Nasılsa Bir Kulp Takarlar

Nasılsa Bir Kulp Takarlar

 

2023 seçimleri tamamlandı.

Milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı seçildi.

Bakanlar atandı.

Biri hapiste olduğu için ilk toplantıya katılamasa da 599 vekilden bazısı inanarak, şevkle; bazısı milletvekilliği görevine başlamanın şartı olduğundan kürsüye çıkıp yemin metnini okudu.

Cumhurbaşkanı da: 2014 ve 2018 seçimlerinin ardından iki kere yaptığı gibi üçüncü kez:

Anayasa’ya,

Hukukun üstünlüğüne,

Demokrasiye,

Atatürk ilke ve inkılaplarına,

Laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağına ve

Tarafsız olacağına dair namusu ve şerefi üzerine yemin etti.

Oysa, Anayasa’da “bir kişi, en fazla iki kez” cumhurbaşkanı seçilebilir yazıyordu.

“Dakka bir gol bir” oldu, ama Yüksek Seçim Kurulu Erdoğan’ın üçüncü kez aday olmasını dönemsel olarak ele almış, yeni dönemin ikinci adaylığı olarak kabul etmişti.

Böylece:

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin, yepyeni bir dönemine girmiş olduk.

Hepimize hayırlı olsun.

**

Yeni dönemi, bildik birisinin çarpıcı davranışı ile anlamaya çalışalım.

Onu ‘gözlerdeki pırıltı’ ile tanıdık. Heterodoks politikalarını yaşadık.

O ekonominin başında idi (en azından kâğıt üzerinde öyle görünüyordu) ve son çıkışını bir uçakta yaptı.

Kalkış saatinin yarım saat kadar gecikmesinden sorumlu tutulup protesto edildiğinde:

“Hazmedin kardeşim! Seçimi AK parti kazandı, Cumhurbaşkanımız Erdoğan kazandı. Bu kadar basit,” deyiverdi.

Oysa, gecikmenin sebebi kendi bile olsa:

“Kusura bakmayın, gecikmeye sebep oldum, üzgünüm” filan gibi bir cümle kurabilirdi, kurmadı.

İnsanlara tepeden bakan, insanları önemsemeyen bir davranış içine girdi. Protestocular arasında kendisine ve partisine oy vermiş olabilecek insanları bile dikkate almadı. Seçim kazananın her şeyi yapabileceğini sandı, bunun da normal olduğunu vurgulamaya çalıştı.

Sayın Eski Bakan, olmadı!

Kırıcılığı, nobranlığı kimse hazmetmez, hazmedemez!

**

Ya muhalefet? Ne durumda bir bakalım, ama önce bir fıkra…

Zamanın meşhur siyasilerinden biri, Torosların dağ köylerinde seçim çalışması yapıyor, abartılı vaatlerle oy istiyormuş.

O güne kadar sorunlarına çözüm bulamamış köylüler, kırgınlıklarını belli etmek için şekersiz kahveyi kırık kulplu fincanla ikram etmeye karar vermişler.

Deneyimli politikacı, kahve önüne konur konmaz mesajı almış. Hiç bozuntuya vermeden acı kahveyi ve yanındaki buz gibi pınar suyunu içmiş. Lafın sonu gelip gitme vakti geldiğinde, muhtara:

“O fincanı bizim genel merkeze gönder. Her şeye bir kulp bulan bizimkiler nasılsa ona da bir kulp takarlar,” diyerek kahveden çıkmış.

Hem CHP hem İYİ Parti genel merkezleri tam bu noktadalar.

Seçim sonuçlarını inceliyor, irdeliyorlar. Mutlaka bir neticeye varacaklar. Hiç merak etmeyin ‘fincana kulp takarcasına’ işin içinden çıkacaklardır.

Ne acı ne hüzünlü bir durum değil mi?

05-06-2023/ SÜHA ORAL/TATLISU