Aşkın Kurt
Çat kapı orda çat kapı burda, diyar diyar dolaşanlar Bandırma’nın ne dediğini az duyarlar.
Daha iyi duymak için aynı sandalyede, aynı masada, aynı sokakta daha fazla zaman geçirmelidir.
Az duyanlardan biri olarak kim ne diyor, ne demiyor anlamıyorum.
Hiçbir şey demeyenler ne derlerse desinler dediklerine kulak verilmeyecek.
De ki dediler, ne olacak yani?
“Kim okur kim dinler Siham-ı kazayı
Alınıp verilir bir selam kaldı Nabi Efendi’den” (Attila İlhan)
***********
Söz uçar, yazı kalır, yaz da borcumuzu bilelim.
Elimize geçince öderiz.
***
90’lı yıllarda Bandırma – İstanbul arası uçak seferleri vardı.
2014’lerde sahilden kalkan deniz uçağı seferleri vardı. 8 veya 12 kişilik uçaklar seferlerini sürdüremedi.
Geçmiş zaman olur ki hayale cihan değer.
Şirin bir meydanımız , meydanda ağaçlarımız vardı, artık yok. Dımdızlak ve mermer döşeli bir meydana fit olduk. Yanında bonus olarak çakma Boğaz köprüsünü verdiler.
Deniz boyunda ortasında ağaçlar olan “gazino”larımız vardı, yerlerinde yeller esiyor.
***
Sosyal dinamizmin sonucu olarak Bandırma’nın yeni yüzleri ; siyah renkliler, Suriye’liler ve bizim yeni yetmeler artık yeni hayatımızın içinde.
Yozlaşan eş dost ilişkilerinin yanında, onlar için yeni pencereler açmak, oralardan bakmak zor, ama olması gereken bu.
İlk önce Paris’te farketmiştim.
Sokaktaki ananas satıcısı Bengladeş’li, oteldeki resepsiyonist Haiti’li, lokantadaki garson kız Madagaskar’lıydı.
Demek ki Bandırma da küçük bir Paris olma yolunda adım adım ilerliyordu.
Aşkın Kurt /Bandırma/13.07.2020