Halk TV’de hafta sonları program yapan Serhan Asker’i pek izleyen bir kişi değilim. Konu doğduğum kent Bandırma olunca, izlemek zorunda kaldım.
Televizyonda program başladı ama Bandırma ile hiç ilgisi olmayan Filiz Akın ile giriş yapıldı. Bir de ona Çerkes hikayesi eklendi, ardından da başka türlü tanıdığımız Türkan Şoray da bir Çerkes olarak tanıtıldı. “Acaba rüya mı görüyorum?” diye sordum kendi kendime. Rüya görmüyordum, gördüklerim ve duyduklarım gerçekti.
O programı Türkiye’de kaç kişi izliyordu bilemiyorum ama Bandırma, bir Çerkes şehriymiş gibi tanıtıldı. Şaşırdım kaldım.
Adı sayılmadık ne eski Cumhurbaşkanları kaldı, ne politikacılar, ne de tiyatrocular… O kişilerin de Bandırma ile yakından uzaktan bir ilgisi yoktu. “Tekrar rüya mı görüyorum?” diye kendime sordum. Değildi, o an içtiğim kahve kadar gerçekti.
Çerkes yemekleri, Çerkes halk oyunları falan program devam etti.
Bandırma bu değildi ki!..
Bandırma’nın geçmiş tarihinin bilinmezliği büyük bir eksiklikti. Ortodoks Doğu Roma Dönemi Avrupa’dan gelen Katolik Haçlı ordusu Lâtinler Trakya’dan başlayıp, başkent Konstantinopolis ve Anadolu’yu işgâl ettikleri yıllarda bu yörede yaşayanlar Rumlardı. Eski Bandırma o yıllarada bugünkü “Cinçukuru” denen yerde kurulmuş küçük bir yerleşim yeri idi. Deniz küçük bir koyla içeri, anakaraya uzanıyordu ve gemiler de fırtınalardan korunmak için bu doğal limana sığınıyorlardı. Şehrin Palermo, Panderma ve Bandırma isimleri de buradan gelir; PANORMOS: Güvenilir Liman.
(Başkent Konstantinopolis’i ele geçirmek için Arabistan’dan gelip Kyzikos ve çevresini askeri üs olarak kullanan Arapları katmıyorum.)
Bu toprakları işgâl eden Katolik Lâtinler, beraberinde müttefik olarak yanlarında komutanları ile askerlerini taşıdıkları Ortodoks Ermenileri Panormos’a yerleştirdiler.
Rumlar+Ermeniler…
O sıralar göçebe olarak dolaşan “Roman” toplumundan bir grup da Panormos’a yerleşmek istediler. Ermeniler de Romanların bu teklifini kabul edip, onların Panormos’ta bugünkü Çınarlı Mahallesi civarında iskânlaşmasına ön ayak oldular.
Rumlar+Ermeniler+Romanlar…
Daha sonra tekrar kendini toparlamayı başaran Ortodoks Doğu Roma, Katolik Lâtinleri Anadolu ve Trakya’dan sürüp eski düzenini sağladı ama Lâtin ordusundan Venedikli bir grup Panormos’ta kaldı.
Rumlar+Ermeniler+Romanlar+Venedikliler…
Sığınmak amacıyla Asya’dan vahşî Moğol katiamından kurtulmak için Anadolu’ya akın akın giren Türk boyları ilerledikçe Doğu Roma’yı sarsmaya başladı.
Türk boyları Batı Anadolu’ya ilerledikçe toprak sahibi oluyorlar ve Beyliklerini kuruyorlardı. Balıkesir yöresine yerleşen Karasi Beyliği Panormos ve çevresine akınlar düzenledi. Türkler Panormos ile Phildar Pergas ve büyük depremde zarar görmüş, harabe hâlindeki Kyzikos’a yerleşmeye başladılar.
Rumlar+Ermeniler+Romanlar+Türkler…
Bu durumdan rahatsız olan Doğu Roma, İspanya’dan kiraladığı ve daha sonra kontrolden çıkan paralı askerler Katalanları bu topraklara sürdü. Katalanlar yörede akla gelmeyecek Türk katliamına başladı. Çocuklar, kızlar ve kadınlar esir alınıp, erkekler acımasız bir biçimde vahşîce katledildi. Kimi kaynaklar öldürülen Türklerin 5 bin kişi olduğunu yazar.
Rumlar+Ermeniler+Romanlar+Venedikliler+Türkler+İspanyol/Katalanlar…
Yöreye Türk akınları durmadı, devam etti. Karasi Beyliği savaşmadan barışçıl yolla Osmanlı Beyliği’nin buyruğu altına girdi. Sonunda Osmanlı Beyliği Katalanları Anadolu’dan sürdü. Eski Bandırma Panormos’a Türk boylarının yerleşimi hızlandı ve Türk nüfusu diğer azınlıkların üstüne geçti.
Osmanlı büyüdükçe Anadolu’daki Türk beyliklerini kendi topraklarına katarak sınırlarını büyütüp, Türk boylarını Batı’ya göç ettirdi.
Yöreye yerleşen Türkler de ikiye ayrıldı:
Yerleşik düzene girenler,
Göçebe yaşayanlar.
Türk’ün yürüyenine “Yörük”, kentlere yerleşenlerine de “Manav” dendi. Kısacası Manav; yerli Türk anlamına delir.
Bu arada Avrupa’dan kovulan Musevîlerden bir grup da Panormos’a yerleştirildi.
Rumlar+Ermeniler+Romanlar+Venedikliler+Türkler+İspanyol/Katalanlar+Musevîler…
Anlaşılacağı gibi eski Bandırma’nın nüfusunun % 60’ını Manav Türkleri oluşturdu. Geri kalanlar Rumlar, Ermeniler, Romanlar, Venedikliler, İspanyol Katalan kalıntıları ve Musevîlerdi.
Yüzyıllar sonraki göç hareketinde Balkan Savaşları ve Rus sürgünü sonucu Balkan, Rumeli, Kırım ve Kafkaslardan bölgeye/eski Bandırma’ya gelenler ise nüfusu % 20’sini oluştururken, Kurtuluş Savaşı mücadelesinde son yaklaşırken Rumlar, Ermeniler, Venedikliler, İspanyol Katalan kalıntıları ve diğer gayrı müslimler şehri terk ettiler.
Serhan Asker’in programında abarttığı gibi sanki Bandırma’nın büyük bir nüfus çoğunluğu Çerkes’miş, Bandırma Çerkes şehriymiş gibi tanıtıldı. Bu büyük bir hata idi.
Bandırma sürekli göç alan bir liman şehridir. 70’li yıllarda Karadeniz kökenli yuttaşların kente gelmesiyle başlayan inşaat sektörü hızla canlanıp, büyüdü. Doğu ve Güneydoğu kırsalından ve kentlerinden inşaat sektöründe çalışmaya gelen yurttaşlarımızla nüfüs artmaya başladı. Hatta o yıllarda İbrahim Tatlıses’in de Bandırma’da inşaatlarda çalıştığı söylenirdi.
Bandırma öyle bir kenttir ki, bu halk Doğu kökenli bir yuttaşımızı defalarca kez belediye başkanı yapmıştır: Hasan Sur.
12 Eylül darbesinden sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan zoraki terk etmek zorunda kalan yurttaşlarımızdan Bandırma’ya yerleşenler oldu. Nüfus daha da artmaya başladı.
Sanayi ve ticaretin gelişmesi, bürokratlar, tüccarlar, işletmeciler, işçiler v.b. hızla arttı. Kısacası Bandırma, Serhan Asker’in tanıttığı gibi bir Çerkes şehri değil, karma bir kenttir.
Bandırma’nın yetiştirdiği ünlüler hiç anılmadı, bestekâr Selahattin Altınbaş’tan başka. Bestesi; Duydum ki Unutmuşsun Gözlerimin Rengini, Neşe Karaböcek’ten dinledik. Keşke söz yazarı İsmail Özkan Aslantaş’ın isminden de söz edilseydi.
Neyse Bandırma tanıtılıyor, Çerkeslik ön plâna çıkarılıyor ama bir Çerkes olmasına rağmen bir tek kişiye büyük haksızlık yapılıyor: Günahlarıyla, sevaplarıyla Yeşil Ordu Kuvâ-yi Seyyare Komutanı Çerkes Ethem.
Bandırma ile hiç ilgisi olmayan ünlü Çerkeslerin isimleri sayılırken, düne kadar evi bile bu şehirde bulunan Ethem Bey, Bandırma’nın mahallesi olan Emreköy’lüdür.
Şöyle ya da böyle, Kurtuluş Savaşı yılları Yunan birliklerine baskınlar düzenleyen, onlara ağır zayiatlar veren, saray yanlısıve kendi gibi bir Çerkes olan Kuvâ-yi Milliye hareketine karşı ayaklanma başlatmış eski bir jandarma subayı ve Kuvâ-yı İnzibâtiye kumandanı Anzavur Ahmet’i on kez yenilgiye uğratan, onu yaralayan ve Bandırma’da İngiliz donanmasına sığınmasına neden olan Çerkes Ethem’dir.
Kurtuluş Savaşı’nda İngilizlere ilk ve son kurşunu atan da Çerkes Ethem ve emrindeki Kuvâ-yi Seyyâre’dir. Bu olay Bandırma’da gerçekleşmiştir. Akbaş Baskını sonrası Bandırma açıklarına demir atan İngiliz donanmasına Bandırma’dan ateş açıldı ve İngiliz subaylardan da yaralananlar oldu. Donanma amirali kıyıya gönderdiği Türkçe ve İngilizce bilen bir Ermeni tercüman aracılığıyla Çerkes Ethem ile anlaşma yaptı, şehir bombalanmayacak ve iki kuvvet de geri çekilecekti. İngiliz donanması Bandırma’yı terk etti.
Ne acıdır ki, yaşanmaış bu olaylardan hiç söz edilmedi.
Konu Bandırma idi ama bol bol Erdek, Marmara ve Kapıdağı anlatıldı, oralardan çekimleri yapılan görüntüler yayınlandı.
Erdek’e ait Hadrian Tapınağı, Amfitiyatro, Manastır gibi tarihi yerler gösterilirken, asıl unutulan Bandırma sınırlarındaki Daskyleion antik kenti ile Bandırma Arkeoloji Müzesi oldu.
Perslerin 200 yıl Anadolu’da hüküm sürdüğü yıllarda bu kent Pers Satraplık Merkezi idi; yani Genel Valilik. Daskyleion’da yapılan arkeolojik çalışmalardan, antik kentin Troia’dan daha fazla katmana sahip olduğu belirlendi.
Avrupa Konseyi A Sınıfı Diploma sahibi Kuşcenneti de antik adı Paradeisos olan dünya çapındaki bir bölgedir. Burası Pers satraplarının önem verdiği doğal bir parktı.
Bir Bandırmalı olarak üzüldüm. Bandırma gerçekçi olarak tanıtılamadı.
Temennim; bir dahaki bu tür tanıtım programlarında Bandırma Belediyesi’nin daha dikkatli olmasıdır.
18-04-2025 /SEDAT KUTBEK