SANAYİ DEVRİMLERİ SÜRECİYLE GELİNEN DÜNYA DÜZENİ
Asgari ücretin müthiş bir artış gördüğü, 22.104 TL gibi astronomik rakama ulaştığı 2025 yılının ilk günlerinde, sanayi devrimleri olmasaydı ve bizler kapitalist dünyaya eklemlenmemiş bir ülke olarak kalsaydık, yani tarımsal üretimden sağlanan rantlarla yaşamlarımızı idame ettirmeye çalışıyor olsaydık, halimiz nice olurdu? Bu kadar refah içinde yaşayan ücretli çalışanlar ve emekliler oluşumuzu bir ölçüde “Sanayi devrimleri ”nin sürekliliğine borçluyuz. Kapital sahiplerine göre, kendileri bu sanayi devriminden “zırnık” fayda görmemiştir, bundan emin olabilirsiniz. Onlar, modern dünyanın “senyörleridir” çünkü!
Sanayi devrimi, ya da Endüstri devrimi diye dillendirilen bir devrim tanımlaması, gündelik hayatımızda sık sık karşımıza çıkmaktadır, lakin bunun ne anlam ifade ettiğini, kimin yararına (Latince söylemiyle; “Cui Bono?”) olduğunu pek de düşünmek istemeyiz ve de bu konuyu pek de irdelemeyiz hani! Devrim olduğuna göre, bir şeyleri devrilmiş, yerine iyi şeyleri inşaa edilmiştir herhalde deyip geçiştiririz.
Oysa “Sanayi devrimleri”, tekerleğin icadından buyana süreklilik içindedir. Diyalektik değişim süreci hiç durmadan kendini yenilemektedir ve o yüzden olsa gerek, sanayi devrimlerini, insanlık, derecelendirmiş ve sınıflandırmaya tabi tutmuştur. Örneğin, 1. Sanayi devrimi, başlangıç ve bitiş dönemleriyle birlikte anılırken, insanlığa sunduğu teknolojik yenilikleriyle ve de insan hayatına sağladığı kolaylıklıların bütünlüğüyle ifade edilmektedir; Bu dönem, 1760-1830 arasını kapsamaktadır. Buhar gücüne dayanan makinelerin, dokuma tezgâhlarında ve kömür madeni ocaklarında kullanılmaya başladıkları dönemi tarif etmektedir. Ve bu dönem için “Gerçek Sanayi devrimi” yakıştırması yapılmaktadır. Bugünkü yazımızın konusunu da, bu “gerçek” sanayi devrimi ile 2. Sanayi devriminin dünya kapitalist üretim tarzına şekil verdiği zaman dilimi oluşturmaktadır.
2.Sanayi devrimi; 1870-1913, elektrikli motor gücünün, makineli üretimde kullanılmaya başlandığı dönemdir. Demir-çelik sektörünün ön plana çıktığı, Atlantik aşan gemilerin yapıldığı, uçak filolarının kurulduğu ve otomobil üretiminin geliştirildiği, üretimin hız kazandığı yılları kapsamaktadır. Ayrıca, önemli icatların yanında radyo- telgrafın kullanılmaya başlandığı dönemdir. Her şeyden önemlisi, bu dönem, 1875 yılına kadar, dünya pazarının hâkimiyetini elinde tutan İngiltere’nin, 1873 Dünya kriziyle birlikte, merkez ülke konumunu Almanya ve ABD’ye kaptırmış olduğu bir dönemi de içermektedir. Sabit sermaye yatırımlarını teknolojik gelişmeye uygun yenileyemeyen ve başta ABD olmak üzere sömürge ülkelerine sermaye akışını engelleyemeyen İngiltere, dünyanın “demiurgos” ülkesi konumunu bu 2. Sanayi devrimi süresince yitirmiş, yerine ABD ve Almanya geçmiştir.
Almanya, Prusya devletinin önderliğinde Bismarck’ın Şansölyeliğinde diğer prenslikler ile birleşmiş, sınır bütünlüğünü sağlamış, ortak pazarını oluşturmuş ve de bu şekilde “Ulusal Birliği’ni tamamlamıştır. Demir-çelik endüstri bölgesini ele geçirmiştir. 1870 Savaşı’nın galip ülkesi olarak, Fransızların topraklarından olan Alsas-Loren demir-çelik havzasına el koymuş ve Fransızlardan savaş yenilgisi olarak 5 milyon altın tazminat sağlamıştır. Almanya’nın sanayi devrimini yaratması için bu kaynaklar çok çok önemli olmuş, Alman Birliğinin sağlanmasının yanı sıra “Merkez ülke” konumunun İngiltere’den Almanya’ya geçmesine önayak olmuştur.
Bu dönem, 1870 sonrası yıllar, ABD’nin de gelişmişlik düzeyinde, yükselme dönemidir ayrıca.
“Gerçek Sanayi devrimi” diye nitelendirilen, Kapitalist üretim sürecinin hız kazandığı yılları biraz daha irdeleyecek olursak, Bu Sanayi devrimi, 1760 yılında Büyük Britanya diye tabir edilen İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Modern dünyanın oluşum süreci bu, anılan yıllarda, pamuklu dokuma sanayi ile başlamıştır. İngiltere, pamuklu dokumayı sanayileşmenin “öznesi” konumuna taşımadan önce, Hollanda’nın ticaret metası olan “yünlü dokuma” Dünya piyasalarında hâkimiyetini sürdürmekte idi. Hollanda bu konuda dünya pazarının lideri konumundaydı ve Kıta Avrupası’nın yanı sıra denizaşırı
ülkelere de ürünlerini ihraç etmekteydi. Hatta bu ihracat ve ticaret işlemlerini kolayca yapabilmek adına Yenidünya denilen Batı Hint Adalarında ilk bankayı Hollanda oluşturmuştur.
Hollanda’nın bu yünlü dokumada ve meta ticaretindeki üstün konumuna rağmen pamuklu dokuma tekstil ürünleri, süreç içinde, yünlü dokumayı kolayca tahtından indirmiştir, çünkü pamuk üretimi, yün üretimi ile kıyaslandığında hem üretilen miktarın çokluğu açısından, hem de üretimin maliyet ucuzluğu bakımından çok daha endüstriyel hammadde özelliğini içermekteydi.
Yeni keşfedilen Amerika Kıtasındaki, plantasyonlarda pamuk üretimi için çalıştırılan, Afrika Kıtası’ndan zorla, balık istifi taşınmış kölelerin yıllarca çekmiş oldukları eziyetler, modern dünya pazarının oluşumunda, uzun yıllar çok önemli bir görev addetmiştir. Amerika’da yaşanan iç savaş sonrası tehlikeye giren pamuk üretimi, önce Hindistan’a, sonra Mısır’a ve Anadolu’nun Çukurova’sına kaydırıldı. Üretilen kaliteli pamuklar, bu ülkelerden İngiltere’nin fabrikalarına taşınarak, orada işlenmekte ve oradan hammaddenin geldiği ülkelere ve diğer ülkelere işlenmiş tekstil ürünleri olarak tekrardan satılmakta idi.
Tekstil üretiminde Dünya atölyesi konumunu koruyup, 40-50 yıl bunun ekmeğini yiyen ve bu sayede çok önemli olan “İlkel sermaye birikimini” oluşturan İngiltere, 1800’lü yılların hemen başlarında “Kömür ve Demir/çelik” hammaddeleri üretiminde de ilk, “ipi göğüsleyen” ülke konumuna geçmiştir. İngiltere’de ve sömürge hinterlandında hızla kömür maden ocakları açılmaya başlanmış; toprağın altı köstebek yuvasına çevrilirken, kömür madeni işçileri de, kan ve gözyaşları içinde, ömürlerinden ömür çalınırcasına, yüzleri gibi ciğerleri de kömür karasına bulanmış vaziyette ömür törpüsüne uğramıştır.
İngiltere’nin başlattığı buharlı makinelerin kullanımına ve demir yolları yapımı kervanına kısa bir süre sonra Fransa’da katılmıştır. Kömür ocakları, demir çeliğin işlendiği atölyelere yüksek enerjisiyle can katarken, işlenmiş demir çelikler de insanlığa demiryolları, lokomotifler ve vagonları gibi mamul maddeler halinde ve hizmet araçları şeklinde geri dönmüşlerdir.