Bundan yaklaşık kırk sene öncesi.
Haytef’te bakkaldayım.
Çayın memleketinde kuru çay yok!.. İstediğimiz kadar alamadığımızdan müşteriye de istediği çayı veremiyoruz.
Şimdiki nesil bilmez, o zamanlar kuru çay, sigara, ispirto ve alkol İnhisar da (Tekel) satılırdı. Devlet üretirdi de üretemezdi nedense.
100 gramlık paketlerde çayı Çayeli’ndeki Tekel Müdürlüğü’nden saatlerce elimizde çuvalımızla sırada bekletilerek, aşağılanarak azarlanarak ve onların istediği miktarda alabilirdik. Sigara almak daha da zordu, içki de tekeldi ama ben esnaflığımın hiç bir döneminde alkol satmadım .
Çayeli’nde ki bu durumun o dönem Çayeli inhisar müdürlüğü yapan zevat’tan kaynaklandığını biliyorum. , Diğer şehirlerde neler olup bittiğini bilmemekle beraber, “Tekelleşmiş” bir zihniyette insana verilen yetkilerin, kişinin karakterine nasıl yansıdığına, sistemi arkasına almış sıradan bir memurun, bir ilçenin esnafını nasıl süründürdüğüne, kompleksli egolarını nasıl tatmin ettiğine o zaman Çayeli ve köylerinde oldukça çok sayıda esnaflık yapan herkes şahittir.
*
Şimdi yazıyı okuyan bazı arkadaşların “Neden birleşip hakkınızı yetkili yerlerde aramadınız” dediğini duyar gibiyim.
Arkadaşlar benim bahsettiğim dönemde hak aramak diye bir kavram yoktu, en basit bir karşı hamlede, ağızdan istemsizce çıkacak bir iki cümlede; ya ruhsatın iptal edilir, yada kendini nezarethanede Hıdır Başçavuş’un dipçik darbeleri altında bulurdun.
Bakkallar, büfeler zaten çok zor şartlarda çalışıyor, cenazeleri olsa dükkan kapatamazlar. Mal almak için bir iki saatliğine dükkanı alelacele kapatır yada güvendiği birine bırakır, çok çabuk hareket ederek gider bin bir zahmetle kar oranı sıfıra yakın olsa da maksat vatandaşın ihtiyacı görülsün ,çayını sigarasını alır dükkana getirirdi.
Birde bu adamlardan eylem yapmasını beklemek!!
Zaten eylemin kendisi yasaktı.
O dönemdeki inhisar zorbalıklarını iliklerine kadar yaşamış(düşündükçe hatırladıkça hala tansiyonum yükselir) bir esnaf olarak bu konuyu burada kesip esas hikayeye döneceğim.
*
Evet, çayın memleketinde çay yok. Şimdi ki sosyal medya jenerasyonuna şaka gibi gelir.
Hasat zamanı işlenemediği için kuru çaya dönüştürülemeyen yaş çaylar en yakın dereye dökülüp imha edildiği içindi bu sıkıntılar ama bürokratların umurunda değildi esnafın karşısında saltanat keyifleri yerindeydi.
Bir gün amcanın biri geldi, sanırım salı günüydü, çarşamba günü hafta günü olduğundan Çayeli’ne iner ihtiyaçlarımızı alırdık.
Bunu iyi bilen amcamız da salı gününden gelmiş bana yarın için çay siparişi veriyor, çünkü içmek için çay yok, bakkala yalvar yakar 100 gram paket çay alacak vatandaş, onu da bir gün önceden hatıra binaen ayırttırmak zorunda.
Ertesi gün yani çarşamba günü amcamız geldi, benden iki paket 100 gramlık çay talep etti, bende ancak bir paket verebileceğimi söyleyip çayı önüne koydum.
Haytef’te en zor dönemlerde alışveriş yaptık, çok şükür babamızın verdiği terbiye ile ne karaborsa, nede fahiş fiyat uyguladık, ne kadar mal alabildiysek, müşteri ayrımı yapmadan elimizden geldiği kadar eşitlikle sattık.
Şimdilerde 100 gram çay paketi piyasada yok galiba ama 100 gram çayla kaç defa çay demlenir ? Amcamızın 100 gram çay ile kaç demlik demlediğini bilmiyorum ama sorunun yanıtı bana verdiği cevapta gizli.
Amca çay paketine bir baktı, gözlerini bana dikerek.
“Cevat, benim kapı kahvehane gibidir, gelene geçene çay demlerim, bu çay bana bir hafta yetmez, sen oradan bir paket daha ver”.
27-01-2025 /CEVAT YILMAZ / BEYKOZ