Bir Zamanlar Bandırma'da..

Bandırma'da
(Zaman pastasından bir küçük dilim)
2
İstiklal Caddesi'ni takip edersen,
hastaneye doğru,
hatırlar mısınız bilmem gazoz fabrikasını.
Koca çınar ağaçlarının altında yürürdünüz,
sokağın diğer ucu görülmezdi yeşilden,
sadece sokak değil caddeler de öyleydi.
Şimdi beton yığınları duvar ördü,
labirent şehirlerde mahkum olduk.
Gazoz fabrikası dedim de,
o kadar da büyük değildi hani.
Bir süre perdeci, sonraları eczane, 
olacak kadar bir yer işte.
Kocaman çınar ağaçlarının dibinde.
Ne zaman geçsem oradan,
hala aynı ses kulaklarımda.
Şıngır şıngır şişelerin sesine,
fısss, tappp, kapaklama sesi eşlik ediyor.
Eski stadın oraya gittiğinde,
demirciler gözüme çarpardı, kaynakdan herhalde,
asıl ilgimi çeken bisikletçiler olurdu,
işim düşerdi diye mi bilmem,
bisikletçi Özcan, biraz daha ileride Sıtkı Şule.
Lastik patlar, fren teli kopar,
soluğu orada alırsın.
Karton kutuların içinde, tek tek naylonlanmış,
Türk bayrakları yada FB-GS-BJK bayrakları.
Ön tekerin iki yanına bayrak çubuğu monte edilir,
birine Türk bayrağı, diğerine takımının bayrağı.
Hızlı sürmeye çalışırdık, bayraklarımız sallansın diye.
Tanju Okan, Ajda Pekkan, Ayla Algan,
Özdemir Erdoğan, Cem Karaca, Barış Manço,
Ayla Algan, Gökben, Cici Kızlar vs deyince,
Leyla Plak Evi yada Sarıgül Plak Evi,
aklımıza gelirdi de liste verirdik,
60 lık veya 90 lık kasetlere çekilirdi,
long playlerden mikserli.
Sahile indiğinde çay bahçelerinin oraya,
deniz kenarına, belki de sandal sefasına,
acıkırsan Tostçu Filit Mehmet seyyarda,
tostçu Hasan Titiz kulübede.
Şehir Kulübü ile Yüksek Gazino'nun arasında,
Hasan Titiz vardı kulübede.
Altıgen bir kulübe, kaldırımın üstünde,
karşılıklı bir yüzünde küçük bir pencere,
diğer yüzünde kapısı olan (denize doğru),
içi bol raflı, sadece bir kişiyi alabilen,
raflarda sigara, sakız, şarap, rakı, likör,
kanyak (cep) dolu, alabildiği kadar,
dışında kasalar, şişe ayran, limonata, gazoz.
Çatısı galvenizden kaplı sivrimsi.
Bu kulübeyi amcam yapmış.
Metin Özgüleryüz.
Marangozluk yapmış bir dönem.
Ustası Remzi Özgöknur.
Yüksek Gazino'yu bizimkiler işletirken,
ellili yıllarda, altmışlara yaklaşırken,
ama ellileri terk etmeden, amcam,
kulübeyi yapmış, altı parçadan.
İçeriden, menteşeler ile birleştirmiş.
Bir yıl kadar işletip, Hasan Titiz'e vermiş,
Almanya'ya gitmeden önce.
Meşhur tostçumuz senelerce çalışmış burada.
Sonraları Ölüm Pasajı ismini alan yerde,
dükkan satın alınca, tostçu Mehmet Amca'ya,
bırakmış yerini.
O da marka oldu Bandırma'da,
Tostçu Mehmet Amca.
Neden Ölüm Pasajı ?
''L ''şeklinde bir pasaj,
bir taraftan iki basamak,
diğer taraftan düz ayak,
girilir de basamaklı girişte,
sol köşe Hasan Titiz,
sağ köşe önceleri Uğrak Pastanesi,
sonraları Marko Paşa Birahanesi,
içerisi tamamı küçük meyhaneler,
ayak üstü tek tek.
Gelenler alkolikler, sabah gün ışıdı mı,
müşterileri gelir ayak üstü,
iki erik, biraz tuzlu fıstık, yarım salatalık,
belki beyaz leblebi,
mezesiz sayılabilecek rakı-votka atılır,
kısa yudumlar ile aceleci,
gelemeyenler ispirto ile yetinmiştir,
veresiye defteri de vardır, hiç kapanmayan,
gece geç saatlere kadar silüetler.
Kısadır hayatlar oraya başladınmı,
her gün bir sela verilir, Haydar Çavuş'tan,
sorarsın, Ölüm Pasajı'ndan derler ki,
anlarsın son paragrafı bitmiş,
musalla taşında dinler iyi bilirdikleri,
alır helalliğini.
Neyse biz basamaklı girişin,
sol köşesine dönelim de...
İzlemişliğim bayaca var Hasan Titiz'i.
İki, üç de masası vardı içeride.
İki pencerede servis yapar,
birisi pasaja bakar, diğeri yola.
Tavandan aşağı sarkardı sucuklar.
Tostun sucuğunu nasıl keserdi,
aynı incelikte, aynı ayar.
Tost makinasının arasına bir maşası vardı,
fazla ezilmesin diye.
İnce domates de koyardı istersen.
Şimdi o zamanın tostları, ayranı, limonu yok.
Şimdi o zamanın dostları, samimiyeti yok.
Bir zamanmış, bir küçük dilim pastadan.
Tüketildi, tadı damağımız da kalan.
11-03-2016 -12-03-2024
SON