Bizler ne mi istiyorduk? Bizler, her şeyden önce herkesin sağlıklı, mutlu, ilgileri ve yetenekleri doğrultusunda en iyi biçimde eğitilmesini istiyorduk! Bizler, her şeyden önce herkesin ailesini insanca besleyebilecek düzeyde sürekli ve güvenli bir gelire sahip olmasını, herkesin, eline sıkıştırılacak ya da cebine sokuşturulacak üç beş kuruşun, ailesine birkaç gün yetecek erzak poşetlerinin yolunu gözlemekten kurtulmasını, sosyal güvenlik sisteminin tüm insanları kapsamasını istiyorduk!
Bizler, herkesin dünyaya sağlıklı ortamlarda gelmesini, devletin bütün çocukların bedensel ve ruhsal her türlü istismardan korunmuş ortamlarda büyüyüp gelişmesi için gerekli önlemleri almasını, anne ve babaların gerçek bir analık babalık eğitiminden geçmelerinin sağlanmasını, hiç kimsenin birilerinin merhametine muhtaç bırakılmamasını istiyorduk.
Bizler, insanların eş seçme konusunda hiçbir baskı altında kalmamalarını, bu konuda özgür iradelerini engelleyecek gelenek, töre, inanç ve benzeri tüm baskılardan kurtarılmalarını, eşlik ve eşitlik kavramlarının aynı kökten türediği bilinciyle evliliğin ancak karşılıklı sevgi ve saygı temeli üzerinde kurulabileceğini, taraflardan biri diğerine karşı bu duyguları hiç duymamış ya da yitirmişse evliliğin temelden yoksunluk nedeniyle çökmeye mahkûm olduğunu, tarafların bu çöküntünün enkazı altında kalıp zarar görmektense evlilik birliğini hiç kurmamalarını ya da taraflar için artık acı kaynağı haline gelmiş birliği barış içinde sonlandırmaları gerektiği bilincini kazandırma görevinin tüm devlet ve toplum kurumları için olmazsa olmaz bir görev sayılmasını istiyorduk.
Bizler, inançlarınızı, umutlarınızı, çaresizliklerinizi size karşı olta yemleri olarak kullananları tanıyabilmenizi, onların tuzaklarına düşmemenizi istiyorduk.
İstiyorduk ki bin bir emek ve alın teriyle ürettiğiniz ürünleri üçkâğıtçı aracılara kaptırmadan tüketicilere değer fiyatlarıyla ulaştırabilesiniz ki yüzünüz gülsün.
Bizler istiyorduk ki sevgili çocuklarınız devletin yurtlarında barınsın, bilimin ışığında eğitim görerek evrensel bilgilerle donansın. Hurafe üreten yurtların ağlarına takılıp yurduna, ulusuna, bilime, insanlığa, özgürlüğe, barışa, kardeşliğe düşman, kör cahil okumuş olarak mücahit piyasasına sürülmesin. Allah için savaştığını düşünerek “Allah-u Akbar ” nidalarıyla dindaşlarını boğazlamasın. Petrol hırsızlarının ekmeklerine yağ sürmesin.
Bizler istiyorduk ki seçim öncelerinde hiç kimse sadaka zarflarıyla ve kitaba el bastırılarak siyasi tercihlere ikna edilebilme aczinde olmasın. Bizler istiyorduk ki, sizin için meydanlara çıktığımızda sivilinizle, resmînizle, işsizinizle, silâh, pala, odun… donanarak çocuklarımızı linç etmeyesiniz, Efendinizi hoşnut etmek için bir çok insanı kör etmeyesiniz, öldürmeyesiniz… Aynaya baktığınızda birilerinin uşağını, fedaisini, kuklasını değil, kendinizi, ananızın helal süt emmiş çocuğunu göresiniz.
Bizler istiyorduk ki herkes barış ve huzur içinde, karnı tok, sırtı pek, mutlu ve umutlu yaşamasına yetecek düzeyde bilgiyle, beceriyle, yetenekle donatılsın, yetiştirilsin.
Ne ki size ulaşamadık, sesimizi duyuramadık. Meydanlar, medyalar sizin hırsız, hayırsız efendilerinize ve yağdanlıklarına kaldı. Bizse birbirimizle uğraşıp duruyoruz hâlâ. Öylece de sürdürüp gidecek gibiyiz.
Görülüyor ki biz bir süre daha kendi içimizde boğuşup duracağız. İyisi mi siz kendi halinizi şöylece bir gözden geçirin. Sizi sizden başka kimsenin kurtaramayacağını görürsünüz belki… Belki !
Av.REMZİ KISA- GÖNEN