Öğretmen

“A’dan başlar aydınlık,

Bir taş koyar bütün yapılarda temele öğretmen.

Soluğudur düşüncenin buğdaydan yalaza dek

Yeryüzünde ne varsa ondan gelmedir,

Yeryüzü ile el ele öğretmen…”

diyor şair Fazıl Hüsnü Dağlarca.

Bir meslek düşünün ki, yaşamımızı şekillendiriyor, ileride üretim gücü oluşturacak insanı eğitiyor. Dünyanın en eski mesleğidir öğretmenlik. Bir Çin atasözü şöyle der: “Bir yıllık refah istiyorsan, tahıl yetiştir. 10 yıllık refah istiyorsan, ağaç yetiştir. Yüz yıllık refah istiyorsan, insan yetiştir.” İşte yüzyıllık geleceği şekillendirecek nesilleri yetiştiren, eğiten öğretmenlerdir.

Korona virüs salgını eğitimde de çok ağır tahribatlar yaratıyor. Eğitimde öğretmen ve öğrenci et ile tırnak misalidir. Öğretmen tabi ki onlar için vardır. Ancak ne yazık ki bu süreçte eğitimde fırsat eşitsizliği; online eğitim için gerekli olan internet, bilgisayar ve tablet eksikliği ve online eğitim verebilme imkan ve kabiliyet yoksunluğu, özellikle yoksul ve kırsalda yaşayan çocuklarımızın eğitiminde ağır yaralar açıyor. Bu süreç vatandaşların ve belediyelerin iyi niyet kampanyalarına ve merhamet duygularına bırakılamaz. Devlet çocuklarımızın hepsine internet erişimi ve online eğitim için gerekli altyapıyı, bilgisayar ve tableti ücretsiz temin etmeli ve öğretmenlerin hepsini de online eğitim için donanımlı hale getirip hazırlamalıdır. Çünkü bu sürecin daha ne kadar devam edeceği de belirsizdir. Bu tabi ki bütçe meselesidir. Bu süreçte geleceğimiz için en büyük bütçe diyanete değil, çocuklarımız için eğitime ayrılmalıdır.

Her 24 Kasım öğretmenler, devlet büyüklerince süslü sözlerle övülüyor ama ortada bir türlü çözülmeyen, her yıl ertelenen sorunlar ve yerine getirilmeyen vaatler var. Aslında en büyük açmaz, sorunu öğretmenlerin ekonomik beklentilerine indirgemek. Oysa öğretmenlerin sorunu ülkenin gerçekten beka sorunu…

Toplumları daha mutlu ve refah içinde yaşatmanın, güvenli yarınlara taşımanın mimarıdır öğretmenlik mesleği. Yaratıcı, üreten, özgür ve bilimsel aklı kullanan bir eğitimin sonucu ancak bizi o hedeflere taşıyabilir. Bu toplumsal ideallere ulaşabilmemiz için elbette öğretmenlerin ekonomik sorunlarının, özlük haklarının ve mesleki sorunlarının çözümlenmesi, haklı ve insani taleplerinin karşılanması için sosyal statülerine uygun bir ücret politikası belirlenmelidir. Bu mesleğin içinde olan ve yıllarca eğitimin her kademesinde görev yapan bir öğretmen olarak, görev yaptığım süreçte gördüğüm ama bir türlü çözülemeyen yığınla sorun AKP döneminde ne yazık ki katlanmış ve daha kötü bir sürece evrilmiştir. TBMM’de sekiz yıl görev yaptığım süreçte defalarca araştırma önergeleri ve kürsü konuşmaları ile sorunları dile getirdim. Ne yazık ki bırakın iyileşmeyi öğretmen sorunları daha da katlanarak büyüdü. Mesela; kamu çalışanlarının en büyük kesimini oluşturan öğretmenlerin meslek kanunu hala çıkarılmış değildir. Öğretmenlerin maaş ve ders ücretleri politikası hükümetin subjektif ve siyasi takdirine bırakılmıştır. Oysa bu durum evrensel boyutta ve ekonomik göstergelerle objektif kriterlere bağlanmalı ve kanun ile düzenlenmelidir.

Öğretmenlik bir meslektir, öğretmen akademileri mutlaka kurulmalı ve mesleğe bu akademiler vasıtasıyla öğretmen yetiştirilmelidir. Bugün kanayan bir yara haline gelen ve sayıları 350-400 bini bulan atanamayan öğretmen sorunu ancak öğretmen akademileri ile planlanarak, toplumun ihtiyacı kadar branş ve sınıf öğretmeni ve okul öncesi öğretmeni yetiştirilmelidir. Günümüzde Ankara’ya hangi gün ne kadar yağmur, kaç metrekareye kaç damla yağış düşeceğini hesaplayabilen teknoloji Türkiye’nin 5 yıl 10 yıl sonra öğrenci sayısını ve ihtiyaç duyulacak öğretmen sayısını tabi ki hesaplayabilir. O zaman bu atanamayan öğretmenler sorunu neden ortaya çıkıyor? Öğretmenler mesleğe alınırken o mülakat

denilen ucube sistem neyi ölçüyor? Yazılı sınavda 90-95 aldığı halde mülakatta bu gençler nasıl eleniyor? Öğretmenler; müdür, müdür yardımcısı, İlçe Milli Eğitim Müdürü, İl Müdürü gibi yönetici kademelerine hangi liyakat ve ölçülere göre atanıyor? Bu soruların yanıtları bellidir. AKP İktidarı döneminde, iktidara yakın olan sendikaya üye olmak, bu statülere gelebilmek için bir şart olarak uygulanmıştır. Oysa öğretmen yetiştirme, mesleğe başlama ve görevde yükselmelerde liyakat, akademik eğitim, başarı ve objektif sınavlar tek ölçüt olmalıdır. Keyfilik ve mülakat tamamen kaldırılmalıdır.

Pandemiyi yaşadığımız şu zor günlerde, insanlığı kurtaracak aşıyı bulmaya çalışan ve tedavi süreçlerini yönetenleri; özgür, aklı ve bilimi rehber edinen kuşakları yetiştirenlerin de öğretmenler olduğu unutulmamalıdır.

“Bir ışık, bir ışık daha,

Gecelerin içindeki ejderlerle dövüşür

Nice istemeseler de, nice önleseler de,

Uyandırır toplumunu

İyiye, doğruya, güzele öğretmen…”(F.H.D)

Öğretmen-Av. Namık Havutça

24.,25. ve 26.Dönem Balıkesir Milletvekili

23-11-2020/BANDIRMA