Her dönemde yaygın bir şekilde kullanılan kavramlar sizin de dikkatinizi çekmiştir umarım. Geçtiğimiz dönemde, yani bundan birkaç yıl öncesine kadar, küçüğü büyüğü, okumuşu cahili, herkesin diline pelesenk olmuş bir söylem vardı; “ Hayret bir şey ya!” İnsanlar, kızdıkları bir kişiye veya anlam veremedikleri bir olaya, ya da beklenmeyen bir olguya bu cümleyi sarf ederek tepki veriyorlardı. Şaşkınlıklarını da, öfkelerini de bu kısa ve öz söylem içinde dile getiriyorlardı. Hatta karşısındaki kişiyi hafife aldığında da; “Hayret bir şeysin ya!” kullanılan bir deyimdi. Yalnız, bunu söyleyen kişinin, o anki vücut dili ve mimikleri önemliydi; kızgınsa, sesini oldukça yükselterek ve kelimelerin üstüne basarak; ”Hayret bi’şeysin!” der, vurgulamanın arkasındaki ”ya!” hecesini takmaya bile gerek duymazdı. Yok, eğer kızgın değil de eğlenmek için, karşısındakini küçümsemek, dalgasını geçmek, tiye almak maksatlı söylüyorsa, yüzündeki müstehzi bir gülümseme ile hafiften baş sallanaraktan; “ çık çık çık, hayret bir şeysin ya!” denirdi. Nasıl denilirse denilsin, yanlış bir söylem, TDK’de yeri olmayan, anlamsız, kuralsız bir deyimdi. “Hayret ediyorum!” ya da “Hayretler içinde kaldım!” söyleminin çarpıtılmış haliydi, ama ne yaparsınız ki insanların benimsediği ve günlük dillerine yerleştirdiği bir söylem olarak bugüne kadar kullanılageldi…
Bir diğer yaygın söylem ise ; “Aynen!” dir. Kısa ve öz bir anlatım; “ Senin söylediklerine katılıyorum” anlamını taşıyabildiği gibi, “ Ben de öyle düşünüyorum” ya da “ Tam da onu söylemek istemiştim, sanki düşüncemi okudun, ne de güzel söyledin, ifadelerinin kısaltılmış hali… Aynen, ayyynen. Bu “aynen” söylemi, günümüzde de canlılığını korumakta ve oldukça sık telaffuz edilmektedir. Bazen, dostluk ortamlarında, hoşsohbetlerde “aynen onaylamasını”, şekil değiştirmiş olarak da ifade edebiliyoruz,”Hah! İşte o” diyebiliyoruz, ya da “Büyüksün, büyüksün!” gibi kalıplara sokabiliyoruz. Yine de, “aynen!” vurgulaması, kendi otonom haliyle diyalogların ayrılmaz bir parçası ve samimiyet abidesiolarakkullanım dilimizin ayrılmaz bir parçası olarak sürüp gitmektedir.
Son olarak, günümüzde dilimize yerleşmiş olan; ”Yapacak bir şey yok abi!” ifadesine dokunalım, kültürel dokusuna bir göz atalım. Bu söylem tarzı, çaresizliği, teslimiyeti, kaderciliği, kabullenmişliği barındıran trajik bir ifade. Bu cümleyi duyan insan, boynunu büküp, öylece kalakalıyor. Konuşulan konu ölüm, ya da amansız bir hastalık durumuysa, hakikaten yapacak bir şey yok diyebiliyorsun da, konu, işsizlik, geçim sıkıntısı, yükselen enflasyon, yükselen faiz oranları, yükselen kur ve altın fiyatları ise, geldi geliyor denilen stagflasyon – yüksek enflasyon ve düşük büyüme- ortamı ise, o zaman “yapacak bir şey yok abi” söylemi anlamını yitiriyor. Hiç birimiz, toplumsal olaylara, ekonomi-politiğin kötü gidişatına bi-taraf olamayız ve çaresizce boyun bükemeyiz. Kötü yönetimin sonuçları, başta emek-gücünü satarak geçinmek zorunda olanları, düzenli bir gelir sahibi olmayanları, dükkân kirasını ödeyemeyen esnafı, vergi borçları altında kıvrananları, kredi kartlarıyla ayakta kalmaya çalışanları, elektrik borcu yüzünden elektriği kesilenleri, yakacak derdine düşenleri, traktörünü satanları velhasıl toplumun büyük kesiminikötü etkilemektedir.
İşte bu noktada hep beraber; “Bi şey yapmalı!” diye haykırmalıyız.