GENÇLER ÇOCUKLAR VE TEKNOLOJİ
Dünya teknoloji çağına hızlı bir geçiş yapınca, en ilkel toplumlar bile, bundan olumlu veya olumsuz etkilendiler.
Zamansız , hızlı ve çok yemek gibi; bu durum hepimizde hazımsızlığa neden oldu. En çok da; evlerimiz, hatta cebimize giren telefonların gelişimine ayak uyduramıyoruz. Çoğumuz tam kapasite kullanmayı bilmiyoruz. Bilgisayarlar, tabletler yeni model ve özellikleriyle dikkatimizi çekiyor. Büyük firmalar taksit kolaylığı sağlıyor, kredi kartları bizi dürtüyor. Son model akıllı bir telefonun fiyatı % 80 i asgari ücretle yaşamak zorunda olan toplumumuzda, asgari ücretin yaklaşık beş_altı katı. Telefonun modeli, statü göstergesi olmanın ötesine geçti.
Adam iş yerinde otururken, elindeki telefonla evindeki klimayı, akıllı süpürgesini çalıştırıyor, yönlendiriyor. Arabasını kontrol ediyor. Dünyanın öbür ucundan anında görüntülü haber alıyor. Resimler, videolar üzerinde oynuyor, seslendirme yapıyor, kumar veya zeka oyunları oynuyor, yazıyor, çiziyor, canı isterse yalan haber hazırlayıp bilgi kirliliği yaratıyor, toplumu aldatıyor, algı yaratıyor…
Daha bilmediğimiz ne karanlık işler dönüyor. Telefonla cinayet işleniyor. O telefonun, sinyalleri izlenerek takipler yapılıyor.
ÜZERİMİZE YÜKLENEN, DENGEMİZİ BOZAN, DİKKATİMİZİ DAĞITAN, BEYNİMİZİ KÜÇÜLTEN RADYASYON DA CABASI.) ( Bu cümleler, sadece olumsuz yandan bakınca görünenlerle ilgili.
Keşke diğer yandan görünen olumlu, yararlı yönünü görsek, konuşsak kullansak.) O telefon, minicik bebekler oyalansın diye eline veriliyor. Oyun çağı çocukların ve gençlerin ellerinde sosyal ilişkileri bitiren oyuncak. Yetişkinler aynı evin içinde birbiriyle konuşmaz oldular.
Komşuluklar, arkadaşlıklar, sohbetlere aracılık eden iletişim aracı… Okuma yazma bilmeyen insanlar, arkadaşlık sitelerinde farklı kimliklerle buluşuyor, ahlaksızlığın dibine vuruyorlar.
Son 10 _ 15 yıldır iyice sapıttık. Teknoloji korsanları bilgilerimizi çalıyor. Hiç gitmediğimiz, görmediğimiz yerlerde bizim adımıza hesaplar açılıyor, soygunlar yapılıyor. Bahis çeteleri kuruldu. Bilişim teknoloji suçları zirve yaptı.
Nasa’ nın üzerinde durduğu; dünyanın sonunu getirecek beş ana ihtimalden biri de teknolojinin böyle kontrolsüzce gelişip büyümesi, yersiz ve yanlış kullanılması. Bir yanda ufkumuz gelişip, yeni bilgilerle sorunlar çözülürken , diğer yanda tehlike büyüyor. Gençler için yarınlar, teknolojik temeller üzerine kuruluyor. Onlar bu konuda gerçekten bilgili ve bilinçli olamazlarsa yaşama uyum sağlamaları mümkün görünmüyor. Konuya farklı açılardan bakınca, çıkmazlardayız.
Gerekli mi? Gerekli. Zararlı mı? Zararlı. Bütün ailelerin tüm şartlarını zorlayarak, çocuklara ve gençlere teknolojiyi takip imkanı sağlamaları gerek diyebilir miyiz? ( Çocuk ödevini bilgisayarla yapıyor, genç sınavına bilgisayarla giriyor. Çalışanların çoğu işini bilgisayarla yapıyor.) KAFAMIZ NASIL DA KARIŞTI DEĞİL Mİ? Belli ki teknoloji yaşamımıza girdi ve vazgeçilmezi oldu.
O halde, bazı sosyal ve bireysel konuları da gözardı etmeyelim. Dengeyi bulalım, doğrusunu öğrenelim. Gereken önlemleri zamanında almayı bilelim.
Bir haber kanalı devletin yakında bu işe el atacağını açıkladı. Aman bu iş devlete uzanmasın, yüklenmesin. Bir konuyu da kendi aklımızla çözelim lütfen! Devletin koyacağı yasak ve sınırlamalar hepimize ağır gelir. Az önce yazdığım gibi; yasaklardan merak, sınırlamalardan öfke doğar. Çözümü yasak, sınırlama ve cezalarda aramamak gerekir. O halde ne yapmalı?
Teknoloji, asla sosyal yaşamın önüne geçmemeli. Doğa ile bütünleşme, yaşamı bütünüyle algılama, spor, estetik, sanat ve kültürel etkinliklerden uzaklaştırmamalı. Etik ve ahlaki değerler, insani duygular mutlaka korunmalı. Pek çok gelişmiş ülkede insanların teknoloji araçlarına ulaşımı bize göre hayli kolay. Bizim henüz girdiğimiz yollardan geçerken onlar da aynı sorunlarla karşılaştılar. Teknoloji bağımlısı, sosyal yönü sıfır olan gençler konunun ilk kurbanları oldu. Sonra; eğitim kurumları, ve aileler el birliği ile konuyu masaya yatırıp çözüm ürettiler. Konunun özü çocuk ve gençleri teknolojiden uzak tutmak değil, teknolojiden doğru yararlanmaktı. Bu çözümlerin başında, aile ve eğitimcilerin bilinçlenmesi vardı. Önce anneler, babalar, bakıcılar ve eğitimciler, aile ve dost görüşmelerinde, yemek yerken, çalışırken; telefon ve bilgisayardan uzak kalmanın gerektiği öğrendiler ve hayata geçirdiler. Çocuk ve gençler, kendilerine söyleneni değil, gördüklerini yapmaya meyillidirler. Derslerde, teknolojik aletlerin ne ölçüde nasıl kullanılması gerektiği, yanlış kullanımın vereceği zararın etkili bir şekilde anlatılmasına karar verildi. Doğayı tanımak, geziler, kamplar düzenlemek, spor ve sanat etkinliklerine zaman ayırmak. Okuma ve yazma , karşılıklı konuşma, münazara, müsamere, konferans, dans müzik eğlence ve yarışmalar, söz alma, fikir yürütme, anlatılanı can kulağıyla dinleme, sorma sorgulama, araştırma üzerine çalışmalara ağırlık verildi. Bireysel başarılar kadar ekip çalışmalarının ve başarı paylaşımının önemi anlatıldı. Beden ve beyin çalışmalarının, araştırmaların kişiye ve topluma katkısı öğretildi. Bu önlemlere daha akılcı önlemler eklenerek konu gündemde tutuluyor ÜLKEMİZDE benzer çalışmalar göze çarpmıyor. Bilinçli aileler kendilerince önlem almaya çalışıyorlar. Eğitimcilerin yetki ve yaptırımları sınırlı. Tek bildiğimiz yol yasak koymak, ceza vermek. Oysa, yasaklardan merak doğuyor. Cezalar isyanlara neden oluyor. Oysa çocuklar, biz yetişkinlerin en önemli sorumluluğu, en değerli varlığı. Her yetişkin birey bu konuda kendini yetiştirmeli, çocuklara ve gençlere iyi örnek olmalı!
Yazımın burasında sizlerle, gençlerimizin durumunu anlatan bir raporu paylaşmak istiyorum.Alıntıdır.İzmir Ödemiş Kaymakçı çok programlı Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen iki öğrencisi tarafından öldürülüyor. Olayın araştırılması için Maarif Müfettişi Doğan Ceylan görevlendiriliyor. Müfettiş, öyle bir rapor düzenliyor ki, tüm anne=babaların ve kendilerine ders çıkarması gereken bir rapor.
Türk gençliğinin içinde bulunduğu bir durumu analiz ediyor ve DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ’ne işaret ediyor.
Lütfen okuyun ve günümüz gençliğinin son durumunu değerlendirin.İşte o rapor,,DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİDoğan CEYLAN, Eğitim müfettişiHayatın gerçekliklerinde habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor.Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar.Yanıbaşımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen onbinlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor.Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor.Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar.Kendileri için yapılan fedakarlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar.Herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar.İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı.Hayatlarında eğlenmeden başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar.Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar.Dedelerinin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar.Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz.Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum.20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak?Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek?
Evlerini nasıl idare edebilecek?Ülkeyi nasıl yönetecek?Vatanı nasıl savunup can verecek?Bütün bunlar neden oluyor izah edeyim.
Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık.Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi.Çocuklar hayattan bihaber.Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında,acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz.Öyle ki yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar.Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar.Hiç susuz kalmamışlar.Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayıyoruz.Çocuklar hiç üşümüyorlar.Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar.Çocuklar hiç ıslanmıyorlar, evden arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz.Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz.Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar.İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz onları yorulmasınlar diye.Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz.Onlar takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar.Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz.Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar.Onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar.Elleri yanmasın, kesilmesin sakın diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz.Çocuklar hissetmiyor yaşamı, açlığı bilmediği için açlara acımıyor,üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor.Yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar.Sıcak odalarında yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan ölen insanları umursamıyorlar.Acımıyorlar……Kıymetini bilmiyorlar ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzurun, ana babanın….Müdahale edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize.Bu sorunu Devlet( BENCE TOPLUM.) derinden hissetmeli.Bu sorunun çözümü için ciddi çalıştaylar düzenlenmeli. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli.Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı.Geç kalmadan bu sorun mutlaka çözülmeli.Bu sorun çözülmezse ülke çözülecek…Doğan CEYLAN, Eğitim müfettişi. Kendisine teşekkür ederiz.Türk gençliğinin içinde bulunduğu bir durumu analiz ediyor ve DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ*ne işaret ediyor. Duygusuz nesil yetişmesinde bilişim teknolojisinin payı ileride verilerle açıklandığında, çok geç kalmış olabiliriz. Yoksulluktan çokça şikayet edilen ülkemizde yaşanılan tezatlardan biri de bu işte. Eğitim, gelir ve fırsat eşitsizliğin acı yansıması. Evlatlarımıza sağlamaya çalıştığımız olanaklar, bolluktan bereketten değil ne yazık ki. Bilinçsizlik, şımarıklık ve kapitalizmin dayattığı dengesizlikten kaynaklanıyor.Lütfen okuyun ve günümüz gençliğinin son durumunu değerlendirin. Elbette bu şartlarda yetiştirilmeyen. küçücük yaşlarda hayatın acı gerçekleriyle yüzleşen gençlerimizde var ve onların durumu da en az bu kadar vahim. Onlar için de ayrıca içimiz yanıyor. Çözüm yine eğitim, gelir ve fırsat eşitliğinde . ULVİYE KARA AKCOŞ
06-02-2025