En son ne zaman şaşırdınız bir şeye? Ama derinden sarsılarak şöyle.Olan bitene bakıp vay be diyerek,bunu derken göğüs kafesinde bembeyaz kelebeklerin uçuşmasını hissederek.
Şaşırmak artık olağanlaşan hayata,hayatın seyrine bir itiraz sayılır. Olağanlaşmayla her şeyin merkezine çöken sıradanlaşmaya karşı bir duruş.Evet,belki her gün heyecanlı başlangıçlara uyanmıyor olabiliriz ama varlığın kendisi zaten mücizevi bir oluş değil midir?
Her yeni sabahta gözlerini başka bir dünyaya açmak değil midir uyanmak?Pencerenin önündeki perdelerden kurtulup gelen güneş ışınlarının kirpiklerden süzülerek gözün merceğine üşüşmesi,bu üşüşme anında hissedilen gıcıklanma,gözlerin hafifçe kaşınması.Sonra birtakım imgelerin,kelimelerin,resimlerin,yüzlerin hooop zihinden fışkırıvermesi.Zihnin çiçeklenmesi.Kolların,bacakların,gövdenin ve başın yatakta,yastıkta pelte kıvamındaki rahatlığı.Ardından yataktan kalkma hamlesinin bütün beden parçalarında yarattığı tatlı gerilim,ayakların zeminle buluşması,ilk adımlar…Her şey işte böyle başlar.
Hayatı şaşırarak,keşif duygusuyla,heyecanla karşılamak konusunda kimi biliyorsun deseniz ‘Zorba ‘derim.Nikos Kazancakis’in aynı adlı romanının ana karakteri Zorba feleğin çemberinden geçmiş bir hayat ustasıdır.Tüm anıları capcanlı ve onunladır.Şaşırma yetisinin hafıza kaybıyla bir ilgisi olmadığının kanıtıdır.Zorba mesela yeni bir güne başladığında,evinden çıkıp dışarıda karşılaştığı ağacın bir ağaç olduğunu elbette bilir.Bilir ancak yine de ağacın gövdesine,dallarına ,yapraklarına şaşkınlıkla bakıp onun varlığını heyacanla,hayretle onaylar, ağaca katılır.İnanılmaz der,bu bir ağaç.Bunlar ağacın dalları,böyle yanlara ve göğe doğru açılıyorlar,ne muhteşem bir görüntü.
Hayatı merakla,şaşkınlıkla deneyimlemek, dinginleşmeyi ve yoğunlaşmayı gerektirir.Bu da gündelik hayat koşturmacasının sonsuz döngüsünden çıkıp kendini başka bir uzama fırlatmakla mümkündür.Yaşama,ölüme,kendine,sevgiliye,göğe,yıldızlara,uçup giden kuşların gökyüzünde bıraktığı görünmez izlere kendini kaptırıp gitmek lazımdır.Kaybetmek şarttır kendini bulmak için,bulup da kendini yeniden yapmak için.
Yoksa insan içinde fitili erkenden yanıp tükenmiş bir mum gibi erir gider. Eriyip gitmemek için şaşırmak elzemdir. Şaşırmak çocukların ve çocuk parçasını koruyabilmiş kişilerin hasletidir. Vücudu canlandırır,zihne parlaklık ve akıcılık verir. Yetişkinlerin dünyası yaşayan ölülerin dünyasıdır günümüzde. Bu dünyada şaşırmak adeta sözlüklerden çıkarılmış,yasaklanmıştır.
Herkese başka bir dünyada bol şaşırmalı günler diliyorum.
Aygün Özer
Psikoterapist
aygun_ozer@yahoo.com
11-08-2019- BANDIRMA