Bildiğimiz üzere, 1945 yılı Almanya savaşı kaybederek, Sovyetler ve Müttefikler arasında paylaşıldıktan sonra, 2 kutuplu bir dünya düzeninin temelleri atılmışdır. Uluslararası sistemin yenilenerek 2 kutuplu sisteme geçmesi, Batının Sovyetlerin artan etkisine duyduğu endişe ile bağlantılıdır. Bu bağlamda, şiddetlenen taraflar arasında rekabet, 1960 yılına kadar dengeli sürdürülse de, Stalinin ölümü sonrası Sovyet bloğu örnek aldığı liberal politikalar eşliğinde ciddi prestij kaybetmişti. Buraya 1980
li yıllarda Sovyetlerin, Afganistan kaybını ve Berlin duvarının yıkılışını eklersek tablo tamamlanmış olur.
1991 yılı uyguladığı liberal politikalar ve pazar ekonomisine geçit sonucunda parçalanan Sovyetler Birliği , bir çok yeni devletlerin oluşmasına neden olurken,üst yönetim eski düzeni bir arada tutabilmek için 1991 yılında “Bağımsız Devletler Topluluğu”nu inşa etdi. Bu dönemden itibaren bir çok akademisyen Soğuk Savaşın bittiğini durmadan tekrar ederek, yeni düzeni övmeye başladı. Bu düzenin temel aktörleri ise "Ulus devletleri sömüren güçler"den başkası değildi. Bu bağlamda, Sovyetlerin sistem dışı kaldığını düşünen güçler hem Güney Kafkasya'dan hem de Doğu Avrupa'dan bir takım hükumet karşıtı protestolarla ilerlemeye başladılar. Fakat, bu emperyalist ilerleme, 1994 yılı Haydar Aliyev
in Azerbaycanda, 2000 yılı Putin
in Rusyada, 2003 yılı Recep Tayyip Erdoğan
ın Türkiye`de yönetime gelmesi ile belirtilen devletlerde etkisini azaltmış oldu.
2002 yılı Saddam Hüseyinin düşürülmesi, 2008 yılı Gürcistan ve Ermenistan
da Sakaşvili ve Paşinyan önderliğinde Rusya karşıtı politikaların boy göstermesi, Gürcistanı AB ile yakınlaştırmasına rağmen, Ermenistan, Paşinyan liderliğinde gizli süreç geliştirerek, sadece 2018 yılı Soros düşünce merkezinin desteği ile mevcut Sarkisyan hükumetini devirerek, AB yanlısı bir hükumeti kurabilmiştir. Ermenistan
da yaşanan bu değişim, bilinenin üzerine Güney Kafkasyanın sömürülmesini hedefleyen güçlerin bir ürünüdür. Bu bağlamda, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev
in son açıklamalarına dikkat etmekte fayda var. Aliyev, bir açıklamasında, Paşinyanın, Soros
un bir ürünü olduğunu açıklayarak, bu güçlerin bölge için tehlikesine dikkat çekmektedir. Nitekim, Azerbaycan-Ermenistan arasında başlayan savaş ve 3 defa (2 kere Rusya, 1 defe ABD) insanı ateşkese rağmen Ermenistan tarafının açıklanan ateşkese uymaması ve sivilleri hedef alması, bu projenin hedeflerini apaçık ortaya koymaktadır. Paşinyan, efendilerinin de istediği gibi, sivilleri hedef alarak, Azerbaycan ve Türkiyeni, Rusya ile savaştırmak istemektedir. Fakat, bu güçlerin anlamadığı tek bir şey, bu devletlerin kendi aralarında ciddi bir uzlaşma sergiledikleri ve bir-birii arasında oluşturdukları ekonomik bağımlılıklarıdır. Devletler arasında oluşturulan işbirliğini görmemek mümkün değildir. Bu bağlamda, Rusya, Azerbaycan
ın kendi topraklarını özgürleştirmesi sürecine karışmamakla beraber, sürecin çözülmesinde, Avrupa devletlerine karşın, Türkiye`ye alternatif bakmaktadır.
29-10-2020/YADİGAR NAGİYEV/BANDIRMA