Selçuklulardan Sonra Anadolu’da Ne Oldu ? Moğolların Gelişi.

Selçuklulardan Sonra Anadolu’da Ne Oldu ? Moğolların Gelişi.
upload.php?item=9762

TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN YIKILIŞINDAN SONRA ANADOLU’DA MOĞOL HÂKİMİYETİ

(1308-1335)

Makale . Züriye ORUÇ

Özet Türkiye Selçuklu Devleti, Kösedağ Savaşı’ndan (1243) sonra kabul etmek zorunda kaldığı Moğol hâkimiyetinden kurtulamayarak II. Gıyâseddîn Mesud’un ölümü (1308) ile birlikte yıkılmıştır. Bu tarihten sonra devletin hâkim olduğu topraklar doğrudan doğruya Moğol idaresi altına alınmıştır. Bu dönem Anadolu’nun Moğol hâkimiyeti altındaki son dönemidir. Anadolu bu hâkimiyetten ancak İlhanlı Hanı Ebû Sâîd Bahadır Han’ın ölümü (1335) ile birlikte devletlerinin yıkılış sürecine girmesi üzerine kurtulabilecektir. Moğol hâkimiyeti altındaki bu son dönemde Anadolu’da İrencin Noyan, Timurtaş Noyan ve Celâyirli Şeyh Hasan valilik yapmıştır. Bunlardan İrencin Noyan zulümleri ve haksız uygulamaları ile halkı sindirirken Timurtaş Noyan halk tarafından sevilmiş ve bu topraklarda bir hükümdar gibi hüküm sürmüştür. Celâyirli Şeyh Hasan ise Anadolu’yu, vekil atadığı Eretnâ Bey’in eliyle idare etmiştir. Bu çalışmada Anadolu’nun Moğol hâkimiyeti altındaki söz konusu son dönemi, Türkiye Selçuklu Devleti’nin hâkim olduğu topraklar merkez alınarak incelenmekte ve bu dönemde meydana gelen olaylar ile Anadolu’daki Moğol varlığının söz konusu dönemdeki seyri ortaya konulmaktadır.

Moğollar Türkiye Selçuklu Devleti’ni II. Gıyâseddîn Keyhüsrev döneminde, Kösedağ Savaşı’ndan (1243) sonra tabiiyetleri altına almışlardır. Bu tarihten önce onların Anadolu’ya Çormoğan Noyan idaresinde 1231 ve 1232 yıllarında iki defa giriş yaptıkları, keşif amaçlı bu girişlerde Anadolu’nun bazı şehirlerini ele geçirdikleri ve ardından yakıp yıktıkları bölgelerden hızla geri çekildikleri bilinmektedir 1 . I. Alâeddîn Keykubâd dönemine rast gelen bu keşif hareketlerine karşı Türkiye Selçuklu Devleti herhangi bir karşı saldırıda bulunmamıştır. Çünkü I. Alâeddîn Keykubâd Moğollara karşı koymanın değil onlar ile iyi anlaşma yoluna gitmenin, devletinin bekası için daha iyi olacağını düşünmekteydi 2 . Onun saltanatındaki siyasî, askerî ve iktisadî bazı tedbir ve 1 Moğol ordusu Anadolu’ya ilk girişinde Ahlat, Amid (Diyarbekir), Malatya, Harput, Meyyafârikin (Silvan) gibi yerleri ele geçirmiştir. Ertesi sene ise Sivas yakınlarına kadar bir saldırı düzenleyerek kıyım, yıkım ve yağmada bulunmuştur.

Türkiye Selçuklu Devleti’nin Sonu ve Moğolların Selçuklu İdaresine El Koyması [299] girişimler ile de Anadolu topraklarının herhangi bir istilâya karşı korunmasının mümkün olabilmesine çaba gösterilmişti. Komşu devletler ile ittifak kurmak da bu çabalardan biri idi. Ancak ne Eyyubîler ile ne de Harezmşahlar ile beklenen ittifak gerçekleşmemiştir. Harezmşah Hükümdarı Celâleddîn Harezmşah’ın stratejik bir konumdaki Ahlat’ı kuşatması devletleri karşı karşıya getirmiştir 3 .

I. Alâeddîn Keykubâd hiç arzu etmediği halde Moğollar ile arasında tampon devlet olarak kalmasını umut ettiği Harezmşah Devleti’ne karşı Eyyubi desteğini de sağlayarak Erzincan yakınlarında Yassıçemen Ovası’nda savaşmış (10 Ağustos 1230-Yassıçemen Savaşı) ve mağlup etmiştir. Moğollar ise I. Alâeddîn Keykubâd döneminde keşif ve yakından izleme politikası yürütüyor, Türkiye Selçuklu Devleti’nin kendilerinin il’i 4 olmasını bir süre için bile olsa yeterli görüyorlardı 5 . Ancak bu başarılı ve zeki hükümdarın ölümü Moğolların takip ettikleri Anadolu politikasını değiştirmelerine yol açacak bir takım gelişmeleri ortaya çıkarmıştır. Şöyle ki, II. Gıyâseddîn Keyhüsrev, babası gibi bir Moğol politikası takip etmediği gibi zayıf bir iktidar ortaya koymuştu. Babaî isyanı da (1240) halktan pek çok kişinin onu desteklemediğini ortaya [Selçuklu Tarihi], Haz.: Abdullah Bakır, Çamlıca Yay., İstanbul 2009, s. 525-529. I. Alâeddîn Keykubâd, Moğolların karşı konulamaz bir güç olduğuna inandığı için onlar ile savaşmanın bir fayda vermeyeceğini anlamıştır. Onun bu düşüncesine Moğollar ile savaşan milletlerin acı sonları da etki etmiş olmalıdır. Bununla birlikte Moğollara karşı izlenecek politikanın barış olması gerektiği bir tek onun tarafından fark edilmiş değildir. Batı milletleri de Moğollar ile barış içinde olmanın izlenecek en doğru yol olacağını biliyorlardı. Moğol hanının papa tarafından Hıristiyanlığa davet edilmesi ve akrabalık tesis etmeye çalışmaları bunu göstermektedir.

Bkz.: Georges Pachymèrès, Bizanslı Gözüyle Türkler, Çev.: İlcan Bihter Barlas, İlgi Kültür Sanat Yay., İstanbul 2009, s. 39, 100, 105; Jean-Paul Roux, Moğol İmparatorluğu Tarihi, Kabalcı Yay., İstanbul 2001, s. 284-285. Wilhelm Von Rubruk ve Di Plano Carpini gibi kişiler batı milletlerinden Moğol hanlarına gönderilen elçiler içerisinde yer almışlardır. Onlar yaptıkları yolculukları, edindikleri bilgileri ve izlenimlerini anlattıkları seyahatnâmeler kaleme almışlardır. Bkz.: Wilhelm Von Rubruk, Moğolların Büyük Hanına Seyahat 1253-1255, Çev.: Ergin Ayan, Ayışığı Kitapları, İstanbul 2001; Di Plano Carpini, The Story of The Mongols Whom We Call The Tartars, Trans.: Erik Hildinger, Branden Publishing Campany, Boston 1996. 3 İbn Bîbî: 1996, I, s. 382; Nesevî, Celâlüttin Harezemşah, Çev.: Necip Asım, Devlet Matbaası, İstanbul 1934, s. 115-116; Aydın Taneri, Harezmşahlar, TDV. Yay., Ankara 1993, s.

çıkarmıştı 6 . Moğollar ise saltanat değiştiğinde ve yeni saltanatın zayıf olduğunu gördüklerinde bu durumu Anadolu’ya giriş için bir işaret olarak kabul etmişlerdir. Ayrıca Ön Asya Moğol ordusunun başına Baycu Noyan’ın getirilmesi gibi bazı artı koşullar bu durumu desteklemekteydi 7 . Nitekim Moğol ordusu, 1242 sonbaharında bu sefer Baycu Noyan komutasında ve işgal niyeti ile Anadolu’ya girmişti. Bu Moğol hareketi Anadolu istilâsındaki ilk adımdır. Baycu Noyan, Erzurum’u aldıktan ve şehri yakıp yıkarak halkını da kılıçtan geçirdikten sonra 40 bin kişilik bir kuvvet ile Kösedağ mevkiinde Selçuklu ordusunun öncü birliği ile karşılaşmıştır 8 . Ancak öncü birliğin mağlup edilmesi, Selçuklu ordusunun geri kalan kısmının kaçarak savaş alanını terk etmesine yetmiş; Moğollar dahi bu duruma şaşırmışlardı 9 . Türkiye Selçuklu Devleti Kösedağ Savaşı’nı kazanamayınca Moğol tabiiyetini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu tarihten sonra II. Gıyâseddîn Keyhüsrev’in oğlu II. İzzeddîn Keykâvus’un 1246’da başa geçmesine kadar geçen süre boyunca, imzalanan barışın da etkisi ile geçici bir sükûnet dönemi yaşandıysa da Türkiye Selçuklu Devleti Moğol tabiiyeti altına artık geri dönülemeyecek bir şekilde girmiştir. Bu tabiiyet dönemi Mengü Han’ın (1251-1259) ölümüne kadar devam etmiştir. Türkiye Selçuklu Devleti söz konusu dönemde Moğolların asıl merkezleri olan Karakurum’a bağlı idiler. Bununla birlikte Ermeni Krallığı ve Trabzon Rum İmparatorluğu da Kösedağ Savaşı’ndan sonra Moğol hanına bağlılıklarını

bildirmişlerdi 10 . Moğollar, kendilerine tabi hale getirdikleri Anadolu’yu sıkı takip ve kontrol altında tutmuşlardır. Türkiye Selçuklu Devleti’nin Moğollara tabiiyeti Mengü Han’ın ölümünden sonra da devam etmiştir. Mengü Han’ın 1256’da devletin batı topraklarında görevlendirdiği kardeşi Hülegü Han İlhanlı Devleti’ni kurduğunda, Anadolu da bu devletin kontrolü ve hâkimiyeti altına girmiştir. Bu yeni dönem Türkiye Selçuklu Devleti’nin son bulduğu 1308 tarihine kadar devam etmiştir. II. İzzeddîn Keykâvus’un ikinci saltanatı ile birlikte bütün Selçuklu hükümdarları Moğol hanlarının yarlıg 11 ve hükmü ile tahta çıkarılmış veya tahttan indirilmişlerdi 12 . Ancak Moğollar II. Mesud’dan sonra Selçuklu tahtına bir hükümdar çıkmasına müsaade etmemiştir. Böylece II. Mesud’un ölümüyle Türkiye Selçuklu Devleti son bulmuştur. Moğollar Mengü Han’ın ölümü ile başlayan dönemde Türkiye Selçuklu Devleti’ni fiilî olarak idareleri altına almışlardı. 1308’den sonra ise Anadolu’da bir Selçuklu otoritesinin olmadığı görülmektedir. Selçuklu iktidarının bıraktığı boşluğu İlhanlılar doldurmuştur. Anadolu Moğol valileri tarafından yönetilen bir eyalet haline getirilmiştir 1

10 Kral Hetum, kardeşi ve Ermeni başkumandanı olan Simbat’ı, Moğol hanının huzuruna göndererek tabiiyetini sunmuştur.

İrencin Noyan’ın Anadolu Valiliği ve Ortaya Çıkan Karışıklıklar İrencin Noyan, Olcaytu Han’ın dayısı ve Hülegü Han’ın (1256-1265) eşi Dokuz Hatun’un yeğeni idi 14 . Olcaytu Han tarafından 1305’de Anadolu’ya genel vali olarak gönderilmişti 15 . Sebep olduğu karışıklıkları ortadan kaldırmak ve düzeni tekrar sağlamak üzere Emir Çoban’ın Anadolu’ya gönderilmesine kadar genel valilik yapmıştır. Onun hakkında Aksarayî geniş bilgi verir. Aksarayî’ye göre Yabanlu’yu 16 yaylak ve Niksar’ı 17 kışlak olarak kullanan İrencin Noyan, kalabalık bir maiyet ile Anadolu’ya gelmişti 18 . Hem kendi hem de maiyetinden pek çok kişi keyfî ve adil olmaktan uzak uygulamaları ile halkın sıkıntı içine düşmesine sebep olmuşlardı 19 . Üstelik pek çok kişi zulme uğrayarak canından olmuştu. Aksarayî, Olcâytû Han’ın Anadolu vezirliğine atadığı Fahreddîn Lakuşî ile İrencin Noyan’ın Anadolu gelirlerini paylaştıklarını söyler. Ayrıca İrencin Noyan Niksar’ın vergi gelirlerine de el koymuş tur 20 . Haksız uygulamalar ve zulümlerde bulunanlar sadece İrencin Noyan ve maiyeti değildi. Aksarayî’ye göre ondan güç alan bazı kişiler de servetleri uğruna peşine düştükleri kişileri öldürmekten korkmamışlardı. Örneğin Aksaraylı Şengit -oğlu adlı kişi, Aksaray’ın ileri gelenlerinden Şeyh Hacı Hamuş, Ali Paşa ve Ahi Ahmed gibi kişileri öldürerek servetlerine el koymuştu 21 . Eyüphisar Kalesi’ne sığınmış Memreş adlı bir Türk beyini de aynı sebeple öldürmüştü. Aksaray’da yaşananlar o hadde varmıştı ki halk dayanamayarak 100 kadar ileri geleni Yabanlu’ya, İrencin Noyan’ın huzuruna göndermiş; ancak İrencin Noyan anlatılanlara itibar etmemişti 22 . Aksarayî, yaşananları anlatırken İrencin Noyan’a karşı husumetinin nedenini de açıklar. Aksarayî, Alâiyye Hanı’na sığınan İlyas adlı Türk beyini ele geçiremeyen İrencin Noyan’ın bunun sorumlusu olarak kendisini gösterdiğini ve kuşatmada ölen her Moğol askeri için kan bedeli vermeye mecbur bırakıldığını anlatır 23 . İrencin Noyan, Gâzân Han tarafından vakıfları n yönetimine getirilen Aksarayî’nin, söz konusu hanın Karamanlılar tarafından yıkılmış olan iki burcunu tamir ettirdiği için bu Türk beyinin ele geçirilemediğini söyleyerek Aksarayî’yi suçlamıştır 24 . İrencin Noyan’ın valiliği döneminde Karamanoğulları, Eşrefoğulları ve Hamidoğulları gibi Türk beyliklerinin işgal hareketlerinden ve yerel ayaklanmalardan ötürü de Anadolu’daki karışıklıklar giderek artmaktaydı 25 . Nihayetinde hanedan üyesi bu Moğol noyanının sebep olduğu karışıklık dolayısıyla Olcaytu Han zamanında devletin güçlü emirlerinden olan Emir Çoban 26 1314’de Anadolu’ya gönderilmiştir 27 . Karanbük Ovası’nı 28 kendisine kışlak yapan bu Moğol emiri, önce huzuruna gelen Türk emirlerini ve Ermeni tekfurunun itaatlerini kabul etmiştir 29 . Huzura gelenler içerisinde Eşrefoğulları, Germiyanoğulları, Candaroğulları, Hamidoğulları ve Sahip Ataoğulları vardı 30 . Karamanoğulları ise huzura gelmemişti. Bunun üzerine, Emir Çoban, bu sırada Konya’yı işgal etmiş olan Karamanoğullarına karşı harekete geçmiştir. Konya’yı Karamanoğulları’ndan geri alarak kısa zaman içinde karışıklığa son vermiş ve Anadolu’ya yeniden bir düzen getirmiştir 31 . Karışıklıklardan sorumlu tutulan İrencin Noyan ise görevden alınarak Diyarbekir’e gönderilmiştir 32 . İrencin Noyan atandığı Diyarbekir valiliğinden sadece bir yıl içinde Emir Çoban tarafından azlettirilecektir. Bu durum onun Emir Çoban’a karşı girişilen isyanda yer almasına ve isyanın bastırılmasından (1319) sonra öldürülmesine yol açacaktır 33 . İrencin Noyan’a karşı nefret duyan Aksarayî, İrencin Noyan’ın görevden alınmasına son derece sevinmiş ve “Mazlumların bedduaları, o zalimin yok olmasına yöneldiği için onun yönetiminin zamanı da Padişah Olcaytu’nun devleti ile birlikte son buldu” demiştir 34 . Aksarayî Emir Çoban için ise onun “Türklerin kalbine” yerleştiğini söyler 35 . Emir Çoban Anadolu’daki karışıklıklara son verdikten sonra, merkezden çağrılması üzerine oğlu Timurtaş Noyan’ı Anadolu’ya genel vali olarak atayarak geri dönmüştür 36 . Timurtaş Noyan ise ordugâhını Kayseri’ye kurarak işe başlamıştır 37 . Moğolların Selçuklu İdaresine El Koyması Emir Çoban’a 1314’de Karanbük kışlağında itaatini sunanlar içerisinde bir Selçuklu hükümdarının olmadığını görüyoruz. Bu dönemde Selçuklu gücü ve otoritesinin varlığına dair bir işaret yoktur. Türkiye Selçuklu Devleti II. Mesud’un ölümünden sonra Anadolu’da varlık gösterememiştir. Aslında devlet çok daha önce sahip olduğu güç ve otoriteyi kaybetmişti. II. İzzeddîn Keykâvus’tan sonraki Selçuklu hükümdarlarının birer hükümdar olmaktan ziyade birer sembol olduklar ını söylemek mümkündür. Nitekim Türkiye Selçuklu Devleti’nin adım adım sona yaklaşmasını hükümdarlardan ziyade devlet adamları geciktirmiştir. Muineddîn Süleyman Pervâne’nin ölümü (1277) ile devletin yıkılış sürecine girmesi; Vezir Sâhip Ata Fahreddîn Ali’ nin ölümüyle de (1288) Moğolların Selçuklu idaresinde tam anlamıyla söz sahibi olmaları bunu gösterir 38 . Devleti ayakta tutan güçlü devlet adamlarının ölümleri, Anadolu’ya gönderilen Moğol idarecilerinin devletin sahip olduğu güç ve otoriteyi zaman içinde bütünüyle ele geçirmelerine fırsat vermiştir. Bu sebeple Timurtaş Noyan Anadolu’ya geldiğinde burada kendi hükümdarlığına müsait bir zemin bulmuştur Timurtaş Noyan’ın Anadolu’ya Hâkim Olması Timurtaş Noyan güçlü İlhanlı emirlerinden Emir Çoban’ın ikinci doğan oğludur 39 . 1315’den 1327’ye kadar on iki sene Anadolu genel valiliği görevinde bulunmuştur 40 . Ancak sadece bir vali olarak kalmamış, valiliği boyunca bir hükümdar gibi hüküm sürmüştür. Anadolu’da babasının getirdiği düzeni devam ettirmekle birlikte, seleflerinden farklı bir tutum içine girerek halka kendisini sevdirmiş ve bir hükümdar gibi görülmesini de sağlamıştır. Bundan başka Müslümanların kıyafetleri ile Hıristiyan ve Yahudilerin kıyafetlerinin birbirine benzemesini önlemiştir 41 . Âdil yönetimi ve getirdiği düzen sebebiyle Aksarayî onu “padişah”, “hükümdar”, “âdil hükümdar” ve “dindar hükümdar” gibi unvanlar ve sıfatlar kullanarak övmektedir 42 . Timurtaş Noyan iyi idaresi ve halk tarafından sevilmesi sebebiyle Anadolu’da valilik yapan kişiler arasında farklı bir yere sahiptir 43 . Hatta bu Moğol noyanı, Anadolu halkı için tüm o karışık dönemlerden sonra o denli bir kurtarıcı olarak gelmiştir ki bir süre sonra kendisini gerçekten bir kurtarıcı olarak görmeye başlamış ve mehdî olduğunu ilan etmiştir 44 . 1322’deki bu mehdî hadisesini İbn Hacer “aklını yitirmesi ” olarak görür ve onu bu iddiasından babası Emir Çoban’ın vazgeçirdiğini yazar 45 . Aksarayî ise Timurtaş Noyan’ın mehdîliğine gerçekten inanmış

43 Aksarayî : 2000, s. 260-264. Ömerî, Timurtaş Noyan’ın gücü hakkında şöyle demektedir: “Timurtaş, bazen kılıç gücünün verdiği kuvvetle sertleşir bazen de hile ve aldatma yoluyla idare etmekle yetinirdi. Bu yolda bir takım şehir ve ülkeleri istilâ etmiş ve bir takım kaleleri fethetmiş etraflarına kadar uzamış ve idaresi altındaki yerleri bir hayli genişletmiştir. İş sahalarını çoğaltmış, halkı da çok olduğundan onlardan aldığı vergiler artmış ve gayri Müslimlerden alınan arazi vergisi de fazlalaşmıştır. Bu ülkede kudret ve şevketi artmıştır. Kendi adına sikke döktürmüştür. Aynen Selçukluların yaptığı gibi hüküm ve saltanat usulunu tatbik etmiştir. Tam müstakil bir ülke haline getirmiş Moğollardan dokuz tümen almış Türkmenlerden de o kadar hatta daha ziyade elde etmiştir. Artık çok kuvvetlenmiş ona kimse karşı gelememiş, onunla kimse savaşamamıştır”.

Türkiye Selçuklu Devleti’nin Sonu ve Moğolların Selçuklu İdaresine El Koyması [307] görünür. Öyle ki, şarabı yasaklamasını mehdî oluşunun bir kanıtı olarak gösterir 46 . Timurtaş Noyan Anadolu’da her ne kadar düzeni sağlamak adına bazı adımlar atsa da önce kendi sorunlarını çözmeye mecbur kalmıştır. İlhanlı Hanı Ebû Sâîd Bahadır Han’ın emri ile içinde İrencin Noyan’ın da olduğu bazı emirler merkezde babası Emir Çoban’a karşı bir mücadele başlatmıştı 47 . Ne var ki bu mücadeleyi Emir Çoban kazanmış ve bu sebeple İlhanlı hanı verdiği emri inkâr etmiştir. Dolayısıyla Emir Çoban’ı ortadan kaldırmak isteyen emirler idam edilmiş, zafer Emir Çoban’ın olmuştur 48 . Merkezde tüm bunlar devam ederken fırsattan yararlanmak isteyen İçil, Baranbay, Bulargu, Kür Buğa ve Buğa adlı noyanlar da Anadolu’da Timurtaş Noyan’a karşı isyan etmişlerdi 49 . Emir Çoban’ın merkezde kazandığı zaferden sonra Timurtaş Noyan da kendisine isyan edenleri ortadan kaldırmıştır. Bütün bunlardan sonra ise Konya’yı tekrar işgal etmiş bulunan Karamanoğulları üzerine yürümüş ve genel bir sindirme hareketine girişmiştir 50 . Timurtaş Noyan kendisine karşı çıkanları ortadan kaldırdığında ve gücünü ortaya koyduğunda istiklalini ilan etmiş, adına hutbe okutarak para bastırmıştır 51 . Hatta bununla da yetinmeyerek Mısır’a ve Şam’a elçiler göndermiş ve onlardan, Irak, Acem ve Horasan topraklarının ele geçirilmesi konusunda yardım talep etmiştir 52 . Emir Çoban, olayı haber aldığında Ebû Sâîd Bahadır Han’dan izin alarak oğlunun isyanına son vermek üzere tekrar Anadolu’ya hareket etmiştir 53 . Her ne kadar Timurtaş Noyan, babası ile savaşmak konusunda kararlı olsa da araya giren devlet adamlarının etkisi ile Ebû Sâîd Bahadır Han’ın huzuruna çıkarak affını dilemek zorunda kalmış ve tekrar eski görevine iade edilmiştir. Ona destek veren emirlerden Emir Sürkâci ve Kadı Necmeddîn Tabesî ise Emir Çoban tarafından öldürülmüştür 54 . Timurtaş Noyan hükümdar olma arzusunu tamamen bir kenara bırakmamıştır. Onun göreve iade edildikten ve Anadolu’ya döndükten sonra da mücadelesine devam ettiğini görüyoruz. Anadolu’ya geldiğinde yokluğundan istifade etmeye çalışmış beyliklere karşı harekete geçmiş ve katı bir sindirme hareketine girişmiştir. Öyle ki Eşrefoğulları Beyliği ile yaptığı mücadeleyi kazandığında beyliğin hükümdarı Süleyman Bey’in burun, kulak ve hayâlarını kestirerek gözünü oydurmuş ve onu Beyşehir Gölü’ne attırmıştır 55 . Timurtaş Noyan’ın Selçuklu Hanedanını Yok Etme Hareketi Timurtaş Noyan Anadolu’ya genel vali olarak atandığında daha önce ifade edildiği üzere Anadolu’da Selçuklu iktidarı son bulmuş durumdaydı. Ancak Selçuklu hanedanı varlığını devam ettiriyordu. Hanedan üyelerinden herhangi birinin devleti tekrar kurabilme olasılığı vardı. Bu tehlikeyi gören Timurtaş Noyan Türkiye Selçuklu hanedanına ait bütün erkek çocukları tespit ettirmiş ve öldürtmüştür 56 . Böylelikle bir zamanlar Anadolu’ya hâkim olan devletin son umutlarını da ortadan kaldırmış, kendisi için tehdit olmakta n çıkarmış ve meşruiyetini sağlamlaştırmıştır. Yazıcızâde Ali’de geçen kayda göre Timurtaş Noyan babası Emir Çoban tarafından Anadolu’ya düzeni sağlamak ve düşman güçleri ortadan kaldırmak üzere gönderilmiş, o da Anadolu’ya geldiğinde Konya ve Akşehir’deki Selçuklu şehzadelerini ortadan kaldırmıştı 57 . Sadece Konya’da bir günde öldürülen erkek şehzade sayısı 29’du 58 . Bununla birlikte Akşehir, Simre ve Sivas’da Selçuklu ailesinden bazı kişiler vardı ve kıyım başladığında bu kişiler üzerine de gidilmiş ve bunlar dan bazıları kaçarak saklanabilmişlerdi 59 . Müneccimbaşı, eserinde Yazıcızâde’nin verdiği bilgiyi aktarırken kaçanlardan bazılarının Karamanoğulları’na sığındıklarını söyler 60 . Karamanoğulları bu durumu ileride kullanabilmek için Selçuklu ailesinden bazı kadınlar ile evlilik kurma yoluna gitmişlerdir 61 . Hamdullah Kazvinî de Selçuklu saltanatının tamamen son bulmasından sonra hanedandan bazılarının sahil ve uç bölgelere gittiğini yazar 62 . Öyle görünüyor ki uç bölgelere giden bu kişiler kıyımdan kurtulabilmişler ve burada bir süre gizlenmeyi başarabilmişlerdir. Ne var ki hayatlarını devam ettirebilmek belki de yeniden güç kazanarak ortaya çıkabilmek umuduyla gizlenen bu kişiler bir zamanlar sahip oldukları iktidar hakkını bir daha elde edememişlerdir 63 . Timurtaş Noyan’ın Öldürülmesi Timurtaş Noyan Anadolu’da on iki sene boyunca genel valilik yapmış; ancak bir hükümdar gibi hüküm sürdüğü bu topraklardan 1327’de Mısır’a kaçmak zorunda kalmış ve burada öldürülmüştür 64 . Selçuklu hanedanının peşine düşen ve beylikleri sindiren Timurtaş Noyan’ın Anadolu’dan kaçmasına sebep olan olayların temelinde babası Emir Çoban ile İlhanlı Hanı Ebû Sâîd Bahadır Han arasındaki çatışma yatar. Ebû Sâîd Bahadır Han on iki yaşında tahta çıkmıştır 65 . İbn Battûta onun tahta çıktığında çok genç olduğunu söylerken “henüz tüy bile yoktu yüzünde” demektedir 66 . Dolayısıyla Ebû Sâîd Bahadır Han tahta çıktığında güçlü Emir Çoban’ın vesayeti altında hüküm sürmek zorunda kalmıştır. Bu durum Emir Çoban’ın gücünü artırmasına, Ebû Sâîd Bahadır Han’ın ise zaman içinde Emir Çoban’a diş bilemesine yol açmıştır. Üstelik Ebû Sâîd Bahadır Han Emir Çoban’ın kızı Bağdad Hatun’a âşık olmuştu ve Emir Çoban’dan kızını istemesine rağmen Emir Çoban bu isteğe olumlu yanıt vermemişti 67 . Bağdad Hatun bu sırada Celâyirli Şeyh Hasan ile evli idi 68 . Ancak Cengiz yasasına göre Moğol hanının isteği kişi ile evlenebilme hakkı vardı 69 . Ne var ki Emir Çoban bu hakkı gözetmemişti. Bağdad Hatun’a kavuşamayan Ebû Sâîd Bahadır Han Emir Çoban’ın kendi üzerindeki vesayetinden de giderek

63 Müneccimbaşı, Karamanoğulları’na sığınan Selçuklu erkeklerinin de daha sonra onlar tarafından ortadan kaldırıldığını yazar. Bkz.: Câmiu’d-Düvel: 2001, II, s. 142. Ancak tüm bu kıyıma ve yaşananlara rağmen Selçuklu hanedanına bağlı bütün erkek çocukların ortadan kaldırılamadığı anlaşılıyor. Zerrin G. Öden, Esterâbâdî’nin Bezm u Rezm adlı eserinden yola çıkarak, Eretnâ Beyi Alâeddîn Ali döneminde (1365-1380), beyliğe bağlı emirlerden olan Emir Kılıç Arslan’dan ve amcası Keyhüsrev’den bahseder. Buna göre, Esterabâdî, “Alaaddin Ali Bey’in yardımcısı” olduğunu söylediği Emir Kılıç Arslan için, “emirlikten dem vuran ve kendisini ülkenin vârisi gören” demektedir. Bkz.: Zerrin G. Öden, “Kadı Burhaneddin Karşısında Bir Selçuklu Şehzadesi Kılıç Arslan”,

daha da rahatsız olmaya başlamıştı. Bunun yanında İlhanlı hanı ile Emir Çoban arasındaki gerginliğe Timurtaş Noyan’ın Anadolu’daki istiklâl girişimleri de etki etmiş olmalıdır. Ebû Sâîd Bahadır Han tahta çıktıktan iki sene sonra Emir Çoban’ı ortadan kaldırmak istemişse de başarılı olamamıştır. 1319’daki bu ilk mücadelede Timurtaş Noyan da babasına yardım etmek üzere Tebriz’e kadar ilerlemiş ve Memlûklerden yardım istemişti 70 . Daha sonra sular durulmuşsa da Ebû Sâîd Bahadır Han, Emir Çoban’dan kurtulma arzusundan vazgeçmemiştir. Nitekim 1327’de beklediği fırsat eline geçmiştir. Emir Çoban’ın oğlu Dımışk Hoca’nın haremindeki bir kadın ile münasebeti olduğunu öğrenince derhal öldürülmesi emrini vermiştir 71 . Ebû Sâîd Bahadır Han bu olayı bahane ederek Emir Çoban ve diğer oğullarının da ortadan kaldırılmasını emretmiştir. Hatta kendisine karşı bir zamanlar istiklâlini ilan etmiş olan Timurtaş Noyan’ın kaçmasına mani olmak için Anadolu’ya birtakım gizli ve açık mektuplar göndermiştir. Timurtaş Noyan’a gönderdiği açık mektubunda onu özlediğini söyleyerek yanına gelmesini istiyordu 72 . Anadolu’daki emirlerine gönderdiği gizli mektuplarda ise Timurtaş Noyan’ın yakalanmasını emrediyordu. Ne var ki mektupları getiren elçiler Timurtaş Noyan’ın adamları tarafından yakalanınca bu gizli mektuplar da ortaya çıkmıştır 73 . Kendisine karşı girişilen oyunu fark eden Timurtaş Noyan önce emirleri ile bir toplantı yaparak durumu istişare etmiştir. Bu toplantıdan takip edilecek iki yol çıkmıştır. İlkine göre Anadolu’da kalarak mücadele edecekti. İkincisi ise Mısır’a sığınacak ve Memlûklerden yardım isteyecekti 74 . Timurtaş Noyan mücadele etme kararı vererek savaş hazırlığı yapmaya başlamıştır. Emirlerini çeşitli kalelere yerleştirmiş; kendisi de Larende Kalesi’ne ailesi ile birlikte yerleşmiştir 75 . Ancak daha sonra savaşmaktan vazgeçerek Memlûk sultanına yardım isteğini içeren bir mektup göndermiştir 76 . Memlûk Devleti, Sultan Baybars’ın Ayn-ı Câlût zaferinden (1260) sonra Moğol askerî gücüne ve zalimliğine karşı durabilen tek güç olarak İslam dünyasında şöhret kazanmıştı. Hatta Muineddîn Süleyman Pervâne’nin daveti ile Anadolu’ya dahi girmişler ve Moğol askerlerini Elbistan Ovası’nda (1277) büyük bir yenilgiye uğratmışlardı 77 . Bu devletin sultanından şimdi ise bir Moğol valisi yardım istiyordu 78 . Timurtaş Noyan Anadolu’dan hareket etmeden önce kurduğu düzeni devam ettirmesi için yerine kayınbiraderi Eretnâ Bey’i bırakmıştır. Ailesini Larende Kalesi’nde bırakarak 300 süvari ile Şam’a hareket etmiştir 79 . Memlûk sultanı, Timurtaş Noyan’ı iyi bir şekilde karşılayarak emir ilan etmiştir 80 . Ancak bu ilişki bir süre sonra Timurtaş Noyan’ın hiç de beklemediği bir şekilde bozulmuştur. Memlûk sultanı, Timurtaş Noyan’ın ailesinin de Mısır’a getirilmesi için Karamanoğlu İbrahim Bey’e bir mektup göndermişti. İbrahim Bey’den gelen cevabî mektupta ise Timurtaş Noyan’ın oğlunun Mısır’a gelmek istemediği ve babası ile aralarında bir şifre olduğunu söylediği yazıyordu. Üstelik İbrahim Bey mektupta Timurtaş Noyan’ın Müslüman kanı akıttığını ve Mısır’a Memlûk tahtını ele geçirmek amacıyla gitmiş olabileceğini yazmıştı 81 . Memlûk sultanı mektupta yazılanların doğru olma ihtimalini düşünerek Timurtaş Noyan’ı hapsettirmiştir 82 . Bu sırada Ebû Sâîd Bahadır Han da Timurtaş Noyan’ın Mısır’a kaçtığı haberini almış ve Memlûk sultanından Timurtaş Noyan’ın kendisine teslim edilmesini istemiştir. Bahadır Han eğer teslim edilirse kendilerine sığınan Kara Sungur’un 83 karşılık olarak verileceğini

83 Melik en-Nâsır’ın kardeşi Melik Eşref öldürülmüştü. Melik en-Nâsır ise tahta çıkınca kardeşinin ölümüne karışan emirleri öldürtmüştü. Ancak bu emi rlerden biri olan Kara Sungur kaçarak İlhanlılara sığınmıştı. Bu sebeple Melik en-Nâsır için onu ele geçirmek büyük önem arz ediyordu. Bkz.: İbn Battûta: 2000, I, s. 117.

söylemiştir 84 . Memlûk sultanı, Timurtaş Noyan’ı canlı teslim etmemiştir. İki ay kadar bir süre hapsedilen Timurtaş Noyan 85 , İlhanlı hanının gönderdiği elçilerin de izleyeceği şekilde boğdurulmuştur. Başı kesilmiş, derisi yüzdürülüp içi doldurulmuştur 86 . Timurtaş Noyan’ı canlı teslim almak üzere gelen elçiler bu şekilde Timurtaş Noyan’ı teslim almak ve götürmek istememişlerdir. Bunun üzerine hazırlanan beden Memlûk elçileri ile İlhanlı hanına gönderilmiştir 87 . Emir Çoban ise sığındığı Herat Meliki Gıyâseddîn’in emriyle öldürülmüştür 88 . Anadolu’da Moğol Hâkimiyetinin Sona Ermesi Daha önce ifade edildiği üzere, Timurtaş Noyan 1327’de Mısır’a sığınmadan önce Anadolu’da düzeni devam ettirmesi için yerine kayınbiraderi Eretnâ Bey’i vekil olarak bırakmıştı 89 . Timurtaş Noyan’ın ölümüne kadar İlhanlılar adına Sivas merkez idarenin başında kalan Eretnâ Bey onun ölümünden sonra da bu görevi devam ettirmiştir. Nitekim Ebû Sâîd Bahadır Han’ın Anadolu’ya atadığı yeni genel vali Celâyir kabilesinden 90 Şeyh Hasan 91 da vekili olarak Eretnâ Bey’i görevlendirmiştir 92 . İbn Battûta İlhanlılara ait olan Amasya, Niğde, Kayseri ve Sivas’ı Eretnâ Bey’in idare ettiğini söyler. Hatta Kayseri’ye gelen İbn Battûta’yı Eretnâ Bey’in eşi Togay Hatun karşılamıştır 93 .

Memlûk Sultanı Melik en-Nâsır, Timurtaş Noyan’ın içi doldurulmuş bedenini Ebû Sâîd Bahadır Han’a gönderdiğinde, “Sana düşmanının kafasını gönderdim sen de bana düşmanımın kafasını gönder” demiş ve Kara Sungur’un başını istemiştir. Ancak, mektup daha ulaşmadan Kara Sungur eceli ile ölmüştür. Bkz.: Askalânî: I, Beyrut, s. 518. 88 Grousset: 1999, s. 367. Emir Çoban’ın, ölmeden önce Herat melikinden üç isteği olmuştur. Bunlardan ilki, bedeninin Medine’deki imaretinin yanına defnedilmesi idi. Bağdad Hatun bunun üzerine Emir Çoban ve kardeşi Timurtaş Noyan’ın defnedilmek üzere babasının Medine’de Mescid-i Nebevî’nin yanına yaptırdığı medreseye götürülmesini sağlamıştır. Ancak Memlûk sultanı buraya defnedilmelerine izin vermemiştir. Bu sebeple naaşlar Baki’deki mezarlığa gömülmüştür. Bkz.: Uzunçarşılı: 1967, s. 615; Askalânî: I, Beyrut, s. 542; İbn Battûta: 2000, I, s. 324. 89 Kemal Göde, “Eretnaoğulları”, DİA., XI, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul 1995, s. 295. 90 Büyük Moğol kabilelerinden biri olan Celâyirliler Cengiz Han’ın seferlerine yardımcı kuvvet olarak katılmakta idi. Bkz.: Muzaffer Ürekli, “Celayirliler”

Türkiye Selçuklu Devleti’nin Sonu ve Moğolların Selçuklu İdaresine El Koyması [313] Timurtaş Noyan’ın ölümü Anadolu’da büyük bir değişikliğe ve karışıklığa sebep olmamıştır. Aksine Timurtaş Noyan gibi bir gücün ortadan kaldırılması Anadolu’nun İlhanlılar ile olan mukadderatını olumlu yönde etkilemiştir. Öyle ki Timurtaş Noyan’ın idamından sonra Anadolu topraklarına geri dönen Türk beyleri vardır 94 . Anadolu’daki Türk beyleri ise kendileri ile kıyasıya mücadele eden bu Moğol emirinin yokluğunu lehlerinde kullanmışlardır. Bunun yanında Emir Çoban ve ailesinin tasfiye edilmesi Ebû Sâîd Bahadır Han için büyük önem taşımaktaydı. İlhanlı hanı Emir Çoban’a karşı giriştiği bu ikinci büyük mücadelesinden başarıyla çıkmış ve otoritesini kuvvetlendirmişti. Ardından Emir Çoban ve oğullarının idaresindeki bölgelere yeni atamalar yapılmıştı. Anadolu’ya gönderilen Celâyirli Şeyh Hasan’dan başka Emir Çoban’ın yerine de Emir Gıyâseddîn Muhammed getirilmişti. Tüm bunlardan başka Ebû Sâîd Bahadır Han nihayet Bağdad Hatun’u boşattırarak onunla evlenebilmiştir 95 . Bağdad Hatun, babası ve erkek kardeşleri gibi Ebû Sâîd Bahadır Han tarafından idamı emredilmemişti. Ancak ilginçtir ki o da kendisine âşık olan Ebû Sâîd Bahadır Han’ın ölümünden sorumlu tutularak nihayetinde idam ettirilmiştir. Ebû Sâîd Bahadır Han 30 Kasım 1335 senesinde Altınordu Devleti Hükümdarı Özbek Han (1313-1341) ile yaptığı savaş sırasında aniden rahatsızlanarak ölünce 96 Bağdad Hatun bu ani ölümün sorumlusu olarak görülmüştür. İbn Battûta Ebû Sâîd Bahadır Han’ın, Bağdad Hatun ile evliliğinden sonra tekrar evlilik yaptığı için Bağdad Hatun’un kıskançlığa kapılarak eşini zehirli mendil ile öldürdüğünü yazar 97 . Bağdad Hatun Ebû Sâîd Bahadır Han’ın ölümünden sonra tahta çıkan Arpa Han tarafından Özbek Han ile iletişim kurmak ve eşini zehirlemek suçuyla idam ettirilmiştir 98 . Ebû Sâîd Bahadır Han’ın kendisinden sonra tahta çıkacak bir vârisi yoktu. Hamile olan eşi Dilşad Hatun onun ölünden sonra bir kız çocuk dünyaya getirmişti 99 . Bu sebeple İlhanlı merkezinde anlaşmazlıklar baş göstermiştir.

Bunun yanında merkeze bağlı İlhanlı topraklarda kopuşlar yaşanmıştır. Bu durum İlhanlı Devleti’nin kısa süre içinde ayrı yönetimlere bölünmesine sebep olmuştur 100 . Türkiye Selçuklu Devleti’nin Moğol hâkimiyetinden kurtulması hiçbir zaman mümkün olamamış ve 1243’den bu yana işgal altında bulunan devlet, bu hâkimiyet altında yavaş yavaş çözülerek yıkılmıştır. Anadolu toprakları ise Ebû Sâîd Bahadır Han’ın ölümünden sonra İlhanlı Devleti’nin yıkılış sürecine girmesi ile birlikte kurtulabilmiştir. Nitekim İlhanlı hanının ölümünden sonra Eretnâ Bey, Celâyirli Şeyh Hasan’a olan bağlılığını bırakarak Memlûklere bağlanmıştır 101 . Kayseri Kadısı Siraceddîn’i birkaç defa Mısır’a elçi göndermiş ve Memlûk sultanına bağlanma isteğini iletmiştir. Memlûk Sultanı Melik en- Nâsır ise bu isteği kabul ederek Eretnâ Bey’e bir ferman göndermiştir (1337) 102 . Eretnâ Bey, böylece Memlûk sultanının tabiiyetine girerek sultan adına hutbe okutmuş ve sikke kestirmiştir. Ayrıca, kestirdiği sikkelerden bir kısmını bağlılığını göstermesi için Mısır’a göndermiştir 103 . Böylece İlhanlıların Anadolu’daki hâkimiyetleri kesin şekilde son bulmuş; Eretnâ Bey ise İlhanlıların Anadolu’daki son vekili ve temsilcisi olmuştur. Eretnâ Bey, 1337-1341 seneleri boyunca Memlûk Devleti’ne bağlı kalmıştır. Memlûk Sultanı Melik en-Nâsır’ın ölümü (1341) üzerine ise istiklâlini ilan ederek Alâeddîn unvanını almıştır 104 . Kendi adına sikke bastırarak hutbe okutan Alâeddîn Eretnâ, 1341-1343 senelerinde Emir Çoban’ın oğlu Şeyh Hasan tehlikesi sebebiyle, Memlûklere tekrar bağlılığını bildirmek

100 Celâyirli Şeyh Hasan’ın vekili Eretnâ Bey’in idaresindeki topraklardan başka Anadolu on ayrı idareye ayrılmıştı. İbn Battûta’ya göre bu bölgeler ve yöneticileri söyle idi: Musul ve Diyarbekir’de Sutay Noyan’ın oğlu İbrahim Şah; Tebriz, Sultaniye, Hemedan, Kum, Kaşan, Rey, Rameyn, Fergan ve Kerec’de Timurtaş Noyan’ın oğlu Küçük Şey Hasan; Horasan diyarının bir bölümünde Emir Togaytimur; Herat ile Horasan diyarının büyük bir kısmında Emir Hüseyin b. Gıyâseddîn; Mekran ve K’ic’de Melik Dinar; Yezd, Kirman ve Varku’da Muhammed b. Muzaffer; Hürmüz, Kiş, Kadf, Bahreyn ve Kallıat’da Melik Kutbeddin; Şiraz, İsfahan ve Faris arazisinde Sultan Ebû İshak. Bkz.: İbn Battûta: 2000, I, s. 325.

zorunda kalmışsa da Şeyh Hasan ile yaptığı Karanbük Savaşı’nı kazanınca bağımsızlığını tekrar ilan etmiştir (1343) 105 . Moğol Hâkimiyetinden Sonra Anadolu’nun Durumu V. V. Barthold’a göre genel itibariyle İslâm dünyası da dâhil olmak üzere istilâ altında kalan topraklarda kültürel hayat gelişme göstermiştir. Hatta Barthold Moğol istilâsından sonra siyasî istikrarın dahi arttığını yazar 106 . İstilânın, Asya ve Yakındoğu’daki pek çok din ve ırktan milleti bir tek Moğol çatısı altına alması dolayısıyla bütünlüğü sağlamış gözükse de Türkiye Selçuklu Devleti için, henüz istilâya maruz kalmadığı dönem, özellikle I. Alâeddîn Keykubâd saltanatı göz önüne alındığında, siyasî istikrarın istilâ ile birlikte arttığını söylemek oldukça zordur. İstilâ, I. Alâeddîn Keykubâd’ın güçlü ve zengin devletinin ortadan kalkmasına, Türk beyleri eliyle Anadolu’daki ot oritenin tekrar paylaşılmasına sebep olmuştur. Selçuklu memleketi hakkında Emir Şemseddîn Ömer-i Kazvînî’den bilgi alan Ögedey Han, onu Anadolu’ya elçi olarak göndererek I. Alâeddîn Keykubâd’a “Böyle vasıflarla vasıflanmış ve yetenekle süslenmiş bir padişahı sevgimizden ve dostluğumuzdan mahrum bırakmak yazık olur. Onu uyaralım da padişahlığımıza il (barış halinde) olsun. Ülkesi ve halkı mamur ve müreffeh kalsın! Yönetimimiz sırasında göndereceğimiz Süyürgamişi (ihsan) ve hediyelerle onu sevindirelim” derken aynı zamanda memleketin “mamur ve müreffeh” halini övmekteydi. Moğol istilâsı Selçuklu iktidarını zaman içinde yok ederken ülkenin ekonomisini ve halkın sosyal yaşamını da zora sokmuştur. Halka adil davranmayan, zulmeden veya zulme göz yuman Moğol memurlarının uygulamaları nedeniyle de halk uzun süre sıkıntı ve karışıklık içinde yaşamaya mecbur kalmıştır. Aksarayî bu dönemde halkın çektiği sıkıntıyı tarif ederken ellerinde “yakacak bir mum bile” yoktu demektedir 107 . Halkın ağır vergiler altında bırakılması zaman zaman ayaklanmalarına sebep olmaktaydı. Anadolu iki idarî kısma ayrıldığında Anadolu vezirliğine atanan Fahreddîn Kazvînî, sorumlu olduğu Kayseri’nin batısındaki topraklarda yaşayan halktan fazla vergi almaya kalkınca halk ayaklanmıştı. Onların sıkıntılarını izah etmek üzere Kazvînî’nin yanına giden Konya ahilerinin başı Ahi Ahmed şöyle diyordu: “Bunlar fakir, biçare kimselerdir, tahammüllerinin üstünde kedilerine yük yükletilmiştir, bu hali arz etmek için gelmişlerdir” 108 . Her ne kadar Moğollar Türkiye Selçuklu hanedanını iktidarda bırakmış olsa da özellikle II. İzzeddîn Keykâvus döneminden itibaren giderek artan siyasî ve ekonomik baskı, Türkiye Selçuklu hükümdarlarını birer kukladan ibaret kılmıştır. Argun Han zamanında devlet hazinesi Moğollara karşı yükümlülükleri karşılayamaz hale gelince Vezir Sahip Ata Fahreddîn Ali kendi mal ve mülkünün gelirlerini bu uğurda harcamaya başlamıştı 109 . Üstelik devletin bekasına, sosyal ve ekonomik hayata zarar veren bir tek Moğollar değildi. Selçuklu hükümdarları da bu zararda pay sahibi idi. IV. Rükneddîn Kılıç Arslan devlete ait mirî arazilerin pek çoğunun mülk haline getirmiş; böylelikle Anadolu’da kurulu Selçuklu iktâ sistemi büyük darbe almış ve hazine bu arazilerin gelirinden mahrum bırakılmıştı 110 . İbn Bîbî’deki bu kayıttan başka Aksarayî de III. Alâeddîn Keykubâd’ın suçsuz pek çok kişiye zulm ettiği ve Müslümanların can ve malına el uzattığını anlatmaktadır. III. Alâeddîn Keykubâd ve yanındaki bazı devlet adamları işledikleri suçlardan ötürü Abışga’ya şikâyet edilmişlerdi. Kaçarak Ürgüp mağaralarından birine sığınan hükümdar yakalanmış ve tahttan indirilmişti. Hatta öldürülmek istenmişse de Hülacu’nun kızı ile evli olması onu ölümden kurtarmıştı 111 . Moğollar, mevcut düzenin devamı için Anadolu’ya memur ve idarecilerini göndermişti. Bu memurlar sadece idarî ve askerî görevler ile gönderilmiyorlardı. Onlar Anadolu’ya temelde ekonomik amaçlarla gönderiliyorlardı. Vezir Fahreddîn Ali’nin ölümünden sonraki iki ve dört parçalı yönetimler malî esaslara dayanarak kurulmuştu 112 . Bu memurlar Anadolu’da vergi toplanmasını kolaylaştırmak ve mevcut sıkıntıları gidermek için Anadolu’yu çeşitli vergi bölgelerine ayırmışlardı. Hatta Ömerî, 1332- 1333’e (H.733) kadar faaliyete devam etmiş olan üç gümüş madeninin de Moğolların tasarrufunda olduğunu anlatır 113 . Moğol istilâsı Anadolu’daki kültürel rengi çeşitlendirmiştir. Moğollar önünden kaçarak Anadolu’yu dolduran veya Moğollar ile birlikte gelenler buranın kültürel çeşitliliğini artırmışlardır. Semerkand, Buhara ve Merv gibi kültür merkezlerinden gelen kişiler göç ettikleri topraklardaki birikimlerini Anadolu’ya taşımışlardır. Bu durum Anadolu’nun ilmî ve kültürel hayatına katkı sağlamıştır 114 . Ayrıca göçlerle birlikte Anadolu’nun nüfusu artmış ve özellikle Anadolu’nun batısında yoğun Türkmen nüfusunun oluşmasına yol açmıştır. Yoğun Türkmen göçü ise Anadolu’nun Türkleşmesine katkıda bulunmuştur 115 . Moğol istilâsı döneminde, mimarî yapılar ise inşa edilmeye devam etmiş; Konya, Afyon, Sivrihisar, Ankara, Beyşehir, Sivas, Erzurum gibi şehirlerde çeşitli eserler yaptırılmıştır 116 . İbn Fazlullah Ömerî’nin Sivrihisarlı Şeyh Haydar el-Uryân’dan aldığı rivayete göre Moğol hâkimiyeti altında Anadolu’da Türklerin elinde olan on bir; Cenevizli Balaban’dan (Domenichino Doria) aldığı rivayete göre ise on altı ayrı yönetim mevcuttu 117 . Söz konusu on bir yönetim şöyle idi: Dündaroğulları, Menteşeoğulları, Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Karesioğulları, Osmanoğulları, Germiyanoğulları, Karamanoğulları ve Candaroğulları beylikleri ile Gerede ve Göynük’de müstakil beylikler. Bu yönetimlerden Menteşeoğullarının 3 bin atlı askeri, Saruhanoğullarının yaklaşık 8 bin askeri, Karesioğullarının 200 atlı askeri, Germiyanoğullarının 40 bin atlıya yakın

113 Ömerî: 1991, s. 184; Simon, Türkiye Selçuklu Devleti’ne ait 6 veya 10 gümüş maden ocağının bulunduğunu kaydeder. Ona göre, gümüşten başka 3 bakır ocağı ve pek çok da demir ocağı vardı. Bkz. Simon: 2006, s. 50

askeri, Candaroğullarının 30 bin civarında askeri, Osmanlı Beyliği’nin 25 bin atlısı vardı 118 . Bunlardan Karamanoğulları Ermeniler ile Osmanlılar ise Bizans ile devamlı bir savaş halinde idi 119 . Karamanoğullarının askerî kuvveti ise 25 bin atlı ve bir o kadar da piyadeden oluşmaktaydı. Memleketinde 14 şehir ve 150 kale vardı 120 . Bu listede olmayan Eşrefoğulları toprakları ise Ömerî tarafından Timurtaş’ın ele geçirdiği memleketler içine alınmıştır. Bu bahiste Eşrefoğulları Beyliği’nin askerî kuvvetinin 70 bin atlı civarında olduğu yazılmıştır 121 . Ömerî, Türklerin elindeki on bir yönetimi saydıktan sonra ise şöyle demiştir: “Selçukluların hükmettiği yerlerin ova kısımlarını Hülagu ailesi, dağ kısımlarını da bu Türk beyleri zapdetmiştir” 122 . Anadolu, Türk beyleri ve Moğollar tarafından adeta paylaşılmış ve I. Alâeddîn Keykubâd dönemindeki siyasî birlik ortadan kalkmıştır. Ancak Anadolu’nun bu görünümü Ebû Sâîd Bahadır Han’ın ölümünden sonra Türkler lehinde değişim gösterecektir. Moğol istilâsı Anadolu fütuhatını geciktirmiştir. Ancak Anadolu’daki Türk beylikleri Moğollar ile mücadeleyi hiçbir zaman bırakmamışlardı. Özellikle Karahanlılar ardı arkası kesilmeyen bir mücadele içinde olmuşlardı. Hatta her fırsatta Konya’ya yürüyen Karamanlılar bir seferinde Konya’ya’da iken Ulu Arif Çelebi’ye “Biz sizinle komşu ve sizi sevenlerden olduğumuz halde, bizi istemiyorsunuz da yabancı Moğolları istiyorsunuz” demişlerdir. Ulu Arif Çelebi ise, “Biz dervişleriz ve gözümüz Tanrı’nın iradesine bağlıdır. O kimi ister ve ülkeyi kime verirse, biz de onun tarafında olur ve onu isteriz. Şimdi tanrı sizi değil Moğol askerlerini istiyor. Ülkeyi Selçukluların elinden alıp Cengizhanlılara verdi. ‘Tanrı mülkünü dilediğine verir’ (Bakara, 2:247) Biz de Tanrı’nın istediğini istiyoruz.” demişlerdi 123 . Türk beyliklerinin mücadeleyi bırakmaması, istilâ sona erdiğinde güçlerini kısa süre içinde artırabilmelerine ve Anadolu’da yeniden oluşan otorite boşluğunu doldurabilmelerine fırsat vermiştir.

Kaynakça ABDULLAHOĞLU, Hasan (1935), “Temir -Kutluğ Yarlığı”, Türkiyat Mecmuası, III, s. 207-227. ABÛ’L-FARAC, Gregory (Bar Hebraeus) (1999), Abû’l-Farac Tarihi, II, Çev.: Ömer Rıza Doğrul, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara. Ahmed Eflâkî (2006), Ariflerin Menkıbeleri, Çev.: Tahsin Yazıcı, Kabalcı Yay., İstanbul. AKNERLİ GRİGOR (1954), Moğol Tarihi, Çev.: Hrand D. Andreasyan, Osman Yalçın Matbaası, İstanbul. AKSARAYÎ (2000), MüsameretülAhbâr, Çev.: Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara. Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi III (1952), Neşr.: Feridun Nafiz Uzluk, Ankara. ASKALÂNÎ, Ed-Dürerü’lKamine fî A’yani’lMietü’s-Samine, I,

29-12-2024

78
A+
A-
REKLAM ALANI