Olmadı ,Olmaz !

Olmadı, olmaz!

‘Ahmağa anlatır gibi tek tek söyledim’ diye Anayasa’nın dördüncü maddesini tartıştırmak, kimseyi bir yere götürmez!

Hilafeti geri getirmez!

‘Apo gelsin, mecliste konuşsun’ demekle ömür boyu iktidarda kalınmaz!

**

Ülkeyi ‘muasır medeniyetler’ seviyesine çıkarmak için yapılan devrimlere karşı olanların çırpınışları bunlar…

Dün denendi olmadı, yarın da olmaz!

*

Anlatayım:

Rauf Orbay, Ankara’nın Lozan Barış Görüşmelerine davetinden kısa bir süre önce Gazi Mustafa Kemal’in Meclisteki odasına gelir, Refet Bele’nin Keçiören’deki bağ evinde yemeğe davet eder. Ortak arkadaşları Ali Fuat Cebesoy’un da yemekte bulunması onayını alır.

Bağ evinde buluşurlar, hâl hatır sormalardan sonra Rauf Bey:

“Kemal, davetimizi kabul edip geldiğin için teşekkür ederiz. Yemeğin yansıra seninle baş başa konuşmak istediğimiz bir konu var.” der.

“Buyurun konuşalım.” cevabını alır.

“Kemal! Bu meclis senden korkuyor, sana gelemiyorlar, şikayetlerini başbakan olarak bana iletiyorlar.” diye söze başlar.

“Neyimden korkuyorlarmış?”

“Senin cumhuriyet kuracağından korkuyorlar. Dedikodular giderek yayılıyor. Bazen o kadar abartıyorlar ki, eline bir fırsat geçerse, senin padişahı bile bu ülkeden kovacağını söylüyorlar!”

Mustafa Kemal şaşırır ama bozuntuya vermez.

Rauf bey devam eder:

“Kemal! Bu vatan tehlikeye düştü, işgale uğradı. En çok sen çaba gösterdin, kurtardın, biz de sana yardım ettik. Şimdi vatan kurtuldu. Bize göre, ‘emaneti sahibine’ iade etmenin zamanı geldi…”

Yemeğin bahane olduğunu anlaşılmıştır, sorar:

“Peki Rauf, Sultan Vahdettin için sen ne düşünüyorsun?”

“Kemal, benim babam padişahın baş mabeyinciliğini yaptı. Boğazında padişahın ekmeği var. Şimdi o ekmek benim gırtlağımda. Ben yediğim ekmeğe ihanet etmem kardeşim. Benim rejim sorunum yok. Üstelik madem sordun, söyleyeyim. Padişah bir İslam halifesi, ben de Müslüman’ım. Dini terbiyem nedeniyle de padişaha bağlıyım. O makamlar uhrevi makamlar. Senin, benim gibi kişilerin ulaşabileceği makamlar değil. Kaldı ki, bu milletin yüzlerce yıldan bu yana alıştığı yönetim de mutlakıyet yönetimidir, cumhuriyet değil”.

Mustafa Kemal, ev sahibine dönerek:

“Sen ne düşünüyorsun Refet?”

“Aynen Rauf Bey gibi düşünüyorum, Paşam!” cevabını alınca Fuat Paşaya:

“Senin görüşün nedir? Fuat…”

“Paşam, biliyorsunuz uzun süredir Moskova’dayım, duruma muttali değilim, izin verin birkaç gün düşüneyim, yanıtımı sonra veririm!..” dediğinde, sorar:

“Benden ne yapmamı istiyorsunuz?”

Rauf Bey, “Yarın kürsüye çık, bunları yapmayacağına söz ver!”

Mustafa Kemal bir kâğıt ister, bulamazlar; sigarasının kapağını yırtar, ‘Günü geldiğinde Padişahla ilgili kararı en yüce icrai organ olan TBMM verecektir.’ diye yazar ve yüksek sesle okuduktan sonra “Bu sizi tatmin eder mi?” diye sorar.

Masadakiler rahatlamıştır. Gazi, ertesi gün meclis kürsüsünden yazdıklarını okur.

*

Tamı tamına yüz bir yıl önce:

Vahdettin’in zayıf karakterini, vatana ihanet ettiğini bilenler bile Mustafa Kemal’in arkasında durmamış; padişahlık olsun, halifelik devam etsin istemişlerdi. Ama o, kurmay zekasıyla tartışmaya girmemiş; Türkiye’yi gelişmiş ülkeler seviyesine çıkaracak yoluna devamla 1 Kasım 1922’ de saltanatı kaldırmış, 29 Ekim 1922’de Cumhuriyeti ilan etmiş ve “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” demişti.

Aynen dediği gibi de olacak!

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, halkın coşkulu katılımıyla 101. yılını coşkuyla kutlayacak.

**

Cumhuriyetin kurucu değerlerini benimseyen ve savunan yurttaşlar olduğu sürece, karşı devrimci liyakat yoksunları kaybedecektir. Çünkü başarısız yönetim, ekonomik yıkıntı, kurumların çürümesi, mülteci adı altında devam eden ‘sesiz işgal’; yokluk, yolsuzluk ve yalanlarla daha fazla sürdürülemez.

Açıklamalar:

1-Keçiören toplantısı, Ankara Hükümetinin Lozan Barış Görüşmelerine davet edildiği 28 Ekim 1922’den kısa bir süre önce yapıldı. Vahdettin daha İngilizlere sığınmamıştı.

2-Rauf Orbay, tüm direnmelere rağmen Mondros Ateşkesini Vahdettin’in emriyle imzalamış ve İzmir’in işgaliyle Anadolu’ya geçmişti. Vahdettin’in Ahmet İzzet Paşa kabinesinde Bahriye Nazırlığı yaptı.

3-Ali Fuat Cebesoy, Mustafa Kemal’in harp okulundan sınıf hatta sıra arkadaşı. Evci çıktığı hafta sonlarında Ali Fuat Cebesoy’un evinde kalırdı.

4-Refet Bele, Bandırma Vapuru ile Samsun’a giden ekipten, general.

5-Kurtuluş Savaşı’na destek veren bu üç komutan, Cumhuriyet ilan edildiği gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde yoktular.

Yayınlama: 23.10.2024
15
A+
A-
REKLAM ALANI