Yıl 1987 Uluslararası Bandırma Kuşcenneti Kültür ve Turizm Festivali’nin birincisi. Amaç, mevcut ve oluşacak çevre kirliliklerine dikkat çekmek, Bandırma’nın Uluslararası camialarda tanıtımına katkı vermek.
Bu Yıl festivalin 37′ ncisi gerçekleşti.
Peki şimdi soruyorum?
Aradan geçen bunca yıla rağmen festivallerin Bandırma’ya ne gibi katkısı oldu?
Bandırma temiz yaşanabilir bir kent olmak için ne kadar yol aldı?
Bence hiç .
Bandırma 37 yıl her geçen gün üstüne koya koya acımasız sanayileşme ve çarpık kentleşmeye teslim olurken, sanayileşmenin getirdiği göç dalgasıyla – gerekli yerleşim planları yaşanabilir bir şehir olmaktan çıktı. Belki hatırlarsınız seksenli yılları. Nefes aldığımız sakin, huzurlu, insanların karşılıklı sevgi, saygı gösterdiği bir Bandırma vardı. Trafik çilesi olmayan caddeler, tertemiz sokaklar, rahatlıkla yürünen kaldırımlar, eski iskelede, martılarda, Demirli taş, sıcak su, havuzlu bahçe ve Livatya’daki halk plajında denize giren bizler.
Evet sene 2024..
Çevresel kirliliklere dikkat çektiğimiz festivalin 37′ nci yılında bakmaya, havasını solumaya doyamadığımız güzelim kent göz açıp kapayıncaya kadar nasıl bu duruma geldi? Nasıl izin verdik duyarsız kaldık çevre katliamlarına! Yeşilin yok edildiği, yetersiz alt yapısı, kirlilikten girilemeyen bir deniz, adına festivaller düzenlediğimiz Manyas Kuş Gölü ve Gönen Çayı’nın önlenemez kirliliğiyle birlikte gelen balık ölümleri. Bölgemizi mantar gibi saran yenilenmemiş sanayi tesislerinden sızan kimyasallar, kentin doğu yakasında inanılmaz çirkin görüntülerle Levent Mahallemizi havasıyla fiziki haliyle tehlike altında bekleten Eti Maden’in şlam yığınları ,limandan gelen angus kokularıyla toz duman içinde yapılan ham madde yüklemeleri, gün geçtikçe çekilmez bir hal alan kent trafiği ve gürültü kirliliği.
Tabii ki sırt sırta, omuz omuza yürünen cadde ve sokaklarla araç parkı olan kaldırımlardan söz etmek istemiyorum bile. Ayrıca vatandaşların vazgeçemediği Cumhuriyet Meydanı, Sevgi Yolu ve Sahil Bandının durumu içler acısı. Uzun zamandır bakıma muhtaç kalan bu bölgeye vakitli vakitsiz giren dev tırlar, tonlarca gıda ve buna benzer ürünler taşıyan servis arabaları, motorlu kuryelerle Meydandaki etkinlikler için taş parkeler üzerine çakılan demir kazıklardan oluşan standlar çadırlar, gözümüzün önünde kırılıp dökülen taşlar, insanların düşüp kalktığı çukurlar. Burası Bandırma’nın Merkezi!!! Çevre il ve ilçelerden Bandırma’ya ziyarete gelenlerin gezip dolaştığı, esnafımıza döviz bıraktıkları bölge. Ne güzel değil mi ! Kır dök parçala yap yenisini. Yıllardır taş fabrikalarına para yetiştirmeye çalışan yerel yönetim. Yazık çok yazık bu işler hep böyle sürüp gitmiş. Bir Allah’ın kulu da yeterin durun artık dememiş. Şuna inanın ki Meydandaki, sahil bandındaki, sevgi yolundaki taşlar korunmazsa buna ne para yeter, ne de üstü dolgu, altı deniz olan koskoca meydan dayanır. Onun içinde göreve kısa bir zaman önce başlayan yerel yönetimlerin radikal kararlar alması bölgenin yol geçen hanı havasından acilen kurtulması gerekir.
Bu işler makyajla olmaz. Artık Bandırma için duyarlı olan tüm kesimlerin kentin acı gerçeklerini görmenin zamanı geldi de geçiyor. Bandırma zehir soluyor, nefes alamıyor. Yaşadığımız kentte insan ömrü 20 yaş kısaldı. Gidin Uludağ Tıp Fakültesine ilgili bir servise sorun Güney Marmara’da kanser hastalığı en fazla nerelerde görülüyor diye. Cevap belli..Sadece Resmi olmayan kayıtlara göre Bandırma ve çevresinde kanser hastalığının ciddi bir artışın içinde olduğudur. Sebebini anlatmaya gerek yokta bu çevresel kirlilikle mücadele eden dostlarımız ne gibi çalışmaların içindeler çok merak ediyorum ama maalesef birbirlerine selam vermekten bile kaçınan bu arkadaşların yaptıkları tek icraat Cumhuriyet Meydanında klasikleşmiş guruplar ve sıradan söylemlerle bol bol “selfie” çektirmeleridir. Asıl önemli olanı ise arkadaşlar çevresel kirlilikle olan uğraşlarını Belediyelerin tahsis ettiği araçlarla Bandırma haricinde her yerde yaparlarken yaşadıkları kentin çivisi çıkmış farkında bile değiller. İşin zoruna değil devamlı kolayına kaçıyorlar. Yaptıkları eylemler caydırıcı değil popülizm kokan eylemler.
Hani ne oldu?
Gittiniz, haykırdınız ,isyan ettiniz fotoğraflar verdiniz tarım arazilerinde, Bandırma limanı önünde.
Sonuç!!!
Kim duydu sesinizi, kimlerin umurunda oldu yapılan açıklamalar? Var mı bir geri dönüş umursama!
Kocaman bir hiç!!!
Birinci sınıf tarım arazileri üzerine dikilen OSB inşaatları tüm hızıyla devam ederken angus gemilerinin biri gidiyor biri geliyor değişen ne oldu?
Aynı tas aynı hamam devam ediyor. Beyler bakın hiç kimse kendini kandırmasın. Çocuklarımızın sağlıklı yaşaması adına, Bandırma’nın yaşanabilir bir kent olması için tek çözüm yolu duyarlı tüm kurumların sen ben kavgalarını kişisel egolarını buzdolabına atıp birlikte hareket etmeleriyle olacaktır. Aksi ise Özgürlükler kenti Bandırma adım adım yaşanabilir bir kent olmaktan çıkıyor benden hatırlatması!!
18-06-2024 /SERHAT OZAR