Çanakkale Komutanlarının Kaderi

18 Mart 1915 Çanakkale deniz zaferinden sonra Müttefik kuvvetleri, bu  karaya asker çıkararak denediler. Bunun için Mısır ve Limni adasınd abüyük yığınak yapan  düşman kuvvetleri 25 Nisan 1915’te harekâta geçti.Osmanlı Devleti, denizdeki başarısından sonra düşmanın askerî faaliyetlerini yakından takip ederek, buna karşılık Çanakkale’de yeni ordu yapılanmasına gitti.Gelibolu Yarımadası’nda, Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa’yabağlı olarak 3. Kolordu Komutanı Esat   Paşa da bulunmaktaydı. Bunlara ek olarak5. Ordu kuruldu ve başına Alman Askeri Islah Heyeti Başkanı Liman Von San-ders getirildi. Gelibolu; Kuzey Grubu, Güney  Grubu olarak ayrıldı. Anadolu yaka-sı ise Asya Grubu ve Saroz Grubu olarak belirlendi.Liman Von Sanders Paşa ile Türk komutanlar arasında savunma planları ve çıkarma yerleri hakkında düşünce ayrılığı oldu. Türk komutanlar, kıyılarda büyükkuvvetler tutarak düşmanın karaya çıkarken geri atılmasından yana iken,  burayaatanan Liman Von Sanders Paşa, bütün savunma planlarını değiştirerek esneksavunmadan yana politika izledi. Böylece kıyılarda gözcü kuvvetler bulunacak,düşmanın çıkarma yapmasına göre esas kuvvetler o bölgeye kaydırılacaktı. FakatTürk kurmayları haklı çıktılar Ayrıca Sanders’in planı, düşmanın uzun  müddetbölgede kalmasına ve hemen atılamamasına neden oldu.

Çanakkale Cephesi’nde önemli generaller görev aldı.

Türk komutanlardan 3.Kolordu Komutanı Esat  Paşa Gelibolu’da Arıburnu, Conkbayırı ve Anafartalar’dagörev aldı.

Esat Paşa’ya bağlı olarak 19. Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal Anafartalar’da görevliydi.
Güney Grubu Komutanı olarak, Seddülbahir bölgesinin savunulmasında Ge-neral Weber Paşa görev aldı. Seddülbahir’de 2. ve 3. Kirte Muharebeleri’nde bu lundu.  Weber Paşa’nın yanında 2. Kolordu Komutanı Faik Paşa ve 2. KolorduKomutanı Mehmed Ali Paşa görev aldı. Fakat bu cephede özellikle Zığındere taar-ruzunda  başarı sağlanamaması ve çok zayiat verilmesi üzerine Weber Paşa’nın ye-rine Güney Grubu komutanlığına Vehip Paşa atandı. Vehip Paşa’nın emrinde, 5. Kolordu  Komutanı Fevzi Paşa ve 14. Kolordu Ko-mutanı Trommer Paşa bulunmaktaydı. Vehip Paşa, Seddülbahir cephesinde düş-man saldırılarını durdurdu ama düşman  çekilinceye kadar ilerleme imkânı bula-madı. Esat Paşa Gelibolu Yarımadası’nda Anafartalar ve Arıburnu bölgelerindebaşarı sağladı. 5. Kolordu Komutanı Fevzi Paşa,  Vehip Paşa idaresinde, Seddülba-hir savunmasında büyük gayret ve başarı gösterdi. Çanakkale Muharebeleri’ninsonuna kadar görev yapan Fevzi Paşa, daha sonra  Anafartalar grup komutanı ola-rak Mustafa Kemal’in yerine  atandı.Çolak Faik Paşa Seddülbahir bölgesinde görev aldı. Fakat Zığındere taarruzun-da çok kayıp  verilmesi ve başarı sağlanamaması üzerine görevden alındı. GüneyGrubu sekiz gün süren Zığındere Muharebesi’nde 16.000 zayiat verdi. Çolak FaikPaşa’nın yerine
Mehmed Ali Paşa atandı. Fakat O da Liman Von Senders’in hazır-lıksız ve sürekli taarruz ısrarı neticesinde başarı sağlayamadı. Liman Von Sanders’in düşmanı denize  dökmek amacıyla sürekli taarruz emri vermesi, Türk askerinin zayiatını arttırmıştır. Düşmanın asıl çıkarma yerlerini tayinedememesi ve çıkarma yeri belli olmasına karşı  bu bölgelere kuvvet kaydırmada te-reddütlü davranması kayıpları arttırdı. Trommer Paşa Vehip Paşa idaresinde, Sed-dülbahir cephesinde mücadele ettikten sonra,
Anafartalar bölgesinde görev aldı. Von Der Goltz, 1. Ordu komutanı olarak, Anadolu yakasında Saros Grubukomutanı oldu. 6. Kolordu Komutanı Mustafa Hilmi Paşa,  Goltz Paşa’ya bağlıolarak görev yaptı. Fakat bu ikisi, Çanakkale Muharebeleri’nin sonuna doğru böl-geye geldiklerinden muharebelere katılamadılar.Çanakkale  Muharebeleri, Türk komutanları ve askerinin büyük bir mücadeleazmi ve vatan savunmasındaki kahramanlığı sonucu, tarihe altın harflerle geçti.Düşmanın bütün planı  bozuldu. Ancak milletimiz Çanakkale Savaşları’nda, yetiş-miş insan gücünü kaybetti. Bu savaşın kazanılmasında büyük rolü alan Osmanlıgeneralleri ve faaliyetlerini bu  makalede kısaca anlatacağız.

Tümgeneral Esat (Bülkat) Paşa (1862–1952)
1862’de Yanya’da doğan Esat Paşa ilk ve orta öğretimini Yanya’da tamamladık-tan sonra 1884’te Harp Okulu’na girerek burayı birincilikle bitirdi. 1890’da askerî tahsilini tamamlayarak Kurmay Yüzbaşı olduktan sonra dört yıl staj görmek üzere  
Almanya’ya gitti. Dönüşünde Osmanlı Ordusu’nu düzenleyip geliştirmek üzereİstanbul’da bulunan Prusyalı Von Der Goltz Paşa’ya yardımcı olarak atandı. EsatPaşa, 1892’de kolağalığa, 1894’de binbaşılığa, 1895’de yarbaylığa, 1901’de tuğge-neralliğe, 1906’da da tümgeneralliğe yükseltildi. Çeşitli askerî görevlerde bulunanEsat Paşa  asıl ününü Balkan Harbi sırasında yapmış ve kolordu komutanı olarakbulunduğu Yanya’yı, Müstahkem Mevkii Komutanı kardeşi Kaymakam (Yarbay) Vehip Bey (sonrada Paşa) ile birlikte aylarca savunmuş bu başarısını takdir eden Yunan orduları başkomutanı, Esat Paşa’yı takdir ederek kılıcını almamak centil-menliğini  göstermiştir.

Esat Paşa’nın Çanakkale Savaşları’ndaki Faaliyetleri
Liman Von Sanders’in 24 Mart’ta kurulan 5. Ordu’nun başına getirilmesiyle Gelibolu’daki 3. Kolordu da 5. Ordu’ya bağlandı. Kolordunun başında Tuğgene-ral Esat (Bülkat) Paşa bulunmaktaydı. Kolordu kurmay başkanı olarak Kurmay Yarbay Fahrettin (Altay), 3. Kolordu’ya bağlı 19. tümenin başında ise Kurmay Yarbay Mustafa  Kemal ve Kurmay Başkanı İzzettin (Çalışlar) bulunmaktaydı.3. Kolordu, düşmanı karaya çıkarmamak, onu kıyıda bütün gücü ile yok et-mekte kararlıydı. İngilizler, Gelibolu’da Seddülbahir bölgesinin  ve bu bölgedeKabatepe, Arıburnu, Suvla, Saroz gibi diğer yerlerin çıkarmaya elverişli olduğunakanaat getirince Seddülbahir’e çıkarma yapmak için çalışmalara başladılar.Kara savaşı için hazırlıklarını tamamlayan İtilaf devletleri çıkarma günü olarak23 Nisan’ı düşünmüşlerse de hava muhalefeti nedeniyle çıkarmayı 25 Nisan’a er-telemişlerdi. Plana göre; 29’ncu Tümen birlikleri asıl unsur olarak Seddülbahirbölgesine çıkarma yapacak ve ardından Alçıtepe’ye,
Kilitbahir platosuna ilerleye-cekti. Planın aslî unsurlarından biri ise Anzak Kolordusu’nun yapacağı Arıburnuçıkarmasıydı. Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu’nun resmî yazışmalarındakullandığı A.N.Z.A.C (Australian and New Zeland Army Corps - Avustralya ve Yeni Zelanda Ordu Birlikleri) ifadesi, kısa zamanda bu birlikleri ifade eden başlıbaşına sembol bir ifadeye dönüştü.25 Nisan gününün ilk saatlerinde Müttefikler, Gelibolu Yarımadası’nda 6 yere ve Anadolu tarafında da Kumkale’ye çıkarma yaptılar. Bunun yanı sıra SarozKörfezi’nde çok göze çarpan bir aldatma harekâtı gerçekleştirildi. 3. Kolordu’yagelen raporlar 9. Tümen’in elindeki araziy  tuttuğunu fakat durumunun tehlikeliolduğunu belirtiyordu. 5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders, Esat Paşa’dan, yarımadanın güney ucundaki Seddülbahir’e giderek  burada devam eden muhare-benin komutasını doğrudan üstlenmesini istedi Esat Paşa, Seddülbahir’e gelince 9’ncu Tümen Komutanı Albay Sami’nin bü-tün ihtiyatlarını muharebeye soktuğunu görerek acil takviye istedi. Arıburnu’nda Anzak kuvvetleri kıyıya asker çıkarmışlar ve Türk kıyı müdafileri ile temas kur-muşlardı.Seddülbahir ve  Arıburnu bölgelerine ilk hamlede çıkan 50 bin kadar İngiliz, Avustralyalı ve Yeni Zelandalıya karşı ancak iki Türk tümeni vardı: 9. ve 19. tü-menler. 9. Tümen, 12 taburlu olup bunlardan 9’u Seddülbahir bölgesini savun-makla görevli idi. 3’ü de yedekte bulunuyordu. 19. Tümen ise zayıf bir tümen olupordunun genel yedeğini teşkil etmekteydi.Saat 02.45’te muharebe gemilerinin ve muhriplerin korumasında Türk kıyıla-rına yaklaşan Avustralya tümeninin bir tugayını taşıyan çıkarma araçları, hesaptaolmayan bir akıntı nedeniyle kuzeye sürüklenmiş ve saat 04.30’da kumluk bir kıyı yerine sarp bir kıyı olan Arıburnu’na çıkartma yapmıştı. Bu bölgede 27.
Türkalayının 2. taburu vardı. Çıkan kuvvetlerin karşısındaysa, bu taburun yalnız birbölüğü bulunuyordu.Saat 04.30’da Arıburnu’na çıkan ilk Avustralyalı askerlere, 8’nci bölük 2.Tümen’in sahil gözetleme devriyeleri müdahale etti. Asteğmen Muhsin komuta-sında sahili gözetleyen 2 veya daha yukarıdaki 6 manga asker, toplam 80 Türk as-keri, ilk etapta bu civarda karaya çıkan 1500 kişilik Anzak ordu kuvvetine karşıduracaktı. Müttefik donanması da Arıbunu yarlarını bombardımana başladı.
Yükseksırt’ta bulunan 8’nci bölük ihtiyat takımı, başlarında Gelibolulu SüleymanBaşçavuş, bu bombardıman altında Korku deresi vadisi ve Haintepe istikametindeilerlemeye başlayan düşmana atıldı. Askerlerimizin sayısı 160’a çıktı. Dolayısıyla,muharebenin bu ilk safhasındaki güç dengesi yaklaşık 1’e 10 birliklerimizin aley-hindeydi. 05:00’ten itibaren yoğunlaşan çıkarma hareketiyle, Avustralyalıların sa- yısı 4.000 ulaştı. Toplam sayıları 600’ü bulmayan Türk kuvvetleri, aslında fiiliyat- ta, o saatte bu rakamın yarısına inmişler; Haintepe’de ve sahilde, Anzak çıkarma-sını ilk karşılayan 80 kişilik takımdan sadece 3 kişi sağ kalmıştı.Fakat artık cephane tükenmiş, geriyle irtibat kesilmişti. Düşman, bölükkarargâhının bulunduğu Yükseksırt’ı işgal ederek Kocaçimen’e doğru ilerlemek-teydi. 9. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey, Yarbay Mehmed Şefik Bey ko-mutasındaki 27’nci alaya durumu bildirdi ve bölgeye asker sevk edilmesini istedi.Şefik Bey, emrindeki 2 taburluk (2000 kişilik)
bir kuvvet ve makineli tüfek bölüğüile Kabatepe-Arıburnu mıntıkasına doğru hareket etti. Göğüs göğüse mücadeleyedönüşen muharebe sırasında Türk taarruzu 1 topla destekleniyordu.O ana adarkaraya çıkan Avustralya kuvvetlerinin sayısı 10.000’e yaklaşırken, buna mukabil yardım isteğinde bulundu. Daha önceki yardım isteğini vakit
geçirmeden yerinegetiren Güney Grubu Komutanı, elinde bulunan son iki ihtiyat alayına (28. ve 41.alayları) hemen Kocadere’ye hareket emri verdi. Böylece iki kardeş komutanınordu katını aradan çıkararak yaptıkları yardımlaşma, belki de yardımlaşmanın za-man kaybına meydan bırakmadan sağlanması nedeniyle daha yararlı olmuştu.6–7 Ağustos gecesi Anafartalar kıyıları ve Suvla Limanı’na çıkarma yapan vesayıları 20.000’i geçen Müttefik kuvvetleri yavaş da olsa ilerlemeye başlamış,
Kireç-tepe, Tekke Tepe, Mestan Tepe, İsmailoğlu Tepe hattı da büyük tehdit altındakalmıştı. 5. Ordu Komutanlığı, müttefiklerin bu büyük harekâtı karşısında yenibir grup komutanlığı kurulmasını zorunlu görmüş, hızla ilerleyen olaylar karşısın-da müsait olan tüm birlikleri bu cephelere sürmüştü. Bununla birlikte Türk sa- vunmasının daha planlı ve etkili karşı saldırılar yapması gerekiyordu. Liman VonSanders Paşa, 8 Ağustos akşamüzeri icra edilmek üzere, Anafartalar Grubu Komu-tanı Fevzi Bey’e
Anafartalar bölgesine çıkarma yapan düşmana karşı bir taarruzemretmişti. Çanakkale Muharebeleri’nde Türk tarafı açısından en büyük kayıpla-rın, birliklerin parça parça muharebe alanlarına sürülmesi sırasında olduğununbilincinde olan grup komutanı, 12. Tümen’in toparlanamaması nedeniyle taarruzedemeyeceğini bildirince mümkün olan en kısa zamanda harekete geçilmesini is-teyen Liman Von Sanders Paşa, gün batınca harekete geçilmesini emretti.Fakat gerek 12. ve 7. Tümen birliklerinin henüz tam olarak bölgeye ulaşama-mış olması, gerek bunların, Saroz’tan cebrî yürüyüşle getirilmeleri nedeniyle yor-gun bulunmaları, gerekse böyle bir taarruzun Kocaçimentepe hattındaki 4. Tü-men tarafından desteklenemeyeceğinin söylenmesi yüzünden, Fevzi Bey bir karşısaldırının ancak 9 Ağustos sabahı yapılabileceği konusunda ısrar etmişti. 12. Tü-men komutanı Yarbay Selahattin ve 7. Tümen Komutanı Albay Halil daha önceGüney Grubu içerisinde bulunmuş,
hazırlıksız, özellikle gece yapılan saldırılarınnasıl faciaya dönüşebileceğini görmüştüler. Bu yüzden sabahın beklenmesi uygunolacaktı.Emirlerine itaat konusunda taviz vermez bir kişiliğe sahip Liman Von SandersPaşa, tartışmalı bir telefon görüşmesi sonrasında Ahmed Fevzi Bey’i görevdenaldı. Yerine, 19. Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal’i Anafartalar GrubuKomutanlığı’na atadı ve Conkbayırı’ndan Kireçtepe’ye kadar uzanan bölge so-rumluluğunu ona verdi. Conkbayırı hücumunda
büyük çarpışmalar oldu. O gün Conkbayırı üzerinden ve etrafından, düşman askerleri yenilmiş bir halde geri çe-kildiler. Gün biterken, İngilizler 12.000 ölü ve Türkler 10.000 şehidi çarpışma alanında bırakmışlardı  

Birinci Anafartalar Muharebesi, Türk birliklerinin kesin zaferiyle sonuçlan-mış, ovadaki stratejik noktalar (Tekketepe, Kavaktepe, İsmailoğlutepe) Türklerinelinde
kalmıştır.  Çıkarmanın en başından beri İngilizlerin süratli ilerleyememele-ri, Türk ihtiyatlarının da yetişmesi Türk tarafının üstünlüğü ele geçirmelerini sağ-lamıştı. Muharebede 12.
Tümen’in kaybı 1087, 7. Tümenin ise 978 idi. Ancak 7.Tümen, başarılı komutanlardan 20. Alay Komutanı Yarbay Halit’i kaybetmiştir. 6 Ağustos’tan itibaren devam eden bu beş günlük muharebeler, her iki taraf içinağır olmuş; ortalama Türk zayiatı 20.000’i İngiliz zayiatı 25.000 kişiyi bulmuştur.10 Ağustos’a gelindiğinde, Suvla ile Anzak’ta tek bir önemli mevki bile Mütte-fikler tarafından ele geçirilememişti ve aslında Çanakkale Boğazı için yapılan sa- vaş fiilen sona ermişti. 10 Ağustos 1915 günü İngilizler, Küçük Anafartalar yönü-ne doğru 12. Tümen cephesine taarruza kalktılar. Birkaç saat süren bu saldırıdansonuç alamayan düşman, öğleye doğru yoğun bir bombardımandan sonra, bu kez Yusufçuk tepesine hücum etti. 34. ve 35. alaylara bağlı Türk birlikleri hem bunuhem bundan sonra akşama kadar iki kez daha tekrarlanan saldırıları püskürtmeyibaşardı. Türklerin ikinci günkü kaybı, 1.000 kişiyi aştı. Anafartalar ovası üzerindeki yaptıkları hücumlardan sonuç alamayan İngiliz-ler,
14 Ağustos’tan itibaren, Türk savunmasının en sağ kanadını teşkil edenKireçtepe’yi hedef alan bir saldırıya karar verdi. Donanma ateşi himayesinde öğle-den sonra, Sivritepe üzerinde hücuma kalkan İngilizleri, Yüzbaşı Kadri komuta-sındaki Gelibolu Jandarma taburu karşıladı. 19. ve 39. alaylardan gelen destekkuvvetlerine rağmen düşman Kiteçtepe üzerindeki Aslantepe ve Projektörtepe’yiele geçirdi. Daha doğuya, Kanlıtepe’ye çekilen Türk birlikleri gece 127., 19., 17. ve1. alaylardan gelen
ihtiyat kuvvetlerinin de yetişmesiyle, karşı saldırıya geçti ve Aslantepe’yi geri aldı. Fakat İngilizler bu tepeyi tekrar işgal ettiler. Göğüs göğüseçarpışmalar halini alan
muharebeler, 16 Ağustos günü de şiddetlenerek devametti. Türkler sabah saatlerinde Aslantepeyi geri aldı. Tabur Komutanı Kadri Bey’inşehit olduğu ve 2 gün süren
Kireçtepe muharebelerinde Türk birliklerinin zayiatı1.700, İngilizlerin 2.000’di.Müttefik kuvvetleri, Seddülbahir’den gelen destek birlikleriyle beraber, 30.000kişilik bir
kuvvete erişmiş ve yeniden bir saldırı planı hazırlamıştı. Cephenin bü-tününe yayılmış büyük bir harekât düşünen İngilizler, ilk aşamada İsmailoğlutepe, Yusufçuktepe ve
Bombatepe’yi ele geçirmeyi, kendi sağ yanlarındaki Anzak birlik-leriyle irtibat tesis etmeyi tasarlıyorlardı. Saldırı, 21 Ağustos günü 14.30’da özellik-le İsmailoğlutepe,
Yusufçuktepe üzerinde yoğunlaşan topçu ateşinden sonra başla-dı. Yusufçuktepe ve güneyine saldıran düşman kolu, buradaki ön siperleri ele geçirildi.
 İngilizler yaklaşık 8.000 asker kaybettiler. Türklerin ise kayıpları 2.500 askeri geçiyordu. Böylelikle 25 Nisan’dan başlayan Çanakkale Muharebeleri’nin büyük saldırılar
ve karşı saldırılar dönemi bitmiş oldu. 
Düşma-nın bundan sonraki harekâtı Bombatepe’yi ele geçirmeye çalışmak oldu. Anzak, İngiliz ve Hintlilerden oluşan karma kuvvet taarruza kalktı veBombatepe’nin
güneybatı sırtlarını ele geçirdi. Her iki tarafta da ağır kayıplara yolaçan saldırıda Müttefiklerin kaybı 1000 kişi, Türklerin ise 679 şehit ve yaralı oldu.Bombatepe
muharebesi sadece Ağustos ayının değil, Çanakkale Muharebeleri’ninde son büyük çarpışmasıdır.Sonbaharın içinde değerini kabul ettirmiş olan Kuzey Grubu Komutanı
EsatPaşa General Goltz Paşa’nın yerine 1. Ordu’nun komutanlığını deruhte etmekiçin kendi komutanlığını Ali Rıza Paşa’ya devretti. 

Esat Paşa’nın Çanakkale’deki başarıları üzerine, 5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders’in tavassutuyla rütbesi tekrar ferikliğe yükseltildi (22 Temmuz 1915).
Çanakkale Savaşı’nda Esat Paşa’nın adı dünyaca tanındı. Esat Paşa 1917’de İstanbul’a üçüncü ziyaretini yapan Alman İmparatoru Kay-zer 2. Wilhelm’in
mihmandarlığı görevinde bulundu. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan mütareke durumlarını beğenmediğinden dolayı kendi isteği ile1919’da emekliliğe ayrıldı. 

1920’de Salih Paşa kabinesinde 15 gün Bahriye Nazır-lığı yaptı. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da mübadele işlerinde çalıştı.Soyadı kanunundan sonra “Bülkat” soyadını
alan Esat Paşa 3 Kasım 1952’de 90 yaşında İstanbul’da vefat etti. Esat Paşa Harbiye’de okunmak üzere telif ve ter-cüme ettiği matematik ve geometri üzerine 4 adet
eserin sahibidir.  Bunlardan çokdaha önemli olarak, askerlik hatıralarını gayet etraflı şekilde kaleme almış, birbölümünü “Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları” adıyla
yayımlanmıştır. Bu hatıraların orijinali yeğeni Kazım Taşkent’in elindedir. Ayrıca “1912–1913 Balkan Harbi”adlı, daktilo halinde bulunan bir eseri yanında Türk –Yunan
Harbi’ne ait bireseri daha bulunmaktadır.

Tümgeneral Mehmed Vehip (Kaçi) Paşa (1877–1940)
Mehmed Vehip Paşa, Taşkent’ten Türkiye’ye göçmüş bir Türk ailesinin çocu-ğudur. Yanya Belediye başkanlarından Mehmed Emin Efendi’nin oğlu olan Meh-med
Vehip Paşa Çanakkale Savaşı’nın kolordu komutanlarından Esat Paşa’nın daküçük kardeşidir. 1899-1900’de 52. Sınıf’ın birincisi olarak okulunu bitirdi. Harp
Akademisi’nden sonra muhtelif askerî vazifelerde bulunan Vehip Paşa 1911’deağabeyi Esat Paşa ile birlikte sekiz ay boyunca bir avuç askerle Yanya
Kalesi’ninsavunmasını yaparak ünlü komutanlar arasına girdi.

12 ve 13 Temmuz 1915’te yapılmış olan iki günlük muharebelere tarihçiler Kerevizdere Muharebeleri adını vermişler. İngiliz ve Fransız birlikleri saat 04.30’daGüney
Grubu’nun cephesinin sol kanadındaki 4. ve 7. Türk tümenlerinin cephe-lerini karadan, denizden ve 14 kadar uçakla havadan bombardıman altına almayabaşlamıştı.
Birinci hat siperleriyle yakın ihtiyatların siperleri ve irtibat hendeklerikullanılamaz hale geldi. Düşman, iki Türk siperini ele geçirdi. Ancak 15 dakikasonra karşı taarruzla
bu siperler yeniden geri alındı. Sağ kanattan da etkili Türkmakineli tüfek ateşleri başlamıştı. Bu şartlar altında İngilizler çok ağır zayiatlar vermeye ve dolayısıyla
taarruzları da yavaşlatmaya başladı.Sabahki taarruzda başarı sağlayamayan İngiliz birliklerinin taarruzları tekrargeri püskürtüldü. İngilizler saat 15.00’te 2. Tümen’in
doğu kanadına karşı hedef-lediği taarruzla Kanlıdere’nin iki yamacındaki Türk siperlerinden birkaçını alma- yı başardı. Gün sona ererken 4. Tümen birlikleri iki hattan
100 metre kadar geri-deki isnat hendeklerine tutunabilmiş; Fransızların daha fazla ilerlemesini önle-mişlerdir.13 Temmuz 1915 sabah erken saatlerde taarruz İngiliz ve
Fransızların yoğuntopçu ateşiyle başlamıştı. İngilizler, Saat 7.30 da, avcı hatları halinde 7. Tümencephesinde taarruza başlamıştı. Türk piyade ve şiddetli topçu ateşleri
karşısındaduraklayan İngilizler geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Güney Grubu komutanı-nın geceden verdiği emirler uyarınca 4. ve 6. tümenler, 7. Türk Tümeni
cephesin-de muharebeler olurken, öğleye kadar cephelerindeki düşmana karşı taarruzlar yaptılarsa da hedeflenen sonuca ulaşamadılar.Büyük topçu desteğine dayanan
düşman, ele geçirdiği mevzilerden sökülüpatılamadı. İngiliz ve Fransız Birlikleri şiddetli topçu ateşinin ardından, saat 16.30sıralarında, 4. Tümen’in tüm cephesine ve 7.
Tümen’in de sol kanadına yeni birtaarruz yöneltti. 7.Tümen bu taarruzu yiğitçe karşılayarak mevzilerinde direnmesi-ni sürdürdü. Bu iki günlük kanlı muharebeler sonucu
İngilizler Kemal BeyTepesi’nin bulunduğu sırtlarda Kerevizdere’ye hâkim bir yer tutmuş ve bitimindede yer kazanmışsa da Türk birliklerinin savunma gücünü
kıramadılar. Türk birlik-leri İngilizler ve Fransızların ele geçirdiği hattın yüz metre kadar doğu ve kuzeyin-de, istinat siperleriyle irtibat hendeklerinde tutundu ve yöneltilen
tüm hücumları yiğitçe karşıladılar. İki gün süren 2. Kerevizdere Muharebeleri’nde 7. Tümen kar-şısında ağır zayiat veren İngilizler, bu zayiata karşılık Türk siperlerinden
ancakbirkaç parçayı ele geçirebilmişler ve çok büyük bir insan zayiatı vermişlerdi.Güney Grubu Komutanı Vehip Paşa, Kerevizdere Muhare-beleri’nden
sonrasorumluluğunu yüklendiği kesimde, önceleri yapıldığı gibi ele her taze kuvvet geç-

yapılmıştı. Vehip Paşa, 6 Ekim 1915 günü Güney Grubu Komutanlığı’ndan ayrı-larak, Uzunköprü üzerinden, esasen uhdesinde bulundurduğu 2. Ordu komutan-lığı
görevine döndü. Böylece bölgeden ayrılan Vehip Paşa’nın yerine Cevat Paşa(Çobanlı) atandı. Vehip Paşa, Erzurum Kalesi’nin Ruslar tarafından düşürülmesi üzerine 23
Şu-bat 1916’da 3. Ordu komutanlığına getirilerek Trabzon’u, Hopa’yı Ruslardan gerialdı. Ardından Batum, Kars ve Ardahan bölgesinin ele geçirilmesi emri verilen
Vehip Paşa, 25.000 kişilik bir kuvvetle 26 Mart 1918’de eski sınırları da aşarakBatum üzerine yürüdü. 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıüzerine
İstanbul’a geldi. İstanbul’da hükümetin değişmesi ve mevcut hükümetinde İttihatçılara olan düşmanlığından dolayı İstanbul’da kalan İttihatçılar arasında yer alan Vehip
Paşa, Bekirağa Bölüğü’ne hapsettirildi. Tahliye edildikten sonraİtalya’ya kaçtı. Daha sonra, Almanya, Romanya, Yunanistan ve Mısır’a giden Ve-hip Paşa, İtalya’nın
1935’te Habeşistan’a saldırması üzerine Habeş ordusuna ko-mutanlık yaptı. Hayatının sonuna doğru Türkiye’ye dönen Vehip Paşa 1940’tahayatını kaybetti ve
Karacaahmet mezarlığına defnedildi.
Tümgeneral İsmail Cevat (Çobanlı) Paşa (1870–1938)
Cevat Paşa, 1870’de İstanbul Sultanahmet’te doğdu. Babası Müşir (Mareşal)Şakir Paşa idi. Cevat Paşa, orta öğrenimini Galatasaray Lisesi’nde yaptı ve 1888’deHarp
Okulu’na girdi. 1894’de Harp Akademisi’ni birincilikle bitirerek kurmay yüzbaşı oldu. 1894–1909 tarihleri arasında padişah yaveri sıfatıyla maiyet-i seniyyeerkan-ı
harbiyesinde (saray kurmay kurulu) görevlendirildi. 1895’te Orlians’ta ya-pılan Fransız ordusu manevralarında bulunmak üzere Paris’e, 1899’da babası Şa-kir Paşa’nın
refakatinde görevle Bulgaristan’a ve aynı yıl Lahey’de Silahların Ya-saklanması-Silahsızlanma Konferansı’na gönderildi. 1905’te Edirne’nin tahkimiiçin Tophane-i Amire
de teşkil edilen kurulda görevlendirildi. 1895’de Binbaşı,1898’de Yarbay, 1900’de Albay, 1901’de Mirlivalığa (Tuğgeneral) 1906’da Ferik(Korgeneral) oldu.Birçok askerî
vazifelerde bulunan Cevat Paşa, Ağustos 1914’te Çanakkale Müs-tahkem Mevki komutanlığına atandı. Başkomutanlığa verdiği raporda, denizden yapılacak bir
taarruzda kesin savunmanın Boğaz’ın iç kısmında yapılması üzerindedurdu. Bu savaşta Amiral De Rebeck, bir başka amirale karşı değil, bir tümgene-rale karşı,
Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa’ya karşı savaşacak-tı. Savaşın diğerlerinden ayrıldığı nokta, bu savaşın kara ordusuna ya da topçuyakarşı girişilen
bir deniz saldırısı olmasıdır.
Çarpışmanın ilk gününden son gününe kadar tek bir Alman veya Osmanlı gemisi gözükmez, her iki taraf da uçak kullanmaz. Üstelik sürpriz de yoktur. Her iki taraf da
karşısındakinin gücünü, gemi, top ve mayın adedini biliyordu. Her şey Kilitbahir’deki bir mil genişliğinde ve dört mil uzunluğundaki suyolundan geç-mekteydi.
Osmanlı’nın bu küçük su parçasını kaybetmesi her şeyin bittiği, savaşınkaybedildiği anlamına gelecekti. 26 Şubat’tan 17 Mart’a kadar geçen süre içerisin-de Müttefik
donanmasının Boğaz’ın iç kısımlarında hemen hemen her gün, gecegündüz sürdürdüğü saldırılar, Müstahkem Mevkii KomutanıCevat Paşa’yı yenibazı tedbirler almaya
zorlamıştı. 18 Mart büyük taarruzundan önce Cevat Paşa,Başkomutanlığın isteği doğrultusunda, Boğazlar bölgesindeki bazı birlikleri iç kı-sımlara kaydırmış, yeni gelen
birlikleri de boğazın her iki yakasına yerleştirmeyegayret etmiştir. Ayrıca emrindeki bütün birliklere, gerek Müttefik donanmasınıngeceleri tabyalara yapacağı baskınlara
karşı alınacak tedbirleri; gerekse mayın hat-larına karşı yapılan arama-tarama faaliyetlerini engellemek için 2. Ağır Topçu Tu-gay Komutanlığı’na da gerekli emir ve
talimatları göndermişti.Bu arada Cevat Paşa, Boğaz’a karadan çıkarma yapma ihtimaline karşı, 19.Tümen’e; Morto Limanı, Seddülbahir-Ertuğrul Tabya arasındaki
tabyalar içinde ve Tekke burnunda piyade mevzilerinin hazırlanmasını bildirmişti. Ayrıca CevatPaşa, Harap Tabya tahkimatının güçlendirilmesini istemiş, uygun yerlere
konuş-landırılacak obüs, sahra ve dağ bataryalarıyla, Boğaz’ın giriş kısımlarında ve çıkar-ma yapılabilecek yerlerde gerekli tedbirler alınmasını da ilgili tümene
emretmişti.İngiliz Amiral De Rebeck, tüm deniz gücüyle boğazı zorlayarak İstanbul’a ulaşma- ya karar verdi. 18 Mart’ta yapılacak olan büyük deniz hücumuna ait plan,
boğazın darkıyısındaki istihkâmlarla Kepez’deki mayın tarlasını koruyan bataryaları, hep birdensusturmaktı. İstihkâmlar, tesir ateşi altına alınır alınmaz, mayın tarayıcılar,
işlerinegece dahi devam etmek sureti ile mayın tarlasından bir geçit açacaklardı. Ertesi günüdonanma, Sarısığlar Koyu’na ilerleyerek yakın mesafeden, dar kısımdaki
istihkâmlarıtahrip edecek, bundan sonra da, bu kısımdaki mayın tarlası temizlenecekti. Bu kade-meli plandaki amaç, büyük savaş gemilerini riske atmamaktı.
Donanmanın İstanbulönünde görünmesi şehri ele geçirmek ve Türkiye’yi teslim almak için yeterli olacaktı.Bu iddia, Türk ordularının durum ve Türk maneviyatı
hakkında alınan bilgilere da- yanıyordu. 21 Şubat 1915’te Rus ve İngiliz istihbaratı, Türk ordusunun büyük kısmı-nın Kafkas Cephesi’nde bulunduğunu ve İstanbul
civarındaki kuvvetin yalnız 1, 2 ve
 
tında, bir mil kadar geriden gelecek olan, temel olarak Fransız filosundan gemilerolacaktı. Bunlardan A hattı, doğrudan doğruya başkomutanın emri altındaydı. Bhattı,
Amiral Quapratte, C hattı da Albay Hayes-Sadler komutası altında idi.6 savaş gemisi ile harekât için hazırlanan diğer destroyerler ve mayın tarayıcılarboğazın dışında,
sıranın kendilerine gelmesini bekleyecekti.Plan şöyleydi; A hattı uzak mesafeden tabyalarımızı (Kilitbahir ve karşısındakitabyalar) düşürecek, bu tabyalar, etkisiz
bırakıldıktan sonra yakına sokulacak Bhattı tarafından tamamen imha edilecekti. Bundan sonra B hattının yerini Chattı alacak, bu hat gemileri de sabit bataryalarımızla
tamamen gizli ve seyyar ba-taryalarımızı geniş ateş hattında yok edecekti. Bundan sonra mayın tarama işibaşlayacak, açılan temiz geçitten donanma Marmara’ya
girecekti. Bu arada deniztümeni, Yarımada’nın Ege kıyılarına çıkarma gösterisi yapacak, Dortmouth kruva-zörü bu gösteri sırasında ani ateş varlığı gösterecek tabyaları
vuracak, Dublin kru- vazörü de Beşike önünde hazır bulunacaktı. Filoda 6 uçaklı Arc Royal uçak gemi-si de vardı. Uçakların görevi atış kontrolü idi.18 Mart sabahı
teknolojinin bütün imkânlarından yararlanılarak hazırlanmışgüçlü filo, gemilerin güvertelerinden çınlayan marşlarla Çanakkale Boğazı’ndaMarmara’ya doğru
ilerleyemeye başladı. Muharebe 18 Mart 1915 günü durgun birdeniz ve güzel bir havada başladı. Saat 10.30’da muharebe gemileri yaptıkları pla-na uygun olarak
Boğaz’a girmeye başladılar.Fransız zırhlıları, Boğaz girişine geldikten sonra A hattının ilerisine geçmekiçin Queen Elizabeth’ten verilen işaret üzerine ikiye ayrıldı.
Boğazın Rumeli ve Anadolu sahillerini takip ederek ilerlediler. Dardanos ve Zığındere bataryalarına38.000 ve Erenköy’deki obüs bataryalarımıza 2.000 metre sokuldular
ve merkeztabyalarına ateş açtılar. Fransız zırhlıları ateş yoğunluğunu özellikle merkez tabya-larına çevirdikleri sırada, sahilin gürültüleri arasında saklanan ve sayıları
gittikçeartan sahra bataryaları tarafından şiddetli ateşle dövüldüler. Fransız gemileri asılgörevleri ile meşgul olurken bu bataryaları bulup, tahrip etmeye zaman
bulamadı.Golva, Bouvet, Sufren zırhlıları ciddi hasara uğradı.De Robeck, Fransız filosuyla B hattının gemilerini geri çekmeye ve yedektebekleyen 8 gemisini savaşa
sokmaya karar verdi. Bu sırada Bouvet’nin büyük birpatlamayla sarsıldığı görüldü. Ardından da bir görgü tanığının ifadesine göre; “Sudolu bir banyo teknesinde batan
bir tas gibi” iki dakika içinde sulara gömüld
Mürettebatın ancak 71’i kurtulabilmişti. Bu mürettebattan alınan bilgiye göreBouvet zırhlısı batmadan önce tam isabetli 12 mermi yemiş ve isabetlerden birini,İngiliz
kaynaklarına göre zırh kuşağı yukarısından almıştı. On dört dakikada ondefa isabet alan, Sufren zırhlısında ambarlar tutuşmuş ve gemi su almaya başlamış-tı. Gemi
büyük fedakârlıklarla bir infilaktan ve batma tehlikesinden kurtarılmıştı.Golve aynı tarafta ve daha müthiş tehlikelere maruz ve batmasına ramak kalmış-ken, yarı batmış
halde mürettebatın büyük bir kısmını tahliye ederek savaş hattı ve boğazları terk etmişti. Yine Kilitbahir ve Çanakkale istihkâmlarına tahrip atışı yapan Agememnon
zırhlısı hiç yoksa 12 ağır ve birçok sayıda daha küçük çaptamerminin isabetine maruz kalmıştı. Queen Elizabeth ve diğer İngiliz gemileri depek çok isabet aldı. Fakat asıl
İngiliz zayiatı Fransız savaş gemilerinin savaş hattın-dan çekilmesinden sonra başladı.Fransız gemilerini değiştirmeye gelen 2. İngiliz Deniz Tümeni’nin daha geldiğiilk
anda bir mermi, torpido muhriplerinden birini batırdı. Bununla beraber tü-men, Kepez hizalarına kadar ilerleyerek, takriben Fransız gemilerinin bulunduğuhattan daha
ilerisine geçti. Bu gemilerin ortak ateşleri Çanakkale ve Kilitbahiristihkâmlarına yoğunlaştırılmış ve buradaki tabyalar susmak zorunda kalmıştı.Sonunda sıra mayın
tarayıcılara gelmişti. De Recberk teknelerin boğazın ağzı-na yaklaşmalarını emretti. Kılavuz gemisinin komutanlarının denetimlerinde ikiçift mayın tarama gemisi
paravanlarını indirdi. Queen Elizabeth ve A hattı gemi-leri görevlerini yerine getirerek geçtiler. Üç mayın çözüldü ve patlatıldı. Ancakdaha sonra, B hattına doğru
yaklaşıp düşman topçusunun mevzilerine girdiklerin-de, görülmedik bir panik yaşandı. Dört gemi de geri döndü, komutanlarının gö-reve devam emirlerine rağmen
hızlandı ve boğazdan çıktı. Harekâtta yer almasıbeklenen diğer iki mayın tarama gemisi ise paravanlarını indirmeye fırsat bilebulamadan geri döndü. Bu fiyasko, çok
daha önemli felaketin habercisi gibiydi.Saat 16.00 da İnflexible dretnot kruvazörü bir mayına çarptı. Kruvazör artıkgörevine devam edemeyecek şekilde tehlike içinde
kaldı ve boğazı terk etmeye mec-bur oldu. Bundan 15 dakika sonra İrresistible
 
doğru filoya geri dönme emri verdi Çanakkale Boğazı’nın iki yakasında mevzile-nen Türk topçusunun açtığı yoğun ateşler ve Karanlık Liman’a dökülen mayınla-rın
etkisiyle mevcudunun % 35’ini yitiren, İngiliz ve Fransız harp gemilerindenoluşan bir donanma saat 17.30 da çekilmek zorunda kaldı.Cevat Paşa, o gün tabyalar arsında
bir baştan bir başa defalarca gidip gelmiş vehep askerlerinin yanında olmuştur. Bu fedakarane gayreti ve başarısından dolayıkendisine “18 Mart Kahramanı” ünvanı
verildi. 18 Mart muvaffakiyetin en mü-him noktası erlerin ve subayların vazifedeki fedakârlığıydı. Gerek AnadoluHamidiyesi’ni tutan Alman ve Türk askerleri, gerek
Rumeli Mecidiye ve Namazgâhbataryaları ve merkez grubu efradı bütün gün vazifeleri başından ayrılmamışlar veelinden hizmet gelmeyen yaşlı askerlerimiz su taşımak,
ezan okumak vesair suretlemaneviyatı yükseltmeye çalışmışlardı. Mecidiye bataryası üç defa ateş altında aske-rini değiştirmişti.Osmanlı Ordusu’nun Çanakkale
Savaşı’nda gösterdiği kahramanlıktan dolayıahali adına Viyana belediye başkanınca tebrikte bulunulmuştur. Avusturya Do-nanma Cemiyeti, Osmanlı Ordusu’nun
Çanakkale’de yaptığını takdirle karşıladı-ğını bildirmiş, Almanya devleti tarafından Çanakkale Müstahkem Mevkii Komu-tanı Cevat Paşa’ya da ikinci rütbeden Croix de
Fer nişanı verilmiştir.Cevat Paşa’nın 18 Mart 1915 zaferinin kazanılmasında hizmeti ve emeği büyük-tü. Çanakkale’de Almanların büyük topları girişe taşımalarına mani
olan CevatPaşa’dır. Pek kıt olan boğaz müdafaa silah ve vasıtalarını yerinde kullanmakla veehil ellere tevdi hususunda çok titiz davranmak suretiyle zaferi önceden
temin et-miştir. Onun boğazda yerini kendi eliyle seçmediği silah, tanımadığı subay yoktu.18 Mart günü topçumuz, tedbirli davranarak az cephane kullanmaya
çalıştı.Kullandığı cephane düşmanın ku
ları nezdinde zor duruma düşmüştü. Bunu tersine çevirmenin yolu ise, harekâtadevam etmekti. Bu durumda İtilaf devletleri için Boğazlar’ın geçilmesi için tek
yolkalıyordu: Karadan yapılacak bir harekât.18 Mart Zaferi’nin kazanılmasında önemli katkıları olan Çanakkale (Bahr-i Se-fid) Boğazı Müstahkem Mevkii Komutanı
Cevat Paşa, kara muharebelerinin nere-deyse bittiği, tahliyenin konuşulmaya başlandığı bir sırada, Ekim 1915’te, 14. Kolor-du komutanlığına atanmıştı. Ardından
Galiçya, Suriye ve Filistin ve Elcezire Cephe-si komutanlığı yapan Cevat Paşa, korgeneral rütbesiyle iki kez Erkan-ı Harbiye-iUmumiye Başkanlığı yaptı. 1923’te 3.
Ordu komutanı ve aynı zamanda Elazığ mil-letvekili seçildi. 1924’te her iki görevinden de ayrılarak Askerî Şura üyeliği yaptı. 7Ocak 1925’te Musul sorunu ve 28 Kasım
1925’te Irak sınırı için Milletler Cemiyeti’negiden heyette askerî müşavir olarak bulundu. 1926’da İstanbul Generaller AskerîMahkemesi başkanlığına atandı. 12 Mart
1928’de Cenevre’de toplanan silahlarınazaltılması konusundaki kongreye temsilci olarak gönderildi. 14 Eylül 1935’te AskerîŞura üyesi iken yaş haddinden emekli oldu.
13 Mart 1938’de öldü. İstanbul Eren-köy Sahrayı Cedit Mezarlığı’na defnedilen paşanın naaşı 27 Eylül 1988’de devletmezarlığına nakledildi. Cevat Paşa, Fransızca ve
Almanca biliyordu.

Tümgeneral Ali Mustafa Fevzi (Çakmak) Paşa (1876–1950)
1876’da İstanbul’da doğan Fevzi Paşa’nın babası Çakmakoğullarından Topha-ne Kâtibi Miralay Ali Sırrı Bey, annesi Varnalı Müftü Hacı Bekir Efendi’nin kızıHansene
Hanım idi. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamlayan Ali Mustafa1893’te Harbiye Mektebi’ne girerek burada, dedesi Hacı Bekir Efendi’den Arap-ça, Farsça ve
fıkıh öğrendi. Tasavvufla ilgilenmesini sağlayan dedesi tarafındankendisine Fevzi mahlası verildi. Harbiye’y
ları nezdinde zor duruma düşmüştü. Bunu tersine çevirmenin yolu ise, harekâtadevam etmekti. Bu durumda İtilaf devletleri için Boğazlar’ın geçilmesi için tek
yolkalıyordu: Karadan yapılacak bir harekât.18 Mart Zaferi’nin kazanılmasında önemli katkıları olan Çanakkale (Bahr-i Se-fid) Boğazı Müstahkem Mevkii Komutanı
Cevat Paşa, kara muharebelerinin nere-deyse bittiği, tahliyenin konuşulmaya başlandığı bir sırada, Ekim 1915’te, 14. Kolor-du komutanlığına atanmıştı. Ardından
Galiçya, Suriye ve Filistin ve Elcezire Cephe-si komutanlığı yapan Cevat Paşa, korgeneral rütbesiyle iki kez Erkan-ı Harbiye-iUmumiye Başkanlığı yaptı. 1923’te 3.
Ordu komutanı ve aynı zamanda Elazığ mil-letvekili seçildi. 1924’te her iki görevinden de ayrılarak Askerî Şura üyeliği yaptı. 7Ocak 1925’te Musul sorunu ve 28 Kasım
1925’te Irak sınırı için Milletler Cemiyeti’negiden heyette askerî müşavir olarak bulundu. 1926’da İstanbul Generaller AskerîMahkemesi başkanlığına atandı. 12 Mart
1928’de Cenevre’de toplanan silahlarınazaltılması konusundaki kongreye temsilci olarak gönderildi. 14 Eylül 1935’te AskerîŞura üyesi iken yaş haddinden emekli oldu.
13 Mart 1938’de öldü. İstanbul Eren-köy Sahrayı Cedit Mezarlığı’na defnedilen paşanın naaşı 27 Eylül 1988’de devletmezarlığına nakledildi. Cevat Paşa, Fransızca ve
Almanca biliyordu.

Suriye Cephesi’ne gitti. Filistin ve Şeria’da İngilizlere karşı giriştiği savaşlardakibaşarılarından dolayı ferik rütbesine yükseltildi. Çok geçmeden hastalanarak geridöndü
ve yerine ikinci defa Mustafa Kemal getirildi. Beykoz’daki evinde tedavigördüğü sırada Mondros Mütarekesi imzalandı. Tevfik Paşa kabinesinde HarbiyeNazırı olan
Cevat Paşa’nın ısrarı üzerine Fevzi Paşa, Erkân-ı Harbiye-i Umumiyereisliğine tayin edildi. Ardından Ankara’ya gelen Fevzi Paşa, Milli Savunma Ba-kanlığı Bakanlar
Kurulu başkan vekilliği, 23 yılı aşkın Genelkurmay Başkanlığı,Kozan ve İstanbul olmak üzere iki defa milletvekilliği yaptı. 10 Nisan 1950’de vefatetti. Beyazıt Camii’nde
kılınan namazdan sonra Eyüp Sultan’a kadar eller üzerin-de taşındı. Mareşal Fevzi Çakmak’ın naaşı, ailesinin yerinde kalmasını istemesisebebiyle Ankara’daki Devlet
Mezarlığı’na nakledilemedi.Fevzi Paşa, Harp Akademisi’nde verdiği konferanslarını “Garbî Rumeli’ninSuret-i Ziyaı ve Balkan Harbi’nde Garp Cephesi Harekâtı” adıyla
bir kitap halinde yayınladı. Ayrıca Doğu Cephesi’nde bulunduğu yıllardaki tesbit ve incelemelerin.