Bandırma Kasaba Kafasıyla Yönetilemez

Bandırma Kasaba Kafasıyla Yönetilemez

Bandırma’da yaşamak bir ayrıcalıktır; konum olarak Türkiye’nin en güzel coğrafyalarından birinde yer almak demektir. Bandırma, Güney Marmara’da önemli bir yerleşim merkezi olmasının yanı sıra limanı aracılığıyla bölgenin dünyaya açılan kapısı konumundadır. Bandırma Limanı, İstanbul’dan sonra Marmara Denizi’ndeki en büyük ikinci, Türkiye’nin ise beşinci büyük limanıdır. Bu liman, bölgenin ekonomik ve ticari faaliyetlerinde hayati bir rol oynamaktadır.

Bandırma, Türkiye’nin gelişmiş sektörlerine ev sahipliği yapan önemli bir sanayi merkezidir. Dünyanın en değerli madenlerinden biri olan bor minerali, ilçe sınırları içinde işlenmektedir ve Bandırma, bu ticaretten yıllık ortalama 1 milyar dolarlık bir hacme sahiptir.

Karayolu ile Balıkesir üzerinden Ege Bölgesi’ne ve güneye, Bursa yönünden İstanbul’a ve Anadolu’ya, Çanakkale üzerinden ise Trakya ve İstanbul’a ulaşım imkanı vardır. Hızlı feribot seferleri sayesinde Bandırma-İstanbul arası ulaşım kolaylaşmış ve kısalmıştır. Ayrıca, Bandırma’dan her gün düzenli olarak Bandırma-İzmir tren seferleri yapılmaktadır.

Bandırma; İstanbul, Bursa ve İzmir illerinin ortasında, büyük metropollere yakın bir noktada yer alır. Bu coğrafi konum, ilçede farklı ulaşım imkanlarının gelişmesine olanak tanımış ve kara, hava, deniz, demiryolu gibi ulaşım ağlarının bir arada bulunduğu ender yerleşim merkezlerinden biri haline getirmiştir. Bu durum, Bandırma’nın sosyal ve ekonomik yapısının şekillenmesinde kritik bir rol oynamaktadır.

Örneğin, İstanbul'un bir ilçesinden diğerine gitmek yarım gününüzü alabilirken, Bandırma’dan İstanbul’un Avrupa yakasındaki Yenikapı’ya 2 saat, Anadolu yakasındaki Kadıköy’e ise 2 buçuk saatte deniz yoluyla ulaşmak mümkündür. Ayrıca, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’na 2 buçuk saatlik karayolu yolculuğuyla ulaşabilirsiniz.

Bandırma, Bursa’ya 1 saat, İzmir’e 3 saat, Balıkesir’e ise 1 saatte ulaşım imkanı sunar. Aynı zamanda Marmara Denizi’nden veya Körfez üzerinden Ege Denizi’ne kısa sürede ulaşarak denize girme şansı sunar.

Doğayı ve yürüyüşü sevenler için ise 5 km mesafede Kapıdağ ve Karadağ, 40 km uzaklıkta Gönen Kaplıcaları ve Aladağ gibi doğal alanlar bulunur. Bu yerler, doğa yürüyüşleri için ideal alanlar olup Kazdağları’na da kolayca geçiş imkanı sunar.

Neden Bandırma Hak Ettiği Değeri Alamıyor?

Böylesine güzel bir coğrafyada bulunan Bandırma, neden gereken değeri alıp markasını yaratamıyor? Bu soruya yanıt arayalım:

Kasaba Kafasıyla Şehir Yönetilemez

Bir şehri yönetmek, yalnızca günü kurtaran geçici çözümlerle değil; uzun vadeli, sürdürülebilir ve vizyoner politikalarla mümkündür. Yönetim, rasyonel bir akılla, bilimsel yöntemlere dayalı olarak ve alanında uzman ekiplerin iş birliğiyle yürütülmelidir. Ancak, ne yazık ki bazı yerel yönetimlerin benimsediği "kasaba zihniyeti," şehirlerin gelişme potansiyelini baltalamaktadır.

Örneğin, bir şehrin en merkezi noktasında “gastronomi festivali” adı altında panayır düzenlemek ve bunun yanına bir lunapark kurmak, şehirleşmeyi teşvik etmek yerine kasabalılığı yaygınlaştırır. Bu tür yaklaşımlar, halkın refahını artırmak yerine, şehirde kaos ve düzensizlik yaratır. Böyle bir anlayışla şehri yönetmeye kalktığınızda, ilerlemenin değil, gerilemenin önünü açarsınız.

Dahası, halk sağlığını ciddi anlamda tehdit eden bir sorun var: Nereden ve nasıl üretildiği belli olmayan gıdaların, gerekli laboratuvar denetimlerinden geçirilmeden satışa sunulması. Bu ürünlerin hijyenik olmayan koşullarda hazırlanarak halka sunulması, büyük bir sorumsuzluk örneğidir. Peki bu ihmalkarlığın bedelini kim ödeyecek? Sağlık, hafife alınacak bir mesele değildir; ihmal edilmesi durumunda ağır bedeller ödenebilir.

Ayrıca, bu tür festivaller, yerel esnafı da zor durumda bırakmaktadır. Dükkan kiralarını ödeyen, vergi veren ve istihdam sağlayan yerel esnaf, kaliteli ürünler sunarken bu adaletsiz rekabetle karşı karşıya kalıyor. Ekonomik zorluklarla mücadele eden şehir esnafı için bu durum adil midir? Elbette ki hayır. Esnaf, şehir kültürünün ve ekonomisinin temel taşlarından biridir ve korunması gereklidir.

Tüm bunlar yaşanırken, tarihi Bandırma Ortaokulu’nun bahçesine, siluetini kapatan “Onon” adlı büyükşehir belediyesine ait bir kafe kondurulmuş. Bu durumda üzülecek çok şey var: Tarihi binanın değerinin hiçe sayılmasından mı, kent mimarisine yapılan saygısızlıktan mı, yoksa şehri yönetenlerin bilgi ve görgü eksikliğinden mi? Karar vermek zor.

Gelişmiş ülkeler, sanayi devriminden 5.0 evresine geçerken, teknoloji ve sürdürülebilirlik odaklı şehir yönetimi uygulamalarını hayata geçiriyorlar. Bu devrim niteliğindeki değişimler, şehirlerin daha akıllı, çevre dostu ve yaşanabilir hale gelmesini sağlıyor. Ancak, “kasaba kafası”yla hareket edenler bu gelişmelere ayak uyduramadıkları için, şehirlerimizi çağın gerisinde bırakıyorlar.

Artık yerel yönetimler, kısa vadeli düşünceleri bir kenara bırakmalı ve geleceği inşa edecek adımlar atmalıdır. Şehirleri ileriye taşıyacak projeler için uzmanlardan ve halktan destek alınarak, uzun vadeli ve kapsayıcı planlar yapılmalıdır. Şehirleri kasabalara değil, modern ve yaşanabilir yaşam alanlarına dönüştürmek bizim elimizde.

Ozan
14 Ekim 2024
Bandırma