Celal Bekliyor...!

CELAL BEKLİYOR
Celal 1982 doğumlu. Dedesi ona bu ismi verirken aynı yıl içinde doğan kuzenine de Cemal adını vermiş her ikisinin de kulaklarına ezan okuyup üçer kez isimlerini seslenmiş. (Bu iki isim Yüce Allah'ın sıfatlarıdır, çok değerli isimlerdir sakın ben öldükten sonra kimse değiştirmeye kalkmasın!) demiş. 
Celal, dedesinin sayesinde dini bütün bir genç olarak yetiştişmiş. Varlığa sevinmeyen, şımarıp azmayan, yokluk, açlık, afet, hastalık gibi güçlüklerden ise huzur, sağlık ve mutluluğun değerini bilerek çıkmayı öğrenmiş. Belki de öğrendiğini sanmış. Çünkü insanın; her zaman öğreneceği birşeyler vardır. 
Celal'in her sağlıklı genç gibi hormonları düzenli çalışıyormuş. İstemeden de olsa gözü kadına kıza kaymaya başlamış. Bu durum onu çok rahatsız ediyor, günaha girdiğini düşündüğü için uykuları kaçıyormuş. Bir gün komşu kızı Zehra'yı yakından görmüş. Görür görmez de vurulmuş. Zehra, komşu kızı olmasına rağmen pek ortalıklarda dolaşmadığı için uzun zaman karşılaşmamışlar.

Görmediği bu süre için de de kız pek bi serpilmiş, güzelleşmiş. Kızı başkasına kaptırmamak için Celal konuyu önce kuzenine sonra da annesine açmış. Celal meslek lisesinde okumuş, daha sonra da bir kaportacının yanında asgari ücretle çalışmış. Askerden dönünce kendi dükkanını açmak istese de, işçi emeklisi olan babasının ona destek verecek gücü yokmuş. Evlenince, zor olsa bile, ailesiyle birlikte oturabileceğini, iyi kötü geçinebileceklerini düşünüyormuş. Konu tanıdıklar aracılığıyla Zehra'nın babasına iletilince; adam( asgari ücretle kızıma bakamaz, olmaz bu iş.) diye konuyu kesip atmış.

Durumu öğrenen Celal'in yüreğine bir ok saplanmış. Günlerce kara kara düşünmüş. Bir türlü çıkar yol bulamıyormuş. Bir de Zehra 'nın kendisinden hoşlandığını duyunca, ateş bacayı hepten sarmış. Bir gece bunalıp atmış kendini dışarı . Saatlerce sokak sokak dolaşmış. Vitrinlere boş boş bakmış. Adım atacak gücü kalmayınca da evin yolunu tutmuş.Tam bakkalın önünden geçerken sigara gelmiş aklına. Sağdan, soldan görüyor ya; insanların bunaldıklarında sigaraya sarıldıklarını. Bir paket almış. İçinden bir tanesini çıkartıp hızla yakmaya çalışmış. Şöyle bir nefes çekse, sanki herşey düzelecek. Ama içinden bir ses (Ne yapıyorsun Celal? Ya bir gören olursa; o da gider bir büyüğüne söylerse, bu yaptığın taa yukarlardan duyulursa; nasıl haşlanır, nasıl bitaraf olursun düşünsene...) diye seslenmiş. O anda Celal ( Benim elimdeki minnacık sigarayı gören göz, asgari ücretle evlenemediğimi de görse ya!) deyivermiş, nasıl dediyse? Boğazı midesine kadar takır takır kurumuş birden. Töğbe, edip af dilemiş dönüp dönüp. 

Celal o gece de....Daha sonraki gecelerde de sigara içmemiş, içememiş....Aylardır asgari ücretle evlenemediğini biri görsün, büyüklere söylesin, büyüklerin sesi en tepelere ulaşsın, minicik sigarayı görüp yasaklayan yüceler derdine bir çare bulunsun diye bekliyormuş.
ULVİYE KARA AKCOŞ