış.
Kayıkçılar arasında da,
kayığına binen pek çok hanımla ‘ilişki’ yaşaması ile meşhur biri varmış…
Bir akşamüstü, kayıkçının ‘namını’ merak eden bir hanımefendi bu kayığa binmiş.
Boğazın akıntılı sularında epeyce ilerledikten sonra kayıkçı, kadına:
“Şimdi, bizim hakkımızda kim bilir neler derler?” demiş.
Kadın, gözlerini süzüp, kıkırdamış:
“Evet, derler”
Kayıkçı:
“Derler ya… Elin ağzı torba değil ki, büzesin.”
Bir süre daha yol aldıktan sonra, kayıkçı iç çekerek:
“Kim bilir neler derler?…”
Kadın, cilve dolu bir ses tonuyla:
“Evet, derler ya…” deyince:
Kayıkçı, ceketini çıkarıp,
“Madem diyecekler, desinler o zaman…” deyip kürekleri bırakmış ve ayağa kalkmış…
*
“Fış fış kayıkçı,
Kayıkçının küreği,
Hop hop eder yüreği,
Akşama fincan böreği.”