Bugün bir fıkra ile başlayacağım.
Adam tıraş oluyor, berber de anlatıyor da anlatıyormuş.
Kapının önünden içeri dikkate bakan bir çocuk geçmiş.
Berber adamın kulağına:
“Bu çocuk var ya, dünyanın en aptalı… Bakın şimdi…” diyerek çocuğa seslenmiş:
“Hey, sen! Buraya gel…”
Çocuk, dönüp gelmiş. Gülümseyerek içeri girmiş.
Berber, bir eline beş lira, diğer eline elli lira alarak çocuğa uzatmış:
“Hangisini istiyorsan alabilirsin…”
Çocuk, bir beş liraya bir de elli liraya bakmış. Beş lirayı hızlıca çekmiş ve dışarı çıkmış.
Berber, gülmüş. Adama dönerek:
“Gördünüz mü? Çok aptal…” demiş.
Tıraş bitmiş. Adam dışarı çıkmış, sokağın başında çocukla karşılaşınca sormuş:
“Neden elli lirayı almadın?”
Çocuk gülümsemiş:
“O zaman oyun biterdi…”
*
Fıkranın kıssadan hissesi, bir çocuk bile oyunda kalacak stratejiyi seçebildiği olmalı.
**
Uluslararası ilişkiler:
‘Dostluklar; stratejik ortaklıklar;
komşuluklar; kan bağlarına dayanan kardeşlikler;
aynı dine inanma, aynı tarikata mensubiyet üzerine KURULMAZ’ ilkesi ile başlar…
‘Ülkemin çıkarı, kazancı var mıdır?’ diye sorulur…
Varsa, konunun üstüne hemen atlanmaz:
‘Kısa ve uzun vadede ne getirir ne götürür’ incelenir, varılacak karar:
‘Ortak akıl süzgecinden’ birkaç kez geçirilir.
Ölçü, denge, ihtiyat, nüans, meşruiyet, gerçekçilik gözetilir.
Ancak, bu adımlardan sonra:
‘Clapperboard’ kapanır, hareketin başlaması için ‘Motor!..’ denir.
*
İlkesel davranılmaz;
‘ne getirir ne götürür?’ hesabı yapılmaz;
‘ortak akıl’ devre dışı kalırsa, ‘oyun’ kayıplar ve başarısızlıklarla biter.
*
Örneğin:
Türbe, taşınır…
Büyükelçilik, rehin olur…
Terör örgütü, şov yapa yapa topraklarımızdan geçer…
Ve
Fırat Nehri, doğu ile batı arasındaki yatağında akmaya devam eder…
Sonuç, ne yenir ne yutulur…
**
Askerlerimizin Suudi Arabistan ‘emrine’ verilmesi ve
Suriye’ye, kara harekâtı önemli bir konudur.
“Dimyata giderken eldeki bulgurdan edecek” kadar önemli bir adımdır.
http://xn--bandrmalyz-0ubeb.com/yazarlar/suha-oral/dimyata-giderken/457/…