Yurttaş Bakkal "3 Mayıs Türkçülük Bayramı Kutlu Olsun"

"3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK BAYRAMI KUTLU OLSUN "

73 yıl önce, yani 3 Mayıs 1944’de Türk milliyetçileri geçtiğimiz yüzyıla adeta damga vurmuşlardır. Türkçülüğün bayraktarı olan kahramanlar samimiyet, inanç, irfan ve fedakârlık imtihanından hiç ödün vermeden, hiçbir tavize yanaşmadan alınlarının akıyla çıkmışlardır. 1944 yılında, İstanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi’nde görülen utanç davası aslında Türk milliyetçiliğinde dönüm noktasıdır. Türkçülüğün, Türk milletini sevmek ve yüceltmek olduğunu anlamayan dar ve taassup dolu kafalar onca şerefli ismi işkencelere tabi tutmuşlardı. 3 Mayıs’ın simgeleri, ne hazindir ki, vatan hainliğiyle suçlanmıştı. Tahtakurusu, bit ve sivrisinekten geçilmeyen, tavanı basık, penceresi olmayan hücrelere atılmışlardı. Bir insanın içinde ancak ayakta durabilecek kadar alanı bulunan, oturmanın, sağa-sola dönmenin mümkün olmadığı tabutluklarda inanmış Türk milliyetçileri eziyet görmüşlerdi. Dönemin savcısı Kazım Alöç ve emir aldığı çevreler akıllara durgunluk veren yöntemlerle Türklüğün gururunu fikir ve duyguda özümsemiş milliyetçileri susturmak, sindirmekle uğraşmışlardır. Sanıyorlardı ki, milliyetçiliğin sembol isimleri geri adım atacaklardı. Umuyorlardı ki, milliyetçiliğin toplumsallaşması önlenecek, ırkçılık suçlamasıyla beli doğrulamayacaktı. Sovyetler Birliği’ne zeytin dalı uzatma kurnazlığıyla hareket edenler Turancılığı baskı ve kuşatma altına almayı kendilerine amaç tayin etmişlerdi. Zalimler, kindarlar, adalete kast edenler aynen bugünkü gibi Türk milliyetçiliğiyle hesaplaşıyorlardı. Fakat dün başaramadılar, bugün de yapmayacaklardır. Türk milliyetçiliğinin haklı davasını dün engelleyemediler, bugün de emellerine muvaffak olamayacaklardır. 3 Mayıs’ın emanetleri bizimledir. 73 yıl önce, milliyetçiliğin varlık mücadelesini korkmadan veren, ülkülerini çekinmeden savunan ve şu anda hayatta olmayan büyüklerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz. İsmini sayamadığımız, saymaya da vaktimizin yetmeyeceği nice büyüklerimizin hizmetleri Türk tarihine altın harflerle kazınmıştır. Dört yüz çadırlık Türkmen obasında üç kıtanın haritasını çizmiştik. Cihat ve gazayla fütuhatımızın zafer duasını yapmış, Mehteranımızın gür sesini aleme işittirmiş, Üç Hilali kürenin başına tuğ diye dikmiştik. Coğrafyaları, ülkeleri, milletleri, kültürleri, dinleri, mezhepleri Ötüken ilkeleriyle, Söğüt ruhuyla, Oğuz nesliyle, Türk milletiyle tanıştırmıştık. Fakat zaferlerimiz kalıcı olmadı, olamadı.

Globalleşen dünyanın birçok sinsi atmosferinde milleti millet yapan değerlerin kurban edilmesini tüm güçleri ile savunanlar, Türk milliyetçilerinin iman ve azmi karşısında tutunamayacaklardır. Türk milliyetçileri çıktıkları hiçbir yoldan geri dönmemişlerdir.Ufkun genişliğinde verdikleri mücadelede şartların en ağır yönünü yaşasalar bile zafer her daim bizlerin olmuştur. Bu duygu ve düşüncelerle, Türklük bayrağını her türlü fırtınaya karşı dalgalandırmayı kendilerine hayat felsefesi edinmiş ülkü devleri, başta Başbuğumuz Alparslan Türkeş, H.Nihal Atsız, Orhan Şaik Gökyay, Necdet Sançar, Fethi Tevetoğlu, Zeki Velidi Togan, Muzaffer Eriş, İsmet Tümtürk ve daha birçok Türk milliyetçisini rahmet ve minnetle anıyoruz.

Türk milleti ve Türk milliyetçiliği geçmişte yaşanılan travmalardan, muhatap kalınan acılardan ve ihanetlerden ders çıkarmıştır. Aziz milletimiz, son yurduna, şehit kanıyla çizilmiş sınırlarına, asli unsurun ocağına gözleri ve hatıraları arkada kalarak dönmüştür. Şunu kesinlikle söylüyor ve idrak hastalığına yakalanan milli seciye yoksunlarına bildiriyoruz: Bu tarihten sonra büyük Türk milleti için dönülecek başka toprak parçası, gidilecek başka göç güzergâhı ve verilecek başka vatan köşesi asla, ama asla kalmamıştır. Burasının adı Türkiye Cumhuriyeti, milletinin adı ise büyük Türk milletidir. Ya bu vatanda yaşayacağız, ya da bu vatan uğruna seve seve can vereceğiz. Ya bu topraklar ve üzerinde yaşayan millet bir ve kardeşçe kalacaktır, ya da Türk milletinin kayıplarına yeni halkalar eklenecektir. Milliyetçilik kirli niyetlerin, hain taleplerin, küresel projelere tutunanların ve hasmane zihniyetlerin diline dün yakışmadı, bugün de yakışmayacaktır. Milliyetçilik her şeyden önce mensubiyet bilincine erişmiş, Türk milleti sevgisinde erimiş yüce gönüllerin ahlaki, vicdani ve manevi mükâfatıdır. Kıyamet kopana kadar Türk'ün var olacağı bilinci ve 3 Mayıs'ın resmi tatil olması temennisi ile Türk milletinin mutlu ve huzurlu günlerde yaşaması dileklerimle. "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"

SEVGİ VE SAYGILARIMLA

YURTTAŞ BAKKAL

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ

BANDIRMA İLÇE TEŞKİLAT BAŞKANI