RUS AYISI “MİŞA” ÖFKELENDİ…

 

 

Anlamaya çalışarak konuya eğilelim:
Bölgede uçan savaş uçakları,
İŞİD’e karşı koalisyon oluşturan kırk ülkeden:
Amerika’ya,
Fransa’ya,
Avusturya’ya,
Belçika’ya ait olabileceği gibi
Suriye’ye veya Suriye’yi kollayan Rusya’ya bir ihtimal İran’a ait olabilir,
hava kuvvetleri olmadığından İŞİD’in, ÖSO’nun, PYD’nin olamaz.
Sonuçta, bu ülkeler ve örgütlerden hiç biri Türkiye için “uçan tehdit” değildir.
“Uçan tehdit” olmayan ama sınırımızı izinsiz geçen ve düşürülmesinden önce
‘kimliğinin bilinemediği’ iddia edilen uçan,
UFO "Unidentified Flying Object"/tanımlanamayan uçan nesne) olarak algılandı da,
Uzaylıların, Bayır - Bucak Türkmenlerini bombalamaları ardından,
Türkiye’yi Hatay’dan başlayarak işgal edileceği mi düşünüldü?
Bilemeyiz… Ancak, 
Rus hava kuvvetlerine ait Su 24 tipi savaş uçağı olduğu anlaşılınca:
Rus ayısı “Mişa” öfkelendi…
İlişkiler gerildi, ekonomi konuşulmaya başlandı, her konuda ‘yokuş yapılmaya’ başladı.

**

Yapılan açıklamalardan sonra ve en azından:
Yaş sebze ve meyve ile beyaz et dış satımımızda duraksama;
Turizmde gerileme; 
Tam da, kışın soğuk günlerine denk gelecek şekilde ve de,
istenmeyen nedenlerle doğal gaz girdisinde azalma olabilecektir.
Türk Akımı denen doğal gaz boru hattı, 
Akkuyu nükleer enerji santralı, müteahhitlik işleri ve yatırım projeleri askıya alınabilecek,
Rusya ve Orta Asya’da iş yapanlar sıkıntılar yaşayabilecektir.
Üstüne üstlük, İŞİD destekçisi olduğumuz iddiaları artacak,
“Olay, Türk ve Rus hükümetleri arasındadır” kaypaklığı,
“Türkiye artık müttefikimiz değil” ikiyüzlülüğüne dönecektir.
‘Çorbasında olanın kaşığında çıkarmış’ diyelim ve bekleyip görelim…

**

Rus ayısı Mişa’dan söz etmişken Mişa’nın,
1980 Yaz olimpiyatlarının sembolü olduğunu ekleyelim. 
Ve:
Ne istediğini bilemeyen bir tanrı tanımazın trajikomik fıkrası ile bitirelim.

Tanrı tanımaz adamın biri, 
bir ramazan günü Karadeniz bölgemizin harika ormanlarından birinde geziniyormuş. 
Kendi kendine:
"Doğa ne güzel; ağaçlar, kuşlar, çağlayan dere…" derken önüne birden ayı çıkmış. 
Korkudan, “Allah’ım” diye haykırmış. 
Ayı, dere, kuşlar, ağaçlar… Her şey o an donmuş…
Yukardan gür bir ses gelmeye başlamış:
"Sen, benim varlığıma inanmıyorsun da; zor zamanında neden adımı anıyorsun?"
Adam tir tir titremeye başlamış, ellerini gökyüzüne açarak:
" Allah’ım ne deseniz haklısınız. Ben size inanmadım beni affedin. 
Ben Müslüman olamadım bari şu ayıyı Müslüman yapın" demiş.
Her şey eski haline dönmüş,
 Ve
 ayı ani bir hamle ile adamı yakalayıp, altına almış.
Pençelerini ve kafasını gökyüzüne kaldırarak konuşmaya başlamış:
"Allah’ım,
Senin rızan için oruç tuttum, 
Senin verdiğin nimetle orucumu açıyorum, 
lütfen kabul et,
Sen, her şeyi gören ve bilensin…”