Takriben 60-70 yıl önceleri, henüz çocuk parklarının olmadığı, internet kafelerin, atari salonlarının, tablet ve bilgisayarların bulunmadığı dönemlerde beş altı çocuk bir araya geldiğinde çeşitli oyunlar oynarlardı.
Uzun eşek, körebe, sobe, saklambaç vs. gibi bu oyunların yanında bir de ‘’aç kapıyı bezirgan başı’’ ve “yağ satarım, bal satarım” oyunları vardı ki, bu eğlenceli oyunlar, çocukların gelişimini ve arkadaşlık ilişkilerini güçlendirirdi.
Ancak günümüzde hızla gelişen bilişim ve iletişim teknolojisi, oyalayıcı oyunlarıyla çocukları ve gençliği bir ahtapot gibi sardı, dostluğu ve arkadaşlığı pekiştirici o güzelim oyunları beyinlerinden silip yok etti.
Kendi bilim kurgularıyla ülkemizde ulusal bilinçten geleneklerden uzak amaçsız dolaşan bir gençlik meydana getirildi.
Bunda, ailelerin yaşam koşullarının ekonomik yönden zorlaşması, Her yıl değişik uygulamalarla yap boz tahtasına dönüşen yetersiz Milli eğitim sistemimizin sorumsuzluğu, vs. gibi birçok etken nedeniyle çocuklar ve gençlik ihmal edildi desem abartmış mı olurum?.
Günümüz siyasileri ise yeni teknolojiye ayak uyduramadıklarından ve de bu eski oyunların etkisinde kaldıklarından olsa gerek, büyümelerine karşın bu oyunları oynadılar ve hala da oynamaya çalışıyorlar.
Bu oyunları çocuklar oynarsa eğlenceli olur ama devletin başında bulunanlar oynarsa çok tehlikeli ve yanlış olur. Sonu hüsranla biter.
Geçmişte bir maliye bakanımızın oynamaya çok hevesli oldukları oyunlardan birisi şöyleydi:
“Yağ satarım, bal satarım, ustam öldü ben satarım.
Yabancılara yer satarım, arazi satarım, ev satarım.
Telekom’u satarım, bankaları satarım, limanları satarım.
Yerliye, yabancıya satarım.
Kâr edeni de, zarar edeni de babalar gibi satarım.
Tekel’i de Pancar’ı da satarım.
(Sat kardeşim Sat da İşsizliği de satabilecekmisin?, yada TÜİK rakamlarıyla azaltabilecekmisin)?.
Cumhuriyetten ne kaldıysa satarım.
Paraları kaparım, yapacağımı yaparım, diyor ve satıyordu.
İyi de bu çocuk oyunu değil ki! Satılan bu güzel vatandan parçalar!.
Türkiye Cumhuriyetinin yeni kuruluş yıllarında bin bir zorlukla edinilmiş ulusal değerler.
”Ustam öldü ben satarım”.
Usta ve onun silah arkadaşları, (Nur içinde yatsınlar) atalarımız can verdi, kan verdi, bizlere böyle güzel bir vatan bıraktı. Onların mânevi huzurlarına nasıl ve ne yüzle çıkacaksınız?.
Her şey para mı?
İtilaf Devletleri, uzun yıllar önce silah gücüyle alamadıkları güzel yurdumuzu para gücüyle alma amacındalar.
Bu açık ama bu oyna gelenlere ne demeli? .
Yoksa bu konuda yöneticilere böyle davranmaları için dış güçlerden baskı mı var?.
Kimse ekonomik kalkınmadan globalleşmekten, Ekonomik krizden söz etmesin, dünya ülkelerinde de bu böyle demesin, dünyaya entegre olmanın da, kalkınmanın yolunun da, vatan topraklarını ülke değerlerini yabancılara satmaktan geçmemeli.
İtibardan tasarruf olur, niçin olmasın?,
Bu satış girişimlerini duydukça hep ulu önder, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün “EY TÜRK GENÇLİĞİ” diye başlayan gençliğe hitabesi gelir aklıma, sizin de gelir mi, hatırlamakta yarar var.
Bir insan treni kaçırırsa başka bir tren gelir onu alır. Bir ulus treni kaçırırsa başka bir ulus gelir onu alır. demiş “Tolstoy” esen kalınız….
23-10-2021-BANDIRMA