Ajitasyon Oluyor

AJİTASYON OLUYOR
     Oyuncu, senarist,  şair, yönetmen olarak tanıdığımız Yılmaz Erdoğan bir söyleşide ( Ben yaşadıklarımı anlattım. İnsanlara komik geldi, güldüler. Anlattıklarım komedi oldu.) demiş.
    Bugün de benzeri bir hal oluyor. Yaşadıklarınızı, gördüklerinizi, duyduklarınızı yazıyor, anlatıyorsunuz;  okuyanların keyfi kaçıyor, öfkeler, kabarıyor, debreşiyor, vücut kimyaları değişiyor, yaraların kabukları kopuyor, kanamalar başlıyor... Kısacası ajitasyon oluyor.
    Oysa güzel şeyler duymaya ne kadar çok ihtiyacımız var.  Can yakmayı, huzur kaçırmayı kim ister ki? Niye durup dururken keyfimiz kaçsın, canımız sıkılsın, öfkemiz kabarsın... Üzülelim, dertlenelim?
    Var mı gülmekten, güldürmekten güzel birşey? Ama hadi bul da yaz! Gerçekten; yaşadıklarımızı, gördüklerimizi, duyduklarımızı, ince elekten geçir, limon gibi sık sıkabildiğin kadar,  çık mı yooor?
     Yılbaşı sabahı çöp atmak için kapının önüne indim. Benden önce bitişik bloktan bir komşu çöp attı. Atarken de yere bir kestane kabuğu düştü. Hanım, kabuğu yerden aldı, bir suçlu gibi baktı yüzüme. Belli yılbaşında kestane yemişler. Kestanenin fiyatı içine oturmuş. O da ; alt yazı gibi geçiyor yüzünden.( Kilosu 79 lira. Yarım kilo alabildim. Yılbaşı  için çocuklar, torunlar geldi de; tatsınlar istedim.) Onun yüzünden alt yazı geçerken benim de içimden altyazı geçmeye başladı. ( Kesin  birkaç tanesi çürük veya acı çıkmıştır. Haşlayıp ortaya koysan; kapanın elinde kalır. Kişi sayısına göre tabaklara koysan; Her tabağa bir iki kestane düşer. Evde yedi kişi olsa, kişi başına ikişer kestane düşer mi bilemedim. Orta boy kestanenin yarım kilosundan kaç kestane çıkar?  Bu yılbaşını atlattık şükürler olsun. Seneye kısmet olursa almak isterim doğrusu. Bu zamlar böyle devam ederse, kestane taneyle satılır. Alırken öyle iri kestane seçmeyiz. Ne kadar ufak olursa, o kadar  çok tane çıkar...) Neyse bu hesabı aklımın bir köşesine yazıp ben de çöpümü attım. Kendime kulak verdim. İçimden altyazı birkaç cümle daha geçti...( Fazla alışveriş yapmayınca, fazla yiyemezsin!. Hem bak çöp poşetin de eskisi gibi büyük değil. Amaaaan! Neydi o  zor taşıdığın battal boy çöp poşetleri? Fındık, fıstık , meyve kabukları, pirzola kemikleri, tabaklarda kalan artık yemekler... Boş şişeler!  Tabakları yıkamadan önce sıyırmaya da gerek kalmadı. Hepsi yıkanmış gibi sıyrılıp temizlenmiş  yiyenler tarafından.
      Daha aklımdan geçen, yaşadığım, gördüğüm , duyduğum ne çok şey var da; ajitasyon  olmasın diye yazmıyorum. İçimdeki arabesk ruhun tepesine tepesine vuruyorum bastırmak için. Vallahi millet kan ağlıyor!  Ajitasyonun, kışkırtmanın hiç sırası değil.
     Psikomotor ajitasyon; çevrenin tutum ve davranışlarına bağlı, davranışsal ve ruhsal heyecanlılık şeklinde beliren az veya çok tutarsız aşırı davranışlara neden oluyormuş. Aşırı uyrılma hali de deniyormuş buna. Kişinin aklı karışıyormuş, sinirli, gergin, hatta saldırgan  oluyormuş mazallah!  Hem de ajitasyonu yapan; duygu sömürüsü yapmış, insanların duygu dünyasına darbe vurmuş oluyor, kışkırtmakla suçlanıyormuş. Bu vebal alınır mı?  Ekranlarda hiçbir şey olmamış gibi kırıta kırıta konuşan ya da gündem dışı konular bulup onların üzerinden birbirine hönküren, gözlerinden ışık saçan siyasilerin varmış bir bildiği...Daha çok okumamız lazım çoook! Akıllanmamız, bu cehaleti yenmemiz lazım!
                         ULVİYE KARA AKCOŞ-BANDIRMA/02-01-2022