Zincirbozan

ZİNCİRBOZAN

12 Eylül 1980 sabahını hiç unutmam.

Sabah radyoda Hasan Mutlucan’ın "Yine de şahlanıyor, aman.." türküsü ve marşlar ,
"Yine de şahlanıyor, aman
Kolbaşının, yandım da, kır atı
Görünüyor, yandım aman
Bize Serhad yolları
Görünüyor, yandım aman

Bize Serhad yolları yine de şahlanıyor aman.."

 Hakikaten şiddet ve baskı şahlandı. Ne kadar devrimci, Atatürkçü, ilerici genç öğretmen ,öğrenci varsa üzerimize şahlandılar...Askeri Darbe sonucu binlerce genç tutuklandı ,işkence ve eziyet gördü, yargılandı beraat etti .

Ben de o sabah Misakça Köyü'nde radyodan ne olup bittiğini anlamaya çalışırken ilk aklıma gelen ,bütün kitaplarımı abimle birlikte köydeki evin samanlığına gömmek olmuştu. Yak demişlerdi ama kıyamamıştım. Aradan yıllar geçti öğretmenlik ,avukatlık ,siyaset , çoluk çocuk sonra abim samanlığı yıkarken benim kitaplar ortaya çıktı. Kitaplarımı alıyorum sayfaları hüzünlü bir şekilde açıyorum ve bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor zaman.

Zincirbozan ,tutuklamalar,1402 ile görevden atılan öğretmenler . Kitaplarına evlatlarına kavuşmuş bir baba sıcaklığı İle ellerimin arasında çeviriyorum sayfalarını .Kitaplar sağlam birazcık rutubet yapmış o kadar. Felsefenin Temel İlkeleri, En Güzel Dünya ,Felsefenin Temel İlkeleri Karl Marx ,Frederic Engels ..Her 12 Eylül'de hüzünle acıyla hatırlarım yaşadıklarımızı.1402 saylı yasayla meslekten uzaklaştırma ,tutuklanma, yargılanma ve 6 yıl sonra Danıştay kararı İle aklanma ve öğretmenliğe başladığım günleri hatırlarım. 

Faşizm buydu İşte .Ne kadar Atatürkçü ,devrimci ,solcu ,halkçı genç varsa bir buldozer gibi üzerimizden geçti. Sonra mı ne oldu? Zor günler artık geçti geride kaldı derken, bugün gelinen noktada toplum yeniden büyük bir gayretle kutuplaştırıldı. 20 Yıllık AKP iktidarının oluşturduğu en büyük talep ADALET olmuştur ne yazık ki. Toplum yaşam tarzı, yediği içtiği ,giyimi üzerinden ,dindar ,kindar diye ayrıştırıldığı bir süreç yaşandı. Laik - bilimsel eğitim dinselleştiği , Diyanet’in nerede ise bir "Hilafet Makamı" gibi hareket ettiği ,nerede ise bütün liselerin İmam Hatip’e dönüştüğü bir dönem yaşandı. Eğitim kadrolarına yönetici atanmasında Liyakat’ın yerini  "Yandaşlık ve İmam Hatipli" olmak en büyük referans alındı. Adalet Bakanlığında da yeni alınan hakim ve savcıların önemli bir bölümü iktidar partisinin yöneticisi olan Avukatlardan seçilmesi de Adaletin terazisinin dengesini bozmuştur ne yazık ki.

Ne yapmalı ? Nasıl yapmalı sorusu.. Bütün bu sorunları nasıl aşacağız?

Aslında yol bellidir .Türkiye’nin yönü Anayasamızın 2. Maddesinde belirtilmiştir. Türkiye; 12 Eylül ‘ün baskıcı, otoriter, yasakçı anlayışını derhal terk etmelidir. Siyaset yeniden çoğulcu, özgürlükçü, yasama ,yürütme ve yargı denge ve denetim mekanizmasının kurulduğu TBMM ‘nin güçlü karar mekanizması olduğu bir sistemi yeniden kurmak zorunludur. Türkiye’nin yönü Ortadoğu’nun otoriter, oligarşik ,gerici tek adamcı diktatoryol zihniyetinden derhal uzaklaşarak ,Batının taklidi olarak değil kendi halkımızın gerçekten layık olduğu özgürlükçü, bilimsel, çağdaş, eşitlikçi ,dayanışmacı ,demokratik değerlerden ve hukukun üstünlüğünden ödün vermeyen bir düzen kurulmalıdır. Bizi 12 Eylüle ve Zincirbozan’a getiren koşullar ve toplumsal çatışmanın nedenleri bugün bir kez daha altı çizilerek irdelenmeye ihtiyaç vardır.

Zincirbozan nedir derseniz bizi 12 Eylüle getiren sorumlu liderlerin zamanında çatışmayı önleyecek kutuplaşma ve kamplaşmayı sona erdirecek toplumsal uzlaşmayı sağlayamamalarıdır.12 Eylül öncesi koşullarda yaşayan bir genç olarak bu tehlikeyi görüyorum. En büyük düşmanımız, CUMHUR ittifakı liderlerinin yine toplumsal uzlaşmadan uzak kamplaştırıcı bir dil kullanmalarıdır. Toplumu cemaat,tarikat,mezhep ,ırk ve parti üzerinden kutuplaştırmaktır. Bunu aştığımızda 100. Yıllara evlatlarımıza mutlu yaşanacak, kardeşlik ve barış türküleri söylenecek bir Türkiye bırakabiliriz.

12-09-2022/ BANDIRMA/ Av.Namık Havutça 24&26.Dnm CHP Balıkesir Milletvekili Adalet ve Anayasa Uzlaşma Kom.Üyesi