Ömrümüz Kısaldıkça

ÖMRÜMÜZ KISALDIKÇA
Yaş ilerledikçe nasıl da telâşlanıyor insan:  Geçmişimizi gözden geçirdikçe  ömrümüzü  sorumsuzca  tükettiğimizi, geleceği hiç umursamadan, günübirlik yaşadığımızı,  yaşamın getirdiği güncel sorunlara yoğunlaştığımızı, onları abartarak metelik etmez işlerin peşinde koşuşturup durduğumuzu anlıyor, bu büyük zaman israfından dolayı dehşete düşüyoruz.

Zamanımızı doğru kullanmış olsak meğer ne çok yararlı işler yapabilir, ne büyük değerler üretebilir, kendimize, çevremize, doğaya ve insanlığa ne olumlu katkılarda bulunabilirmişiz! Yaşadığımız evreni, dünyayı, ülkeyi, çağı, toplumu, siyaseti, ekonomiyi, çevremizi ve insanı yeterince doğru  anlayabilirmişiz  örneğin. Doğru anlayıp yorumlamalarla da  doğrulara yönelebilirmişiz kuşkusuz.

Pek çok insanımız var ki görsel ve yazılı medyanın haber, dizi ve tartışma programlarında sürekli köpürtülen yalanların, şartlandırmaların, beyin yıkama programlarının kurbanı olmuş durumda. Kendilerine hiç yararı olmayacak düzmece olayları anlatan evlenme, boşanma, ses ve güzellik, cinayet v.b. konularla ilgili tv programlarını izlemek için tüm günlerinin pek çok saatini harcayıp gidiyorlar. Kendilerine sorarsanız çok güzel vakit geçirmişler, çok çok eğlenmişlerdir. Pekiyi, işe yarar ne öğrenmişler, ne kazanmışlardır? Hiç, evet hiç…

Oysa geriye kazanılması olanaksız en büyük servetimiz, zamanımızdır. Boşa harcadığımız zamanımız en büyük kaybımızdır. Yolumuzu aydınlatacak bilgileri kazanmak için kullandığımız zaman ise ömrümüzün en iyi değerlendirilmiş bölümüdür. Bu nedenle her ne yapıyorsak, mutlaka bilgi ve becerilerimizi arttırmak, yolumuzu ve yaşamımızı aydınlatmak için yapmalıyız. Okuduğumuz gazetelerin, kitapların, dinlediğimiz haberlerin  gerçekte kime hizmet etmeye çalıştıklarını anlamağa çalışmak, bizi kimlerin peşine takmak istediklerini fark etmek, doğru yaşamak bakımından çok önemlidir.

Bizim için birinci derecede önemli ekmek kavgamızı görmezden gelen, çocuklarımızı yaşayacakları dünyaya hazırlamayı hedeflemeyen, batıl inançlarla beyinlerini yıkamağa çalışan eğitim programlarını, çocuklarımıza zorla dayatılan okulları öven aşağılık medyayı  başımıza tac edersek, yalnız kendimize değil, çocuklarımıza da yazık etmiş oluruz.  Bu nedenle gazeteleri  aval aval okumak ve televizyon haberlerini, dezilerini ve programlarını afyonlanmış gibi izlemek, ömrümüzü boşa harcamaktan da öte, kendimize, çocuklarımıza, geleceğimize, ulusumuza  ve tüm insanlığa zarar vermek olur.

Öyle görünüyor ki, büyük çoğunluğumuz okur yazar,  dinler, izler görünmekle birlikte adeta bir afyon batağında debelenip durmaktadır. Okudukları çamurcu ve uyuşturucu gazeteler,  izledikleri afyonlayıcı radyo ve televizyonlar bilimsel ve ahlâki açıdan değerlendirildiğinde  yazık ki  ömürlerinin büyük kısmını boşa harcadıkları, abukluğun, batıl inançların, bilimin de , dinlerin de reddettiği ırkçılığın batağında debelenip durdukları, böylece yalnız kendilerini değil, çevrelerini de kirlettikleri,  çocuklarının ve uluslarının geleceğini kararttıkları görülmektedir.

Kısalan ömrümüzün son günlerinde de olsa,  tüm vaktimizi, enerjimizi çocuklarımızın, ulusumuzun ve insanlığın geleceğini karartmaya yönelik taassupla mücadeleyi, Atatürk ve arkadaşlarının başlattığı aydınlanma savaşımını elimizden geldiğince desteklemek, bu nedenle çok çok önemli ve aydınlanma savaşımına katılmak herkes için çok onur ve gurur vericidir.

REMZİ KISA- GÖNEN - KOCAPINAR NOTLARI