Z Kuşağı

Z KUŞAĞI

Toplum bilimciler, psikologlar, sosyologlar yıllardır toplumların ve bireylerin evrilmesini, gelişimini, değişimini adım adım inceliyorlar. Toplanan veriler arşivlere konuyor. Bununla ilgili yorumlar yapılıyor, yazılar yazılıyor, bilimsel programlar yapılıyor. Her toplumun, her bireyin kendine ait özellikleri saptanıyor.
X, Y, Z Kuşaklarından, hemen hemen her platformda söz edilir oldu. Özellikle de siyasette duymaya başladık. Bu kuşakların araları var, öncesi ve sonrası var. Daha önce indigo çocuklar, kristal çocuklar diye tanımlanan kuşaklarla az çok benzelikler örtüşüyor.
Bildiğim kadarıyla; 65_ 79 yılları arasında doğanlara x kuşağı deniyor. Sabırlı, saygılı, uyumlu. Ülkemiz nüfusunun% 22 si bu kuşakta bulunuyor. Otoriteye saygılı motivasyonu yüksek grup. Komutlara alışkın.Araştırmacı. Eğlenceyi seviyor.
80_ 99 da doğanlar Y kuşağı: özgürlüğüne düşkün. İş yaşamlarını zamanla sınırlandırmak istemiyorlar. Çalışma yöntemleri farklı. Kalıplara karşı. Kafalarına göre takılıyorlar.
Şu günlerde çok konuşulan Z kuşağına Milenyum Çocukları da deniyor. Zaman içerisinde kimliğini yitirmiş, toplumların onlardan beklentisi büyük. Gelecek seçimde oy kullanacaklar. Yine bu görüşe göre; milenyum çocukları iki binli yıllardan sonra teknolojinin içine doğanlar. Onlar sosyal medya aracılığıyla sosyalleşiyorlar. Özgüven, eşitlik, bilimsellik, hak, hukuk beraberlik kavramları gelişmiş. Faydalı olmayı önemsiyor. Cesur, etik değerlere saygılı, parmaklarıyla düşünen çocuklar. Eğitimleri ve çalışma anlayışları bilgisayarlı. Bu kuşağın moda, marka ve giyimle derdi yok. Rahat olanı seçiyor. Onlara bu dünyayı hazırlayanlar tabii ki önceki kuşaklar. Her kuşak kendisinden sonra gelecek kuşaklar için birşeyler ekmiş oluyor. Sevdiğim bir söz vardır.( Sen koruk yersen, torununun dişleri kamaşır.) Her kuşak kendinden sonra gelecek kuşaklara birikimlerini aktarmaya çalışıyor. Artı olanaklar sunuyor. Zaman içinde aktarılanlar bir şekilde hissediliyor. Ancak bir de yeni neslin bu aktarımın ne kadarını kabul edeceği önemli. Çünkü her nesil dünyaya kendi gen özelliklerini de taşıyarak geliyor. Yaşanan dönem geçmiş ve bu günün sentezi oluyor. Buğdayın incele incele, un olduğu gibi toplumlar elene elene yeni şekillere giriyorlar.
X,Y, Z Kuşakları aslında bir bütün. Geçişler öyle zınk diye gerçekleşmiyor. Zamanın hızı içinde hepsi birbiriyle kaynaşıyor, aralarında davranış ve bilgi alış verişleri oluyor, değişim göze çarpsa da fazla tepki görmüyor. Tepki görse de değişen bir şey olmuyor. Çevre, aile ve eğitimin etkisi de büyük tabii..
Ben benden sonra gelen bu üç kuşağın üzerinde iz bırakanlardan biri olarak; iyi olanlarla gururlanıyor, evrensel düzene aykırı düşenlerden ötürü kendimi sorumlu tutyorum. Z kuşağından umutlu musunuz derseniz? Evet defalarca söyledim. Yine söyleyeceğim; çok umutluyum. Bizden sonra gelen kuşaklar, daha pratik, daha yalın ve daha özgürler. Tüm baskı ve yönlendirmelere rağmen dindar nesil yetişmedi. Aksine dini sorgulayan bir nesil yetişti. Çünkü onlar bizim çizdiğimiz sınırları teknoloji sayesinde aştılar. Bizdik o; ana baba ve öğretmenin söylediklerini aynen kabul eden. Fazla sormayan sorgulamayan. Bizdik sandık dolusu asla kullanmayacağımız eşyalarla dolu çeyiz sandıklarını, sırtında taşıyan , ömür boyu saklayan. Şimdi bakın gelininize, kızınıza evlerinde deste deste yeni çamaşır, havlu, yatak çarşafı saklayan var mı? Hepsinin eşyası kullanacağı kadar. Pratik ve gösterişten uzak. Gençler ve çocuklar her işlerini bilgisayarla çözüyorlar. Haberleşme ağları var . Elektronik oyunları var. Spor salonları elektronik aletlerle dolu. Daha çok işi daha az zamanda yapıyorlar. Alışverişleri, ulaşımları, para ve eğitim işleri, internet aracılığıyla oluyor. Eski kuşaklar buna alışmakda zorlansalar da kabul etmeye mahkumlar. Her kuşak, kendi zaman dilimine uyumlanacak, kendi zaman diliminin gereklerini yapacak. Kendilerine uzak kalan iktidarlara karşı ,sosyal siteler aracılığıyla yapılan gençlik buluşmalarında, disk like (beğenmeme) rekoru kıracaklar...... Yetinmeyip ETS'yi (Turizim Bakanının turizm şirketi.) indirecekler. Arapça öğrenmek yerine kendi dillerini dayatacaklar. Bu iktidarlar ya onların diliyle konuşmayı öğrenecekler ya da çağın gerisinden onlara su püskürtecekler. En üst makama bir başkaldırı gibi görünse de aslında onların iletişim yolu bu. Eminim yetkililer gençlerin bu tutumunu anlayışla karşılayacaklar. Çünkü özel kollejlerde, yurt dışında eğitim aldırdıkları kendi çocukları ve torunları da bu gençlerin arasında.
Bu gençlik düşünüldüğü gibi değil. Okul çıkışlarında; kolları dövmeli, renkli saçlı genç, badem bıyıklı gümüş yüzüklü eli tesbihli, türbanlı tesettürlü genç ve mini şortlu genç kolkola.... Kafelerde onları aynı masa etrafında konuşup şakalaşırken görüyoruz. Bu tablo gurur verici. Sokak kavgaları ve çeteleşmeler azaldı. Bu çocuklar ailelerine benzemiyor ama onlarla da fazla çatışmalara girmiyorlar. Kolay çözüm ve uzlaşma bulabiliyor kendi çizgilerinden ödün vermiyorlar. Ülke geriye gidiyor diye endişe edenler varsa da; bence rahat olsunlar. Hangi kesimden olursa olsun; bütün gençler ellerindeki elektronik aletlerle dönyaya açıldılar. Ülkemizdeki eğitimi yetersiz bulan aileler şartlarını zorlayarak çocuklarını yurt dışında okutmaya çalışıyorlar. Kimse çocuğunu islam ülkelerine eğirim için göndermiyor. Sağ görüşlü iktidar sahiplerinden hiç biri çocuğuna ikinci dil olarak arapçayı öğretmiyor. Bunun bir anlamı olmalı. Belli ki bu gençler gelişmiş gelişmemiş ülke farkını, dünyaya açılarak görüyor, öğreniyorlar. Yasaklanan sitelere bilgisayar kullanarak erişiyorlar. Yasaklar bu gençlere işlemiyor. Eminim devlet en kısa zamanda , vizyonlarını geliştirecek eğitim kalitesini onlara sunacak. Çünkü onları kazanmanın tek yolu bu. Onlar her koşulda kendi yaşam kurallarını kendileri belirleyip otoritelere karşı duruşlarını koruyacaklar. Allah hepsini korusun.

YOLLARI AÇIK ŞANSLARI BOL OLSUN!
ULVİYE KARA AKCOŞ/05-07-2020