DİNLEYEREK VEYA İNLEYEREK
İnsan; hayatı ya dinleyerek ya da inleyerek öğrenirmiş.
Dinlemek derken, yelpaze çok geniş. Burada; aklın, kalbin, vicdanın, doğanın, bilimin ve deneyimli insanların sesini dinlemek kastediliyor.
Çoğumuz dinleme konusunda fazla başarılı değiliz. Çocuklar ve gençlere deneyimlerimizi aktarmaya çalışırken, onlar da bizi dinlemiyor, dinleseler de dediklerimizi anlamıyor olabilirler.
Ellerimizi açıp dualar ediyoruz. İsteklerimizin çoğu gerçekleşmiyor. Yüce yaratıcı sesimizi duyuyor, bize hayatı öğrenmemiz için fırsat veriyor kanımca. Ormanları kesip yakıp, sonra yağmur duasına çıkanların elbette avuçları boş kalmalı. Kalmalı ki; yaptıkları hataları görüp ders çıkarsınlar. Biz atalarımızın başarılarını anlatıp övünürken, onun gemileri karadan yürütüp büyük büyük başarılar elde ettiğini anlatırken, onun aynı zamanda bekayı sağlamak için, dokuz kardeşini, eşleri ve çocuklarıyla birlikte bir gecede öldürttüğünü, kardeş ve evlat kanı akıtmayı kılıfına uyduran dönemin din adamlarının bize bıraktığı sevimsiz mirası reddetmedik. Daha nice örnekler var. Oysa her tarih; alınacak ibretler, övünecek başarılarla doludur. Tarih iyisiyle, kötüsüyle bir bütündür. Eğer kötülerin üstünü kapatıp sadece başarıları öğretirsek, elbette yeni kuşaklar yaşananları revize edemezler, büyüklerine şuursuzca bağlanır taklit ederler. Elbette iyiyi kötüden ayırmakta başarılı olamazlar. Elbette biat tuzağına düşerler. Kadınlarımızın sultanlara özenmesi elbette doğaldır. Çünkü hamile kalan cariyelerin diri diri çuvala konup denize atıldığını, onların başına başına gelenleri bilmiyorlar. Tarih derslerinde bunlardan bahsedilmedi. Sultan olmanın, takıp takıştırıp saray koridorlarında sağa sola emirler yağdırmak, kuş sütüyle beslenmek olduğunu sanıyorlar. O sultanların çoğu gayri müslim ailelerde doğmuş büyümüşler, sonra bulundukları şartlara uygun davranmak zorunda kalmışlar. Uyabilenler uymuş, haremde kendine bir yer bulmuş, uygun davranamayanlar; satılmışlar, atılmışlar, köle muamelesi görmüşler. Geçenlerde, dekolteleriyle tanınan bir hanım; ülke, ben kapanınca düzelececekse kapanmaya hazırım anlamında konuşmuş...Hanımın başka özellikleri nedir bilmiyorum. Biz çağdaş dünyanın kadınları olarak donanımlı olmak zorundayız. Her kız çocuğu eğitim almalı, kendi ayakları üzerinde durabilmelidir. Erkek egemen toplumda seçilen sultan olmaktansa, uygar toplumda seçebilen kadın olmalıyız.
Gerçekten konu kapanmak değil!
Yeni bir anayasa yapılmaya hazırlanılırken; üst üste çocuk, kadın istismar ve cinayetleriyle yüreğimiz yandıkça( İdam cezası çıksın, bu aşağılık insanlar cezalarını bulsun!) diye çığlıklar duyulur oldu. Tarih bilenler, bu konularda idam cezasının caydırıcı olmadığını çok iyi bilir. Yüz yıllardır idam edilerek öldürülenlerin büyük çoğunluğu siyasi ve düşünce suçlusudur. Hatta ülkemizde idam cezası, önce savaş tehdidi ve terör dışındaki suçlar için kaldırılmıştır. Bu ceza caniler, sapıklar için çıkmış ama daha çok düşünce suçlularını vurmuştur. Tek kişi için idam cezası çıksın, Narin' in katili asılsınmış... Bir kereliğine anayasa deliniversinmiş. Eee? Diğer sapıkların ayrıcalığı ne? Biz bu ( Bir kereden birşey olmaz.) düşüncesiyle anayasanın delik deşik olduğuna yakın tarihte şahit olmadık mı? Bizim dünya standartlarına yakın bir Anayasamız var. Hukuk işlemiyorsa, beklediğimiz adaleti bulamıyorsak sorunu başka yerde aramamız gerekmez mi? Eğer yasalarımızda açıklık varsa; o zaman da tüm hukukçular birleşir, iktidarıyla, muhalefetiyle birlik olunur, toplumun her kesiminin görüşü alınır, yapılan Anayasa; gelişmiş, hukuk düzenini kurmuş devletlerin yasalarıyla karşılaştırılır ortaya adaletin işleyeceği bir sistem çıkar, uygulanır.
Günümüz iktidarının din ağırlıklı eğitim ve anayasaya yakın olduğunu hepimiz görüyor biliyoruz. Çoğumuz müslümanız. Allah' la kul arasına girilmez, devletin dini olmaz diye öğrendik. İçimizde farklı düşünenler, farklı inançlar da var. Biz bir Ortadoğu ülkesi değiliz. Topraklarımızın bir kısmı Avrupa'da. İnsanlarımızın bir çoğu Avrupa'da yaşıyor, Avrupai düşünüyor. Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, kendi yağımızla kavrulmamız gerektiğini söylerken, bize batının da iyi yanlarını almalıyız dedi ve yenilikler başlattı. Kadınlarımıza haklar tanındı, dünya ile iletişimimizi kolaylaştıracak eğitimin temeli atıldı, ölçüler kabul gördü. Yepyeni bir yola girdik. Bu arada değişime karşı olanlar da boş durmadılar elbette. Onların da kendilerince doğruları olabilir dinlemek , anlamak gerekir. Doğu ve batı arasında yer alan coğrafyamız bize her iki tarafın iyi yanlarını görme ve uygulama şansı veriyor. Taraflar, çatışmak yerine ortada buluşmak, kendimiz olmak zorundayız. Bu da baskı ve zorla değil, tüm dünyada kabul görecek eğitim sistemi ile olmalıdır.
Ülkemizde ve dünyada, sorunlar bitmedi. Kaos yaşanıyor. Savaşlar, sapık inançlar, kötülük üzerine kurulmuş planlar... Bunu yapanların ve kötülüklere seyirci kalanların da dua paketleri açılmadan iade ediliyor. Koskoca evreni yaratan, sistemi kuran, çalıştıran, denetleyen güç, elbette, biz göz açıp kapayıncaya kadar her şeyi yoluna koyabilir. Ama bizim ders alıp yaptığımız hataların sonuçlarını yaşamamız gerek. Madem doğanın sesini dinlemedik, dere yataklarının kurumasına, havanın, suyun, toprağın, vicdanın kirlenmesine göz yumduk; sonuçlarına katlanacağız. Tarihin sesine kulak vermedik, işimize geleni öğrendik, hataların üstünü örttük. Yeni kuşaklara gerçekleri aktaramadık. Demokrasi , özgürlük nedir? Diktatör kime denir? Yaratıcı güçle aramıza birilerini soktuğumuzda başımıza ne gelir? Vatanına, ulusuna, haklarına sahip çıkmayanlar, sonunda neyle karşılaşır bilmedik. Bilenleri anlatanları; dikkatle dinlemedik, sorgulamadık, akıl süzgecinden geçirmedik... İnleyerek öğreneceğiz hayatı...
Yüce yaratıcı bizim dualarımızı niye kabul etsin ki? Kimyasal gübrelerle, hibrit tohumlarla işin kolayına kaç! Doğallıktan uzaklaş, verilenin , kazanılanın kıymetini bilme! Sonra yat kalk dua et! Yüce yaradan sana nur gibi evladı, tecavüz edip öldüresin diye mi bağışladı? Kadına doğurganlık, evladını terk etsin, erkeğe güç kadına şiddet uygulasın diye mi verildi? Aklın çalışmıyor, vicdanın tık demiyorsa, ya da; sen onları kullanmayıp gece gündüz ibadet edince herşey düzelecek sanıyorsan, hayatı inleyerek öğreneceksin!
13-09-2009 / ULVİYE KARA AKCOŞ